22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Mitoloji Kaynaklı Sözcükler -83-


IPHİGENIA TAURIKA’LILAR ARASINDA: Latince “Iphigenia in Tauris” formatında söylenen bu ibare, İ.Ö. V. asrın acı, korku, entrika ögeleri ile ün kazanmış oyunlarını yazan Euripides’in, İ.Ö. 413’de yazılmış traji-komedilerinden biridir. Atreus Hanedanının lânetli serüvenlerinin bir bölümü olan “Iphigenia Aulis’de” trjedisinin devamıdır. Ana teması, ilkel kurban töresinin değerlendirilmesidir. Karanlık dönemleri geride bırakmış Yunanlılar insanların kurban edilmesinden nefret ediyorlardı. Euripesides’in: “Şer için buyruk verenler tanrı değillerdir.” görüşü bu nefretin paradigması olmuştur.

 

İtalya, Apulia’da bulunmuş, İ.Ö. 360-350 arası, bir Illioupersis ressamı tarafından yapıldığı sanılan vazo üzeri kırmızı figür “Iphigenia’nın kurban edilişi” resmi. (Illioupersis ya da Iliupersis sanat, bir adı da Ilion olan ve Ilıada’da adı “Ilias” olarak geçen Troya’nın fethi ile ilgili olarak yapılan vazo resimleridir) 

 

Bu anlayışın egemen olduğu yorumlarla Aulis’de babası Agamemnon’un iradesi üzerine kurban edilen Iphigenia hakkında yeni söylenceler benimsenmiştir. Eski efsane, Apollo’nun torunu olmakla övünen Bilici Kalkhas’ın*, sözüm ona kehânetlerine göre, tanrıça Artems sevdiği yaban hayvanlarından birinin Yunalılarca öldürülmesinden gazaba gelmişti ve Akha donanmasının Aulisden hareketini engelliyordu. Yatıştırılması, kesinlikle, bir genç kızın kurban edilmesine bağlı idi. Hayvanı avlayanlar, etkili bir sonuç için, kurban olarak Ordu komutanı Agamemnon’un kızını uygun görmüşlerdi. Fakat Aydınlanma döneminin Yunanlıları bunu Artemis’e iftira sayarak öyküyü insanîleştirdiler ve Agamemnon’un çocuklarının dramına farklı bir son getirdiler (ilginçtir; Iphigenia’nın adı Homeros’da geçmez). Öykünün yeni versiyonuna göre, Aulis limanında kurban edilmeye götürülmesini bekleyen Iphigenia, annesinin yanında olmasını uygun bulmayarak son anını görmemesini istemiş. Kızı törenle alınarak uzaklaştırıldıkdan sonra, yanık feryatlarla ağlayan Klytemnestra bir süre sonra kendisine doğru sevinçle gelen bir adam görmüş. Adam: “Müjde!” demiş: “kızın kurtuldu”. Ancak bu olayın ayrıntıları hakkında kimsenin belirgin bir bilgisi yoktu. Anlatılana göre, kızın boynunu kesecek rahip kılıç darbesini indirmesi ile birlikde bir hayret nidası savurmuş. Toplanan halk sunak yerine baktıklarında boynu kesilmiş bir geyik görmüşler. Bazı mitlerde, bu kurbanın Pan’ın oraya getiriverdiği bir keçi olduğu yazılıdır. Her ne oldu ise, Iphigenia sırra kadem basmış. Sonra rahip halka hitaben, Artemisin artık insan kanı istemediğini, onun yerine hayvan ikame edildiği duyurusunu yapmış (Tıpkı büyük bilge Hazret-i İbrahim’in, Tanrı buyruğu olduğu iddiası ile insanları hemcinslerini kurban etmekten vaz geçirmesi gibi. Ama gereksiz yere can yakmak hâlâ önlenemiyor).

