18
Haziran
2024
Salı
ANASAYFA

Malezya Kaplanı 7

Yamaşita’ya Malezya’yı İstila Yolu Açılıyor

Korgeneral Renya Mutaguçi

Tai silahlı kuvvetleri ile ateşkes anlaşması üzerine 5. Tümende bir erat mevcudu yoklaması yapıldı ve Singora çıkarmasında üçü subay dokuz personelin canını yitirdiği, onyedi kişinin yaralandığı saptandı. Yamaşita, deniz fenerinin bulunduğu küçük tepeye yürüyüş yaparak denizi gözden geçirdi. Japon nakil ve savaş gemileri, denizaltıları ile dolmuş sahilden karaya asker ve araç, gereç nakliyatı sürüyordu. Bir yandan pirinç aşını atıştırıyor bir yandan kendisine gelen, Malezya istilası dışında, hemen aynı anda Japon silahlı güçlerinin, Pearl Harbour’a, Filipinlerde Luzon Adası ABD Clark Hava üssüne ve Hong-Kong’a, oraları korumakla görevli personelin gafletinden yararlanarak, yaptıkları saldırıları duyuran telsiz mesajlarını dinliyordu. Clak üssünde 160 Amerikan uçağından 89’u tahrip edilmiş; buna karşılık sadece yedi Japon uçağı düşmüştü. Kuzey Pasifik’teki Marshall Adalarından en büyüğü Wake Adasındaki ABD deniz üssündeki dokuz uçak ve yakıt tankları Japon uçaklarınca bombalanıp tahrip edilmişti. Yamaşita’ya gelen ikinci mesajdan, ona tahsis edilen üçüncü tümeni oluşturan İmparatorluk Muhafızlarının Bangkok (Tayland’ın başkenti) yakınlarına ulaştıklarını ve yapılacak saldırıda ona katılmaya hazır olduklarını öğrenmişti. Üçüncü mesaj, Pattani’ye yapılan çıkarmanın direnişle karşılaşmayıp başarılı olduğunu bildiriyordu. Ama dördüncü mesaj pek keyif verici değildi. Malezya’da, Nisan 1941’den beri Korgeneral Renya Mutaguçi’nin komutasına verilmiş olup Khota Baru’ya çıkarma yapmakta olan 18. Tümen sert bir direnişe maruz kalmış: en az bir nakliye gemisi R.A.F. (Royal Air Forces- Britanya Kraliyet Hava Güçleri) uçakları tarafından batırılmıştı.

Sahiller sık aralıklarla tesis edilmiş olup birer yedek subay komutasında Hint (Keşmir halkından olan) Dogra Alayından tefrik edilmiş altışar erin içinde beklediği beton koruganlar, dikenli teller ve mayınlarla tahkim edilmişti. Bunlar gece karanlığı ve bardaktan boşanırcasına yağan yağmur ortamında büyük gemi gölgeleri gördüler ve demir atma sesleri duydular. Birinci Dünya Savaşından kalma 18 librelik seri mermi atan sahra toplarını derhal ateşlemeye başladılar. Binbaşı Nakasone’nin yardımcılarından birinin küçük bir tepeden vakit geçirmeden bir kılavuz ışık yakması üzerine Japon savaş gemileri de mütekabilen koruganları bombardımana tuttular. Yarım saat içinde, Japon zırhlı taarruz tekneleri, Kelantan Irmağının palmiye ağaçları ile çevrili, çamurlu kıyılarına dalmıştı. İlk çıkarma dalgası öndeki iki korugandan açılan tüfek ve mitralyöz ateşi karşısında dağılıp çamurlara bulandı; kimi vuruldu kimi geri çekildi. Fakat yeniden kıyı eğilimi tırmanışa geçildi. Karanlığı el bombaları parıltısı yırttı; yirmi dakika sonra iki korugan zaptedilmişti. Koruganların içindeki bütün Dogralar ölmüştü. Kör dövüşü şeklindeki çatışma gece boyunca devam etti. Sınır Gücü Alayından iki birlik Japonları geriye, denize püskürtmek için alana geldi; fakat artık sahilde yüzlerce Japon askeri vardı ve pek çok koruganı ele geçirmişlerdi. Su basmış tarlalar, çamurlu tepeler, artık Hintli birliklerin hareketlerini; Japonlarca zaptedilmiş koruganlara yaklaşmalarını güçleştiriyordu.

