22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Mitoloji Kaynaklı Sözcükler -38-


Kurban gençler Girit’e vardıklarında, etrafa sıralanmış yerli halkın önünde Labirent’e kadar yürüyüş yapmışlar. Seyircilerin içindeki prenses Ariadne önünden geçmekde olan Theseos’a görür görmez âşık olmuş ve Daedalus’u çağırıp, Labirent’den çıkış tekniğini öğrenmiş; bu bilgiyi, Atina’ya dönerken kendisini de beraberinde alıp evlenmesi koşulu ile Theseos’a ulaştırmış. Theseos Ariadne aracılığı ile Daedalos’dan alınan çözümü uygulayarak, bir iplik yumağının bir ucunu mağara girişinin içinde gizli bir köşeye tutturmuş ve yürüdükçe ipliği boşaltarak geri dönüşte izleyeceği yolu belirlemiş ve dolambaçlı alanda güvenle ilerleyip Minotoros’u aramış; onu uyur durumda bulunca hemen üstüne çullanıp yere yatırmış ve bazı öykülere göre, labirente silâhla girilmesine izin verilmediği için, yumrukları ile ölümüne darbelemiş, başka öykülere ve illüstrasyonlara göre kılıcı ile öldürmüş.

Bu dehşetengiz mücadele sonunda, Theseos iplik yumağını bıraktığı yerden alıp koparmamaya özen gösterek onu çekip, peşinde diğer gençler olduğu hâlde gün ışığının göründüğü labirent kapısına kadar ilerlemiş. Kral Minos’un kızı Ariadne’yi kendisini bekleyeceği yerden alarak gemiye koşmuşlar; Atina’ya doğru yelken açmışlar. Yol üstünde uğradıkları Naxos Adasında başlarına gelenler farklı farklı anlatılır. Bir öykü: Theseos’un, uyuyup kalmış Ariadne’yi yalnız başına terk ettiğini söyler. Bu terkediş; gûya, kıza aşık olan Dionizos’un onu rüyasında tehdit etmesi üzerine gerçekleşmiş. Sabah uyanan kız Adada yapayalnız bırakıldığını görünce bunalıma girer; fakat Dionizos gelip onu kurtarmış ve bakımına alıyormuş gibi yapar; bu andan itibaren kızın kaderi bu tanrıya bağlanacaktır.

Theseos’un lehindeki bir öykü ise: deniz tutmasından dolayı şiddetle rahatsızlanan Ariadne’yi istirahat etmesi için mahfuz bir köşede yatağa bırakan kahramanın bazı gerekli işleri halletmek için geçici niyetle gemiye çıktığını; fakat şiddetli bir rüzgârın gemiye demir tarattığını, önlem alma telâşındaki Theseos’un oraya buraya koşarken fırtınanın etkisi ile denize uçtuğunu; korkunç dalgaların onu ıssız bir adaya sürüklediğini; çok uzun zaman kalarak yaşam mücadelesi verdiği bu adadan sonunda sakin bir havada Naxos’a dönerek Ariadne’yi* aradığını; ancak, büyük bir elem içinde kızın öldüğünü öğrendiğini nakleder. Dönüş yolunda Delos’a uğrayan Theseos, Apollo ve Afrodit’e kurbanlar sunar; ayrıca, Ariadne’nin Girittten gelirken beraberinde alıp gemide bıraktığı nefis bir Daedalos heykelini Tapınağa hediye eder. Her iki öyküde de gemiye beyaz yelken çekilmesinin unutulduğu kaydedilmiştir; ancak birisine göre büyük utkunun ve Ariadne’den kurtulmanın verdiği insanı mayıştıran hazdan, ötekine göre Ariadne’yi kaybetmenin derin eleminden Theseos’un içi geçmiş. Akropolis tepesinde gergin sinirleri ve endişeli gözleri ile günlerce oğlunu getirecek gemiyi bekleyen Kral Aegeos “siyah yelkenli”yi görür görmez kendisini tepeden kayalık sahile atıyor ve can veriyor. Atladığı denize onun anısı olarak “Aegeos’un Denizi” anlamında “Aegean - Ege Denizi” adı veriliyor.