Adının anlamı “güçlü doğan” ya da “güç ortamına doğan” ola Iphigenia, bazılarının zannettikleri tersine, Artemis tarafından Cennete değil, Yunanlıların ilk geldikleri anayurtları kabûl edilen, hırçın Karadeniz’in kıyılarında kurulu (bugünkü Kırım olduğu saptanmış) Taurika’ya gönderilmiş. Tanrıça kızı kendi tapınağında hizmet eden bir rahibe yapmış. Ne yazık ki, kurban edilenlerin dinî törenlerini düzenlemek gibi korkunç bir görevi varmış. Yıllarca bu nefret ettiği hizmeti icra ettikten sonra bir gün ülke kıyılarına bir Yunan gemisi yanaşıp, gizlice kuytu bir koyda demir atmış. Fırtına zoru ile değil de belli bir amaca yönelik olarak gelip geceyi koyda geçiren bu gemiden, tan yeri ağarırken iki genç inmiş ve etrafa görünmeden tapınaktan içeri girmişler. Bunlar Iphigenia’nın erkek kardeşi Orestes ile yakın dostu Pyladesden başkası değilmiş. Taurika’ya gelmelerinin nedeni ise Artemis Tapınağından tanrıçanın ünlü bir tasvirini gizlice alıp Mykenai’a götürmekmiş. Orestes (Oreivates = dağcı, mecazî olarak “dağları fetheden) anasının günâhını canı ile ödettikden sonra Athena’nın yargılamasından beraat etmesine karşın, bu öyküde, Erinyeler bu kararı kabûl etmemişler ve onu izlemeyi sürdürmüşler; ya da, ne de olsa vicdan azabı çekmekde olan Orestes öyle bir vehim içine girmiş. Sıkıntı içinde Yunanistan’ın en kutsal yeri Delphi’ye giderek Apollo bilicisinden bir umut aramış. Delphi rahibesi, onu ruhların tacizinden kurtaracak çarenin, yaşamını tehlikeye atıp yabancı düşmanı barbarların yaşadıkları Taurika’ya gidip oradaki Artemis tapınağından kutsal “Artemis Tasviri”ni getirerek Atina’nın merkezî bir yerine dikmesi olduğunu söylemiş. Ruhsal sağlık bozuklukları içinde çok fazla görülen “paranoia persecutoria-takip altında olma kuruntusu”nun mitolojide Erinyelerle temsil edildiği ve bu illetin o zamanlarda da “telkin” yöntemi ile tedavi edilmeye, hayalî persekütörden (izleyerek taciz edenden) kurtarılmaya çalışıldığı anlaşılıyor. Orestes bu macerayı göze alarak yol hazırlıklarına başlamış; vefalı dostu ve eniştesi Pylades hiç gözünü kırpmadan ona refakat edeceğini söylemiş.

 

Erinyeler tarafından kovalanan Orestes'in pişmanlığı, XIX. Asır ikinci yarısı, akademik Fransız resminin önde gelen temsilcilerinden William-Adolphe Bouguereau tablosu.

 

 

 


