22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Mitoloji Kaynaklı Sözcükler -71-


MARSYAS: Bu kez, Kral Midas’ın hakemlik yaptığı müzik yarışmasının, tarafı olan Pan (ya da Satyros) Marsyas’ı tanıtıp, yarışmanın ikinci turunu ve Apollo’ya meydan okuyan Marsyas’ın akıbetini anlatacağız.

Flüt’ü Tanrıça Athena icadetmişti; fakat bu aleti çalarken suratının sürekli şişip inmesi, dudaklarının büzülmesi Aphrodit ile Hera’nın onunla alay etmelerine neden oluyordu. Kendisi de flüt çalarken sudaki yansımasını görüp çirkinleşmiş hâlini fark edince çalgıyı, Frigya’nın Kelainai kentinde (Lat. Celaenae - “Dinar” Mendres Irmağını kaynak noktası), kimine göre, o tarihde gene bir Frigya kenti olan Manisa’da* Sipil Dağı eteklerindeki çalılıklara fırlatıp attı. O yörenin Selene kenti doğumlu olan ve çok kutsal tutulan Silenos’u (ya da Satyros) Marsyas flütü bulup sahiplendi. Bunu o kadar keyifle öttürmeye başladı ki, kısa zamanda virtüöz’ü oldu ve daha zengin seslere ulaşmak amacı ile bu model üzerine (Frigya flütü, “aulos” denilen) 7 delikli yeni bir flüt geliştirdi. Bu satyros, armoniyi icadettiği söylenen Hyagnis’in oğlu idi, bu bakımdan müziğe yeteneği büyükdü. Bazıları babasının Oeagros ya da (Herakles ve Euboeu’nın oğlu olan) Olympos olduğ ileri sürer. Tersine, Olympos’un onun oğlu olduğunu iddia edenler de var. Apollo’yu yarışmaya davet edecek kadar cesaretlendi. Bu yarışmanın ilk evresini biliyoruz. Tartışmalı olup, Midasın kulaklarının kurban edildiği bu evreden sonra Marsyas yeni yarışma önerisi de kabûl edildi, ama galip gelen tarafın mağluba istediği muameleyi yapabilme koşulu ile…

Athena ve Marsyas (İ.Ö. V. Asır- Myron’un eser) Kopenhag Botanik Bahçesinde.Marsyas Büstü (Balthasar Permoser - Metropolitan Sanat Müzesi, N.Y. ABD

Hakemliğini Musaların yaptığı yarışmada, doğal olarak, Apollo galip ilân edildi. Marsyas da, bir tanrıya meydan okuma küstahlığını, Kelainai kenti yakınlarında, Aulocrene (flüt çentiği gölü, bugün “karakaya gölü” denilen) mevkide, bir mağarada diri diri derisi yüzülerek ödedi. Marsyas’ın kardeşlei, nymphalar, tanrılar, tanrıçalarla birlikde bu acı sona sebebiyet vermelerinden nadim olan Musalar da o kadar üzülüp ağladılarki, gözyaşları sel oldu, o zaman “Marsyas” adı verilen Çine çayını hâsıl edip Marsyas’ı Mendres ırmağına sürükledikleri Marsyas, Sicyon toprakları içindeki Asopos’da tekrar ortaya çıktı. Orada Apollo onuruna inşa edilen tapınakda Marsyas da anılırmış.

Yarışmanın yapıldığı yer Dinar ilçemizde “suçıkan” mevkii imiş. Şimdi, bu mitolojik olayın her yıl “Dinar Müzik ve Sanat Şenliği”nde anılması gelenekselleşti. Ünlü “Dinar Belediye Bandosu” bu şenliğe renk katmaktadır.

Bu masal’ın ideolojik yorumu, gene Yunanistan ile Anadolunun yaşama farklı bakış rekabeti üzerine yapılıyor. Yarışmada kullanılan enstrümanlardan Apollo’nun kullandığı “kitharodeik -telli saz” Dorluların elle disipline ettikleri sesleri (Apollo’nun mizacını), Marsyas’ın kullandığı “aulodeik - flüt türü, üflemeli saz” ise gönülden coşan sesleri (Dionysos’un meşrebini) simgeliyor.

