17
Haziran
2025
Salı
ANASAYFA

Mitoloji kaynaklı sözcükler -16-

Lâtin Mitolojisindeki Olimpos Tanrıları:

PHOEBUS APOLLO : “Işıldayan” anlamına gelen “Phoebus”, Yunanca “Phoibos”un (“Fivos” okunur) Lâtin formu olup, by tanrının adını Romalılar değiştirmemişler. Phoebus, aslında başka bir ilahî varlık olan “Güneş Tanrısı”nın adıdır. Nitekim, Ovidius’un naklettiği öyküdeki “Phaeton”u Apollonun değil, Güneş Tanrısı “Phoebus”un oğlu olarak tanıtır. Bu tanrı ile karıştırılmasına neden olan bu göbek adının, Apollon’a, büyük annesi “Phobe”ye izafetle verildiğini söyleyenler de var.

Phoebus (ya da Fébus) zamanımızda özel isim, soyad, yer isimleri olarak çok kullanılıyor. Bu markayı taşıyan Hava yolları firması ve Batıda güneş yerine, mecazî olarak “Phoebus’un Lâmbası” deyimi var.


NEPTUNUS : Önceleri Romalıların “akarsu ve göllerin tanrısı” iken zamanla Yunanlı “Poseidon” ile özdeşleştirilerek İ.Ö. IV. Yüzyıl başlarında “deniz tanrısı” kabûl edildi. Su kıtlığı mevsiminde, 23. Temmuzda, adına “Neptunalia” denen şenlikler yapılırdı. Romada, Circus Flaminius’da tapınağı olup, burada Poseidon ve Thetis’in başlarında bulunduğu bir grup tanrının heykeli vardı. Roma, Laterano Müzesindeki örnekde görüleceği üzere, sanatta, Poseidon gibi üç dişli yaba ve yanında bir yunusla tasvir edilir.

Zamanımız bilim ve kültürüne etkisi, Güneş sisteminin 8. gezegenine adının verilmesi ile başlar. Kimyasal elementler tablosunun IIIb grubundaki alkalaidler dizisi içinde “Neptunyum” adında bir radyoaktif madde vardır. ABD’de, Pasifik kıyısında Washington ve Oregon eyaletlerini kapsayan bir bölgesel Okyanus araştırmaları projesine “Neptune Projesi” deniyor

DIANA : Başlangıçda, olasılıkla bir orman tanrıçası iken zaman içinde Yunanlı Artemis ile eş tutulan Diana’ya vahşi hayvanlar ve avcılık üzerindeki denetimi sebebiyle tapınılmaya başlandı. Daha önce değindiğimiz üzere “aydınlık” demek olan “di” kökünden türediği ve “parlak” anlamını taşıdığı sanılıyor. Artemis gibi evcil hayvanların, bereket’in, gebelik ve doğumun da tanrıçası sayıldı; ve keza onun gibi Selene (Ay) ve Hekate (Trivia) ile özdeşleştirilerek, Lâtin edebiyatında, bazen “triformis - üç biçimli” diye anıldı. Diana kültünün en önemli mevkii, XIX. Asırda yapılan kazılarda gün ışığına çıkarılan Aricia yakınında, Nemi gölü kıyısındaki Diana Nemorensis (Orman Dianası) koruluğu idi. Diananın, kadınların koruyucusu özelliğini vurgulayan kadınlara özgü törenler yapıldığı bu koruluk daha eskiden de kutsaldı ama “Aricia” kültünün kurucusu Lâtin diktatör Egerius Baikus buraya, “Lâtin Birliği”nin bir lokâli yapmakla siyasal bir önem de kazandırdı. Diananın yardımcıları sayılan iki ilâhî varlıkdan “Egeria”, çocuk doğumlarının kaynağı ve kolaylaştırıcısı bir akarsuyun sorumluluğunu onunla paylaşırdı. Diğer asistanı ise, Yunanlı Hippolytos’un İtalyan karşılığı Virbius idi. Öripides’in, daha sonra anlatacağımız bir trajedisinin konusu olan Hippolytos kendi arabası ve atları altında kalarak can vermiş; Tıp Tanrısı Asklepios tarafından diriltilmiş; (Diana’nın Yunan karşılığı) Artemis de onu, artık atların alınmadığı, Aricia koruluğuna getirmişti. Romalılarca “Virbius” adı verilen bu ikincil tanrı ilk Diana baş rahibi (rex nemorensis) oldu. Burada, belki, “ilkel insan kurbanı ritüeli’nin yumuşatılmış bir uzantısı olarak, kaçak bir kölenin eski baş rahibe meydan okuyup onunla yaptığı mücadele sonucu onu öldürürdüğü takdirde yeni rex nemorensis olması gibi tuhaf ve benzeri olmayan bir gelenek türedi. İngiliz antropolog, folklorist ve klasik edebiyat araştırıcısı Sir James G. Frazer “Golden Bough” adlı eserinde, Hippolytos ve (babası Agamennon’a ihanet eden annesi Klytemnestra’yı öldüren) Orestes öyküleri ile de değerlendirerek, bu “Aricia Koruluğu” geleneğini, ilkel ve vahşice kurban ritüellerinin yerini daha mantıklı alternatifler almasında bir dönüm noktası olarak saptıyor.

