22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Mitoloji Kaynaklı Sözcükler - 29 -


Buraya kadar çeşitli öykülerimizde gönderme yaptığımız Dionizos ritüelleri ve Dionizos kültü ile ilgili derli toplu bir bilgi vermek bu yazımıza nasip oldu. Bu ritüellerin, Yunan sanat anlayışına etkisini görmek için, Dionizos şenliklerinin formunu, yaratıcı dehası ile zenginleştiren, lirik şiirin etkisini doruk noktasına çıkararak bu sanatın Musa’sı Evterpenin belki en sevdiği kulu olan Pindaros’u da bu bölüm çerçevesinde tanıtacağız.

DİONİZOS (Lât. BACCHUS -Yunanca telaffuzu ile BAKKOS) : Antik Yunanın (ayrı ayrı açıklayacağımız üzere hepsi ruhsal nefis denetimi amaçlı olan) saysız dinsel festivalleri içinde Dionizos adına yapılanlar en yaygınıdır. Onun için yapılan en eski şenlik “Anthesteria”dır. Görünüşde şarap tanrısı ile birlikteliğin keyfini çıkarmak gibi bir vesile olan bu ritüel de, aslında, onun ve diğer tanrıların unutulduğu, törenlere katılanların yakınları ölülerin ruhlarının dinginliği için dualar yapıldığı bir âyindir. Ayinlerin icra edildiği günler boyunca korku yaratan, özellikle ilk gün tüm konuşulan (es to pan apofras): “nefasti - Lât. şeamet, aykırılık”dır (“ne”: olumsuz eki; “fasti”: kanunlar, kurallar”). Bu aykırılıkların defedelmesini simgeleyen ritüel şöyledir: içine fermante edilecek üzüm suyu konarak ağızları “lapis manalis” denen taşlarla kapanmış büyük küpler (pithoi) yarıya kadar toprağa gömülür. Romalıların “Patet Mundus - Dünyaya açılma günleri” dedikleri festivalim ilk günü (25.Ağustos, 5.Ekim, 8.Kasım), “Pithoigia - Küp Açılması” denen şenlikle küpler açılır. Küplerden şaraba susamış olanları (dipsioi) cezbecek nefis kokular yükselince ölülerin gölgelerinin küplerin başlarına üşüşeceklerine inanılır (Psikiatride alkole susamışcasına ve kendini kaybedinceye kadar sarılma tutkusuna “dipsomani” dendiğini hatırlayın). İğdiş edilmiş tanrı Dionizos’un da, yeraltndan yeniden çıkarak onlara katıldığına inanılır. “Kurios Hugras Fuseos - Islak Tabiatlı Efendi”nin kendine özgülenmiş kutsal yerine geldiği bu güne “Epifania - Tezahür” denir. “Carrus Navalis - Gemi Araba” denilen arabasının etrafındaki korteji oluşturan Silenler, Satirler kaval çalar ve “ditiramb” denilen şiirler okurlar. “Anthesteria” çiçek festivali demektir (Yunanca “Anthios”, Latince “Antheus” “çiçek açma” demektir; “anthos” = gonca”; batı dillerinde çiçekleri erlik organının ucuna “anther” deniyor.