Khota Baru’ya ulaşan Hintli kıtalar

Gün doğarken, sisler içinde, Japon nakliye gemilerinin ve çıkarma teknelerinin, Irmak ağzından bir iki yüz metre açıkta bulundukları görülebiliyordu. Ortalık iyice aydınlanınca Hudson uçakları saldırıya geçti. Gemilerden biri yanmaya başladı. Fakat çıkarma tekneleri üst üste sahile Japon birliklerin sevketmeyi sürdürüyordu. Japonlar iki buçuk kilometre kadar uzaklıktaki hava alanına varmayı hedeflemişlerdi. Fakat Malezya işgalindeki en ağır zayiattan birini verdiler. Yol üstündeki çamur ve o yöreye özgü yaş otların tümden kayganlaştırdığı tepeciklere tırmanmaya çalışan askerlerin bir çoğu telef oldu. Bir yandan, Haydarabad Alayının da dahil olduğu, Tuğbay Key’in komutasındaki yeni Britanya tugayı trenlerle sınıra 16 km. yakınlıktaki istasyona gelmişler; Sadao’da kamp kurmuşlardı. Dört saat sonra sınırı geçip Japonlara zarar verip ilerlemelerini durdurma görevlerini ifa etmeye soyundular. Fakat tugay yetişemeden sahildeki Britanya güçleri, Japonların hiç durmaksızın çevreyi tarayan küçük silahları karşısında hava alanına doğru geri çekilmeye zorlandılar. Tugay komutanı Key çatışma alanına vardığında durumu Singapur’daki, Avustralyalı Hava Birliği Komutanına rapor etti. Ama elde yeterli uçak kalmamıştı. Kalan uçakların hangi düzende Khota Baru’ya gidecekleri müzakere edilirken Haydarabad piyade alayı hava alanına yönelmiş; Japon saldırısına karşı mevzi almıştı. Ancak bu askerler savaş yeterliği olmayan ve disiplinsiz kimselerdi. Bazı zamanlar isyan da çıkarırlardı. Üstelik ilk çatışmada, Japonların açtığı ateşle komutanları ve komutan yardımcısı da canlarını yitirdiler. Resmî beyanlara göre birlik dağıldı. Hintli birliğin geri kalanının kaçması üzerine Japonlar Malezya’da ilk hava alanına sahip oldular. Bir saat içinde kendi uçakları, hâlâ tahribata uğramamış pistten yere indiler. Khota Baru hava alanının kaybı, Avustralyalı Hava gücünün düzenli bir saldırı planını iyice alt üst etti; birliklerin çekilişini tümden bir panik hâline dönüştürdü. Alarm hâlinde alel acele verilen raporlar yalan yanlıştı. Tuğbay Key’in ve onun kurmay maiyetinin ya öldükleri ya da esir düştükleri de bu yanlış bilgilerden biri idi. O gece, saat 4.30’da ilk hava saldırısı alarmı verildi, Japon uçaklarının Çin Hindinde üs edindikleri; 1200 km. kadar açıkdaki Sevetar ve Tengah hava alanlarını ve deniz üssünü bombaladıkları; fakat kente pek az bir hasar verildiği duyuruldu. Ertesi sabah Yamaşita’nın bir kısım birlikleri hava alanına gelirken bir tümeni de güneye, Malezya sınırına doğru harekete geçmişti. Bu sırada, Britanya’nın Uzak Doğu Baş Komutanı Sir Robert Brooke-Popham da: “Kendimize güveniyoruz. Savunma hatlarımız çok muhkemdir. Gerekli hazırlıklar yapılmış ve test edilmiştir.” diye ulusuna moral şırıngalamaya gayret ediyordu.