Bu mit’in sanattaki yansımalarını: Antik dönemde, Myron’un resmini yukarda verdiğimiz heykel; İstanbul, Arkeoloji müzemizde segilenen “Apollo tarafından cezalandırılan Marsyas” heykeli; Iekanisde bulunmuş, İ.Ö.IV. asra ait olup Louvre’da sergilenen çömlek üztü kırmızı figür başda olup pek çok eserde, Yeniçağın sanatçıları Michelangelo Anselmi, Jusepe de Ribero, Tiziano’nun tablolarında; James Merrill, Zbigniew Herbert, Nadine Sanra Meyer’in şiirlerinde ve Anish Kapoor adındaki Hint asıllı İngiliz yontucusunun Londra Tate Modern Galerisindeki görkemli heykelinde görüyoruz. Çine’den Yatağan’a giden yol üzerinde Roma devrinde yapılmış “Marsyras” adındaki köprü hâlâ geçit veriyor.

Marsyas’ın müzisyenliği zamanımızda müzik sektöründe bazı etkinliklerin makası olmuş: Gergios Tzanatulus adında bir sibernetikçinin tasarlayıp yazdığı “Marsyas” adındaki müzik indirme programı’nın açılımı: “Music-Analysis-Retrieval and Synthesis for Audio Signals”. Ülkemizde de dört gencin kurduğu “Marsyas Füt Kuarteti” adında bir müzik topluluğu var.

* Maiandros Magnesia’sı, Spylos Magnesia’sından (Lat. “Magnesia ad Spylum) farklı bir kenttir. Buradaki karışıklık, Tessalyadaki Magnesia adındaki kentten Anadoluya gelerek, biri, (o zamanlar “Magnesia upo Sipulo” adı verilen) bildiğimiz Gediz kenarındaki il merkezi Manisa; diğeri, B.Mendres’in “Lethaios-bugünkü Çine Çayı” kolu üzerindeki “Magnesia upo Meandro”yu kurmuş olmalarından kaynaklanmaktadır. Bu ikincinin varlığı, Charles Texier’nin 1842–43 yılları arasında başlattığı kazılarla öğrenilmiştir. Bu adın etimolojik orijini bilinmiyor. Romalılar bu kente “Nisa=büyük-şehir”; Hıristiyanlar “Ma-n-İsa=İsa’nın Anası; Osmanlılar burayı Bizans’tan alırken “Kâfirin Karısı şehri” anlamlarını yakıştırmışlar.

DANAID’ler: Kral Danaos’un çok sayıdaki kızlarıdır. Bu elli kızın, Hypermnestra adında olanı dışındaki kırk dokuzu kocalarını öldürmek suçundan cehennemde, dibi delik testilerle sonsuza kadar su taşımaya mahkûm edilmiştir.

Io’nun torunlarından olan Danaos (anlamı “uykucu” imiş), Mısırın esanevî krallarından Belus’un oğlu olup, Nil Irmağı kenarında, ikiz kardeşi Mısır Kralı Aegyptos ile birlikde yaşardı. Aeyptos kendi elli oğlunu onun elli kızı ile evlendirmek istemişti. Şimdi bilemediğimiz bir nedenle aralarında bu konuda anlaşmazlık çıktı. Baba ve kızları, Kralın hışmından kurtulmak için gemi ile kaçıp, Argos’a sığındılar. Argos, o zaman (Gelanor= Güler yüzlü lâkabı da verilen) Pelasgos tarafından yönetiliyordu. Bu kral, Yunanistanın otokton (en başından beri yerleşik) halkı Pelasgoslara (Pelasgoi - Pelajlar) adını veren kahramandı. Kral ve Argivler* (Argoslular) danışma kurultayı, oy birliği ile bu göçmenlere sığınma ve korunma hakkı tanıdılar. Fakat kaçanların peşinden gelen Aegyptos oğulları, eşleri olarak kabûl ettikleri kızları geriye almak için savaşa hazırdılar. Argivler bu isteği şiddetle reddettiler. Kadınların rızası olmadan zorla evlendirilmelerine karşı çıkacaklarını, saldırganlar ne kadar güçlü olursa olsun karşı çıkacaklarını kesinlikle bildirdiler.

