17
Haziran
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Mitoloji Kaynaklı Sözcükler -22-


Orpheus ve Eurydice öyküsünü anlatmadan önce içinde anılan (büyük çoğunluğu “Yeraltı” mit’lerine girmiş) kişiler hakkında özet ve temel bilgiler vereceğiz. Kendilerini doğrudan ilgilendiren öykülerde daha geniş açıklamalarda bulunuruz.

SİRENLER ve HARPY’LER: Sirenler gemiciler için büyük tehlike yaratan habis ruhlardı. Çok güzel ve büyülü sesler çıkararak yakınlarından geçen gemi mürettebatını yollarındana saptırır; geminin kayalıklara çarpıp parçalanmasına neden olurlarmış. Antik vazolarda kuş bedenli kızlar olarak resmedilirler. Homer’in Odiseos destanını özetlerken göreceğimiz üzere, Kirke (Güneş tanrısı Helios’un kızı) Odiseos’a tayfalarının kulaklarını mumla tıkaması, kendisini de gemi direğine bağlaması öğüdünde bulunmuş. Gelecek yazımızda anlatacağımız “Orpheus” öyküsünde buna farklı bir çözüm bulunduğunu göreceğiz. Sonraki lejandlar, buna benzer bir iki başarısızlık üzerine sirenlerin intihar ettiklerini anlatır. Homer’e göre, Aeaea (Kirke’nin yurdu) ile Skylla’nın* bulunduğu kayalıklar arasındaki batı denizinde bir adada yaşayan iki Siren vardı. Sonra (mitolojideki sürekli değişimlere uyarak) sayıları üçe çıkarılan sirenler Batı İtalyada Napolide yaşamaya başladılar. Kimi söylenceler deniz tanrısı Forkis’in, kimisi ırmak tanrısı Akelos’un kızları olduğunu ileri sürer. Ovidius’a göre nimfalardı ve Persefon’un oyun arkadaşları idiler.

Bugün de, bir tören’e davet eden ya da tehlike uyarısı yapan “alarm” aygıtlarına “siren” denmektedir.

Harpy’ler de, sirenlere benzer; gemicileri korkutur; insanları kaçırırlardı. Başlangıçda (Hesiodos’un “Teogonia’sına göre) kanatlı güzel kızlar iken sonradan (Homeros’a göre) siren hâline evrimleşerek çirkin kadın yüzlü, kuş bedenli, kancalı, sert pençeli canavarlar oldular. “Aello” (Kasırga kırlangıcı), “Celaeno” (Kara kırlangıç – buna “çevik ayak” anlamına Podarge de denirmiş) ve “Ocypete” (çevik kanat) adlarında tahripkâr doğa hareketlerini, sert rüzgârları somutlaştıran ve Zeus’un köpekleri unvanını alan üç kız kardeşlermiş. En büyük canavar Tayfeos’un ve tüm canavarların anası Ekidna’nın kızları, Gökkuşağı İris’in kardeşleri imişler. Argonotlar mit’inde, Trakya kralı Phineus’un yiyeceğine musallat olduklarını göreceğiz. Batı’da yırtıcı, gaddar kişileri “harpy” diye nitelendirirler. Zoolojide “harpy kartalı - Thrasaetus Harpia” adında bir kartal türü vardır.

Eski Likya bölgesinin yönetim ve din merkezi olan ve Antalya-Muğla sınırında, Eşen Çayı boyundaki Ksantos (Xanthos, Kınık da deniyor) kentindeki zenginlikler, XIX. asrın başında İngilizlerin dikkatini çekmişti. 1842’de İngiltere’ye 70 sandık halinde gönderilen parçalar içinde, şimdi British Museum’da sergilenen, bir “Harpy Türbesi” de vardı. Şu anda, Fransızlar tarafından yürütülmekde olan Xanthos (bu isim sarı anlamına gelir) kazıları sırasında, 2004’de bir “Harpy Türbe”sine daha rastlanmıştır.

