16
Haziran
2024
Pazar
ANASAYFA

Rus ve Sovyet Edebiyatı (16)

Aleksandr Sergeyeviç Puşkin

Yevgeni Onegin

Şimdi, Puşkin’in elli kıtalık (stanza) manzum roman başyapıtı ‘Yevgeni Onegin’i tanıtalım. XIX. yüzyıl romanlarının birçoğu gibi bu eser de dergilerde diziler halinde yayınlanmış; tek kitap haline getirilinceye kadar bazı değişikliklerden geçmiştir. Kitabın ilk tam yayını 1833’e rastlar. 1837’deki ikinci yayınında Puşkin bazı ufak tefek düzeltmelere gerek görmüş ve Çarın sansürlediği bazı kısımlar da eski haline getirilmiştir. Bunların araştırmaları Nabokov ve başkaları tarafından yapılmış. İngiliz diline de son kez, keza Nabokov ile birlikde bu eser Charles Johnston, James E. Fallen ve Walter Arndt tarafından çevrilmiştir. Tarafımızdan, erken bıraktığı ömrünü kendi şiirleri ve Rus klasikleri çevirmenliği ile dolduran rahmetli Azer Yaran’ın tercümesinden incelediğimiz eseri özetliyoruz.

1958 yapımı Sovyet filmi Eugene Onegin’den bir sahne: “Tatyana”yı Ariadna Şengelaya, “Onegin”i Vadim Medvedev canlandırıyor.

1820’lerde cereyan eden olayın ana karakteri 26 yaşındaki “Yevgeni Onegin”; Onegin’in arkadaşı olup sonradan bozuştuğu ve düello yaptıkları 18 yaşındaki genç “Vladimir Lensky”, Tatyana ve Olga Larina adındaki kız kardeşler konunun içinde yer alan şahıslardır. Kitapda, Puşkin “Yevgeni Onegin” tipi için arkadaşı Pyotr Çaadaev’i örnek aldığını yazar. Çaadaev başka Rus eserleri için de bir prototip oluşturmuştur. Çaadaev’in sevdiği kadın Dunia Norova ise Tatyana karakterine model olmuştur.

Puşkin’in eserlerinin çoğunda olduğu gibi “ana tema” gerçek yaşam ile kendilerini zamanın edebiyat eserlerinin romantizmine kaptırmış insanların uyumsuzluklarıdır. Tatyana da, annesinin uyarılarına karşın, Batı dillerinde okuduğu eserlerin etkisine kendini Kaptırmıştır. Ancak düşünmek gerekir ki bu eser de fiksiyondur. İnsanlar genelde karşılaştıkları sanat eserleri ve uğraşı konuları ile şekil alırlar; kişilik oluştururlar; önemli sanat eserleri de karakterlerine işler. Ancak, konu kurgusu çok kısaca anlatılacak ölçüde yalın olan bu eserde törensel toplum ve aristokrat yapaylığına bulaşmamış ruh saffeti taşıyan insanların doğal asaleti, özellikle gözlerini taşrada açan kadınların duygularının safiyeti ve temizliği üzerinde yoğunlaşılmakta, Puşkin engin kültürü ile yakaladığı Yunan, Latin mitolojisi öyküleri, Slav paganları ve Petrarcadan Byrona, Hugo’ya, Puşkin’in kendi ustaları Rus ozanlarına kadar bu duygu asaletini keşfeden sanatçı hassasiyetlerinden örnek getirerek, koca bir cilt dolusu şiirle bu kadın safiyetini yüceltmektedir.

Puşkin’in diğer eserlerinde de tanımladığı, sayısız aydınlanmış Rus kadını ve tek bir örnekle ustası Jukovsky’nin “Svetlana”sı gibi açık gönüllü ve kırılgan bir içtenliği olan Tatyana’ya karşılık Yevgeni Onegin bir yüksek sosyete züppesidir. Fakat aristokratik formalizm onu bile bunaltmıştır. Amcasından taşrada miras kalmış bir konağa taşınır. Pastoral huzuru terennüm ettiği bazı dizeleri aktaralım:

Ben doğmuşum dingin bir yaşam için,/ Köy sessizliği tinimi benim sarar,/ Tenhada daha çınıltılıdır lirimin sesi/ Daha canlı yaratıcı düşler./ Erden zamanlara adayıp gönlümü/ Dolaşıyorum üzerinde bir bozkır gölünün/ ve “far niente” (İtalyanca “avarelik”)benim biricik yasam/Ben yaşamım boyunca uyandım her sabah/ Tatlı bir refaha ve engin bir özgürlüğe.”
“Görkemli bir bahçe bakımsız kalmış/ Barınağıdır Driadların düşüncelere dalmış (Driadlar: ağaçların koruyucu nimfaları-perileri
)”

Onegin, Tatyananın mektubunu okuyor. 1958 çekimi filmden.

