28
Mayıs
2024
Salı
ANASAYFA

Mitoloji Kaynaklı Sözcükler - 1 –

Mitoloji toplumların geleneksel edebiyatlarına, din ve felsefeye kaynak oluşturduğu kadar, özellikle klasik mitoloji çeşitli diller için zengin bir sözcük hazinesi de yaratmışdır.Yunan ve Roma mitlerinden, çağlar boyunca insan karakterinin, duygu ve tutkularının genel yapısını çıkarsayabiliyor, insanlığın değişmez beşerî ilişkiler serüvenini, toplumların ortak kaderlerini izleyebiliyor; bir yandan da çeşitli bilim ve sanat dallarındaki terminoljinin ve hatta günlük yaşamda kullanıma girmiş sözcüklerin kökenlerini keşfedebiliyoruz.

 Mitolojinin önemi, insan oğlunun yaradılışa, varlığa, çevresindeki olaylara duyduğu merakla, bunlara açıklama ve yorum getirme gereksinmesi duyması ve tecesüsün giderilmesinde, fantezi yolu ile de olsa, ilk adımı atmasından ileri geliyor. İlkel toplumlardan başlayarak geleneklerin, yakıştırma inançların bir noktaya kadar kökleşip yerleşmesi insanî ilişkileri çıkmaza soktuğu andan itibaren, daha rasyonel bir yaklaşımla tüm insanları eşitleyecek tek tanrılı din’in egemen olduğunu görüyoruz. Ancak, tek tanrılı dinlerin egemen sınıflar elinde katı biçimde uygulanması ve birbirleri ile kavgalı olması ile hem kitlesel acılar çekilmiş hem de insanlar meraklarına pozitif yanıtlar alamayıp cahil ve geri kalmışlardır. Bu kez evrenin varlık nedeninin ve doğruların pozitif yoldan araştırılması, insan aklını sürekli devinim halinde tutan mitolojinin ve antik kültürün zenginleştirdiği soyut kavramlar aracılığı ile felsefe ve bilim yollarından daha rasyonel bir kanallara dökülmüştür. O bakımdan; çeşitli bilim dallarında mitolojik kaynaklı terminoloji kullanılmış olması son derece doğaldır.

Bütün toplumların, yaradılışa duydukları tecessüs’e yanıt kabûl ettikleri mitleri vardır. Kendilerinden önce gelen uygarlıkların inançlarını da kucaklayarak büyük bir mitolojik birikime sahip olan Greko-Latin kültür Dünya dillerine çok gür bir sözcük pınarı açmıştır.

Yunan mitolojisinin doğum yeri İyonya’da bu edebiyatın başlangıç dönemi bilinmiyor. Fakat en eski yazınsal kaynaklar olan “İlyada” ve “Odisea” isimli eserlerin ozanı olan Homeros’un yaşadığı zannedilen M.Ö. IX-VIII. asırlardan çok önceki sözel (belki de yok olmuş yazınsal) kaynaklara dayandığı kesindir. Hatta bazı Bizans yazın tarihçilerinin Homeros’dan çok önce yaşayıp mitlerin kaynağı olan eserlerin müellifi olduğunu iddia ettikleri, varlığı kesin olarak kanıtlanmamış isimler var. Homeros’un tanıttığı iki büyük destandan sonra M.Ö. 700 dolaylarında yaşadığı tahmin edilen Hesiodosun, o devir Yunanlılarının gönül bağladığı mitlerin (efsanelerin) bir inanç sistematiği içersinde Dünyanın kuruluşunu açıklamaya çalıştığı ve Tanrıların soyağacını verdiği “Teogonia - Tanrısal Soyağacı” isimli eseri mitolojinin genel çerçevesi ile tanıtıldığı ana kaynaktır. Hesiodos’un başka eserleri ile çağlar boyunca mitolojiye katkısı olan lirik ozan Pindaros, trajedi yazarları Eskileos, Sofokles, Evripides, komedi yazarı Aristofanes, coğrafyacı olmakla birlikde gezilerinde pek çok mit’in derlemesini de yapan Posanias, mitolojinin felsefe ile bağlantısını kuran Lukianos gibi Yunanlılar, Yunan mitolojisi geleneğini sürdüren Latin ozanları (Vergilius, Horasius, Ovidius, Katullus, Apuleius) bize zengin bir mitoloji hazinesi sunmuşlardır.