Romada en önemli Diana tapınağı, Lâtin Birliği lokâli olarak da kullanılmak ve siyasal liderliğin Romaya geçtiğini göstermek üzere Servius Tullius tarafından kuruldu. Diana’yı Romaya, bu külte bağlanmış Plebler tanıtmıştır; bu bakımdan Diana aşağı sınıfları, özellikle kölelerin koruyucusu olarak gösterilir. Ides denilen, ağustos’un 13.günleri Romada ve Aricia’da düzenlenen “Aricia festivali” kölelerin bayramı idi. Aventinuslu Diana, Apollonun kardeşidir ve Augustus’un önemle desteklediği tapınak dışı etkinliklerde bu ikiliye birlikde tapınılırdı. Diana’nın bir başka ünlü kutsal merkezi Capua yakınlarındaki “Tifata Dağı” idi; burada ona “Tifatina” lâkabı ile tapınılırdı.

Tanrıça Roma sanatında, çoğunlukla, yay ve sadak taşıyan avcı haliyle betimlenir. Antik dönem tanrılarını canlandıran heykeller cenneti olan Versailles Sarayı bahçelerinde Sera çeşmesi yanında, Desjardin tarafından yapılmış, gene avcı kıyafetli, diz üstü harmaniyeli heykeli nefis bir eserdir.

“Diana” Batıda zamanımızda da kadınlara, dergilere, otellere verilen çok sevilen, popüler bir isimdir. ABD’nin bazı üniversitelerinde “İnsan Hakları Hukuku” konusunda interaktif araştırmalar ve iletişim için uygulanan “Diana Projesi” vardır. Zoolojide, ağaçda yaşayan bir maymuna “Cercopithecus Diana - Diana maymunu” ismi verilmiştir.

MERCURIUS : Ticaret tanrısı olup, genelde Yunan tanrısı Hermes’le eş tutulur. Hermes’in annesi Maia onun da annesidir. Romada Aventinus Tepesindeki tapınağı İ.Ö. 495’de kutsandı. Bu tapınakda, kuruluş günü olan 15.Mayısda Hermesle birlikde Maia onuruna düzenlenen şenlikler, burada toplanan tacirler loncası (mercatores, mercuriales) için çok önemli bir etkinlikdi. “Porta Capena” yakınında ona adanmış bir pınar, Ovidius’un Fasti isimli eserinde anlattığına göre, tacirlerin arınma törenlerine sahne olurdu. Batı dillerinde “ticaret, ticarî iş, ticaret zihniyeti, tacir, ticarî eşya” anlamlarındaki “mercantile, mercantilism, merchant, merchandise ve çeşitli dillerde bunların biraz farklı formları” görüleceği üzere “Mercurius”dan gelmektedir. Sanatta, biraz farklı da olsa, Hermes gibi kanatlı başlık ve sandallar, yılan sarılı bir değnekle, bazen de elinde bir para kesesi ile göründüğü tasvirleri vardır. Çok küçük form farkları ile “Mercure” adı Batı dillerinde “cıva” elementine verilmiştir. Güneşe en yakın, küçük (Utarit olarak da tanınan) gezegen de bu adı taşır. Özellikle turizmde otellere verilen popüler bir addır.

