26
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Malezya Kaplanı 24

Yamaşita Hakkındaki İddiaların Gerçeklik Derecesinin Müphemiyeti

Japonlara direnen Filipinlerli gerillalar

ABD Hükûmeti tarafından Yamaşita’nın savunma avukatı olarak atanan Pasifik’deki Ordu Hukukî İddialar Şubesinde görevli yüzbaşı A. Frank Reel’in 1949’da, Farrar, Straus ve Girouz yayınlarından çıkan ve 1971’de yeniden yayını yapılan “The Case of General Yamashita-General Yamaşitanın Davası” isimli kitabında bu davanın bir şovdan ibaret olduğu kabûl edilerek, Japonlar tarafından olsun, Amerikalılar tarafından olsun, hiç birinin hukuk müktesebatı bulunmayan beş generalden kurulu Mahkemeye yakın gözleme dayanan bir tanıklık verilmediğini; özellikle Japon garnizon komutanına duyulan fanatik ve duygusal bir önyargının onun hakkında ağır ithamlara yol açtığını; Amerikan bombardımanının ve Amerikan konvoyunun yaklaşmasının yakın tehlikesinin doğurduğu telaş karşısında nasıl oluştuğu bilinmeyen Palawan mezalimi ile onun doğrudan ilişkisinin olmadığını; katliam’ın 14.Aralık.1944’de gerçekleştiği; oysa ona Hava Gücüne de komuta yetkisinin 18 gün sonra, 1.Ocak.1945’de verildiğini; ayrıca, Filipinlerli gerillaların faaliyetleri sebebiyle yapılmış bir katliam olayı olamadığını; bu iddiayı Amerikalıları kendi savaş kayıplarına duydukları öfkeden rövanşist bir tavırla ileri sürdüklerini açıklar.

İddia makamı tüm mezalimin Yamaşita’nın planı bir tertip içinde ya da onun muvafakati ile işlendiğini kanıtlama çabasına girmişti. En makbûl tuttukları Narciso Lapuz adında ellidokuz yaşındaki bir siyaset yazarının tanıklığı idi. Mahkeme başkanı bunu hatların gerisinden yapılmış bir tanıklık olarak niteledi. Lapuz’un kariyerinin karanlık bir geçmişi vardı.

Filipinlerli savaş muhabiri ve gerilla Şefi

Japonlar Manilayı işgâl ettiklerinde onu gerillaları teşvik ettiği savı ile ölüme mahkûm etmişlerdi. Sonra, Filipinlerde Amerikan mandasını kabûl etmeyip isyan eden ve Japonya’ya sığınan General Artemio Ricarte’nin hizmetine girme koşulu ile cezasını ötelediler. Mahkemenin sukûnet içinde dinlediği Lapuz’un tanıklığına göre Yamaşita’nın Luzon’a çıkması üzerine General Ricarte kendisine Japon generalin çok zalim ve pek çok ölümlerden sorumlu olduğunu daha sonraki bir görüşmelerinde ise Filipinler halkının ya doğrudan gerillalık yatıkları ya da gerilla gücüne yardım ve yataklık ettiği iddiası ile tasfiyesi için genel bir emir çıkardığını söylemiş. Gûya Yamaşita’nın Ricarte ile yakınlığı olup ona Amerikalıların Filipinlere yeniden gelmesi hâlinde onların lehine gösteri yapacak tüm Filipinler kent, kasaba ve köy halklarının tasfiye edileceğini ifşa etmiş. Ricartenin bu emirleri geri alması önerisini reddetmiş; bu katliam emirlerini de Japon Yüksek Komuta Heyetinden aldığını söylemiş.

Yamaşita’nın avukatı, Lapuz’un sözlerine, bütün bunların kulaktan dolma olduğu iddiası ile sık sık müdahale ediyor; fakat mahkeme divanı bu itirazları reddediyordu. Savunma Lapuz’u çapraz sorguya çekince adam Amerikalıların Japon işbirlikçisi olarak tevkif ettikleri ilk kişilerden olduğunu ve aslında hâlâ tutuklu olduğunu kabûl etmek zorunda kaldı. Böyle bir tanıklığı tutukluluğunun kaldırılması karşılığı yaptığı anlaşılıyordu. Savunma grubunun başkanı Arizonalı Albay Harry E. Clarke Lapuz’un salt bir Amerikan karşıtı olmadığını, ayrıca Japon yönetimi altındaki Filipinlerde karaborsa faaliyetlerinden çok beslendiğini söyledi. Lapuz da bu gerçekleri ve yönetimler altında devamlı gözetim altında olduğunu saklayamaz hâle gelmişti. Onun itirafları Japoncaya çevrilince Yamaşita koltuğuna yaslanıp ilk kez bir kahkaha attı.

