22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Mitoloji Kaynaklı Sözcükler - 27 -


EVRİPİDES: Yunan tragedyasının üç büyüklerinden en genci olan Evripides’in (ötekiler: Eskilos ve Sofokles) yaşamı hakkında zamanımıza çok az bilgi kalmasına karşın edebî kişiliği bu yazının formatına, ayrıntılı olarak sığdırmaya olanak vermeyecek kadar zengin ve renkli olduğundan, yazdığı 92 eserin günümüze kalan 19’undan, burada yalnız, nakletmekde olduğumuz öykü kahramanlarından “Medeia” adına yazılmış olanı değerlendireceğiz. Diğer eserlerini ilgili öykülerle birlikte anacağız. Doğumu İ.Ö.485–480 arası tam belirlenemeyen bir tarihtir. Tiyatro oyunlarının müsabakaya alınması için Dionizos festivallerine ilk davet edildiği tarih İ.Ö. 454 yılı olarak kayıtlı ise de bu bilgiye güvenilememektedir. Ölümü ise Makedonya’da İ.Ö.407 yılını 406 yılına bağlayan bir kış günü olmuş; bu haber, 90 yaşındaki Sofokles’in Dionizya festivaline hazırlık olmak üzere iki gün önce yapılan “Proagon”* töreninde koroyu düzenlemesi sırasında Atinaya ulaşmıştır. Evripides için Proagon çerçevesinde bir yas töreni de yapılmıştır (aynı yıl içersinde Sofokles’in yaşamı da sona erecektir). Babası Mnesarkos (ya da Mnesarkides), annesi Kleito isimli kişilerdi. Varlıklı bir aileden olmasına karşın, Salamisdeki ikametgâhları yakında deniz kenarında bir mağaraya sığınıp, oradan ufukları seyretmek gibi, yakınlarını yadırgatan çok eksantrik bir âdet edinmişti. Aristoteles, onun tüm varlığını bir kütüphane ile takas (antidosis) ettiği bilgisini verir (“antidosis” = mübadele; “anti = karşı, dosis = verme; zamanımızda bir ilaç olan “antidot” da aslında Yunanca bir maraza karşı verilen, reçete, merhem demek). Evripides devlet işleri ile pek ilgilenmedi; sadece Atinalıların Siraküza yenilgisi üzerine onları motive eden bir epitaf**(ağıt) yazmıştır. Bu kent’e elçi olarak gönderildiği de söylenir. Tahminen İ.Ö.416 yılındaki Olimpiad oyunlarında araba yarışını kazanan Alkibyades’in utkusunu öven “od” çok ünlüdür. İ.Ö.408’de Perikles’in ölümünden sonraki karışık ortamı ile artık çekilmez olan Atinayı, ileri yaşına karşın, terkederek, Makedonyanın sanat koruyucu kralı Arkelos’un davetine uyup, onun sarayına gitti. Dionizos festivallerinde sahnelenen oyunlarının değerini Atinalılar pek anlamamışlardı. Periklesin eski düşmanı, yeni Arkhontos Kleon onun hakkında “inançsızlık” isnadı ile takibat açtırmıştı. İki evlilik yapan Evripides aile yaşamında da mutlu olamamıştı.

Oyunlarının belirgin özelliği koroyu giderek daha az kullanması, bunun yerine başda ve sonda kullandığı monologlarla oyunun ibret verici özünü vurgulamasıdır. İnsan çözümlemeleri, Sofokles ve Eskilos’a göre daha realisttir; önlenemeyen doğal tutkular, kusur ve zayıflıklar; özellikle kadınların kaprisleri, ihanetleri olduğu gibi ortaya konur. Bu yüzden kadın düşmanı olarak tanınmıştır. Komedi yazarı Aristofanes’in bazı oyunlarında, bu ünü alay konusu olmuştur.

İleri yaşlarında sahnenin filozofu diye anılmaya başlandı. Her hangi bir felsefî akıma mensubiyeti bilinmemekle beraber, çağdaşı (fakat hiç karşılaşmadığı) Anaksagoras’dan etkilendiği sanılıyor. Protagoras’ın agnostik (din hakkında bilmezlik kuramı) eseri “Peri Theon - Tanrılar Hakkında”yı ilk kez onun evinde bir gruba okuduğu biliniyor.