Kaynakları mitolojide olan çeşitli sözcükleri, dayandıkları efsanevî öykülerle birlikde tanıtma konulu bu yazımı, temel referans olarak, 1962 yılında, doksanıncı yaş günü onuruna Atina Fahrî Hemşehrisi yapılan Edith Hamilton’un “Mythology (Timeless Legends) - Mitoloji(Zamanın Dışındaki Destanlar)” isimli eseri tarayarak derledim. Yeri geldikçe bu öyküleri bizlere tanıtan eski ozanların yaşam hikâyeleri ve sanatlarını da sizlere nakledeceğim.

Değerli tarihçimiz İlber Ortaylı, Nilgün Uysal’la yaptığı ve kitap haline getirilen söyleşilerinde “felsefe”nin ortaya çıkmasında rol oynayan üç ana öge’nin “filoloji - dilbilim”, “teoloji - tanrıbilim - ilâhiyat” ve “müzik” olduğunu ileri sürüyor. İlk bakışda garipsenen bu sav’a ben de katıldım; çünkü ana konuları “ontoloji – varlıkbilim” ve “epistemoloji – bilgi kuramı” olan felsefe, insandaki varoluş merakına yanıt vermeye çalışan dinden ( keza din’in ilkel biçimi “mitoloji”den) kaynak alır. “Filoloji” ise “aklın işleyişi”ni araştıran “bilgi kuramı”na, bilginin cüzleri” olan “kavramlar”ın dilsel simgeleri sözcüklerle destek verir. Peki, “müzik” felsefenin oluşumunda nasıl üç temel ögeden biri oluyor? Bu yazı dizime “müzik” bahsi ile başlayıp, bu soruya da o bahis içinde yanıt vermeye çalışayım.

MÜZİK : Bildiğiniz üzere, felsefenin uğraşı konularından biri “estetik - sanat bilimi”dir. “ontoloji – varlıkbilim” salt somut varlıklarla değil, “etik – ahlâk”, “estetik – sanat” gibi insan zihninin, çeşitli beşerî ilişkilerden çıkarsayarak oluşturduğu ve varlığı kabûl edilen soyut değerlerle de ilgilenir. Ancak, acaba hocamız Ortaylı, bu kadar kalabalık değerler küme’si içinden, felsefenin üç temel etmen’inden birini neden münferiden bir tek sanat dalı (müzik) olarak kabûl etmiş. Zihinsel bir ameliye ile oluşturulan (ahlâkî kurallar ve öteki sanat dalları gibi) değerler içinde müziğin neden hepsine birden galip gelen bir kapsamı oluyor? Zannediyorum, müziğin zihnî bir ameliye ürünü olma dışında bir doğası var? Etimolojisini inceleyelim; belki bir sonuca ulaşabiliriz.