Bunu izleyen yirmidört saat içinde, Japonlar ellerine geçirecekleri üç hava alanını (Sungai Patani, Alor Star, Butterworth) çok verimli biçimde kullanacaklardı. Yamaşita’nın havacıları çok iddialı idiler. Gerçekten, kısa bir süre içinde, biraz uçak savar zafiyeti olsa da yüz uçağı Singora hava alanına yerleştirmişlerdi. Britanya hava gücü uçakları bir saldırı yaptılar ise de, destekten yoksun olduğundan, onbir uçaklık filodan beşini kaybettiler. Khota Baru’un hemen hemen pareleli olan batı kıyısındaki Alor Star hava alanı ağır bir bombardımana maruz kalıp bir kaç saat sonra tahliye edildi. Penang adası yetmiş Japon uçağı tarafından bombalandı.

Durumun vahametini kavrayan General Percival: “Japonlar, ciddî bir maliyete patlasa da yirmidört saatlik bir harekât ile ilk amaçlarına ulaştılar. Bir tümenden az bir Japon gücü Kelantan Irmağından çıkarma yaptılar.” raporunu yazıyordu. Aslında sahile çıkmış olan ana işgâl gücü değil; çok serî ve sert çarpışmalar yüzünden ölülerini gömmeye bile vakit bulamamış 5. Ve 18. Tümenlerin önemli bölümleri idi ve güney’e doğru yol almakta idiler. Fakat gerçekten, Avustralya uçaklarının bombardımanın çok sayıda insan, kamyon ve mühimmat’a isabeti yüzünden verdikleri zaiyat da ağır olmuştu. Yamaşita karargâh yaptığı Singora karakolunda harekâtın planlarını yapıyordu ki karşısına bir ziyaretçi; altı aylık gizli araştırmasının istenilen sonucu yeterince vermemesi ve komutan ile direkt teması kuramaması yönünden özür dileyen Binbaşı Nakasone çıktı. Generalin buna ne yanıt verdiğinin kaydı yoktur. Bir kaç haftadan beri, 700 km. kadar uzakta, Tayland Körfezinin öte yakasında Japon Askerî Polis’i Kempetay’ca, Japon Ordusu için yapılan pirinç ve yakıt stokundan bazı kaçak hainlerce hırsızlıklar yapıldığı tebit edilmesi üzerine, General bu suçluların yakalanıp Malezya’ya sevkini emrini vermiş ve seri bir Divan- Harp yargılaması ve idamları konusu ile meşgûl olmuştu.

Prince of Wales ve Repulse savaş gemileri Japon uçaklarının taaarruzu altında

Matador planını uygulamaya koymakta geciken Britanya Uzak Doğu Komutanlığı, nihayet Japonların Malezya’ya çıkarma yapmalarından 48 saat sonra, 10.Aralık.1941’de, Singapur’da demirlemiş iki büyük savaş gemisi Prince of Wales ve Repulse’ı Japonların deniz sevkiyatını yolunu kesmek için Malezya’nın doğu sahilinden, Japonların çıkarma alanı yakınındaki Kuantan bölgesi açıklarına gönderdi. Ne var ki, Britanya hava desteği zaafı, yüksekten uçan dört hava filosundan oluşan Japon uçaklarının gemileri sürekli bombalayıp, iki saatten daha kısa bir zaman içinde ikisini de batırmaları sonucunu verdi. Böylece Britanya Kraliyet Donanması Malezya Yarımadası savaşının dışında kaldı. Yamaşita’nın bu manzara karşısındaki yorumu çok veciz oldu: “Donanma görevini yerine getirdi. Bunun peşinden ordularının gelmesi gereksiz.” Bu yorum, biraz da diğer ülkelerde de olduğu gibi Deniz ve Kara güçleri arasında adeta gelenekselleşmiş tadsız bir rekabete yapılmış bir referans gibi idi.

Japonların batırdığı Prince of Wales ve Repulse’dan dağılan başları görülen personel denizde çırpınırken. Bir muhrip kurtarmak için onlara yönelmiş. 2320 kişi kurtulmuş.
 