Gelelim, en büyük tragedyalarından biri olan “Medeia”ya... İ.Ö.431’de yazılan bu eserin konusu haksızlığa ve aşağılanmaya uğrayan kadının aldığı tüyler ürperten intikamdır. Drama, oyunun protagonista’sının* karakterine ve duygularına bağlı olarak şekillenir. Iason, utkusunu borçlu olduğu Medea ile bağlılık yemini ederek evlenmiştir. İki oğlu ile bir süre mutlu olan Medea, kocasının Korintos prensesine gönül kaptırması üzerine pek çok kadın gibi öc alma duygusuna kapılır. Çoğu kadın böyle hâllerde rakibesini ya da kocasını öldürmeyi düşünür. Medeanın planı daha korkunçtur. Zorlu bir nefis mücadelesi sonunda çocuklarını ve Korintos prensesini öldürerek kocasını yalnızlıkla cezalandırma kararı alır. Kişiliği çiğnenerek ağır yaralanmış bir kadının köpüren gazabının nerelere kadar gideceğini gösteren bu tablo ibret alınacak evrensel bir örnek olduğu için bu oyun, Yunanistanda başda olmak üzere, çağımız tiyatro repertuarlarının içinde de sık sık yer alır. Kadın erkek eşitsizliğine karşı meydan okuyan Medea’nın duygularındaki haklılığın oyunda vurgulanarak seyircide Medea’ya sempati uyandırması Evripides’in kadın düşmanı ilân edilmesindeki haksızlığı göstermektedir.

Öykümüze devam edelim. Prensin verdiği haber üzerine, Iason, Medea ile buluşacağı yere gitti; onunla karşılaştığında kızın gözlerindeki bulutlanmayı fark etti; artık hiç hareket etmiyeceklermiş gibi, sert rüzgârla uğuldayan ağaçların altında, uzun süre büyülenmiş gözlerle birbirlerine bakakaldılar. Iason söze başlayabildi; kötü bir sürprizle karşılaşmaktan korktuğu için kızdan kendisine merhamet göstermesini diledi. Kızın dili hâlâ çözülememişti; kabararak hançeresini tıkayan yüreğini nasıl boşaltacağını bilmiyordu. Sessizce, göğsünden merhem kabını çıkarıp ona verdi. Hâlâ, ikisi de konuşamıyor, gözleri birbirine sabitlenmiş, aşk arzusunun tebessümleri ile anlaşıyorlardı. Sonunda, Medea, ilacın tılsımını; Iason’nun kendi bedenine ve silâhlarına sürülünce bir gün süre ile yenilmezlik gücüne sahip olacağını; üstüne çok fazla sayıda ejderha dişli adam saldırdığı takdirde, ortalarına bir taş atarsa, onların, tamamen kırılıncaya kadar, birbirleri savaşmaya başlayacaklarını anlattı; artık, acele saray’a dönmesi gerektiğini söyledi. Iason, ona: “Seni asla aklımdan çıkarmayacağım. Yunanistan’a döndüğümde seni çağıracağım; bana yaptığın yardımlar için sana bir tanrıça gibi tapılacak; bizi ölüm dışında hiç bir şey ayıramayacak.” dedi.

