16
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Mitoloji Kaynaklı Sözcükler -32-


KENT DIONYSIA’SI (Dionysia ta en Astei) : Büyük Dionysia (Dionysia ta Megala) da denilen bu festival, olasılıkla İ.Ö.VI. yüzyılda Pisistratos’un tiranlığı döneminde kurumlaşmıştır. Kırsal Dionysia’dan üç ay sonra, eski Yunan Elaphebalion ay’nın 9-13. günlerinde içinde (Mart 24-28), kışın bitimi ile “Yokedilemeyen Yaşam”ın (Zôê) zuhurunu ve o yılın ürünlerinin hasat edilmesini kutlama amacıyla düzenlenir. Attika ile Boetia arasında bir sınır kasabası olan Eleutherae’ın Attika’ya katılmasından itibaren gelenekleştiği sanılıyor. Atinalılar bu kasaba halkının armağan etmek istediği Dionizos heykelini ilk seferinde reddetmişlerdi. Dionizos onları bir veba salgını ile cezalandırdı. Eleutheria’lıların verdiği akıl üzerine kent’de herkesin birer fallos taşıyarak katıldığı bir törenle bu salgın atlatıldı. Kent Dionysia’sı görece olarak yakın bir geçmişde, dinsel törenlerin yüksek düzeyde sorumluluğun “basileus arkhon”dan “eponymous arkhon’a* devredildiği bir dönemde ihdas edilmiştir.

Arkhon seçilir seçilmez, festivalin örgütlenmesinde görevlendireceği iki paredroi (yardımcı) ve on epimeletai (gözetmen) atayarak eyleme geçerdi. Festival arefesi (8 Elaphebolion) Asklepieia (Sağlık Tanrısı Asklepios’a adanan şenlik) kutlanır; kurban kesilir; “omofagia” denilen dinsel şölen verilirdi (omos = çiğ; fagia = yemek); kesilen kurban parçalanır (spragmos) ve etleri çiğ çiğ yenirdi. Proagôn (hazırlık - prova) denilen etkinlikde geçici platform kurulur, çok sayıda jüri üyeleri seçilir ve yarışa girecek tiyatro oyunlarının açıklaması sunulurdu. Proagon uygulamasına ilk kez nerede başlandığı keşfedilememiştir; yalnız, İ.Ö.V. yüzyılın ikici yarısında, Akropolis’deki “Perikles Odeonu”nda icra edildiği biliniyor. Proagon’da, Atinaya o yıl yararı dokunmuş saygı değer yurttaşlara ve ecnebilere şükran duyguları açıklanırdı. Pelopones Savaşı sırasında ölmüşlerin yetim kalan çocukları da, babalarının onuruna Odeon’daki geçit resmine katılırdı. İ.Ö.406 proagon’unda Evripides’in ölümü duyurulmuş, ruhuna saygı gösterisi yapılmıştı.

Festivalin “Eisagôgê - İçeri Alma” denilen ilk günü (9.Ela.) Tanrı’nın Atina’ya geliş yıldönümü kutlanırdı. Evvelâ, Dionysos Eleuthereus’un (önderlik eden) tahtadan sureti tiyatro semtindeki tapınakdan alınır; onun gelmiş olduğuna inanılan patika boyunca taşınarak “Akademeia” yakınındaki Eskhara’ya (Ocak) yerleştirilirdi (Eskhara adakların yakılacağı bir çukuru olan alçak bir sunakdır). Burada Tanrıya kurbanlar verilip, ilahîler söylendikten sonra “Eisagôgê apo tês Eskharas - Eskhara’dan İçeri Alma” denilen törenle Dionizos sureti, gemi biçimindeki arabası ile Atina dışı kolonilerden gelmiş meitikos’larca (yabancılar, yurt dışınden olanlar; oikos = ev, yurt) Akropolis’in güney yamacındaki Dionysos Tiyatrosuna götürülürdü. Kırsal Dionysia’da olduğu gibi ellerinde falloslar taşırlardı; bir araba da çok büyük bir fallos suretinin taşınmasına tahsis edilmişti. Gene kırsal şenlikte olduğu gibi, geçit törenine sepet, su, şarap taşıyıcılar katılırlardı. Dionizos rahipleri, Tiyatro alanında, Thumele (Kurban Taşı - Sunak) üzerinde gizli bir törenle, yeraltına inip çıktığı için karanlık ve ölüm tanrısı da olan bu tanrıyı temsil eden bir siyah teke (Tragos) kurban ederlerdi. Bu sunağa “Eleos” (hüzün ve acı) denirdi ki, “trajedi” ve ağıt şiiri “eleji” kaynaklarını burdan alırlar. Apollonios Sophistes: “Niçin öldürüldüğünü bilmeyen teke için ızdırap duyardık. Çobanların dostu olarak Tanrının simgesi yaptığımız bu hayvanı, yeni sürgünlerini yediği asmalara zarar verdiği için hem derin bir saygı ile baş üstünde tutuyor hem kurban ediyorduk” diyor.

