22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Mitoloji Kaynaklı Sözcükler - 23 -


ORPHEUS VE EURYDIKE: İnanca göre ilk müzisyenler tanrılardı. Atena’nın müzik yapma becerisi yoktu ama flüt’ü o icat etmişti. Hermes “lir”i yapmış Apolla’ya vermişdi. Apollonun lirden çıkardığı sesler öylesine duygulu idi ki; onun müziğini dinleyen tüm Olimpos tanrıları kendilerinden geçiyorlardı. Hermes, kendisi için de bir “çoban kavalı” imâl etmiş, onunla büyüleyici sesler çıkarmaya başlamıştı. Pan ise kamışlardan kaval yapmış; bahar mevsimini bülbül sesleri ile doldurmuştu. Musalar, kullandıkları müzik aracı olmasa da, erişilmez güzellikteki sesleri ile bu orkestral ortama egemen olmuşlardı. Sırada, pek az sayıda olmakla birlikde müzikde ilahî icracılara yaklaşan ölümlü müzisyenler vardı. Bunlardan Orpheus açık ara birinci geliyordu ve tanrılarla başa baş güreşecek yetenekte idi. Zaten Trakyalı prens Oeagros ile musalardan Kalliope’nin oğlu olduğu için ölümlü olmanın ötesinde bir varlıkdı (babasının Apollo olduğunu ileri süren mitler de vardır). Annesi ona, müzik yeteneğini ve bu yeteneğini geliştireceği, Trakya’yı bağışlamıştı. Trakyalılar, Yunan halkları içersinde müziğe en yatkın olan insanlardı. Kimisi de onun aslında “Dionizos ritüelleri”nin kurucusu Pire’li bir Dionizos rahibi olduğunu; bazı arkeologlar da mezarının Bulgaristan’da Tatul yakınlarında bir yerde bulunduğunu iddia etmişlerdir. Gerek enstrümantal icrada gerekse kendi sesinde Orpheusla baş edecek kimse yoktu. Ozanlara göre, müzik yaparken canlı cansız her şey peşinden gelir, dağlardaki kayalar yerinden oynar, ırmakların yatakları yön değiştirirdi. Tamamen müziği ile ilgi çektiği için, kadersiz evliliğinin öncesi hakkında fazla bir şey bilinmemekde; ancak Jason’un Argo* gemisine katıldığı, yorgun düşen mürettebatı büyüleyici müziği ile onları şenlendirip dinlendirdiği için en yararlı sefer üyesi olduğu söylenir. Tayfa arasında kavga çıktığında da, yumuşatıcı müziği ile onların sinirlerini teskin eder, öfkelerini geçiştirir; habis ruhlu Sirenlerin sesleri işitildiğinde, onların büyüsüne kapılmamaları için derhal lir’ini çıkarır, etkili tonlamaları ile sirenlerin baştan çıkarıcı, belâlı seslerini denizin derinliklerine gömermiş.

