16
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Mitoloji Kaynaklı Sözcükler -61-


CUPID VE PSYCHE (2) : Psyche, Ceres’in bu talimatına uyarak son hızla, fakat Aphrodite’nin gazabını nasıl teskin edeceğini kara kara düşünerek onun tapınağına gitti. Gerçekten, Tanrıça onu hışımla karşılamıştı: “Hizmetkârlarımın en itaatsiz ve sadakatsizi, küstah kız! Nihayet bir sahiben olduğunu hatırlayabildin. Buraya içtenlikle benim gönlümü almaya mı geldin; yoksa senin yüzünden yaralanan hasta kocana yeniden yapışmaya mı? Oğluma vefalı bir eş olduğuna emin olmak için seni bir sınamadan geçireceğim. Hemen tapınağın kilerine git; oradaki hububat ve bakliyat yığınını ayıklayarak her bir ürün için ayrı küme yap. Bu görevi karanlık basmadan bitir; gece öncesi hemen gelip denetleyeceğim.” dedi. Rahibeler, kızı kilere götürdüler. Buğday, arpa, darı, mercimek, bakla, burçak, fasulye’den oluşmuş muazzam yığını gören Psyche aklını kaçıracak gibi oldu. Bunları ayıklayıp ayrı ayrı demetlemek, akşama kadar değil, aylarca çalışsa olanaksızdı. Yere çöktü; umutsuzca ağlamaya başladı.

Olaydan haberi olan Cupid, civarındaki tarlaların yerlisi karınca halkının önderine, eşine yardım etmeleri için istemde bulundu. Yüz binlerle karınca sürü halinde kilere daldılar. Çok büyük bir çaba ve dikkatle taneleri tek tek ayırdılar; sınıflandırdılar; ürünleri, türlerine göre kilerin ayrı ayrı köşelerinde yeniden yığınak yaptılar. Görevleri bitince aynı hızda ortadan kayboldular.

Venüs, güllerden yapılma tacı ile ve nefis kokular saçarak, gün batımından önce tanrıların şöleninden döndü; doğruca tapınağın kilerine girdi. Verdiği görevin yerine getirildiğini görünce: “Seni melun, bu senin marifetin değil; ihanet ettiğin oğlumun işidir.” dedi ve kızın önüne akşam yemeği niyetine bir kara ekmek atarak ayrıldı.

Ertesi sabah Psyche’yi huzuruna çağırdı, ırmak boyunca uzanan ağaçlığa bakmasını, orada, ağaçlar arasına dağılmış, çobansız, kendi başlarına otlamakta, altından postları olan vahşi bir koç sürüsü göreceğini söyledi ve her bir koçun postundan toplayacağı bir demet yünü kendisine getirmesini istedi. Sakin sakin akan, berrak ırmağın yanına üzgün ve bezgin giden kızcağız, bir an için, kendini suyun huzurlu kucağına atarak gerginliğini ve acılarını sona erdirmek duygusuna kapıldı. Fakat tam suya eğildiği sırada, ayaklarının dibinden ince, zayıf, fısıltılı bir ses işitti. Sesin geldiği yere bakınca yeşil bir kamış gördü. Irmak Tanrısının konuşturduğu kamış ona canına kıymaktan vazgeçmesini öneriyor; sandığı gibi umutsuz durumda olmadığını söylüyordu. Koçlar, gerçekten, sivri boynuzları, keskin, kaba dişleri ile korkunç yaratıklardı; ama, güneş doruğa çıktığında, dinginlik perisi sürüyü siestaya (gün uykusu) çağırdığında bunlar, ağaç diplerinde dinlenmeye çekilecekler ve tehlikesiz olacaklar; ağaç kabuklarına, çalılara takılmış yünleri toplamak yünleri toplamak çok kolaylaşacaktı. Psyche, ırmak Tanrısının yönergelerine uyarak yünleri topladı ve kucağı yün demeti ile dolu, Venus’e döndü. Tanrıça, onu, gene şeytanî bir istihza ile karşılamıştı: “Gene, başkasını yardımından yararlandın; ama yüreğinin pek ve sadık olduğunu göstermen için sana bir şans daha vereyim” dedi, “Tepesinden kara sular akan, şu ötedeki tepeyi görüyor musun? Styx ve Cocytus dedikleri korkunç ırmakların kaynağıdır orası. Şu testiyi oradan dolduracaksın; tamam mı?” (Yun. “Styks”, aslında Arkadia’da bir dere olup, ıssız bir dağlık yerde 200 m.lik tepeden serpintiler halinde dökülür. Bu romantik görüntüsü ile efsaneleşmiş; Hadese giden yeraltı ırmağı olarak mitolojik kimlik kazanmış; Hesiodos’a göre onu temsil eden peri Styks, Okeanos ve Thetys’in kızı imiş, cehennem girişinde bir mağarada otururmuş. Cocytus ya da Yun. Kokytos Yeraltı Ülkesine akan gözyaşı ırmağı; bunun “Akheron” adındaki kolu daha ünlüdür. Akheron, gerçekte, başta aynı isimli bataklıktan geçerek Ionia Denizine dökülen olmak üzere birçok ırmağa verilmiş bir isimdir.) Bu verilen görevlerin en olanaksızı idi. Psyche, dimdik yükselen tepenin altına geldiğinde bu işin ancak kanatlı ve çok güçlü yaratıklar tarafından yapılabileceğini anladı. Nitekim bu kez onun kurtarıcısı yanına yanaşan bir kartal oldu. Kızın elindeki testiyi gagası ile kaptığı gibi doruğa uçtu ve onu kara su ile doldurarak Psyche’ye teslim etti.