Evet, ünü Anthesteria ile başlayan Dionizos’un kökeni nerelerdedir? Meyve ve sebze bereketini temsil eden bu tanrının Trakya ve Frigyadan Yunanistan’a geçtiği kesin gibi; bunun için bu ismin Yunanca kökeni belirsiz. Yunanistanda İ.Ö.V. asırdan beri de “Bakkos” adı kullanılıyor. Bu tanrıya Trakya dilinde verilen “Sabazius” ve “Bassareus” adları bozularak ve benzer karakterdeki Iakkos, Euhios ve Elevsis adlı yerli tanrılarla da harmanlayarak Yunanca ve bunu izleyerek Laticeye geçmiş olsa gerek. Bazen ona Bromios (gümbürtülü), Taurokeros (boğa suratl) gibi epitetler de verilirdi. Minos B linear yazısı deşifre edilirken (tam emin olunmamakla birlikde) Dionizos’a benzer bir isme de rastlanmış. Bu buluşa itibar edilirse, Yunanlılara İ.Ö.1200’lerde geçtiği de düşünülebilir. Ancak, sık sık şarap âlemlerinden söz eden Homer destanlarında, bu âlemlerin mucidi olarak onun adı yer almaz; Olimpos tanrıları arasına da girmemiştir. Fakat Ilyada’da zikredilen “çıldırtan - parafrenos” lâkabı ile onun orgaistik karakterdeki ritüelinin tanındığı anlaşılmaktadır (Parafreni: psikiatride, halüsinasyonlarla birlikde görülen zihin dağılmasıdır). Odisea’da, hakkında bilgi verilmeden, iki kez adı geçer. Şarabı insanlığa armağan edenin Dionizos olduğunu ilk kez Hesiodos söylemiştir. Efsanelere göre: Zeus’un, Thebai Kralı Kadmus’un kızı Semele’den olma oğludur (annesinin Demeter ya da Persefon olduğunu iddia eden söylenceler de vardır; bunları kısa öykülerde anlatırız). Semele ile kocasının ilişkisini öğrenen kıskanç Hera, Semeleye, onun anası Beroe kılığında görünerek, Zeus’den sevgisini kanıtlaması için kendisini, tüm görkemi ile, yani yıldırım parlaklığı ile göstermesini talep etmesini öğütlemiş. Bu akla uyan Semele Zeus’un yakıcı parlaklığı ile karşılaşınca şiddetli ısı sonucu 7 aylık bebeği Dionizos’u düşürmüş. O sırada bir tansık eseri yerden biten bir sarmaşığa sarılarak yanmakdan kurtulan çocuğu Zeus, önce bedeninde (kalçasında ya da baldırında) saklamış. Bu söylenceye itibar eden bazı lengüistler (dilbilimciler), çocuğun adına, iki kez doğmuş olduğuna gönderme yapılarak (“dio=iki”; Latince “natus=doğan”) sözcüklerinden “Dionizos” olarak türetildiğini iddia ederler; ama bu zorlama türetmenin “doğurmak” sözcüğü karşılığı “genno” olan Yunancada bir temeli olamaz. Çocuk babasını bedeninden alındıktan sonra da, Heradan gizlemek niyeti ile Hermesle birlikle, kimine göre düşsel bir yer olan Nyssa Dağında bir mağaraya, kimine göre de Çal ilçemizdeki bir yüksekliğe götürerek Hyades nimfalarına* emanet etmiş (Aydın-Sultanhisardaki “Nyssa” kenti dışında, içlerinde Trakya, Teselya, Makedonya, Hindistan, Arabistan olmak üzere aynı isimde pek çok yerde dağ vardır). Orada onu eğitenler arasında Silenos da vardır. Kimilerine göre: Dionysos adı da “Nyssa’nın Işığı ya da Tanrısı” anlamında bu dağdaki yaşamından kaynaklanmıştır. Bazı mitoslara göre de: kimse Nyssa’nın nerede olduğunu bilmez ve orayı göremezmiş. Zeus Hyade’ları gökyüzünde yıldızlar arasında saklarmış (dip not’a bakın); Hyade’lar Dionizos’un ihtiyacı olunca ufka yaklaşır, yağmur yağdırırlarmış. Özetlenirse, Şarap Tanrısı (ikinci doğumuna gönderme ile) ateşden doğmuş, yağmurla beslenmiş. Yetişkin çağa geldiğinde, yaşadığı mağara dolaylarında yetişen üzümlerle haşr neşr olurken “şarabı” icad etmiş. İşte bu noktada başlayan kültü “ditirambos” âlemi diye adlandırılıyor; hem Tanrının kendisine lâkap olarak, hem de düzenlenen festivallerde, onun onuruna müzik eşliğinde söylenen ilahîlere bu isim veriliyor. Bazı klasik kültür bilimciler asıl bu adın antik Yunancada “iki kez doğan” anlamına geldiğini ileri sürüyorlarsa da genelde bu adın kökeninin belirsiz olduğu kabul ediliyor. Ditirambos geleneğini, Yunan ağıt ve lirik şiirinin en eski örneğini İ.Ö. VII. Asırda vermiş olan Arkilokos’un yazdıklarının elimize geçmiş olanlarından tanıyoruz. Uslûpda düzensiz, yabanıl, yeğin ve gürültülü karakterdeki bu ilahîlerin icrası, içtiği şarapla kafası iyi olmuş bir liderin taşkın hareketleri ile yönetilirmiş. Bu görüntüsü ile Apollo onuruna söylenen ağır başlı “paian” ilahîleri ile tam tezat halinde imiş. Pindaros’u anlatırken ayrıca yer vereceğimiz bu ilahîler geleneği “Ditirambik Şiir” adı ile ilerki çağları da etkilemiş; hatta çağımızda “Dionysos” adı taşıyan, deli dolu müzik yapan rock ve pop grupları kurulmuş.