Aşık olduğu (bir adı da “Agriope-Yaban yüzlü” olan) Eurydike’yi nerede görüp ona kur yaptığı bilinmiyor; ama kızın, Orpheus’un büyülü müziğine direnemediği muhakkak. Evleniyorlar; Trakyalı bir kabile bireyleri canavar Kikon’lara yakın bir yere yerleşiyorlar; ne var ki, mutlulukları çok kısa sürüyor. Düğünden hemen sonra, Eurydike nedimeleri ile birlikde çayırda gezinti yaparken, tarım tanrısı Aristeos’un** saldırısına uğruyor; ondan telâşla kaçmaya çalışırken bir engerek yılanına basıyor; Ayak bileğinden aldığı zehirle ölüyor. Orman nimfaları Dryad’lar yas tutuyorlar. Evlilik tanrısı Himenaos (Lât. Hymenaeus) sarı giysileri ile göklerden inip, adı geleceğinin simgesi olan “karanlık” anlamındaki “orphne”den gelen Orpheus’a bu acı haberi veriyor. Dayanılmaz bir kedere kapılan Orpheus yer altına gidip Eurydike’yi geri getirmeyi aklına koyuyor. Kendi kendine şu şarkıyı söylüyor: “Bu şarkımla - ezgilerimle kâlplerini yumuşatarak - Demeter’in kızının (Persefon) kâlbini fethederim - Ölüm tanrısını kandırırım - sevdiğimi Hades’in kucağından kurtarırım”. Aşkı için için kimsenin cüret edemeyeceği bir şeyi, Tartaros’a dehşet verici bir geziyi göze alır. Ovidius’a göre, Herakles’in indiği yerden, Taenarus kapısından (Yun. Tenaron***) Styx ırmağına, oradan da Hades’e indi. Orada lirinin tellerine vurmaya koyulunca o âlemin engin kalabalıkları sessizliğe gömüldü. Ahret kapısının bekçisi köpek “Cerberus” gerilerek gardını aldı; cezalandırılmakda olan Yeraltı sakinleri, müziğin büyüsü ile ebedî ceza eylemlerini kesiverdiler. İksion’un tekerleği durdu; Sisifos, tepelere çıkarmaya çalıştığı kayayı bir kenara bırakarak, kendini müziğin verdiği huzura terketti; Tityos’un (Leto mit’inde tanıtılacak) karaciğerini kemirmekde olan akbabalar zalim görevlerini kestiler; Tantalos susuzluğunu unuttu; ilk kez olarak canavar tanrıçalar Erinyalar’ın gözleri yaşlarla doldu; Danaus (Danaid’ler mit’inde tanıtılacak) taşımakda olduğu su dolu küleri bir yana bırakarak kendinden geçti; Hades’in kralı, ecesini alarak Orpheus’un yakına geldi, ilgi ile onu dinlemeye başladı. Orpheus müziği ile büyülediği Yeraltı tanrılarından aşkını kendisine bağışlamalarını niyaz ediyordu. Sesindeki tılsım kimsede onu reddetme mecali bırakmamıştı. Eurydike’yi çağırdılar ve tek bir koşulla onu teslim ettiler; Yeryüzüne çıkıncaya kadar, yol boyunca dönüp onun yüzüne bakmayacaktı. Aşıklar, Hades’in büyük kapısını aşıp, karanlıkda zorlu bir tırmanışa geçecekleri patikaya vardılar. Orpheus, öncülük ettiği eşinin, arkasında olduğuna emin olmak için dayanılmaz bir duygusal baskı altında idi. Kapıya gelmek üzere idiler; ortalık aydınlanır gibi olmuştu; Orpheus adımını eşikden dışarı attı, biraz ilerleyip sabırsızlıkla döndü; oysa acele etmişti; ayak bileğindeki yaradan ötürü ağır yürüyen kız henüz mağara sınırının içinde idi; alaca karanlıkda onu gördü; yakalamak için kollarını uzattı; ama Eurydike geriye kayarak kayboldu; ancak çok zayıf bir “Elveda” sözü işitildi.

Orpheus geriye dönüp çılgınca sevgilisini takibe koyuldu; fakat tanrılar, onun henüz hayatta iken ikinci kez Yeraltı dünyasına inmesine izin vermediler; Kharon onu Styx’den geçirecek kayığa almadı; derin bir yas içersinde geriye Trakyaya dönerek bu diyarın vahşi yalnızlığına kendini terketti; yedi ay boyunca Strymon ırmağı yakınında bir mağarada kaldı. Sevgilisinin kesin ölümü üzerine başka hiç bir kadını sevemediği; fakat genç oğlanlarla vakit geçirdiği; Trakyaya ilk kez pederasti’yi (eros paidikos - oğlan aşkı) getirdiği söylenir. Mecnunlar gibi çaldığı lirini ağaçlar, ırmaklar kayalar dinliyordu. O sıralarda Dionizos, Satiroslar, Silenoslar ve Maenadlardan oluşan eğlance grubu ile Trakyaya gelmişti. Matem tutmada ısrar eden Orpheus onun alemlerine katılacağına Panggeia Dağına gidip, huşu içinde Heliosun Güneş tanrısı) yükselişini seyrediyordu. Bu saygısızlığa içerleyen Dionizos Maenadları öc almakla görevlendirdi. Sapkınlaşmış Orpheus’un kadınlara yüz vermemesine zaten gazaba gelen Maenadlar bir gün ağarması sırasında üzerine çullanarak bu nazik müzisyeni parçaladılar; koparılmış kafasını Hebrus ırmağına bıraktılar; ırmağın ağzından çıkan baş Midilli Adası sahillerine vurdu. Onu bulan Musa’lar bir kutsal mevkie götürerek gömdüler. Öteki beden parçaları da toplanıp Olimpos Dağının eteğnde bir mezara yerleştirildi; bu ulu ruhun verdiği esinle oradaki bülbüllerin her yerden daha güzel öttükleri söylenir.

Ayrılık acısının, hüsranın kâbusları, duyarlı bir insana çektireceği çileler Orpheus mit’inden daha güzel anlatılamazdı (pederasti bölümü hariç). Bunun içindir ki, binlerce yıl boyunca bu mit bütün sanat dünyasına sonsuz esin kaynağı oldu.