Fakat Venus inadından vazgeçmiyordu. Bu kez, Psyche’ye bir kutu vererek, yeraltına inmesini ve Proserpina’dan, oğlu Cupid’in hastalığının çektirdiği azap yüzünden kaybettiği güzelliğini telâfi için, bu kutunun içine onun güzelliğinden bir mikdar doldurmasını sağlamasını istedi ve: “Yolda çok oyalanma; bu akşamki tanrılar ve tanrıçalar meclisine ihtişamlı güzelliğimle katılabilmek için buna acil ihtiyacım var.” dedi. Psyche, çaresiz, Pluto’nun (Hades) yolunu tuttu. Yanından geçmekde olduğu bir kuleden kendine bir rehber ses buldu. Bu sesin talimatı ile Tanaerum’u buldu ve buradaki çukurdan geçerek Erebus’a ulaştı (Yun. “Erebos” Yeraltı karanlığı; Yeraltının “Tartaros”dan önceki birinci bölümü; Hesiodos’un Theogonia’sında Khaos’un oğlu. “Tanaerum” ise Peloponessos’da Lakonia yani Sparta’da büyük bir çukurmuş; eski Yunanlılar Yeraltı’na oradan da girildiğine inanırlarmış; “Avernus” adında başka bir cehennem çukurunun da İtalyada, Campania’da olduğuna değiinmiştik). Rehberinin verdiği tavsiyelerle, Charon’a bir obol (metelik) vererek onun kayığında ölüm ırmağı Styx’i geçti. Proserpina’nın sarayına geldiğinde, kapıda bekleyen üç başlı köpek Cerberus’a nefis bir pasta sunup geçiş izni aldı. Her şey kuleden verilen bilgiye uygun biçimde gerçekleşmişti. Proserpina onu izzet ve ikballe karşıladı; onuruna şölen düzenleyeceğini bildirdi. Fakat vakti elverişli olmayan Psyche, özür dileyerek Venus’un talebini iletti. Proserpina büyük bir nezaketle istenilen tılsımı kutuya yerleştirdi. Psyche geldiğinden daha büyük bir hızla geri döndü. Fakat onca mihnetin hırpaladığı görüntüsünü düzeltmek, sevgili Cupid’i ile karşılaştığında ona eskisinden daha cazibeli görünmek arzusu ile kutudaki değerli tılsımdan kendisi de bir mikdar yararlanmak istedi. Şeytana uydu; kemâl-i dikkatle kutuyu açtı. Ne yazık ki kutunun içinde bir şey göremedi; sadece üstüne bir gevşeklik, ağır bir uyku hâli geldi. Sanki kendini hapseden bedeninden kurtulmuş, özgür kalmıştı. Olduğu yere, devinimsiz, duyusuz çöktü.

