26
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Okuyucularımla Söyleşi


Kenthaber istihbaratı aracılığı ile bana ulaşarak yayınlanmakta olan “İnanç ve Hoşgörüsüzlük” başlıklı dizimin (anladığım kadarı ile) Hıristiyanlığın baskı ve hoşgörüsüzlük tarihi ile ilgili bölümünün kaynakları ile ilgili referanslar isteyen İlhami Tekin Cinemre’nin bu dileğini vesile ittihaz ederek bu yazımı okurlarımla söyleşiye tahsis ettim. Hem bu değerli okurumun talebine yanıt vermeye hem de bu yazıyı nasıl bir güdü ile kaleme aldığım hakkında tüm okurlarımı aydınlatmaya çalışacağım.

İlgisini çok takdir ettiğim ve aynı konuda çalışmalar yapma arzusunu bütün yüreğimle motive etmek istediğim Sayın Cinemre’ye söyleyeceğim ilk şey vücuda getirmek istediği yapıtın ana hatları hakkında bir ön bilginin ve genel bir entelektüel hazırlığın gerekli olduğudur. Yazdığı eserleri çok zengin bir genel kültür sunumu ile süsleyen ünlü Fransız edibi Anatole France’a, “bu kadar zengin ve derin bilgiyi nasıl edindiğini” soranlara: “Çok kolay yoldan. İlkokul ders kitaplarımın hepsini muhafaza ettim; sık sık onları çıkarıp okuyorum” demiş. Aman yanlış anlamayın! Haşa, ben kendimi Anatole France’a benzetiyor değilim; aksine ilkokul kitaplarımı saklama ferasetini göstermediğim gibi yaşam boyu çok sık karşılaştığım nakl-i haneler yüzünden de buna olanak bulamadım. İlerde ne meslek seçeceğimi soran büyüklere: “tarihçi” yanıtını verdiğim ortaokul çağlarından başlayarak aldığım vülgarize, basit anlatımlı tarihi romanlar, tarih dergilerinden sonra, görev aldığım yabancı ülkelerde, o zamanlar küçük yaşda olan çocuklarımın, birlikde incelediğimiz tarih kitapları ya da tarih bilgisi veren basit çocuk kitapları, ayrıca ören yeri ve müze ziyaretleri, kültür merkezlerinde felsefe ve tarih panel ve söyleşilerini izleme hobim şimdilerde ürün vermeye soyunmamım çıkış ve iz sürme noktaları olmuştur ki; bu basit ve kaba hatları ile fakat kapsamlı bilgi edinimi yolundaki ön hazırlık yapacağım çalışmalarda tez belirleme ve kompozisyonda kolaylık sağlamış olabilir.

Tarih sevmeme karşın, medar-ı maişet motoru, hayatta tek bir uğraş’a saplanıp kalmama yolunda ikazlar yapan büyüklerimin öngörüsü doğrultusunda beni başka sulara sevketti. Elbette, tarihin karanlıkta kalmış bölümlerini ve anlarını ortaya çıkarmak, gereğinde karbon 14 izotopu ile yaş ölçümleri vb. teknik araçlara başvuran prehistorya ve arkeoloji mütehassısları, ölü diller yazı ve nümizmatik (sıkke ve madolyon) çözücüleri, lengüistler (dil bilginleri) ve daha bir nice geçmişe dönük konularda sürekli araştırma yapan profesyonel uzmanlık erbabının ve akademisyenlerin işidir. Örneğin, bir Reşat Ekrem Koçu hocamız, henüz 15 yaşında iken kendini İstanbul sokaklarına vurmuş, böyle bir azimle kazananılmış bilgi birikimi ürünlerini “İstanbul Ansiklopedisi” ve İstanbul tarihi ile ilgili bir çok dev eserlerle vermiştir. Nilgün Uysalla yaptığı röportajı “Tarih Kaybolmaz” adı ile kitaplaştırılan İlber Ortaylı ayrı ayrı hem siyaset hem tarih öğrenimleri almış; Kırımlı kökenli olmasından Türk dialektleri ve Rusçayı, doğum yeri itibariyle Almancayı ana dili olarak bildiği gibi, yeteneği de onu Macarcaya varıncaya kadar pek çok yabancı dil edinme olanağını kazandırdığından tarih alanında karşımıza emsali az bulunur bir otorite akademisyen olarak çıkmışdır.