Orpheus mit’i üzerine yaratılan sanat yapıtlarından: Klâsik dönemde “Orpheus ressamı” diye anılan bir sanatçının çanak üzerine çizdiği “Orpheus ve Traklar” resmi; Chicago Northwestern University Library Art Collection’da muhafaza edilen Orpheus, eşi Eurydice ve beraberlerinde Hermes’in göründüğü taş üstünde kabartma; Floransa okulundan Rönesans ressamı Jacopo dell Sellaio’nun yaptığı “Ariteus’un saldırısına uğrayan Eurydike’nin yılan tarafından sokulurken betimlendiği” tablo; Orpheus’un Yeraltı gezisi ile ilgili olarak, Jan Bruegel, Baroque ressam François Perrier, Jules Marchard’ın yarattıkları eserler; “Eurydike’nin son vedaı” ile ilgili olarak Jean Baptiste Corot’nun, Bergamo’nun tabloları ve Auguste Rodin’in heykeli: hüsran içindeki Orpheus’un Trakyaya dönerek kır sakinlerine verdiği müzik ziyafetleri ile ilgili Baroque ressam Roelandt Savery ve Briton Rivière’in tab1oları; Maenad’ların Orpheus’a saldırısını betimleyen klasik dönemin kırmızı boyalı vazo resmi, Albert Dührer’in gravür tarzı çini mürekkeple yapılmış resmi (Hamburg, Kunsthalle’de) ve Emile Levy tablosu; Gustave Moreau’nun “Orpheus’un kesik başı ve liri”ni gösterdiği tablosu; keza, J.W. Waterhouse’ın “kesik başın gösterildiği mistik sahne” resmi ve Baroque dönemin, sanata sayısız mitolojik resim kazandıran Fransız ressamı Nicolas Poussin’in, Paris Louvre müzesindeki “Orpheus ve Eurydice” tablosunu sayabiliyoruz.

Edebiyatta, klasik dönemden beri, sufî âyinlerde ve arınma (catharsis) törenlerinde okunan “Orfik” şiir türü ortaya çıkmıştır. Platon, Orpheus’un yaşam tarzını (Orfikos Bios) örnek gösteren bir takım haneberdûş, dilenci rahiplerin varlığından söz eder. Vejetaryenlik, cinsel yaşamdan imsak ilkelerini esas almaya ve mecnun gibi dolaşmaya “Orfik yaşam tarzı” deniyor; ancak, Gilbert Murray’ın çözümü ile “Orfizm” Yunan klasik döneminin mistisizm’idir. İslâm sufîliğindeki “Fena fillâh mertebesine” Budizm’de “Nirvana’ya ulaşılması gibi Orfikler de, her türlü yaşam kaygısından uzak, yıldızlarla başbaşa kalmanın gerçek özgürlüğü, hattâ özgürlükden öte bir kazanımı, Tanrı ile nihaî buluşmayı sağlayacağını inanmaktaydılar. İlahî yaşam ışığı için insan ruhunun iradesi yeterli değildi; “aporroya ton astron - yıldızların etkisi” gerekti.

Orta Çağ sonu Avrupa, özellikle Kelt ve İngiliz yazınında Orpheus mit’i yerli masallarla karıştırılarak çocuklara sunulmuştur.

Bu öykü çağımızda da, en ünlüsü Jaques Offenbach’ın “Orpheus Cehennemde” opereti olmak üzere burada sayamıyacağımız çoklukda müzik eserlerine ve filmlere de ilham vermiştir; hatta, Orpheus adının kökeninin kara olması ve öykünün daha çok karanlıklar dünyasında geçmesinden olacak, “Orfeu Negro” adı kullanılarak zencilerin rol aldığı film ve müzikallere konu olmuştur.

Gelecek yazımızda Orpheusu Lâtin ozanlarından önce tanıtan Rodoslu Apollonios’un yaşam öyküsünü ve onun büyük eseri “Argonotlar destanı”nı özetleyeceğiz. 


Argo: ilerde “Altın Post” ya da “Argonotlar” efsanesinde anlatacağımız; altın postu getirmek için Kolkis’e sefere çıkan gemi; kaptanı “Jason”...

** Aristeos : Apollo ve Kirene’nin oğlu; hayvan gütmenin, zeytin ve arı yetiştiriciliğinin tanrısı...

*** Taenarus (Yunanaca Tenaron) : Yunanistan güneyinde Sparta’nın Mataban burnundaki Taenarum kasabasından Elatus’un oğlu (Penelope öyküsünde anlatılacak)
Yayın Tarihi : 29 Ocak 2007 Pazartesi 12:13:06


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?