Tahtın varisi olarak Theseos Kral olur; ilk işi, Minos’un tutsakları gençleri Girit’e götürüp, geri getiren otuz çifte kürekli geminin kaptanı Salamis hükümdarı Nausithoos’un** adına bir anıt dikmek olmuştur. Siyasal cinayetler işlediği savı ile ters görüşde olanlar varsa da, Atinalıların inancına göre, tahta geçen Theseos Atina’nın gördüğü en dirayetli, yansız kral olmuştur.; Halka, hükmetmeyeceğini, herkesin eşit yetkilerle katılacağı bir halk yönetiminin kurulacağını ilân etmiş. Krallık yetkilerini terk etmiş; yurttaşların toplanıp, birlikte siyasal kararlar alacakları bir danışma toplantı salonu inşa ederek ulus yönetimini örgütlemiş; Yüksek Mahkemeyi kurmuş. Demek ki bunun için “kurucu, müessis” anlamında “Theseos” adı almış (efsane kahramanlarının ilerde ne yapacakları bilindiğinden ona göre isim alıyorlar). Elinde sadece tek yetki olarak Başkomutanlık görevini tutmuş. Her yıl kutlanan “Federasyon Bayramı”nı ve Tüm Attike halkının katılabildiği “PanAthenaea - Tüm Atina Oyunları”festivalini ihdas etmiş. İlk kez para bastırmış; üzerine boğa resmi işletmiş. Yabancıların Atina’ya gelmesini teşvik etmiş; bunun sonucu toplum: egemen sınıf “Eupadrid’ler - Babadan soylu - Asiller”, “Georgios - Çitçi, Çoban” gibi üreticiler ve “Demiourgos - Emekçiler” olarak üçe ayrılıp örgütlenerek modernleşti. Böylece Atina, o çağda, tüm Dünyanın en mutlu, en gönençli, halkın kendi kendisini yönettiği ve özgürlüğün tek yuvası kent olmuş. Bunun içindir ki: Thebai’ye karşı savaşan Yedilerin ölülerinin gömülmesine izin vermeyen muzaffer Theblilerin bu tavrına karşı, mazlumlar, Theseos gibi bir adil adamın önderliğindeki özgür düşünceli halkın böyle bir haksızlığa karşı çıkacağını düşünerek Atina’ya başvurdular. Gerçekden Theseos bu vicdansızlığa isyan ederek ordusu ile Thebliler’in üzerine yürüdü ve onları savaşta ölen düşmalarını öldükleri yerde gömdürmeye zorladı. Fakat, mükemmel bir şövalye olduğunu göstererek, bu vesile ile istilâ ettiği ülkeyi istismar etmeyerek geriye döndü. Onunla ilgili başka öykülerde de aynı erdemli tavrı sergiler. Sefalete düştükden sonra herkesin aşağılayıp dışladığı ihtiyar Oedipos’u kabûl edip bağrına basmış; o öldükten sonra çaresiz kalan iki kızını himaye ederek yurtlarına güvenlik içinde dönmelerini sağlamıştır. Herakles cinnet geçirip karısını ve çocuklarını öldürdükden sonra kendi canına da kıymak üzere iken onu engelleyip teskin etmiş; intiharın korkakların harcı olduğunu söyleyerek ona yaşam gücü vermiş; başkalarının tepkisine ve uğursuzluk getireceği korkusu ile ondan kaçmalarına karşı onu Atina’ya getirerek destek olmuştur. Mücadeleleri, salt korkusuz tanınma uğruna macera aşkı için değil, çaresizlere, mağdurlara el uzatmadaki samimî gönül güzelliğindendir.

Ama serüven peşinde koşmaktan bir an vazgeçmemiş. Altın Postu arayan Argonotlar arasına katılmış. Yunanistan’ın en soylu hükümdarı Kalidon Kralının düzenlediği av partisine katılarak, bu ülkenin başına belâ olan vahşi ayının öldürülmesine yardımcı olmuş. Av sırasında, çok yürekli olmakla birlikte kendini her zaman düşüncesizce tehlikeye atan, beceriksiz arkadaşı Lapithae Kralı Piritus’un canını defalarca kurtarmış. Arkadaşlıkları, gene Piritus’un saçma bir cüretkârlık gösterisi vesilesi ile olmuş; Theseos’un ününü duyduğunda gerçekten onun çok büyük bir kahraman olup olmadığını bizzat denemek istemiş; Attika’ya gidip ona ait bir sürüden bir grubu çalıp götürmeye başlamış. Olayı duyan Theseos peşine düşünce kaçacağına dönüp onunla yüz yüze gelme cesaretini göstermiş. Onu görünce onun zeki kişiliğinden etkilenerek hayran olmuş; elini uzatarak “Vereceğin cezaya razıyım!” demiş. Theseos da onun cesaretini ve açık yürekliliğini takdir ederek “Bütün istediğim benimle yaşam boyu dost olmandır” demiş.

İksion’un karısı Dia’nın Zeus’dan olma oğlu Piritus’un evlilik törenine Theseos da katılmış; büyük aksiliklerin çıktığı bu düğünde çok yararlıkları olmuş. Düğüne, vücutları at, göğüs ve yüzleri insan şekilli yaratıklar olan Kentavrlar gelmişler; alabildiğine içip sarhoş olmuşlar; kadınlara saldırmaya başlamışlar. Theseos gelini de kaçırmaya kalkan “Eurytion” isimli Kentavr’ın üstüne atılarak savunmaya geçmiş ve Kentavrlarla Theseosun yönettiği Teselyanın savaşçı halkı Lapith’ler arasında müthiş bir mübareze geçmiş; sonunda tüm Kentavrlar ülkeden kovulmuş (Parthenon’da bu kavgayı temsil eden bir metop vardır); Eurytion’un burnu ve kulakları kesilmiş.