Onegin bu kasaba’da Lensky adında bir gençle arkadaş olur. Bir akşam Lensky, Onegin’i nişanlısı Olga’nın evine yemeğe götürür; Onegin orada Olganın kız kardeşi Tatyana ile tanışır. Tatyana yakışıklı Yevgeni’ye gönlünü kaptırmıştır. Hemen o gece yazdığı ve aşkını açıkladığı bir mektubu genç soyluya gönderir. Ama bu içtenlik muhafazakâr Rus toplumunda son derece yadırganan bir durumdur; pastoral yaşama duyduğu huzura karşın soyluluk kuralları ile kontamine olmuş düşüncelerine göre banal bir garabet olan bu safiyane mektuba yanıt vermediği gibi Tatyana ile ilk karşılaşmalarında nazikâne ama küçümseyici bir tavırla ona karşı ilgisizliğini ifade eder. Tatyana yıkılmıştır; çünkü Malfilâtre’ın *(1) özetlediği gibi “Elle était fille, Elle était amoureuse-o bir genç kızdı, o âşıkdı”; doğal olarak...

Puşkin “Kızları Şarkısı” balad’ında kızların o doğal yaşam sevincini dile getirir:

Kızlar, gökçe kızlar,/ Cancağızlar, dostcağızlar,/ Coşun haydi, ergen kızlar,/ Söyletin bir şarkı daha,/ Bir şarkıcık, daha içrek,/ Buraya çelin bir yiğidi/ Bizim şarkılı topluluğumuza./ Bir yiğidi çeldiğiniz zaman,/ Görür görmez daha uzakdan/ Kaçışalım, tatlı kızlar,/ Onu vişne yağmuruna tutalım,/ Vişne ve ahududu yağmuruna;/ kırmızı üzüm yağmuruna;/ Gel sen dinlemeye/ Bizim içrek şarkılarımızı./ Gelme gizlice gözlemeye/ Bizim kız oyunlarımızı.”

Puşkin’in doğal olana hayranlığı o kertedir ki, “soğuk güzlliği ile Rus kışı”nı bile sever. “La morale est dans la nature des choses-Ahlâk eşyanın tabiatında vardır,” diyen Jacques Necker *(2) gibi “Ahlâkın da doğal olduğu”na inanır.

Onegin ile Lenski arasında düello. Ressam: İlya Repin

Gelelim öyküye: Lensky, Onegin’i, aralarındaki soğukluktan haberi yokmuş gibi Tatyana’nın isim günü partisine çağıracaktır. Daha önce kent yaşamının fazla törensel toplantılarından hoşlanmadığını ona söylemiş olan Yevgeni, gerçekleştirilen görkemli baloyu görünce çok kızar; hava attığı kuruntusu ile,, Lensky’e ders vermek için onun nişanlısı Olgayı dansa kaldırıp kur yapmaya başlar. Onuru kırılmış Lensky partiyi öfke ile terk eder.

Özür dilemeyi kesinlikle reddeden Onegin’i hemen ertesi gün düello’ya davet eder. Düello faslında da, Puşkin, doğrudan Rus yöneticileri, hattâ Çar’ı hedef alan sivri dilli hiciv ve eleştiriler yağdırmaktadır. Düello’da Lensky’nin tanığı olacak Zaretsky, Onegin’in baştan özür dilemeyi reddettiği gerekçesi ile, hemen düello öncesi de usûlden olan son bir kez özür dilenmesi teklifini yapmaya ve bir faciaya engel olma misyonunu ifa etmeye gerek görmez; eski tip tanık gibi davranır. Onegin ise geleneklerin tersine alana beraberinde bir tanık olmaksızın gelmiştir. Bu durum kendisine hatırlatıldığında uşağı Guillot’yu tanık göstererek bir soyluya yapılacak en ağır hakareti sergilemiş olur. Bütün bu karşılıklı yanlış ve kaba hareketler Lensky’nin canına mal olacak; Onu düelloda öldüren Onegin derin azap ve pişmanlığı unutmak için o bölgeden kaçacaktır.

Tatyana Onegin’in mektubunu okuyor.