Ancak, belli sosyal tez ve yoruma dayanarak amatörce tarih yazıları kaleme almak, daha doğrusu, Latin filozofu Ciceron’un: “Historia est magistra vitae-Tarih yaşam’ı öğreten hocadır” adajının ifade ettiği üzere tarihî olaylardan hisse kapmak için tarihî örneklere başvurmak da herkes için gereklidir. Hattâ, tarih konusunda baş ucu kitaplarımdan olan 10 ciltlik “A Study of History-Tarih üzerine bir İnceleme” eserinin sahibi İngiliz tarihçisi Arnold Toynbee’nin, genç heveskârlara yüreklendirici bir öğüt’ü vardır: “Toplayabildiğiniz bilgileri yazmakda gecikmeyim; bu aradaki yanlışlar ve eksikler de sizi korkutup engellemesin. Bunlar interaktif planda tartışması yapılarak, düzeltilebilir”. Nitekim bu çok ünlü tarih otoritesinin falsolarını da, onun çağdaş Türk tarihi yorumlarını okurken gözlemledim.

Ben de, önceki yazı dizi’m “Mitoloji”nin yayını sırasında okurlarımın uyarı ve katkılarını minnetle kabûl ettim.

Demek ki, sürekli kitlesel ve interaktif bir çalışma ile tarih aydınlatılmakta ya da en azından tarih bilgisinden toplumsal yaşamın çeşitli platformlarda ders alınabilmektedir.

“Felsefe” gibi başka alanlarda da amatörlerin yazı yazması tartışma konusu olmuştur. İdarecilik ve Emniyetçilik mesleğinden gelme romancı ve öykü yazarı Orhan Hançerlioğlu’nun çeşitli uzmanlık dallarında sözlükler yazdığı bilinir. Özellikle felsefe konusunda dört eseri vardır ve bunlardan “Düşünce Tarihi” çok ünlü olup hemen her aydının kitaplığını süsler. 1996 yılı İstanbul Habitat günlerinde eşi Kimya hocası Mustafa İyi aracılığı ile tanıdığım, defalarca söyleşilerinden yararlandığım Uludağ Üniversitesi Felsefe Profesörü Sayın Sevgi İyi’nin İstanbul Tarik Zafer Tunaya Merkezinde düzenlediği bir felsefe panelinde bu konu da açılmıştı. Akademik disiplinden geçmemiş yazarların belli bir uzmanlık konusunda verdikleri eserlerin vereceği güvenirliğin tartışılacağı, ancak bu konuda engellemenin mümkün ve caiz olmadığı da dile getirilmişti. Hançerlioğlu’nun andığım eserde, örneğin, Nietsche hakkında yapılan değerlendirmenin isabetli olmadığı benim de dikkatimi çekmişti. Ne var ki, yazarın Türkçeyi kullanmadaki ustalığının felsefeyi geniş yığınlara yayma ve sevdirmedeki olumlu katkısının yararı yadsınamaz.

