28
Mayıs
2024
Salı
ANASAYFA

Mitoloji kaynaklı sözcükler -15 -

Lâtin Mitolojisinde Olimpos Tanrıları - Capitolino’nun Üçlüsü...

Ovidius, Metamorphosis’in Evren ve Tanrıların türeyişi ile ilgili ilk bölümünde, Saturnus’un (Kronos) Tartaros’un karanlığına tevdi edilmesi ile Âleme Iovis’in (Jüpiter) egemen olduğunu söyler; Augustus ile Iovis’in, İmparatorluk Sarayının bulunduğu Palatinus* tepesi ile Iovisin Gökyüzündeki makamı arasında parelellikler kurar; “Daphne” öyküsünde, önünde zafer gösterilerinin yapıldığı (Iovis, Juno ve Minerva’dan oluşan aile grubuna adanmış) Capitolino’dan söz eder. Etimolojik olarak “baş, şef” anlamına gelen “caput”dan türemiş bu ismi taşıyan tepedeki tapınak Roma’ya Etrüsklerin armağanıdır.

Dilleri çözülemediği için kökenleri tam belirlenemeyen Etrüskler, İ.Ö. 800’lerde Anadoludan gelip İtalyada kuzeyde Arno, güneyde Tiber ırmakları arasında Etruria bölgesine yerleştiler. İ.Ö.VI. asırda göze çarpan bir uygarlığa ulaştılar; kültürlerinin pek çok özelliğini ve bu arada, baş tanrı (Zeus’un muadili Iuppiter), ana tanrı (Uno dedikleri Hera’nın karşılığı Iuno) ve bunların kızını (Menrva dedikleri Atena karşılığı Minerva) kendilerinden sonra bölgede egemen olacak olan Romalılara devrettiler. Etrüsk monarşisinin son döneminde, Roma’da Capitolino Tepesinde, bugün halen, müze kompleksinin yanında temelleri görülen, “Iuppiter Optimus Maximus - Jüpiterlerin en iyisi ve Yücesi”ne adanan tapınak inşa edilmiştir. Burada Jüpiter, Iuno ve Minerva ile bir araya getirilmişti ki bu “triad - üçlü” uygulaması Yunanistan ve Etruria’ya özgü olup Roma dinine yabancıdır; karı, koca ve bakire kızdan oluşan bu üçlü tanrısal kültün, ailenin kutsallığını öne çıkaran Etrüsk anlayışının mirası olduğunu kesinlikle göstermektedir. Meşe ağacı burada da Zeus kültünde olduğu gibi kutsaldı. Roma zamanında da Roma devleti adına resmen savaş ilân etme ve antlaşmalar yapma yetkisi olan rahiplerin (fetiales) yıldırım simgesi olarak kullandıkları “lapides silices - taş balta” burada korunurdu.

Çeşitli lehçelerde Iuppiter, Iovis, Diespiter biçimlerinde söylenen Jüpiter’in “Diu” kökünün “aydınlık, parlaklık” demek olduğundan söz etmiştik. En eski epitetlerinden biri de “Lucetius - Işık getiren”di. Daha sonraki metinlerdeki “sub Iove” tanımı da “Açık Gök’ün altında” anlamındadır. Kuraklık dönemlerimde, yağmur bulutu getirmemedeki inadını teskin etmek için “Iuppiter Elicius - Aydınlığa çıkaran” hitabı ile onun onuruna ritüeller düzenlenirdi. Campus Martius’da “Fulgur” isimli bir sunağı vardı. Aynen Yunan dinindeki inanış gibi yıldırımları onun attığı düşünüldüğünden yıldırım düşen her yer onun mülkü kabûl edilip, o alan dairesel çevrilmiş duvarlarla koruma altına alınırdı.

Bütün İtalya’da Jüpiter’e dağ doruklarında tapınılırdı. Roma’nın güneyindeki Alban Tepelerindeki dağlardan Monte Latiaris’de “Iuppiter Latiaris” adındaki eski tapınak Latium bölgesi’nin yerlileri Lâtinlerin en kutsal ibadet yeri idi. Bugün Lazio denilen ve Alban Tepelerinden Tiber ırmağının güneyindeki Monte Circeo dağlık burnuna kadar uzanan “Latium” bölgesinin yerlisi Latin halkının tarih öncesi geçmişi tam belirlenemiyor. Kaderi İ.Ö. VIII. yüzyıl ortasında Roma’nın kurululuşuna bağlı olarak aydınlanamaya başlamıştır. (Ünlülerden amca olan) Pliunus’un “Naturalis Historia - Doğa Tarihi”nde Latinlerin 31 gruba ayrıldığı, fakat aralarında dayanışma gereğinin bilincinde olarak, anılan “Iuppiter Latiaris”i Lâtin Birliğinin merkezi yaptıklarını yazar.