Tatyana, Yevgeni’nin terkettiği konağa gidip kitaplarını karıştırır. Onun bıraktığı notlardan, romantik eser kahramanları ile özleştirdiği Oneginden çok farklı bir kişiliğin varlığına tanık olur. Onegin, mecazî anlamda Tatyanın da masumiyet ve safiyetini de öldürmüştür; daha doğrusu onun düşlerini yıkar ama ruh asaletine bir hasar getiremez. Tatyana gece uykusunda, her tarafın buz kestiği bir kış ortamında son derece korkunç, vahşi bir ayı tarafından kovalandığı kâbusunu görür; bu aslında üzerine yıkılmış dünyanın, Onegin’in insanlık dışı davranışının allegorisidir.

Daha sonra Moskova gönderilen Tatyana bu kent sosyetesine dahil olur; deneyim kazanır, olgunlaşır; Yaş farkı olan bir gazi generalle evlenir. St. Petersburg’a gidip oradaki bir baloya katıldığında Onegin ile rastlaşır. Onegin, bu göz kamaştırıcı kadını tanımamıştır. Sorup soruşturup kimliğini öğrenmesine ve evli olduğunu bilmesine rağmen tekrar bir araya gelme iştiyakı ile yanar. Ancak üst üste yazdığı bir çok mektup yanıtsız kalacaktır. Gene peşine düşmekten kendini alamaz.

Nihayet karşılaşmayı başarır; onun ayaklarına kapanır; dudaklarını onun eline yapıştırır. Ama Tatyana, ilk kez, kendi safiyane aşkını coşku ile ifşa ettiği zamanki Onegin’in nazik taktiği ile red yanıtı verir; onu hâlâ çok sevdiğini; fakat kocasına sadakatsizlik etmesinin olanaksızlığından söz eder. Eserin finalindeki bazı kıtaları alıntılayalım. Eserin XLII. (42.) stanzası şöyledir: ”Tatyana onu yerden kaldırmıyor/ Ve, üzerinden ayırmadan gözlerini, / Tutkulu ıslak udaklarından çekmiyor/ Duyuşunu yitirmiş olan elini... / Ne üzerine bu anda düşlemleri deviniyor?/ Uzun bir suskunluk araya giriyor,/ Ve, usulca en sonu başlıyor, Tatyana:/Tamam, kalkın. Ben sizinle mecburum konuşmaya açıkca./ Örneğin hatırlıyor musunuz o saati,/ Hani şu, bahçede, ağaçlı yol üzerinde bizi/ Yazgı karşılaştırmıştı./ Dersinizi ben dinlemiştim öyle/ Bugün ders verme sırası bende.”

43. stanza’dan parçalar: “Onegin, ben o zaman henüz gençtim,/ Herhalde daha iyiydim ben/ Ve sizi seviyordum, ne oldu pek?/ Ne buldum ben sizin yüreğinizde?/ Hangi karşılığı; sadece bir katı duyguyu./ Değil mi öyle? Yeni bir şey değil miydi aşkı/ Sizin için boynu bükük bir kızcağızın?/ Bugün bile-Tanrım! Donuyor kanım, ne zaman anımsasam o bakışı soğuk/ Ve o vaazı... Size fakat ben bunda/ Bulmuyorum bir kabahat; o korkunç anda/ Siz hareket ettiniz pek soylu/ Haklıydınız siz benim karşımda/ Şükran duyuyorum bütün ruhıumla ...”

Tatyana sonraki kıtalarda, Onegin’in şimdi neden peşine düştüğünü, bunun sebebinin zengin ve soylu sınıfa geçmesi, kocasının savaşta malûl düşmesi olup olmayacağın; Eski tepeden bakışının yerini neden şimdi ayaklarına kapanma gibi bir zilletin aldığını sorgular.

47. Stanza ile son gerekçeli kararını açıklar: “Oysa mutluluk ne kadar olası,/ Ne kadar yakındaydı. Fakat yazgım benim/ Artık olmuştur belli! Sakınmasız/ Belki de hareket ettim;/ Benim için büyülü sözlerle dökerek göz yaşlarını/ Yakarıyordu annem; umarsız Tanya’nın/ Oysa tüm kısmetleri arasında fark yoktu../ İşte evlendim ben. Şimdi işte diliyorum. Siz beni bırakmak zorundasınız;/ Biliyorum yüreğinizde sizin vardır/ Hem gurur hem katıksız bir onur;/ Ben sizi seviyorum (niye olayım içtenliksiz)/ Fakat ben teslim oldum başkasına;/ Ömrüm boyunca bağlı kalacağım ona.”