Çağımızda, çeşitli bakışlara göre değişik sınıflandırmalara konu oluyorsa da, genel kabûle göre yedi
dalı olan güzel sanatlar eski Yunanda dokuz peri tarafından temsil edilirdi. Genel isimleri “Musa” olan bu perilerden “Polihimnia” “tanrıların sesleri”ni simgeliyordu. Bu musa’ya müziği “Polihimnia” yani “çok ya da zengin şarkı” adı verilmesi müziği temsil ettiğindendir (Yun. “poli” = çok; “umnos”= kutsal şarkı). Bu sanat dalının “Müzik” olarak isimlendirilmesi “Musa”lara ait, Musaların marifeti olmasına dayandırılıyor. Peki, bu kadar güzel sanat dalından sadece bir tanesi, yani “müzik” adının kaynağını neden Musaların genel adından alıyor? Bunun yanıtını da, sanat hakkında yapılan felsefî kuramlara özet olarak değinerek bulmaya çalışalım. XIX. Asrın bir estetik kuramcısı, aynı zamanda grafik sanatçısı olan John Ruskin sanat’ın yaratı ürünü olduğu fikrine karşıdır; “yaratmanın” tanrısal bir olgu olduğunu, insanın yaratamıyacağını, sadece doğayı ya da yaşamı kopya edebileceğini; gördüklerini, sezinlediklerini deforme ya da reforme ederek bunlardan kompozisyonlar çıkarabileceğini ileri sürer. Ancak, bu kuramın müziğe uygulanmasında çok güçlük çekiyoruz. Nitekim, her filozof gibi, sanat üzerine fikir yürütmüş olan Schopenhauer ve Nietsche “müziği” nesnel olmayan, farklı bir maddeye sahip bir sanat olarak görüyorlardı. Nietsche “Müziğin Apollonien ve Dionizyen bir sanat” olduğunu söylüyor; yani, bir yandan Yunan tanrılarının en güzeli ve lir çalarak Musa’ların korosunu yöneten Apollon’un disiplinini ve düzene egemenliğini gerektirdiğini, öte yandan da şarap tanrısı Dionizos’un kendinden geçmişliğini, trans halini ima ederek, tanrısal bir esin’e ihtiyaç gösterdiğini anlatıyor, zannederim. Gerçekden, nice insan ürünü melodiler vardır ki, bestecileri bunları doğanın neresinde bulup da taklidlerini yapabilmişlerdir? Bunun için Müziğe “bütün sanatların ecesi” diyorlar; sanat yaratıcılığını daha net ve somut bir gerçek olarak “müzik”de buluyoruz.

MÜZE : “Musa” adının dünya sözlüklerine kazandırdığı bir başka sözcük de “müze” (Fr. “Musée”, Lat. ve öteki dillerde “museum”, Yun. “museyon”) Musa’ların tapınağı ya da eserlerinin sergiendiği alan anlamında.

Diğer sanat perilerinin dünya literatürüne kazandırdığı sözcükler gelecek yazımızda.

Esen kalın.
Yayın Tarihi : 17 Eylül 2006 Pazar 14:10:43


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
gökhan ikizoğlu IP: 88.232.0.xxx Tarih : 5.10.2006 22:20:12
allah sizden binlerce kez razı olsun mit'in acıklamasını bulamadım ama mitoloji hakkında bilgileriniz benim için çok önemliydi mit ve mitoloji hakkında arastırmam vardı size tsk ederim mitoloji hakkında yazdıklarınız herkes tarafından begeniyle dinlendi çok tesekkürler iyi geceler hayırlı oruclar

Yılmaz Ergüvenç IP: 217.131.174.xxx Tarih : 19.09.2006 17:20:04
Büyük bir kültür birikiminin meyvelerini zevkle topluyor, her hafta yeni meyveleri iştiyakla bekliyoruz. Var ol Teoman.

NİSA YILMAZ IP: 88.224.175.xxx Tarih : 25.10.2006 18:21:20
size tesekkür ediyorum. sizin siteniz gibi siteler sayesinde derslerimizde daha basarılı oluyoruz.tekrar tesekkür edrim.ALLAH RAZI OLSUN.

gönül özbek IP: 88.227.143.xxx Tarih : 15.10.2007 18:28:42

cidden cok beğendimm


volkan torun IP: 85.99.74.xxx Tarih : 3.10.2007 20:22:20

gerçekten çok güzel biz yazı olmuş edebiyat ödevim için lazımdı emeğinize sağlık


kübrasarıca IP: 88.227.192.xxx Tarih : 5.10.2007 16:44:22

çok saolun valla edebiyat ödevim için lazımdı


kaan IP: 78.162.233.xxx Tarih : 24.09.2008 08:50:11

harikaaaa