Şarabın icadı ile Dionizos devr-i âlem gezisine çıkar ve şarap üreticiliği ile tapkısını (kültünü) yaymaya başlar. Ama Pan, Silenolar, Satirler, Mainadlar (ya da Bakkha’lar) ismi ile anılan maiyeti hakkında bilgi verirken değindiğimiz orgiastik cümbüşlere karşı kendi ülkesinde bile muhalifleri çıkar. Thebai Kralı Penteus, rezilane bir sefahat alemi olarak gördüğü bu festivali nasıl önleyeceğini saptayabilmek için gizlice seyrettiği bir ritüel sırasında kendi annesinin de içinde bulunduğu bir kadın grubu tarafından farkedilerek parça parça edilir. Bu korkunç sahneyi, antik Yunanın en modern şairi, Evripides, “Bacchae” isimli oyununda canlandırır; “koro”ya söylettiği epilog’u ile “tanrıların da adaletsiz olabileceğini, düzen ve iyilik beklentisinde olan insanları düş kırıklığına uğratabileceğini” ifade eder. Dionizos’a karşı gelmenin buna benzer akıbetini gösterir başka örnekler de var; bunlardan biri: Trakya Kralı Likurgos’un yaptığı bir saldırıdan, Dionizos’un denize atlayarak kurturalabilmesi olayıdır. İlahî Alem’e dahil olanların aralarındaki dayanışma sonucu Thetis kendisini çok sıcak bir kabûlle ağırlıyor; bir söylenceye göre, ayrıca, Likurgos önce Zeus tarafından kör ediliyor sonra ölüyor, başka bir öykü’ye göre önce cinnet getiriyor sonra oğlu tarafından, asma ağacı zannedilerek balta ile parçalanıyor. Başka bir lejand da, büyük bir grupla Argonotlara katıldıklarını anlattığımız Minyaların ülkesi Orkomenos’da Kral Minyas’ın üç kızının bu rezilce gece orgialarına katılmayı reddedip evlerinde örgü örmeyi sürdürmeleri ile ilgilidir. Buna öfkelenen tanrı onları delirtmiş, sonra da yarasa ve başka gece kuşları haline getirmiş; birisinin oğlunu da parçalattırmış.

Bu deli fışkı tanrının menkıbeleri uzayacak.

* Hyades: Öykülerini ayrıca anlatacağımız titan Atlas’ın Aethra’dan (parlak gök demek) olan kimine göre beş, kimine göre Pleiade’lar ve Hesperid’ler gibi yedi kız kardeş. Gene Atlas’ın Pleione’den doğma kızları Pleiade’ların yarı kardeşeri olmaları gerekirken söylenceler birbirine karışmış bazıları onların da annelerini Pleione olarak gösterir. Erkek kardeşleri Hyas’a bağlı idiler. Hyas bir av esnasında bir aslan tarafından öldürülünce duydukları azaba datanamayıp intihar etmişler. Dionizos’un Hyad’lara emanetini betimleyen 1657 yapımı Nicolas Poussin tablosu Harvard Ün. Müzeleri içinde Fogg Art Museum’da sergilenmektedir. Bir yanda Eko ve Narkissos’un ölümünü yer veren tabloda Bacchus’un (Dionizos) Merkurius (Hermes) tarafından Semelenin kız kardeşi Ino’ya teslimi gösterilmektedir. Dünyamıza 150 ışık yılı uzaklıkdaki bir yıldız grubuna da “Hyades” adı verilmiştir. Çıplak gözle görülebilenleri 7 adet olduğu için “7 kız kardeş” olarak tanımlanan bizim Ülker ya da Süreyya burcu olarak bildiğimiz “Pleiades” takım yıldızları gezegeninden 400 ışık yılı uzakta olup hepsi mitolojinin akraba ünlülerinin adını taşır (Atlas, Pleione, Alcyone, Eta, Merope, Electra, Maia, Sterope, Taygeta, Celaeno). 


tytorun@hotmail.com
Yayın Tarihi : 5 Mart 2007 Pazartesi 13:17:28


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?