Belki bu imayı da sezen tüm güç komutanları bu zafer için birbirlerini coşku ile kutladılar. Britanya gemilerinin denize gömülmesinden önce de Yamaşita onların kötü organizasyonu sezmiş; Hitlerin Fransa’ya yıldırım gibi girmesini takdir etmişti. O da aynı dinamizmle hareket etmeli idi. Khota Baru’ya çıkmış olan Japon askerleri ikiye ayrılıp bir birlik doğu sahilinden Kuantan’a doğru, öteki güneye Perak Irmağına doğru yürüyüşe geçti. Piyadelere hız kazandırmak için Yamaşita bisiklet kullandırmayı düşünmüştü. Hava öylesine sıcaktı ki bisiklet lastikleri patlıyordu. Bu patlamalar ve askerlerin jant üzerinde bisikletle yollarına devam etme azmi, tank, kamyon gibi ağır vasıta seslerine katılıp muazzam bir gürültüye sebebiyet verdiğinden savunma düzeni almış Hintli askerlerin üzerinde dehşet yaratıyordu. Japon 5. Piyade tümeninin, çıkarma sırasında Albaylığa yükseltilen, keşif birliği subayı Şizuo Sayki komutası altındaki birlik, Britanya Malezya’sı Çanglun ve Asun arasında, savunma nizamı almış Pencaplı askerlerin savunmasını aşıp onları kovalayacak, Asun’da Türk asıllı Gurka direnişi Japon ilerleyişini yavaşlatacaktı.

 

11.Aralık’da Japonlar Penang ve Jitrayı bombalamış; ertesi gün Alor Star hava Alanını zapdetmişlerdi. 16.Aralık’da Britanyalıların terkettiği Penang akabinde Japonların eline geçti. Kaçan düşmanın geride bıraktığı kamyonlar, kariyerler, tüfek, makinalı tüfek, mühimmat, haritalar gibi ek ve bazılarını yeni gördükleri donanım saldırı halinde iken epey gereç kaybı vermiş Japonlar için muazzam bir nimetti. Yamaşita, direnişi çok zayıf düşman kaçtıkça kendi yetersiz ikmâl ve iletişim olanaklarına aldırmadan, sadece piyadesinin savaş iradesine güvenerek, olabildiğince hızla düşmanı kovalayıp yıkıcı darbeyi vurmanın en akıllıca strateji olduğunu hesap ediyordu. Savaşın güçlükleri dışında başka sorunları da vardı. Bu kadar kolay kazanılmış bir utkunun askerlerinde yarattığı aşırı güvenin Malezya yerlisi köylülere yansıtılmasındaki çarpıklıklar; onların elinden yiyecek maddelerinin ve diğer gereçlerin zorbalıkla zaptı ve kötü muameleleri onu ciddî şekilde kaygıya sevkediyordu. Anı defterine erlerinin bu davranışları hakkında müteaddit notlar düşmüş; Ordunun siyasî seksiyon şefi Albay Watanabe’ye bu tür kötü davranışları tespit edilen askerlere karşı sert önlemler alınması talimatını vermişti. Askerlerinin yabancı ülkelerde örnek alınacak bir tavır sergileyecek biçimde eğitilmelerini istemişti. Fakat bu idealleri, çok yoğun çatışma ortamı içinde erlerde olduğu kadar küçük rütbeli subaylarda da pek yansıma bulmadı. Bu durum Japon Ordusunun ölümcül bir zaafını oluşturacaktı.

Generalin en büyük sorunu hiç tahmin etmediği bir yerden kaynaklandı. Japon İmparatorluk Muhafızlarından bir grup onun iki tümenine katılmak üzere Tayland’dan trenle gelmeye başlamışlardı. İmparatorluk muhafızları çeşitli birlikler içinden seçme askerlerdi; subayları samuray kökenli bencil ve ifrat derecede kibirli kişilerdi. Başka birliklerin subayları ile bir araya gelmeye tenezzül etmiyorlar; kendi birliklerini kendi bildiklerince yönetmeye kalkıyor; toplu taarruz planlarını bile bağımsız olarak belirlemek istiyorlardı.

Sürecek

 

Yayın Tarihi : 20 Ağustos 2013 Salı 09:21:35


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?