Tam bu evrede, Aşk Tanrısı Cupid de, iyileşmiş, acısı dinmiş, Psyche için derin bir özlem duymaya başlamıştı. Aşkın kalbe gömülmesi çok güç bir şeydi. Venus, onun oda kapısını kilitlemişti ama pencereler ne güne duruyordu? Cupid kanatlarını çırpıp fırladı, eşini aramaya başladı. Sarayın hemen yakınında yerde yatan Psycheyi kolaylıkla buldu. Olaganüstü gücü ile onun gözlerinden derin uykuyu aldı ve yeniden Proserpina’nın kutusuna kapattı. Oklarından birinin ucu ile dokunarak kızı uyandırdı: “Bak” dedi “merakını yenememe tutkun gene başına ne işler açtı?!.Şimdi git, annemin verdiği görevi tamamla, gerisini ben çözümlerim”. Psyche sevinç içinde yola çıktı. Amor da (Cupid) Olympus’a uçtu; Jupiter’in karşısına çıktı; Venüs’e karşı Psyche için şefâat diledi. Amor’un kendisine yaptığı eski muzipliklere çok içerlemiş olmasına karşın, bu çok duygusal yaklaşıma olumlu yanıt veren Tanrıların ve İnsanların Babası, Venus dâhil, tüm Olympus sakinlerinin içtima etmesini emretti; onlara Cupid ve Psyche’nin resmen evlendiklerini duyurdu. Mercurius (Hermes) Psyche’yi tanrılar meclisine taşıdı. Jupiter kıza ambrosia taddırarak onun ölümsüzlüğünü sağladı. Artık Venus’un yapabileceği bir fettanlık kalmamştı.

Bu evlilik bağı ebediyen sürdü; Amor (Aşk) ve Psyche (Ruh) sonsuza kadar birlikde yaşadı. Çiftin bir kızları oldu; adını “mutluluk” ve “zevk” anlamına gelen “Volupta” koydular.

Psikolojinin (Ruhbilim) kökeninin Yunanca “ruh, yaşam” anlamına gelen Psikhe’den geldiğini bilmiyorsanız bile bu öyküden kolaylıkla çıkarsamışsınızdır. Latin kökenli dillerde “zevk veren, şehevî” anlamındaki sözcüklerin kökeni de (İtalyanca “volutta”, İsp. “voluptuoso”, Fr. “voluptueux (euse)”, İng. “voluptuous” gibi) “Volupta”dır (Yun. “elpis=umut”; Lat. “uoluptuosus = zevk dolu).

Bu lejand, son dönemlerde ve Rönesansda en çok: John William Waterhouse (Psyche’nin Cupid’in kapısını açması, altın kutuyu açması vb. tabloları), William Adolph Bouguereau (Psyche’nin yalnız hâli, Psyche ile Amor’un çocuk hâlleri, Cupid’in Psyche’yi kaçırması ile ilgili iki tablo), Nicola di Urbino, Pierin Del Vaga (Psyche’nin Cupidle ilk karşılaşması freski), Pierre Raymond (evlenme töreni), Charles François Poersen (ikiliyi banyoda gösteren heykel), Giulio Romano (erotik freskler), Rafaello Sanzio (Psyche’nin Venus’e Styx suyunu sunma tablosu), Rafaello’nun öğrencisi Giulio Romano (Palazzo del TE’deki çok sayıda tablo, fresk gibi çeşitli türde eserler), Guilio Bonasone (ikilinin zaferi tablosu), Giorgio Ghisi’nin, Barthalomaeus Spranger’in, Hendrick Goltzius’un ikilinin evlenmelerini kutlayan tanrısal şölenle ilgili tabloları, Adriaan De Vries (Mercurius’un Psyche’ye refakati, Proserpina’nın kutusu tabloları), Abraham Boamert (Psych’nin Cupid’i gözleyişi, evlenmeleri), Vittorio Barbieri (Corsi Salviati’nin villasındaki figürler) gibi sanatçılara esin vermişdir. Antik dönemden kalma ve aralarında Gaziantep müzesinde sergilenmekte olan Zeugma mozaikleri içindeki parçalar da olmak üzere, pek çok sayıda duvar, zemin, kubbe mozaikleri, heykeller, vazolar, freskler gibi görsel eserler bu öyküyü çeşitli açılardan günümüze taşımışlardır.


tytorun@hotmail.com
Yayın Tarihi : 4 Ağustos 2007 Cumartesi 12:55:24


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?