“Pompe - Tören” adı verilen festivalin resmî başlangıcı 10.Elaphabolion günüdür.Dionizos Tiyatrosu’nun aura’sı (ruhu), genç bir domuz kurbanı ile arındırılır. Dionysia’da ilk trajediyi Icaria’lı ozan, oyuncu ve ditirambos şarkıcısı Thespis icra etmiştir. Drama’yı (sahne oyununu) icadettiği için, onun adına gönderme ile “Thespian” sözcüğü aktör, aktris ve tiyatro ile ilgili anlamlarına gelmeye başlamıştır. İlk kez ödül olarak ona verilen karakeçi postu (melanaigis) verilmiştir; gelenek olarak sonraki oyncular da satirlere benzer biçimde melanaigis giyer olmuşlar. Bunu izleyen üç gün boyunca trajedi oyunları yarışmaları (Agônes) icra edilirdi. Üç günün her birinde üç takım oyun yarışmaya girerdi. trafından yazılan birer trajedi ve bir satir oyunu (yergi) her gün sahnelenirdi. Arkontoslar, özel gözetmenler (epimeletai) ve yargıçlar (agonothetai) amfinin ön sıralarında oyunları izlerlerdi. Festivalin altıncı günü (en tanınmışı Aristofan olmak üzere) komedi yazarlarının 5 eseri sahne alırdı. Komediler Dionysia’da ikincil önemde idi; onlara yılın daha önceki Lênaia festivalinde daha fazla yer verilirdi; ama, gene de, Dionysia’da komedi ödülü almak çok büyük bir onurdu. Bir ara kamunun zevki iyice irtifa kaybetmiş; müptezel piyesler ilgi kazanmaya başlamıştı. İ.Ö.V.asırda, klasik dönemde eskinin kaliteli oyunları yeniden itibar kazanmıştı. Politik koşullara göre oyun sayılarında ya da türlerinde istikrarsızlık olabiliyordu. Sonuncu gün, jüri sergilenen trajedi ve komedi oyunları arasından seçim yapar; kazanan yazarlar sarmşıukdan çelenklerle (thyrsoi) süslenirlerdi (Dionizos’un iki simgesinden biri “thyrsos” öteki “kantharos - iki saplı büyük kadeh” idi. Eski oyunlar seçimi kazandığında (ölü olan yazar yerine) oyunun yapımcısı ödül alırdı.