Ayrıldılar; saraya giden kız babasına ihanet etmiş olmanın ağırlığını üzerinden atamıyor, ağlıyordu. Iason gemiye gitti, yoldaşlarını topladı; Medea’nın tarifi üzerine kullandığı ilaç damarlarında müthiş bir güç yarattı. Argonotlar sevinç naraları atıyorlardı. Buna karşın, Kralın ve Kolkislilerin yarışmayı seyretmek üzere toplandıkları alana gelip, ağızlarından alev saçan boğaların üzerlerine hücum ettiklerini görünce yürekleri ağızlarına geldi. Ama Iason, denizde dalgalara karşı duran koca bir kaya gibi boğaların karşısına dikilmişti; onları teker teker yere çökertip başlarına boyunduruk geçirdi. Seyircilerin şaşkın bakışları karşısında, boyunduruğa saban takarak, boğalara alanı sürdürdü. Kralın kendisine verdiği tohumluk ejderha dişlerini serpti. Tohumlar hızla yeşerip büyümüş, yeni ejderha dişli askerler hasıl olmuştu. Bunlar kendi üzerine yürümeye başlayınca aralarına kocaman bir kaya fırlattı. Adamlar birbirleri arasında çılgınca bir çarpışmaya girdiler. Tarlada sürülen oluklar kan dolmuştu; böylece Iason’un kazandığı zafer, içinden Altın Post’u vermemeye yemin etmiş, Kral Aytes’in keyfini kaçırdı. Fakat onun içini bilen Hera, umutsuz bir aşka düşmüş Medea’yı kışkırtarak, Iason’la birlikte kaçmaya ikna etti. Kız gece karanlığında gemiye geldi; dizleri üzerine çökerek gemicilere kendisini de Yunanistan’a götürmeleri için yalvardı ve ancak, kendisinin yardımı ile ele geçirebilecekleri Altın Post’u çalıp, bir an yola önce çıkmaları gerektiği konusunda uyarıda bulundu.

Altın Post İfrit Typhon’un oğlu olan korkunç bir yılanın muhafazası altında idi. Fakat tanıdığı Medea’nın söylediği ninni ile uykuya dalınca, Argonotlar ortaya çıktılar, post’u alıp gerisin geriye gemiye koştular. Bütün güçleri ile küreklere asılıp tanyeri ağarırken ırmaktan açık denize çıktılar.