DEMETER (Lat. CERES) : Kronos ve Rea’nın kızları, Zeus’un kız kardeşi olmasına karşın Olimposlu 12’ler arasında girmediğinden söz etmiştik; Homer’in eserlerinde de sözü pek edilmez. Fakat Miken uygarlığının en önemli kentlerinden Pylos’da İ.Ö.XIII. asırdan kalma “Linear B” yazısı ile kazınmış bir tablette adı bulunduğuna göre çok eski bir tanrıça olduğu muhakkak. “Toprak Ana” ve “Bereket” tanrıçasıdır; adının “arpa”nın Giritçe biçimi olan “zeiai”den bozma “tahıl ana” karşılığı “deai”den geldiği ya da Yunan öncesi “Ge” olarak bilinen “toprak ana”nın Yunanca karşılığı “da”dan geldiği sanılıyor. Bir özelliği de Yeraltı tanrıçalarından (chthonia) biri olmasıdır; bunun işareti olarak tasvirlerinde elinde.yılan bulunurdu. L.R. Farnell’e göre “Melania - Kara hatun” ve “Eryns - intikam alan” Demeter’in Yeraltının “Arz Tanrıçası” olarak lâkaplarıdır. Fakat kindarlığı, aşağıda tanıtılan erinya’larınki gibi vahşiyane değildir. Gaia’nın (Yer) yakını olup yerle ilişkilerini ondan almıştır. Hellen kültleri karmaşasında, bazen Rea-Kibele ile de özdeşleştirilirdi. Kendisini, kızı Persofene’nin yeraltına kaçırılışı öyküsüne ilişkin olarak daha geniş biçimde tanıtacağız. İ.Ö.IV. asırdan kalma ve kızının kaybı için yas tutarken betimlendiği başyapıt Knidos Demeter’i British Museum’dadır.

ERİNYA’lar ya da ERYNS’ler (Lât. Furiae, Dirae) : Bütün kötülüklerin öcünü alan “Allekto”, “Megaira”, “Teisiphone” adında üç intikam tanrıçasıdır. Uranos’un kanından doğduklarına değinmiştik. Yılanlar, çıralar, kamçılar onların simgeleridir. Eskilos’un “Oreteia” trilogia’sının (üç bölümlü yapıt) son bölümünde peşine düştükleri Orestes’i Atena kurtaracaktır. Sonradan Areopag doğusundaki bölgeye göçerler ve zalim olmakdan çıkarak “Eumenid”lere (iyiliksever, dost tanrıçalar) dönüşürler. Areopag diye bir coğrafî mahal bulunmadığından, sanırım, metinlerde kastedilen, bu ismi taşıyan yönetsel ve yargısal kararlar veren “Soylular Kurulunun” erdemini kazanmak gibi mecazî bir anlatımla “hidayete, adalete erme” olsa gerektir.

İKSİON : Bazı lejandlara göre tanrı Ares’in; bazılarına göre Teselya’daki Lapit’ler kralı Flegias’ın oğlu; kimisi de Flegias’ın Ares soyundan geldiğini iddia eder. Kayın pederine karşı işlediği cinayet sonrası kimsenin İksion için günahlarından arındırma (catharsis) töreni yapmaya yanaşmaması üzerine Zeus ona acıyarak affetti ve ölmezlik kazandırdı; tanrıların sofrasına dahil etti. Ama namkör İksion, Zeus’un bu lûtfunu istismar ederek Göklerin Hanımefendisi Hera’ya sarkmaya başlayınca tanrıça kendisine benzeyen bir bulut’u onun karşısına çıkardı. Nefele adındaki bu bulut İksion’a “Kentavr’lar” denilen yarı insan yarı at yaratıkları doğurdu. Zeus ise, İksion’a ceza olarak; onu boşlukda durmadan dönen (çeşitli söylencelere göre kanatlı ya da alevler saçan) bir tekerleğe bağlayarak sonsuza kadar dönmeye mahkûm etti. Bu öykünün daha sonraki versiyonuna göre ceza boşlukda değil Yeraltı dünyasında infaz edilegelmiştir. Pindaros “Pythia Od’ları” adlı eserinde öykünün tümünü yazmıştır. (“Pythia” bazı olimpiyad oyunlarının yapılmış olduğu bir kenttir. “Od” ise uzun övgü şiirleri ve bunun için bestelenen gazel tarzı şarkılardır. Pindaros hakknda “Yunan koro geleneği” ile ilgili bahsimizde bilgi verilecektir). İksion üzerine yapılmış en güzel sanat eseri, XVII. asır, baroque İspanyol ressamı José Ribera’nın, Madrid’deki Museo del Prado’da sergilenen tablosudur.