Benim ayrıca üzerinde önemle duracağım nokta, özellikle tarih konusundaki yazılara kesinlikle “önyargı” ile girişilmemesi gerektiğidir. Örneğin, ben yayınlanmakta olan yazı dizi’me, önce, Hıristiyan Dünyasını Türkler aleyhinde çalkalandıran Ermenilerin soykırım iddialarından duyduğum tepki ile girişecek; Hıristiyanların yakın çağlar “antisemitizmini-Yahudi düşmanlığını” işleyecektim. Kitaplığımdaki: “The Course of Modern Jewish History-Yakın Çağlar Yahudi Tarihinin Seyri” (yazarı: Howard Morley Sachar) ve “The Rise and Fall of the Third Reich-Üçüncü Alman Devletinin Yükseliş ve Çöküşü” (yazarı: William L.Shirer) adındaki eserler bu çalışmamdaki temel kaynaklarım olacaktı. Bunların her birinde çok geniş bibliografi cetvelleri vardır. Fakat, gönlüm taraflı gibi görünmeye razı olmadı; çeşitli inanç sistemlerine bağlı toplumların sıkça içine düştükleri hoşgörüsüzlük günahlarını derleyerek tüm insanlığı içine alan genel bir tarama yapmayı daha uygun gördüm; Başbakanımız Erdoğan ve İsrail Cumhurbaşkanı Peres’in karşılıklı gaflar ve provokasyonlarla yarattıkları son Davos olayı ile ülkemizi de tehdit eder gibi görünen ideolojik çatışmaların tahrik ve tahribatından uzak kalmalarını istediğim gençlerimizi, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın tehlikelerrine dikkat çekerek, serin kanlı, âdil ve hoşgörülü bir kültür yapılanmasına sevketmeyi umut ettim. Böylece yazımın başlangıç kaynağı: William F.Stinespring’in İbranice eserinin Joseph Klausner tarafından İngilizce çevirisi “From Jesus to Paul-İsa’dan Paulus”a oldu.

Bunlardan başka, Sayın Cinemre’nin benden istediği (hepsini burada sıralamam olanaksız) yazılı kaynaklardan Türkçe olan başlıcaları: Server Tanilli’nin (Cem Yayınevinden) 4 ciltlik “Yüzyılların Gerçeği ve Mirası”, “Uygarlık Tarihi”, “İslâm Çağımıza Yanıt Verebilir mi?”, Cengiz Özakıncı’nın (Otopsi yayınlarından “Çoktanrıcılıkda, Yahudilikde, Hrıstiyanlıkda ve İslamda Bilimin Yükselişi ve Çöküşü” ve diğer eserleri, GS. Üniversitesi öğretim üyesi Akif Emre Öktem’in (Liberte yayınlarından) “Uluslararası Hukukda İnanç Özgürlüğü”, İngiliz genetikçi Richard Dawkins’in, Kuzey yayınlarından, Kalisto adıyla tercüme Türkçeye çevrilmiş ve dava konusu olmuş “Tanrı yanılgısı-The God Delusion” çalışmalarıdır.

Doğal olarak, zamanımızda en geniş kaynak İnternet ansiklopedileridir. Konu ile ilgili her hangi bir adı “Google” motorundan aradığınızda Türkçe ve Batı dillerinde sonsuz sayıda bilgiye ve kaynağa ulaşabilirsiniz. Türkçe “Meydan Larousse”, “Ana Britannica” gibi yetkin ansiklopedilerinden de bilgi toplayacağınız gibi, diğer tüm kaynaklardan aldığınız bilgileri kendi teziniz bağlam ve mecrasında işleyip biçimlendirmede, sunumunuzun sağlam örgüsünü kurmada çok yararlanabilirsiniz. “Encyclopaedia Britannica’ İngilizce orijinalinde ben hemen her konuda çok geniş bilgi buldum.

Yayın Tarihi : 31 Ocak 2009 Cumartesi 11:34:23


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Teoman Törünt IP: 85.103.103.xxx Tarih : 1.02.2009 17:06:54

Bu köşede bir önceki yazıma verilen dip notlarda sevgili okurum Cemail Yenigün'ün ve değerli köşe komşum Nazmi Öner Hocamın son derece nazik ve içten hatır sormalarına verdiğim teşekkür yazısı, gene, Cumartesi günü (bir yakın ziyaret nedeni ile) vakit sıkışıklığına ve yazının köşeden kaldırılma anına denk geldi. Gözden kaçma olasılığına karşı kendilerine minnet duygularımı teyiden yineliyor. Saygılarım ve esenlik dileklerimi sunuyorum.