Lapuz Fort Santiago’dan 10.000 Filipinliyi de kurtardığını beyan etti. Amerikan kontr-espionaj ajanları ise onun bedel karşılığı bir kaç kişiyi kurtarmış olabileceği tesbitini yaptılar. Ayrıca, bir dilekçe ile karşı istihbarat şefliğine, takibattan muaf olma; kendisi, ailesi ve hizmetkârının ABD’ye kabûlü karşılığında Japonların Filipinlerdeki tüm faaliyetlerini açıklama konusunda başvurusu olduğunu bildirdiler. Çapraz sorgulamada böyle bir dilekçesi olduğunu inkâr etti.

Yamashita'yı savunan avukat grubu, Ekim 1945. Oturanlar soldan: Yarbay Gordon Feldhaus, Albay. Harry E. Clarke, Yarbay Walter Hendricks. Ayaktakiler: Yüzbaşı Frank Reel, Binbaşı George Guy, Yüzbaşı Milton Sandberg
 

İhtiyar General Ricarte teslim tarihinde ölmüştü. Lapuz onun Yamaşita hakkındaki iddialarını açıklarken başka kimsenin buna tanık olmadığını kabûl etti. Albay Clarke: “Yani bu tanıklığınız ölü bir adamın sözlerine dayanıyor; öyle mi?” sorusunu: “O bana bunları bana anlatırken ölü değildi,” diye cevapladı. Lapuz’un bu anlattıkları, “New Bilibid” tutukevinin başka bir sâkini olan kayın biraderi Joaquin Galang tarafından desteklendi. Galang 1944 Aralığında, General Ricarte’nin, Yamaşitanın da hazır bulunduğu evine çay davetine gittiğini; Ricarte’nin Japonyada bulunmuş torunu Biscumino Romero tarafından çevirmenliği yapılan görüşmede Yamaşitanın tüm Filipinlerlileri gerilla olarak gördüğünü; bu yüzden aralarında tartışma çıktığını nakletti.

Bu tanıklıkların ardından Amerikan kontr-espionaj ajanları Galang’ın ve Lapuz’un Japonlar hesabına faâl casusluk yapmış olduklarının kayıtlarını çıkardılar. Tanıklıkları postlarını kurtarmak için uydurma şeyler olmalı idi. Savunma grubu Ricarte’nin ondört yaşındaki torununun, Galangın söyledikleri hakkında tanıklığına başvurdu. Biscumino tüm genç safiyet ve samimiyeti ile Divan’a karşı: “General Yamaşitayı bir kez bile dedemin evinde görmedim. Bir arada konuştuklarını duymadım; hiç onlara çevirmenlik falan da yapmadım!” dedi.

Savcılık, açılış konuşmasında, Yamaşita’nın, kuşku götürmez suçluluğu hakkında Divan’a filmler getirileceğine söz verdi. Gösterdiklri film ise Savaşın bitmesinden önce Hollywood’da üretilmiş “Tokyodan Gelen Emirler” adında bir propaganda yapımından başka bir şey değildi. Manila’nın harap olmasını, Filipinler halkının Intramuros’da tuzağa düşürülüp öldürülmelerini gösteren bir çekimdi. İçinde bir Amerikan askerinin ölmüş bir Japon askerinin cebinden çıkardığı bir kağıttan, mağmum bir sesle: “Tokyodan Emirler,” başlığı ile Manila’nın yerle bir edilmesi talimatını okuması ve: “İşte bu kanıt Yamaşita’nın mutlaka mahkûm edilmesini gerektiriyor!” yorumu ile ilgili bir sahne vardı.

Buna karşı Yamaşita’nın avukatlarından “General Yamaşita Davası”nı kaleme almakla görevlendirilmiş Yüzbaşı Reel: “Bu kadar önemli bir yüksek komuta metnini cebinde taşıması düşünülemeyecek bir Japon neferi üzerinde bulduğu Japonca metni her hangi bir Amerikan neferinin nasıl okuyabildiği anlaşılamamıştır,” kuşkusunu ileri sürdü ve bu emrin aslının Mahkemeye sunulmasını talep etti. Böyle bir metin Divanın önüne getirilemedi.

Müttefiklerin Savaş Basın temsilcisi Robert Trumbull

Müttefik Güçler Çeviri seksiyonu Şefi Yüzbaşı Norman Sparnom, ele geçirilmiş, çoğu teksir kağıdından olan, yüzbinlerle Japon askerî belgelerini testten geçirmiş, Manila’nın yıkımı, silahsız sivillerin katli, savaş tutsaklarının infazı ile ilgili her hangi bir emre rastlayamamıştı. Yüzbaşı Sparnom ayrıca: “Şayet böyle bir emir ele geçmiş olsaydı, yüksek istihbarat değeri taşıdığı için, bu konuda alınacak önlem daha baştan yüksek öncelik konusu yapılırdı.” demiştir.