Her ne ise, Taurika’daki tapınağa geldiklerinde, Artemis tasvirini kimseye görünmeden çalmak için geceyi beklemek üzere kuytu bir köşeye gizlenmişler. Buna rağmen, giderek kalabalıklaşan tapınak görevlilerinin dikkatli gözlerinden kaçamayarak yakayı ele vermişler. Tapınağın kutsallığını ihlâl eden tüm yabancılara uygulanan mutad kurban edilme işlemi hazırlıklarına başlayan görevlilerden biri Iphigenia’ya koşarak, onu yeni yakalanan iki Yunanlının kurban edilme törenini düzenlemeye davet etmiş. Bütün benzer durumlarda olduğu gibi, Iphigenia, nefret ettiği bu vahşî görevi yerine getirme zorunluluğu karşısında ızdırapla sarsılmış; bir tanrıçanın böyle zalim bir buyruk veremeyeceğini; bu ülkenin kana susamış insanlarının sapık duygularını ilâhî varlıklara atfettiklerini; cani ruhlu fırsatçılarla safdiller arasında kurulan bu inanç çıkmazını tekrar aklından geçirmiş. Gözlerini kapayıp, murakabeye dalmışken iki tutuklu karşısına getirilmiş. Görevli muhafızları huzurundan çıkartarak esirleri nereden geldikleri, kim oldukları hakkında sorgulamaya başlamış. Bir zamanların zengin ülkesi Mykenai’dan geldiklerini öğrenince çok heyecanlanmış; “Orayı Kral Agamemnon refaha kavuşturmuştu” demiş. Orestes, terslenerek: “O herifi ben tanımıyorum” yanıtını vermiş. Rahibe: “Hayır, bana onun hakkında bilgi ver” diye üstelemiş. – “Geberdi! Onu kendi karısı öldürdü” – “Karısı yaşıyor mu?” – “Hayır; onu da oğlu öldürdü”. Bir an sessizlikten sonra; Iphigenia kendisini toplamaya çalışarak: “Kurban edilen kızlarından söz eden var mı idi?” –“Sadece, bir kişi”. Hüzünlenen Iphigenia oturup bir mektup yazmış. Bu mektubu muhatabına ulaştırmaları, ayrıca, mektubun bir şekilde kaybolması olasılığına karşı, içeriği hakkında kendilerine vereceği bilgileri de akıllarında tutmaları kaydı ile onları serbest bırakacağını söylemiş. Orestes, bu ülkeye gizlice girme suçunun sadece kendisine ait olduğunu; Arkadaşının vefa duygusundan başka hiç bir suçunun olmadığını; onu serbest bırakarak mektubu yerine ulaştırmakla görevlendirmesini, kendisinin kaderine razı olacağını bildirir. Pylades onu yalnız bırakmayı alçaklık kabûl ettiğini söyleyince, Orestes ona kardeşi Elektranın eşi olduğunu; onu yalnız bırakmaya hiç hakkı olmadığını hatırlatır. Pylades, rahibeye dönerek, mektubu kime teslim edeceğini sorar. Iphigenia: “Agamemnon’un oğlu Orestes’e” der. Pylades: “Bu hiç de zor bir görev değilmiş” diyerek, mektubu yanındaki arkadaşına transfer eder. Iphigenia bu büyük sürprizden duyduğu mutlulukla çıldıracak hale gelir. Tapınak kapısından içeri girmekte olan Taurika Kralı “Thoas”dan, kurban edilecek iki kişiyi kıyı açıklarında, denizde arındırma merasimine tâbi tutmak için izin alır. Üç Mykenai’lı küçük bir tekne ile açılarak, Orestes’in gemisinin demir attığı küçük koya giderler ve gemiye çıkarlar. Gemi derhal demir alır; koyun ağzından telaş içinde açılmaya çalışırken aniden çıkan şiddetli bir ters fırtına ile gerisin geriye sürüklenerek kumlara oturur. Koy’un gerisindeki yalıyar tepesinden bir yabancı geminin karaya oturduğunu görenler Thaos’a haber verir. Durum anlaşılır. Kâfir yabancılara ve ihanet içindeki rahibeye ateş püsküren Kral, tam onları askerleri ile çembere almışken, bulutlar arasından ışın halinde bir tanrıça görüntüsü belirir: “Dur, Kral! Ben Atena’yım. Iphigenia ve yanındakiler benim ilâhî korumam altındadırlar. Öfkeni dizginle ve onları serbest bırak. Poseidon da rüzgârları ve dalgaları yatıştırıyor.” Thaos, tanrıça buyruğuna boyun eğer. Gemi yumuşayan dalgaların üzerinde selametle koydan ayrılır.

Orestes, babasının Mykenai Krallığına varis olur, Argos ve Lakedaemon’u (Sparta’yı) da krallığına ilhak eder; Helen ve Menelaus’un kızları Hermione ile evlenir. Bir söylenceye göre, Hermioneyi elinden almak isteyen Pyrrhus’u (ya da Neoptolemus’u) öldürür. Kendisi de yılan ısırmasından ölmüş.