Ve kendisini içtenlikle seven tek aşkını, tek dostunu kaybetmiş v e başka bir tatmin yolu bulamayacak Onegin’den Tatyanın, uzaklaşmasını betimleyen mısralardan sonra Puşkin’in okuyucusu ile söyleşi yaptığı kıtalara sıra gelir.

Bencillik, sığ görüşlülük ve kayıtsızlığının böylesine bir düş kırıklığı yarattığı bu sosyete züppesine, Tatyana onunla kıyas edilemeyecek ahlâkî üstünlüğü ile unutamayacağı bir ders verdiği gibi toplumsal görgü kalıplarının da insaniyet dışı oluşuna vurgu yapar.

Gerçek kahramanının “Tatayana” (Tanya) olduğu bu esere Acaba Puşkin neden “Yevgeni Onegin’in adını vermiş olabilir? Belki de “olmayana ergi” yöntemini kullanarak, aristokrat olmanın yüreğini ve beynini boşalttığı “far niente” Onegin’den yola çıkarak “Tatyana’nın erdemine okuyucunun daha rahatlıkla nüfuz edebileceğini düşünmüştür.

1958 Sovyet yapımı “Yevgeni Onegin" filminin posteri

Bu çok uzun Rusça manzum eserin diğer dillere aynı şiirselliği ile çevrilmesi çok çetin, hattâ olanaksız bir şeydir. Ama mutlaka yapılması gerekli bu işin teşviki için ödüller konmuştur. Halen, iki yılda bir ABD Yale Üniversitesinin “Beinecke Kitaplığı” tarafından verilen “Bollingen Şiir Ödülü” 1964’de bölüm başında andığımız Nabokov ve Arndt grubunun “Eugene Onegin” çevirisine verilmiştir. Bollingen, ünlü İsviçreli Psikiyatri bilgini Carl Jung’un inzivaya çekildiği bir İsviçre kasabasıdır. Bu ödülün verildiği Fon Amerikalı edebiyatçılarca 1948’de Kongre (ABD Meclisi) kitaplığı bünyesinde kurulup “Bollingen” adı verilmiştir. Puşkin’in bu başyapıtı Dünya çevirmenlerince büyük ilgi görmüş; “Esperanto” dahil pek çok dile çevrilmiştir. Çeşitli imzalardan sadece Almancada 11, Fransızcada 8 tercümesi vardır.

1911’de, Vasili Gonçarov rejisörlüğünde bir sessiz filmin, 1958’de de Roman Tiçomirov yönetiminde, rollerini Vadim Medvedev (Onegin), Ariadna Şengelaya (Tatyana), Igor Ozerov (Lensky), Svetlana Nemolyayeva’nın (Olga) paylaştıkları renkli filmin yapıldığı bu eser adına müzik alanında verilmiş en büyük yapıt Çaykovsky’nin “Yevgeni Onegin” operasıdır. Bu 1958 yapımı filmi, bizim gibi Üçüncü Dünya ülkelerine Sovyet sanat eserlerinin ithalini engelleyen Amerikada, komünizm’e karşı artık cadı kazanlarının kaynatılmasının Kennedy Başkanlığında durdurulduğu 1962’de tesadüfen bulunduğum sırada izlemek keyfine ermiştim. ABD kendi yurttaşlarının tinsel ve beyinsel gelişmesinin önünü açmak için siyasal hasmı Sovyetlere ait sanat değerleri ile, başda Bolşoy Bale Topluluğu olmak üzere rahat rahat temasa geçebiliyor; Lenin’in başarılı politik yaşamını ilkokul müfredatına ithal ediyordu.

Eugene Onegin’in ABD, Britanya Birleşik Krallığı, Avusturya, Fransada televizyon filmleri yapılmış; Çaykovsky’nin operası da bir kaç kez filme alınmıştır.

*(1) Jacques-Charles-Louis Clinchampe de Malfilâtre: 1733-1767 yılları arasında yaşamış, ilhamını ve referanslarını Yunan ve Latin klasiklerinden almış “Caen”li bir Fransız ozanı.

*(2) Jacques Necker: Devrim öncesi Fransda kralı XVI. Louis’ye Maliye Bakanlığı yapmış; fakat devrimci fikirleri olan sosyoloji ve hukuk bilgini İsviçre doğumlu, protestan Fransız devlet adamı.. Suzanne adında İsviçreli fakir bir kızla evlenmesi ile ünlüdür.

Sürecek

Yayın Tarihi : 29 Aralık 2011 Perşembe 11:08:06


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?