Jüpiter’in, Romalılarda da, insan soyunun koruyucusu olma ve belli bir ahlâk kavramı getirme gibi çifte değerli işlevi vardı. Özellikle antlaşma, bağlaşma (ittifak) gibi ahde vefa (pacta sunt servanda) ruhu taşıyan bağlantılar onun adına yapılıyordu. Evlenme töreninin en eski ve kutsal biçimi “conferratio” Jüpiter rahibinin huzurunda yapılırdı. Dius Fidius (Sadakat) ve Fides (Güven) isimli tanrılar, muhtemelen, başda Jüpiter ile özdeşken sonradan ayrı kişilik kazanmışlardır. Daha önce belirttiğimiz gibi, havaî meşrep ve sorumsuz olan Zeus Romalılara (Jüpiter adıyla) vicdan, yükümlük duygusu ve dürüst davranış simgesi olarak geçmiş ve hep öyle kalmıştır; Vergilius’un Aeneid’inde de kahramanların tanrılara, devlete, aileye bağı ve ödevlerini (pietas) sağlayan güçtü. Eskiden, konsüller, Senato ve rahiplerin göreve başladığı 13.Eylûlde Jüpiter’e adak şenliği (epulum Iovis) düzenlenirdi. Sonradan 13.Eylûl şenlikleri Roma Oyunları (Ludi Romani) gibi çok hareketli bir etkinlik olarak genişletildi. Zaferden dönen ordu dönüşünde zafer yürüyüşünü Capitolino’da yapardı. Jüpiterin başlıca kült olması geleneği Cumhuriyet döneminde de sürdü. Apollo Palatinus ve Mars Ultor (Ares) bu külte rakip gibi ortaya çıktılarsa da, İmparatorluğa geçişde Augustus, Jüpiter’in Optimus Maximus mevkiine dokunmama politikası ile bu kültün İmparatorluğa daha da yayılmasına yol açtı.

IUNO : “Iuno” adının kökeni bilinmiyorsa da bazıları “jüvenis - evlenmeye uygun genç kadın” ile etimolojik bağ kuruyor; kimisi de “jüpiter” ile aynı kökden geldiğini, onun dişil karşılığı olduğunu ileri sürüyor. Ona yapılan tapınmaların gelişmesi bu iki düşünceyi de doğrular gibi... Ev kadınlığı ve Baş Tanrıça olmak onun önde gelen özellikleri... Etrüsk krallarının Roma egemenliği sırasında, Capitolino Üçlüsü içinde, Jüpiter’in eşi ve göklerin ecesi “Uno Regina - Kraliçe Iuno” olarak anılıyordu. (Iuno Lucino - Doğum tanrıçası) olarak İ.Ö. IV. Asırda, Esquilinae’da kurulmuş bir tapınağı vardı. Kadınlara yaptığı çeşitli yardım işlevlerini açıklayan başka epitetleri de var: “Pronuba - Gelinin nedimesi”, “Interduca - Gelini yeni evinden içeri alan”, “Cinxia – Gelinin tesettürünün ruhu”... Kendi aile bağı dışında bireyselleşerek “Kadının koruyucu meleği” oldu; nasıl erkeğin Jüpiter’e atfedilen bir “genius”u (onu koruyan bir erkek ruh) varsa, kadının da dişil yaşam ilkesi “Iuno”dur dendi. Hera gibi devletin baş tanrıçası olarak, başda Lanuvium olmak üzere tüm Latium’da Devleti kurtaran “Sospita” epiteti ile zırhlı betimlemelerini görürüz. Plutharkhos “Camillus” isimli eserinde Capitolino Tepesinin kuzey doruğundaki Arx kalesine İ.Ö. 390’da hücum eden Galyalıların işgâlinin Iuno’nun kutsal kazlarının ötmesi üzerine önlendiğini yazar. Bu söylenceye itibar edilerek, İ.Ö.344’de Arx’da “Iuno Moneta - Uyarıcı Iuno” onuruna bir tapınak yapıldı.

Iuno adına düzenlenen en önemli şölenler 1.Mart’da kutlanan “Matronalia - Analar Toplantısı” ve “Nonae Caprotinae – Yaban İnciri Günleri**” idi. Birincisi Titus Tatius’un tesis ettiği bir gelenekdi ve olgun yaşdaki annelerin Esquilinae’daki Iuno Lucina tapınağında toplanıp adaklar vermeleri biçiminde uygulanıyordu. İkincisi Campus Martiusdaki yabanî incir ağacının altında, şakadan dövüş gösterisini de içeren eski bir ritüel çerçevesinde kadın kölelerin Iuno’ya tapınması şeklinde idi. Romada Iuno’ya Baş Tanrıça olarak itibar ediliyorsa da, Ovidius, Yunanlılardan aktardığı (Io gibi) öykülerinde onun kıskanç ve hırçın yönünü göstermekden kaçınmamıştır.