SİSİFOS : Hilebazlığı zekanın bir erdemi kabûl eden; kurnazlığın ürünlerini olumlu değerlendiren üç kağıtçılar pîri olarak mitolojide çok popüler olmuştur. Ölüme oyun oynayacak derecede kurnaz olmasından dolayı, Odiseos’a da Sisifos’un oğlu olmayı yakıştırmışlardır. Sisifos yakaladığı hırsız Otolikos’un Attika kralı Leartes ile evlenmek üzere olan kızı Antikleia’yı baştan çıkarmıştı; birleşmelernden Odiseos doğmuştu.. Yaptığı kötülüklere karşı, Yeraltı ülkesinde, koca bir kayayı ite çevire bir tepeye çıkarma cezası aldı. Her defasında tam tepeye ulaşacağı sırada kaya elinden kaçıp aşağı yuvarlanır, o da kayayı yeniden çıkarma zorunda kalırdı. Homeros’un övdüğü Sisifos’un mizacı üzerinde farklı değerlendirmeler yapılmış; (Rumca argodan “fos çıkmak” biçiminde Türkçeye de geçmiş olan) “Sisifos” adı “her girişimde boşa çıkan yararsız ve absürd çaba”lara mesel olmuşken, Fransız yazar ve düşünürü Albet Camus “Le Mythe de Sisyphe - Sisifos Efsanesi” isimli eserinde, tanrılara karşı duruşunu bugün de ibretle ele alınması gereken bir örnek gibi görür; çağdaş nihilizmle açıklayarak, anlamsızca ve umutsuzca da olsa bu cezadan gözü yılmak şöyle dursun mutlu olduğunu; bir gün haksızlığın sona ereceği bilinci ile geçici kaderini umursamadığını söyler. Ona göre “Sisifos” zulme karşı direnci simgeleyen bir kavram olmuştur.

TANTALOS : “Odiseos” destanında adı geçecek olan Tantalos’un aslında, İ.Ö.VI. asırda Spilos (Manisa Dağı) eteklerinde yaşamış bir kral olduğu ileri sürülür; mitolojiye göre ise, Zeus ile bir ölümlü kadın olan Plutonun çocuğı imiş. Hem bağ ve bahçelerinin bereketi hem de yeraltı madenlerinin zenginliği yönünden şanslı olan Spilos’da Frigyalılara hükmeden Tantalos tanrıların sofrasına oturan tek insanmış. Ama, tanrıların yiyeceği ambrosia ve içecekleri nektar’dan çaldığını uluorta yeryüzünde anlattıyordu. Bir gün, tanrıların gerçekden her şeyi sezip sezmediklerini sınamak için, onlara verdiği bir şölen’de oğlu Pelops’u kesip önlerine koyar. Bu günâhının cezasını (Odisea’da göreceğimiz üzere) Yeraltı ülkesinde bir göle, çenesi hizasına kadar ayakda tutulmakla çektirilir; başının üzerinde meyveler dolu dallar sarkar; acıktığında yemişlere uzanınca dallar çekilir; susayınca çenesi altındaki suyu içmeye çalışır, bu kez su kaybolur. Bu öykü, zamanımızda da, birisinde bir umut verip, sonradan bu beklentiden yoksun bırakılarak yaratılan düş kırıklığının “Tantalos işkencesi” olarak nitelenmesine esin vermiş.

* Skylla : İstanbul Boğazının bir yakasında, Karadeniz ağzında durup gemilerden adam kapan canavar.



Yayın Tarihi : 25 Ocak 2007 Perşembe 00:10:57


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?