Tüm bu haklı itirazlara karşı, Askerî Mahkeme savaşlarda yapılan savaş tutsaklarına ve sivillere işlenen mezalim ve katliama karşı yeni müeyyidelerin uygulandığının ilk örneklerinin verilmesi azminde idi. İki hafta daha süren duruşmaları izleyen muhabirlerden Müttefiklerin savaş basın koordinatörlüğünü yapmış Robert Trumbull, “New York Times”a şu haberi geçti; “General Yamaşita’nın yargılanması bir komutanın, kıtalarının savaşta işledikleri mezalim sebebi ile mahkeme karşısına çıkarılmasının ilk örneğini oluşturup Uluslararası ve Savaş Hukukuna ilginç ve önleyici katkıların yapılıp bu konularda öğrenim yapan gençlerin aydınlatılması yolu açıldı.”  Daha önce savaş suçları müeyyidelendirilmiyordu. Amerikan Savaş Suçları Komisyonunun çalışmasını düzenleyen öncel tüzük ve kurallar yoktu. Bu kuralları da yetersiz ve günü kurtarmak üzere Komisyon kendi getirdi. Filipinlerdeki ceza yargılamaları o süreçte tümüyle General MacArthur’un yönetiminde yapılandırıldı. MacArthur, Almanya’da Nazi savaş suçlularını yargılayan Savaş Bakanlığı komisyonunun yardımına hiç müracaat etmedi. Amerikalılarla Japonlar arasında cereyan eden savaştan doğan suçları normal savaş divanı kurallarına bağlamadığı gibi Nürnberg Mahkemeleri ile bir ilişki kurmadı. Kendi in inisiyatifi verdiği emirle 24.Eylûl.1945’de, Japonya’nın tesliminden 40 gün sonra, Tokyodaki kendi karargâhında hazırlanmış olarak gönderilen “Savaş Suçlularının Yargılanmasını, Düzenleyen Kurallar” başlıklı altı sayfalık belgede bu yargılamaların yönetimini düzenleyen 22 özet kural sıralanıyordu.

Savunmanın delil ibrazı sadedindeki belgeler, anılar, eşya sunumu ve dava taraflarını çapraz sorguya çekme yolundaki hak ve yetkileri ile tarafsız olma mükellefiyeti belirleniyordu. Ancak, üçüncü elden tanıklığın da delil gibi kabûl edilebileceği hükmü “Newsweek” dergisinde Anglo-Sakson hukukunun ihlâlini ifade eden bir skandal olarak yorumlanıyordu.

Başka basın organlarında da davanın görülmesi sırasında Japon mezalimi anlatılırken Yamaşita’nın adının hemen hiç geçmediği zikrediliyordu. Askerî Yargıç Kurulu da her hangi bir kanıt kuralı ile bağlı değil imişcesine hareket ediyordu. Britanya hukuku dairesinde yargılama yapılmış olsa idi Yamaşita’ya kendini savunmada çok haklar tanınırdı. ABD’li Heyet para ve zamandan tasarruf ediyordu ama hukuk ve adalet hak getire idi. Diğer yüksek rütbeli Japon komutanların da durumu da içler acısı idi. Bunlardan biri Güneydoğu Pasifik Deniz kuvvetlerinin sabık komutanı Koramiral Okoçi yamalı üniformalar ve kirli, çatlamış çizmelerle Mahkemeye çıkarılmıştı. Gevrek bir tonda: “Yamaşita, Manila olayında 15.000 kişilik bir deniz gücüne taktik bakımdan komuta etme yetkisine sahipti. Fakat disiplin bakımından bu güçten o değil, ben sorumlu idim, O Manila’nın tahliyesini emretti; fakat bu emir yerine getirilemedi; zira ulaşım imkânları çökmüştü. Manila limanının ve diğer deniz tesislerinin tahrip emrini de o değil, ben verdim...” ifadesini verdi.

Sürecek

Yayın Tarihi : 27 Kasım 2013 Çarşamba 11:01:55


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Yılmaz Ergüvenç IP: 78.181.143.xxx Tarih : 2.12.2013 11:24:51

Sevgili Teoman. Sâyende çok şey öğreniyoruz. Hukuk bilgimin çok kıt olmasına karşın, anladığım kadarıyla bu duruşmalar, uluslararası ceza hukukuna bazı katkılar yapmış: ''Savaş suçlusu ve de barışa ve insanlığa karşı işlenen suç'' kavramları. Bir de askerin âmirin emirlerine karşı çıkmamasının suç kabul edilmesi. Sonuçta yargılamaların âdil olmadığı, kanıtlara önem verilmediği, velhâsıl kazanan tarafın her zaman haklı sayıldığı gibi bir sonuç çıkarabilir miyiz?