VENUS : İtalyanın kökeni ve temel işlevleri belirlenemeyen çok eski bir tanrıçasıdır. Lâtin grupları içinde çok eski bir ekili alanlar ve bahçeler kültü olduğu, biri Lavinium’da diğeri Ardea’da ona ait olduğu saptanan iki tapınakdan çıkarsanmaktadır. Eski Roma takviminde ona bir şenlik özgülenmmesi ve tek başına kendini ona adayan bir rahip(flamen) bulunmaması bu kültün Roma’ya geç dönemde Ardeadan intikâl ettiğini gösteriyor. Sonradan Afroditle özdeşleşme süreci hakkında bilgi alınamayan Venüs için Romada, Jüpiter onuruna yapılan 19.Ağustos “Vinalia Rustica” şenliği tarihinde bir tapınak açıldığına göre bu özdeşleşmenin epey eski bir geçmişi var. Bu yeni kimliği ile Afrodit parelelinde Jüpiter ve Dione’nin kızı, Vulcanusun (Hefaystos) karısı, Cupido’nun (Eros) annesi kabûl edilmiş; öykülerde tanrılarla ve ölümlülerle gönül ilişkileri, romantik bağları gibi olumlu olumsuz kadın yapısı öne çıkarılmaya başlanmıştır. İ.Ö. III. yüzyıl komedi yazarı Gnaeus Naevius’ın bir metin parçasında kullandığı “Veneran expertam Volcanum” ibaresi kinâyeli çifte anlam anlam taşımakda, “Vulcan’ın kucakladığını hisseden Venüs” demek olabileceği gibi bundan “yemeğe çeşni veren yeşillik - olera cocta” anlamı da çıkarılmaktadır. Naevius burada, Tanrıçanın hem eski kimliği ile bahçeleri temsil etmesini hem de Vulcan’ın (Hefaystos) eşi olduğunu kasdediyor ve eski “Venüs” kültünün de güç yitirdiğine işaret ediyor. Zaten bu isim Lâtince “uenerari (çağdaş batı dillerinde Fr. Vénérer, İng. to venerate) = sevmek, saymak, kutlu görmek”den geldiğine göre İtalyadaki eski varlığı da bir “cazibe, sevimlilik, güzellik” içerse gerek. Nitekim, Yunan “Çarites - cazibe perileri” (Lât. Gratiae) ilk çıkışlarında tarımı simgelerlerdi. Bu olgu iki diyar arasında (İtalya ve Yunanistan) çok eski bağların da olabileceğini akla getiriyor. Yerli bir tanrıça olarak Venüs’ün mitleri yoktu; Lâtin ozanları ona Afroditin öykülerini yakıştırmışlardır ve bu yolla bir çok başka tanrıça ile de kimlik karışımlarına uğradı; bu arada, Çoban Yıldızı ya da Arapçadan alarak Zühre dediğimiz, Babilde “İştar”, Yunanda “Afrodit” adı verilmiş gökyüzünün en parlak görünen gezegeni Batıda “Venüs” adını aldı.

İlginçtir, Tanrıçamız sonradan “Verticordia” epiteti ile kadınların iffetinin koruyucusu konumuna getirilmiştir. II.Pön savaşı sırasında (İ.Ö. 218-201) Yunanlıların Afroditle özdeşleştirdikleri Doğunun “Ana Tanrıçası” kültünü Romalılar, Sicilyadaki “Venus Erycina - Eryx Venüsü” ile özdeşleştirdiler ve onun onuruna biri İ.Ö. 215’de Capitolino Tepesinde, öteki İ.Ö. 181’de Collina Kapısının dışında iki tapınak yaptılar. İkinci tapınak, Sicilyada uygulama gibi fahişelerin tapınma yeri oldu; kuruluş günü olan 23.Nisan’a “dies meretricum - fahişeler günü” dendi.

Venüs-Afrodit kültü, Romanın kurucusu Aeneas’ın oğlu Iulius’un soyundan geldiğini iddia eden Iulius Caesar’ın klanı “gens Iulia”nın politik ihtirası ve bu geleneğin Augustus tarafından kabûlü ile giderek önem kazanmış. Homeros zamanından beri Aeneas, Afrodit’in oğlu kabûl ediliyordu; böylce Iulius ailesi soylarını Venüsle ilişkilendiriyorlardı. Başka Romalı yöneticiler de bu tanrıça ile soy bağlantısı kurmaya çalışmışlar; bunlardan Gnaeus Pompeus Venüse “Victrix - Zafer Getiren” adıyla tapınak inşa ettirdi. Caesar’ın (Sezar) yaptırdığı tapınak “Venus Genetrix - Doğurgan Venüs”e adandı. İmparator Claudius’un evlatlığı Neronun ölümüne kadar bağlanılan bu kültün popülerliği Iulio-Claudius soyunun inkirazından sonra da sürdürüldü ve yeni İmparatorlarca da sahip çıkıldı. Hadrianus İ.S.135de Romada yeni bir Venüs tapınağı yaptırdı.

Sanatta da, Afrodit gibi, aşk ve güzellik konusu içinde işlendi. Onun betimlendiği büyük eserler, İ.Ö. 150 dolaylarında yapılmış olup Louvre Müzesinde sergilenen Milo Venüsü (Melos Afrodit) heykeli ve Sandro Boticelli’nin 1485’de yaptığı “Venüsün Doğuşu” tablosudur.