Iuno, sanatta, aldığı lâkaba uygun değişik kıyafetlerle betimlenirdi. Ancak, en çok rastlanan, Hera’ya benzer biçimde, ayakdaki doğurgan kadınlık çekiciliği, vakur ve soğuk bir güzellik taşıyan, bazen de savaşçı özelliğindeki tasvirleri idi. Romada Vatikan Müzesindeki “Iuno Sospita” heykeli böyledir.

MINERVA : Yunan Atena’sının “el sanatları, zenaat, güzel sanatlar”ı temsil etme vasıflarını almış; sonradan “Savaş Tanrıçası” da olmuş. Aventius’daki tapınağı zenaat loncalarının, Pön Savaşları döneminde de oyun yazarlarının ve oyuncuların buluşma mahfili olmuştu. Savaş Tanrıçası olarak kültü Mars’ın (Ares) kültü ile çakışmış; bazen Mars’ın kült partneri Nerio (Bellona) ile karıştırılmış; Mart Ides’inin** beşinci günü Mars onuruna düzenlenen Quinquatrus festivali, Aventius tapınağının tamamlanması ile aynı güne rastlaması sonucu olarak da tümüyle Minerva adına özgülenmiştir. Sağlık konusunda da koruyuculuğu iddiası ile Esquilinius’da “Minerva Medeca” tapınağı yapılmıştır.

Pompeius’un Doğuda yengilerinden ele geçirdiği ganimetle bu zaferleri borçlu olduğunu söylediği Minerva adına tapınak yaptırması, Tanrıçanın, Yunan Zafer Tanrıçası Nike yerine konduğunu gösterir.
İmparator Domitianus, koruyucusu kabûl ettiği Minerva’ya adadığı bir tapınağın üstüne inşa edildiği alana da “Forum Nervaum - Minerva Forumu” adını vermiştir.

Bazı araştırmacılar Minerva adının Etrüskçe olmayıp İtalyan dillerindeki “mens - akıl” ve “memini - bel1ek”den geldiğini ileri sürüyorlar ama daha önce değindiğim üzere Yunan sanat perileri musaların annesi “Mnomesine” adının kökü de “mneme - bellek” olduğuna göre gene Yunanca asla dayanıyor.

Bu tanrıçayı daha çok Yunanca “Pallas - Bakire” epiteti ile anan Ovidius onun ilk tanıtımını, yarı yılan yarı insan bebek Ericthonius öyküsünde, bu bebeği esirgeyen sevecen yanı ile yapıyor.
Bugün British Museumda sergilenen, İ.Ö.VI. asra ait stilize Etrüsk sanatını simgeleyen Minerva heykeli onu savaşçı hâli ile gösteren bir örnek betimlemedir.
Bazı önemli adların zamanımız kültürüne etkileri :
Göktaşlarına isim veren mitoloji kahramanlarının başında Jüpiter gelir; Güneş sistemi içinde ona göre yörünge sırası 5. olan Jüpiter gezegeni kitlesel büyüklüğü tüm diğerlerinin toplamının iki katından fazla olması ile gökyüzünde lâyık olduğu yeri almıştır. Piyasada pek çok dergi, ticarî marka bu adı taşır. Juno da, Ceres, Pallas, Vesta, Hygea, Europa, Davida gibi mitolojik kişiliklerin isimlerini taşıyan gök taşlarından (astreoidlerden) biridir; ona cüce gezegen de derler. Juno adlı bir trafik takip sistemi vardır. Roma takvimindeki “Iunius - Haziran” ayına da adını vermiş; bu isim de: juin, june, giugno, Juni gibi benzer biçimlerde avrupa dillerine geçmiştir. Minerva ise adını boyun zedelenmelerinde kullanılan boyunduruğa vermiştir. Bir çok fantastik roman kahramanı bu gizemli ismi taşır. Avrupa Birliğinin “Socrates Programı” çerçevesinde “Açık ve Uzakdan Eğitim”, “Bilgi ne Eğitim Teknolojileri”, “İletişim Ağı Arşivleme” gibi uygulamaları “Minerva” adı ile etkinlik göstermektedir.

* Palatinus: Romadaki 7 tepeden ortada olanlardan biridir. Burada Romanın kurucuları Romus ve Romulusun bir çoban tarafından büyütüldüğüne inanılır. Bu tepede İmparatorluk sarayının kurulması zamanımızda Avrupa dillerine “Palace” biçimi ile genel olarak “saray” anlamında geçmesine neden olmuştur. Bu sözcüğün “tanrısal kırsallık” demek olan “pales” ile etimolojik bağı var.

** Nonae : Lâtince “nona” dokuzuncu demek. Nonae ise “Idus” veya Ides denilen ve Jupitere adanan kutsal günden önceki dokuzuncu gün’ü anlatıyor.Roma takvimnini Mart, Mayıs, Temmuz ve Ekim aylarının 15., diğer ayların 13. günlerine “İdes” deniyor.
Yayın Tarihi : 16 Aralık 2006 Cumartesi 16:58:37


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?