Danaidler Tartaros’da (John William Waterhouse-un tablosu)Hikâyede, bu arada bir boşluk oluşmuş; nasıl olmuşsa, kızlar kuzenleri ile evlenmişler. Babaları da düğün törenine başkanlık etmiş. Ama gene zorlama eseri olacak ki, Danaus, gizlice kızların her birine birer hançer armağan etmiş. Nikâhdan sonra, gecenin koyu karanlığında, Hypermnestra dışında tüm gelinler derin uykuya dalan kocalarını bıçaklayarak öldürmüşler. Onun yüreği çok yufka imiş; masum bir görüntü ile uykuya dalmış olan genç güveyine kıyamamış. Latin ozan Horatiusa göre babasına ve kız kardeşlerine verdiği sözü unutmuş; Lynakeus adındaki kocasını uyandırıp, kaçmasına da yardım etmek suretiyle babasına ihanet etmiş.

Sabahleyin işin farkına varan babası, bu itaatsizliğinden ötürü kızı hapsetmiş. Bu öykünün de çok çeşitli versiyonları vardır. Birisi Hypermnestra’nın zidana atılması ile sona erer. Başka bir mit, onun serbest bırakılıp tekrar Lynkeus’a kavuştuğu; büyük kahraman Perseus’un büyük-büyük babası Abas’ı doğuracağını söyler.

Öteki kardeşleri arasında kendisine suç isnad edilmediği için Hypermnestra’ya “Amymone-sorumluluğu olmayan” epiteti verilmiş. Mykenae kentinin kurucusu Perseus’un büyük-büyük annesi olduğu için Argos’a ona ithafen “Mykenae’ın ana kenti” denir.

Diğer kardeşlerin Tartaros’daki mahkûmiyetini, Athena ve Hermes’in bağışladığı yolunda mitler var. Bunlara göre Danid’ler Pelasgoslarla evlendirilmişler ve Danaolar ırkına hayat vermişler.

Pausanias’a göre, Danaus, Sthenelas oğlu Gelanor’a karşı Argos tahtı üzerinde hak iddiasnda bulunmuş; bunu çok çetin iktidar mücadeleleri izlemiş. Argivlere göre Gelanor “Boğa”yı, Danaus “Kurt”u temsil edermiş. Bu bakımdan Danaus’a bir yaban hayvanı, ormandan gelen kurt gözü ile bakmışlar. Fakat sonunda Danaus galip gelmiş; iktidarı almış ve Apollo’nun sürüyü kurda emanet ettiğini göstermek üzere, Argos’da “Apollo Lykeios - Kurt Apollo” tapınağını inşa etmiş.

Rodos’da tapınağı olup kendisine tapınılan Danaus’un aynı isimde başka biri olduğu, Ialysa, Kamira, Linda adında üç kızı olmasına dayandırılıyor ise de, Mısırdan göçü sırasında, bir süre Rodasda ikamet eden bu öykü kahramanı ile aynı kişilik olduğu iddiası ağır basıyor.

Öykünün sanattaki izleri de çoktur: Danaidlerin Tartarosda çektikleri işkence, Vatikandaki alçak kabartmalarda, Münih müzesindeki resimli vazolarda betimlenmiştir. Ovidius ile Propertius, Romadaki Apollo Palatium Tapınağındaki Danaid heykellerinden söz ediyorlar. Vatikanda muhafazaedilen bu heykellerde Danaidle iki yüzlü gösteriliyor.

* Troya Savaşında Troyalılara karşı mücadele eden Yunanlılar da çoğu kez Argivler olarak isimlendirilmiş.

Yayın Tarihi : 9 Ekim 2007 Salı 13:23:17


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?