Batıda “Venüs” adı güzellik, çekicilik, aşkın gücü ve benzeri anlamlarda kullanılan (eskilerin mecaz-ı mürsel dedikleri) métonomique (ad değiştiren) bir kavram olmuştur (“o bir Venüs’dür - Venüs kadar güzeldir”, “aralarında Venüs var - aralarına aşkın gücü girdi” gibi).

Adının en parlak yıldıza verildiğini yukarda belirttiğimiz Venüs’ün (Arapça karşılığı “Zühre”) aşkı temsil etmesinden esinlenerek öfemik (edepli) anlatımla cinsel yolla bulaşan hastalıklara “veneral - zührevî” hastalıklar deniyor. Tarih öncesi yapılmış taş, kil ya da mamut dişinden yapılma çıplak (çoğu şiman) kadın figürleri “Venüs heykelcikleri”; zoolojide, saydam, omurgasız bir deniz türü hayvancık “Venüs kemeri - Velamen veneris - Cestum veneris”; silisli cam süngerleri (Hyalospongiae) genelde “Venüs Sepeti” adını almış. Botanikde, salepgiller familyasından bir orkide’ye, biçiminden dolayı “Venüs çarığı” deniyor. Baldırıkara’nın bir adı da “Venüs saçı”... SSCB zamanında Rusların Venüs gezegenini keşif için yolladıkları bir dizi uzay aracının genel ismi “Venera”..
Yayın Tarihi : 23 Aralık 2006 Cumartesi 12:35:12


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
K. Mükremin BARUT IP: 85.97.56.xxx Tarih : 29.12.2006 09:56:36
SAYIN TEOMAN TÖRÜN. PAGAN İNANÇ SİSTEMİNDE OLİMPOSLU TANRILARIN, BİR SÖYLEMLE BAŞ TANRILARIN İNSANLARI YARATTIĞINA DAİR BİR KAYIT GÖRÜNMÜYOR. BİZİM; DAHA YAYGIN BİR ŞEKİLDE, ATEŞİ ÇALIP İNSANLARA VEREN TANRI OLARAK BİLDİĞİMİZ PROMETHEUS; AYNI ZAMANDA ADEMOĞULLARINI YARATAN TANRI OLARAK BİLİNİYOR. ÖNCE YER YÜZÜNDEKİ İNSANLARI YARATMIŞ, ARKASINDAN ATEŞİ ÇALIP ONLARI ÜŞÜMEKTEN KURTARMIŞTIR. BU YÜZDEN TANRILAR TARAFINDAN CEZALANDIRILMIŞTI. ŞİMDİ SORUM ŞU ? BİZİM COĞRAFYAMIZIN KADİM BİR TOPLULUĞU OLANLAR YEZİDİLER, BİLDİĞİNİZ GİBİ TANRI İNANCI YANINDA KENDİLERİNİ MELEK TAVUS'UN YARATTIĞINI SÖYLÜYORLAR. TAVUS VE PROMETHEUS KULAĞA SES OLARAK GELİŞİ AÇISINDAN BENZER KELİMEKER GİBİ GÖRÜNÜYOR. ANCAK ETİMOLOJİK BAĞLANTI VAR MI BİLMİYORUM. OKUDUĞUM BİR KAYNAK; "SEMAVİ DİNLERİN ZAVALLI PROMETHEUS'U ŞEYTANA DÖNÜŞTÜRDÜĞÜNÜ" YAZIYORDU. ŞİMDİ YEZİDELER DE MELEK TAVUS'UN ATEŞTEN YARATILDIĞINI KABULLENİYORLAR. VE BU YÜZDEN TANRININ ÜSTÜN ÖZELLİKLİ BİR MELEĞİ OLDUĞUNU SÖYLÜYORLAR. ANCAK BİZ SEMAVİLER ISRARLA ONLARA "ŞEYTANA TAPMAYI YAKIŞTIRIYORUZ". MELEK TAVUS'UN ATEŞTEN YARATILDIĞI KABÜLÜ VE PROMETHEUS'UN İNSANLIK ADINA OLİMPOSTAN ATEŞİ ÇALAN TANRI OLARAK ANILMASI ARASINDA BÜYÜK BENZERLİKLER VAR. YEZİDİLER ANADOLUDA BİRAZ DAHA PERİFERDE KALMIŞ TOPLULUKLAR. BU YÜZDEN FAZLACA YAZILI KAYNAKLARI YOK. YA DA TÜRKÇE'DE YOK. SİZDE BU KONUDA BİR BİLGİ BULUNUYOR MU ? BİZ OKUYUCULARINIZLA PAYLAŞMANIZ DİLEĞİYLE İLGİNİZİ BEKLİYORUM. SAYGILARIMLA. K.Mükremin BARUT 29 ARALIK 2006-ANKARA