Sabah durumu farkeden Aytes, derhal oğlu (Medea’nın kardeşi) Apsyrtos’u Argonotları takiple görevlendirerek emrine, küçük bir maceracı grubun asla başa çıkamıyacağı, kalabalık ve donanımlı bir ordu verdi. Apsytos’un berteraf edilmesi farklı kaynaklara göre değişik biçimde olmuştur. Bazılarına göre: Friksos’un kaçmakda olan gemide bulunan oğlu Frontis: “Karadeniz civarındaki tüm halkların Aytes’e sadık olduklarını, takipçilerin bunların yardımı ile kendilerini Simplegad kayalıklarının dar geçidinde kıstırabileceklerini söylemiş; bu tehlike karşısında geriye dönerek Ister Irmağının içinde kendilerini gizleyip, gecelemeleri gerektiği” öğüdünü vermişti. Argontlar bu ırmağa girip mola vermeye koyuldular. Oysa, Apsyrtos da, onlara yaklaşmadan önce bu ırmağa girmiş, sahil ve içindeki adalar halkından destek talep etmekde idi; ırmak boyu Kolkisli asker kaynıyordu. Bir gaflet eseri yakınlarına gelen gemiyi tanıyan Apsyrtos civar kabilelerin şeflerini gemiye gönderip “boşuna kan dökülmeden Altın Post’un kendisine teslimini beklediği” haberini iletti. Buna karşı, Teseus ve Peleus ona, Argonun elçileri olarak gittiler ve Aytes’in Altın Post üzerinde hiç bir hakkı bulunmadığını; öne sürdüğü koşullara Iason’un uyduğunu, Kralın sözünü yerine getirmesi gerektiğini kesin bir dille anlattılar. Muhatapları da kaçırdıkları Medea yüzünden anlaşmanın bozulduğunu; Altın Post’u behemehâl vermelerini buna karşı Medeanın isterse kendileri ile birlikde gidebileceğini, bu konuda babasının öfkesini yatıştırma güvencesi verdiğini söyledi. Elçiler, Apsyrtos’u destekleyen kabile şeflerinin hakemliğine başvurup, olayları bütün ayrıntıları ile bir kez de onlara anlattılar. Şefler Altın Post’un Argonotlara verilmesi gerektiğine kani oldular; ancak, onların Apsyros ile danışma kurulunda verdikleri karara göre Medea, bulundukları Artemis Adasında bu tanrıçanın hizmetine adanacaktı. Fakat bu çözüm Medea’yı isyan ettirmişti. Iason’a, kesinlikle kendisi ile beraber kalacağını söyledi. Kahramanımız, etraflarını saran koca gemilerdeki binlerce askeri gösterdi: “senin bu kararın benim yiğitlerimin ölümü demektir. Onlara acı!” dedi. Fakat bunu söylerken, kendisi için tüm eziyet ve tehlikeleri göze almış ve bu sözüne karşı da bütün kararlılığı ile “Asla burada kalmam, sen beni kabûl etmezsen Argo’yu yakarım!” diyen kızın sevgisi onu çok duygulandırmış, ezmişti; “Ben kurul kararını ihlâl edemem; Argo seni burada bırakıp ayrılmış gibi görünecek; ancak, ben gizlice onlardan ayrılıp adanın bir yerinde gizleneceğim. Kolkisliler de gittikden bir müddet sonra Argo geri gelecek ve birlikde Yunanistan’a gideceğiz”dedi. Ne var ki; Kral Aytes, oğluna haber yollayıp Medea’yı Aea’ya geri getirmesini tembihlemişti. Apsyros, Artemis Tapınağına giderek kardeşine bu haberi verirken Iason da adanın öbür ucundan karaya çıkıp tapınağa gelmişti. Medeanın zorla geri götürüleceği haberini alınca iki erkek arasında ölümcül bir kavga kaçınılmaz oldu. Kılıçlar çekildi; Iason hasmını lime lime doğrarken Apsyrtos, düelloyu seyreden kardeşine lânetler yağdırıyordu. Kanları Medeanın sim işlemeli peçesine fışkırmıştı. Iason, Medeayı Argoya götürdü, gemide kızı Altın Posta sarıp gizleyerek demir aldılar; Kolkislilerin gemileri arasından geçip açık denize çıktılar. Sabah, adamakıllı açıldıklarında kulaklarına gelen feryat ve ağıt uğultularından prensin ölüsünün bulunduğu anlaşıldı. Kolkisliler onları izlemedikleri gibi, Kralın gazabından da korkarak, bulundukları yörede yurt tutmayı yeğlediler. Leo Schneidemann gibi modern bilim adamları “Apsyrtos”un ölümü üzerine psikoanalitik araştırmalar yapmışlardır. Mitolojinin (Freud’un çalışmalarında olduğu gibi) psikiatri bilimine verdiğini hepinizin bildiği daha ünlü malzemelere yeri geldikçe özetle değineceğiz.

Birbirinden farklı olan söylencelerin biri de: Medeanın kardeşini bizzat öldürdüğü yolundadır. Nasıl olduğu açıklanmamakla birlikde Apsyrtos da, Medeanın yanında, Argonotlara aynı sefere katılmış; Aytes, bizzat, askerleri ile birlikde kaçanların peşine düşmüş. Onun yaklaştığını farkeden Medea, kardeşini kılıçla yaraladıktan sonra parçalamış; parçaları denize atmış; oğlunun ölüsüne saygı göstermek zorunda kalan Kral parçaları denizden toplatmak için gemiyi durdurunca Argo uzaklaşmak fırsatını yakalamış.

Altın Postu ele geçirme başarısı bu aşamada kazanıldı ise de kahramanlarımızın serüvenleri henüz sona ermedi.

* Proagon = Prova, ön eylem (Yun. “pro”= ön; “agon”=eylem, mücadele)
Protagonista (dişil - erili “protagonistes”) = “baş kahraman, baş aktör, baş oyuncu”; Yun. “proto” = ilk, ön, baş; “agonistes - agonista” = mücadele eden, eylemci, aktör (“agon”dan türeme ters anlamlı sözcük de “antagonistes = karşı eylemci, hasım, düşman” çağdaş batı dillerinde “antagonist”)
** Epitaf = Ağıt (Yun. “epitafos”: “epi”=üzerinde, “tafos”=mezar yani mezar üstü yazısı)


tytorun@hotmail.com
Yayın Tarihi : 18 Şubat 2007 Pazar 20:52:44


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?