Kibirli Atinalılar, Dionizos’a, kendilerinin denetim altına alıp, ehlileştirmeye çalıştığı uygar olmayan davranışların, yabanıllığının Tanrısı gözü ile bakarlardı. Dionysia şenliği ise, aslında Atina halkının, yüksek dozda heyecanlı trajediler ve lâubalî komedilerle, yasaklanmış dürtülerinin serbest bırakılıp boşanmasına yardımcı olan bir fırsattı. Pompe sırasında, alt tabaka, yüksek sınıfın ve zarif olduğu iddia edilen hanımların, oyunlarda ortaya çıkan yoz ve aşağılık yanlarını alaya alıp rahatlıyorlardı. Bu, Eleusis Misterionlarında da görülen “aischrologia - cocempheton” (ritüel küfür, dedikodu ve yoldan çıkmaya kışkırtma) ya da “tothasmos” adı verilen bir kavramdır. Bazen de, Eskilos’un “Persae - Persler”** oyununda olduğu gibi, normal koşullarda politik bakımdan dile getirilemeyecek insanî düşünceler oyunlarda açıklanarak seyirci duygusal yücelmeye yönlendirilebiliyordu ya da Aristofanes’in “Lisistrata”sında kadınların erkekleri savaş karşıtı olmaya zorlamaları gibi, Pelopones savaşlarının en civcivli zamanlarında, liderlerin yurtseverlik gazı vermelerine karşı meydan okunabiliyordu. Bir yandan, Yunanlıların Dionizos’a uygun gördükleri ve boğa, panter, aslan, kaplan, yılan, keçi, geyik gibi çok sayıda hayvan simgesi ile tanıtılan şanjanlı karakter tiyatro sahnelerinin tanrısı olmasına da çok müsaitti. Orfik başlama ritlerinde, yılanın göğüsden akıp tanrı ve sufînin birleşmesini temsil ettiği için yılanla gösterilen Trakyalı Sabaziosla özdeşleştirilen Dionizos, bu sufî yanı ile de yılan’la simgeleştirilmiştir. Hatta arkaik sanat yapıtlarında (Karanlığın ve Ölümün Tanrısı olarak) sakallı bir erkek olarak canlandırılırken daha sonra (Yeryüzünün Genç Avcısı kimliği ile) efemine bir genç olarak gösterildi; törenlerde ilk kimliği üstüne maske geçirilmiş bir sırıkla (stulos = sütun); ikincisi, Geyik postu (Nebris) giymiş ve avcı çizmeli, başı ve elleri kurdelelerle bağlı bir genç olarak canlandırılır. Helenistik unsurlar yabancı ülkeleri fethettikleri zamanlarda (Romalıların yaptığı gibi) yerli halkın gönlünü kazanmak için onların inançları ile kendi dinleri arasında benzeştirme yaparlardı. Makedonyalılar da Hindistan’la temasa geldiklerinde, hem yıkıcı, hem yapıcı, hem şehvet hem acı ve çile simgesi, hem koruyucu hem kindar Hindu tanrısı “Şiva”yı Dionizos’a benzeterek onunla özdeşleştirmişler; hayırhah, mert mizaçlı Krişnayı da Herakleytos ile eş tutmuşlar.

Tüm çelişkileri ve zaafı ile insanı en yetkin biçimde tanıtan Tanrı Dionizos kültü ve şenlikleri kapsamında Yunan dramasını, “ditirambos” edebiyatını yücelten Pindaros’u ve kalburüstü Yunan oyun yazarlarını tanıtmayı sürdüreceğiz.

* Bir çok Yunan sitesinde “Arkhontos Arkhon” denilen bir baş yönetici ve yargıç vardı. Atinada ise halk bir Arkonlar kurulu tarafından yönetiliyordu. İ.Ö. VIII. asırdan itibaren tesis edilen kurulun üç arkon’undan biri: “eponymous arkhon – kavmin (ulusun) şefi” yönetim ve yargı, ikincisi: “polemarch -savaş şefi” askerî konular, üçüncüsü: “basileus arkhon”: dinî törenlerden sorumlu idi. Basileus (ya da basilevs) tek şeflik rejiminde “kral” demekdir; ortak yönetimde “tapınak şefi - dinî şef” anlamına kullanıldı (basilica: büyük salon, saray ya da büyük kilise demek) Bu kurul üyeleri on yılda bir aristokrat (eupatrides-yurttaşlar) sınıfından seçilirdi. İ.Ö. 594’de Arkhon’luk yapan ve hukuk reformları ile ünlü Solon eupatrid’lerin yönetim tekelini kaldırmıştır. Arkhon’ların sayısının 10’a yükseldiği kısa bir dönem olmuştur. İ.Ö. 508’den itibaren seçim her yıl yapılmaya başlandı ve “eponymos” baş arkon oldu; “Boule” ve “Ecclesia” denilen eski Atinanın sivil ve din meclislerinin yönetimine geçti. İ.Ö.457 tarihinde, dönemi biten arkonların otomatik olarak “Aeropagus”a üye kaydı başlandı (“Aeropagus - Areios Pagos – Ares’in Buzul’u” Atina Akropolisinin batı eteğinde küçük sayılan, fakat çok sarp, buzul biçiminde bir kayalık mevkidir. Savaş Tanrısı Ares’e armağan edilmiş bir ayin noktası olduğu ve bir yapı kalıntısı bulunmamakla birlikde, aristokrat sınıfa, yasama ve yargı görevleri ve alınacak savaş kararına dayanak olmak üzere eski arkonların teşkil ettikleri danışma kurulu için bir toplantı mahalli olarak kullanıldığı anlaşılıyor). 

** “Persae” Latincedir Yunanca aslı “Persioi” olması gerekir. Tiyatro literatüründe çoğu defa Yunan oyunları da Latince isimlendirilebiliyordu (Evripides’si “Bakkhae - Maenadlar”, Aristofanes’in “Aves - Kuşlar - aslı Ornithes olması gerekir” gibi).
Yayın Tarihi : 20 Mart 2007 Salı 19:36:57


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?