Bir ara, iki kafadar, Amazonların ülkesini ziyaret etmişler (bazı öyküler Theseos’un Piritusla değil Heraklesle birlikde, bazıları ise yalnız başına bu ziyareti yaptığını söyler). İki yakışıklı genci gören bu savaşçı kadınlar önce onları dostça karşılamışlar. Hatta “Antiope” (bazı kaynaklara göre “Hippolita”) adındaki Kraliçeleri limana kadar gelerek onlara armağanlar vermiş; ancak gemiye girer girmez ona aşık olan Theseos derhal demir alma emri vererek gemiyi ülkesine döndürmüş. Atina’ya kaçırdığı Antiope’den (Evripides’e, İ.Ö. 428’deki yarışmada en büyük ödülü kazandıracak aynı isimdeki oyununun baş kahramanı) “Hippolitos” adındaki oğlu olmuş. Antiope’nin kız kardeşi Oreithia güçlü bir ordu ile Attika’ya gelerek Atina kapılarına dayanmışlar. Çok şiddetli çatışmalardan sonra yenilerek dönmüşler. Theseos’un yaşamı boyunca bir daha da Attika’yı işgâl edecek bir düşman çıkmamış.

Bu arada Piritus’un gözü kara tutkuları sona ermemiş; talihsiz düğün gecesinden sonra ölen gelin yerine yeni bir eş arayışında Persefon gibi tüm evrende ihtişamı ile göz kamaştıran bir hanımefendiyi aklına takması Dünyadaki yaşamının sonunu getirmiş. Kendisinden yardım istediği Theseos ise bu çok tehlikeli girişimden önce, henüz çocuk yaşta olan Troya Prensesi Helenin kaçırılıp büyümesinden sonra onunla düğün yapmak gibi büyük bir macera keyfi yaşatacak olmakla birlikte nispeten daha kolay bir yolu önermiş ve küçük Prensesi kaçırmış; nasıl kaçırdığının mit’de açıklaması yok. Helenin olağanüstü güçleri olan Kastor ve Polluks adında iki erkek kardeşi peşinden gelip çocuğu geriye almışlar; bereket ki Theseos’u bulamamışlar. Bu kez kahramanlarımız, Persefon’u bulma amacı ile Yeraltını ziyarete çıkmışlar. Keza, Yeraltına inişlerinin ayrıntıları bilinmiyor; ancak, Hades’in Efendisi, asıl niyetlerinin farkında olduğu için onlara korkunç bir plan hazırlamış. Zaten “Ölüm Dünyası” sınırlarına girdikleri için onları öldürmesi söz konusu değilmiş; onları sıcak bir kabûlle karşılamış; huzuruna almış. Gençler oturdukları yerde sabit çakılıvermişler. Ayağa kalkamamışlar. Oturdukları divan’a “Unutma Koltuğu” denirmiş; oraya oturanın belleği çalışmaz, her şeyi unuturmuş. Yeraltına girip çıkma yetisi olduğundan söz ettiğimiz Herakles, kuzeni Theseos’u o koltuktan alarak tekrar Dünya yüzüne çıkarmış; bunu hoşgörü ile karşılayan Hades’in Efendisi, Persefona’a asıl göz dikenin Piritus olduğunu bildiği için onun ayrılmasına şiddetle karşı koymuş. Piritus’un basiretsizce macera düşkünlüğü onu oturduğu koltukdan ebediyen kaldırtmamış.


* Ariadne: Sözlük anlamı “kuşkudan uzak, belirli” demek. “Ariadne’nin ipliği” bir düzen’in örülmesi anlamında “mantık”ı ifade eden mecazî bir deyimdir. Gene mitolojik konulardan çok esinlenen Venedik Okulu büyük Rönesans ustalarından Vecellio Tiziano’nun, Londra “Ulusal Galeride sergilenen “Dionizos’un Ariadne’yi Naxos’da bulması” tablosunda gökde “Ariadne”nin adını taşıyan yıldız kümesi de resmedilmiştir. Roma’da Vatican Müzesinin bie parçası sayılan ve küçük Belvédère Sarayında yer verilmiş “Pio Clementino Müzesi”nde sergilenen “Ariadne” heykelinin ünlü gravürcü Catenacci tarafından gravürü yapılmıştır.

** Nausithoos ve Nausinoos, Odiseos’un Deniz nimfası Kalipso’dan olma oğullarıdır.


tytorun@hotmail.com

Yayın Tarihi : 17 Nisan 2007 Salı 23:39:38


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?