Pausanias, Spartalılarca Hermione adı verilen Argos’da Artemis’e “Iphigenia” adı ile tapınıldığını kaydeder.
Homeros, “Ilıiada”sında, Agamemnon’un üç kızından birinin de Iphianassa adında olduğunu söyler; fakat, Bu ismin, Iphigenia’nın eski formu olması daha akla yakındır. Mitograf Kerenyi, ozanların pek çoğunun bu iki ismin aynı kişiliğe ait olduğunu söylemiyorsa da farklı kişilikler olarak maceralarının anlatıldığı lejandlara da rastlanmadığına işaret eder.

Kimileri Iphigenia’nın, Theseus ve Helen’in kızları olup Agamemnon ve Klytemnestra’nın velayetine bırakıldığını ileri sürer. Bazı lejandlar, Iphigenia’yı sahile yakın bir korulukda uyurken gören Kymon adında Kıbrıslı, soylu fakat eğitilmemiş, kaba saba bir gencin ona duyduğu aşkı anlatır. Bu aşkın gücü Kymonu çok eğitimli, bilgili ve zarif bir salon adamı yapmış. Kymon ve Iphigenia aşkı, Benjamin West (1773), John Everett Millais (1848) ve Frederick Leigton (1884) gibi ressamlara ve ozan ver dramatist John Dryden’in, Boccaccio’nun Decameron’una dayanarak yazdığı bir novellasına (mit parçası değil de fantezi bir uzun öyküsüne) esin kaynağı olmuştur.

 

Frederic Leigton’un 1884’de yaptığı “Kymon ve Iphigenia” tablosu.

 



Euripides’in trajedisine dayanılarak, Mihalis Kakogiannis senaryosu ile çevrilen “Iphigenia” adlı film 1977’de, Irene Papas (Klytemnestra), Tatiana Papamooskhou (Iphigenia), Kostas Kazakos’un (Agamemnon) oyunları ile, gösterime girmişti.

Agamemnon’un çocukları ile çok ilgilenen Euripides “Iphigenia Tauris’de” ve “Iphigenia Aulis”de” oyunları yanında ‘Orestes’ adında bir trajedi de yazdı (İngilizce çevirisi E.P.Coleridge’e ait). Amerikan hard rock grubu “A Perfect Circle”ın, Orestes’in hezeyanlarını tenenüm eden ve “Mer de Noms” albümünde yer alan bir şarkıları vardır. Tarihde, İ.Ö.IV. yüzyılda yaşamış Makedonyalı Orestes, İ.S.V. yüzyıl başı İskenderiye Valisi Orestes, aynu çağın Romalı siyasetçisi Flavius Orestes, gene Roma çağının Hıristiyan şehisi “Aziz” Orestes” gibi aynı adı taşıyan birkaç kimlik vardır.

Aiskhylos’un bu aile ile ilgili yazdığı “Agamemnon”, “Khoephoroi (İçki Sunanlar)” ve “Eumenides (Hayırseverler haline gelen Erinyeler, Furialar)” eserleri ile “Oresteia” adı altında bir trilogia (üçleme) oluşturmuştur.

Yakın çağlarda, Iphigenia, Racine’in aynı isimli bir dramına, Goethe’nin “Iphigenie auf Tauris” eserine ilham verdi. Gluck, Racine’in oyununa dayanarak “Iphigenie en Aulide” ve ayrıca “Iphigenie en Tauride” operalarını besteledi. 

*Kalhas; Apollo ve Laothoe’nin çocukları, çok zeki ve bilgili olduğu için “Idmon” lâkabı verilen Thestor’un oğlu imiş.

Yayın Tarihi : 12 Aralık 2007 Çarşamba 14:40:01
Güncelleme :12 Aralık 2007 Çarşamba 15:11:07


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?