18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Rus ve Sovyet Edebiyatı (28)

Ivan Aleksandroviç Gonçarov (“Obriv- Sarp Kayalık” romanının İncelenmesi II)

Serseriyâne dolaşmakta olan Mark ile Vera ile karşılaşırlar. Kız kuşkulu, fakat korkusunu belirtmeden: “Kimsin, ne yapıyorsun?” der. “Kim olduğundan sana ne; başkalarının çitlerine tırmanıp elmalarını yiyorum”.. “Utanmıyor musun?” “Her halde Proudhon’u *(1) okumadın. Ama çok güzelsin. Burası Berejkovların bahçesi. Yaşlı bayanın iki güzel yeğeni olduğunu söylüyorlardı. Yoksa biri sen misin?” “Sana ne?!- ha senden bahsetmişlerdi” polemiği giderek ılımlı bir söyleşiye dönüşür. Mark zarifâne bir biçimde kızın elini öper. Bu kez, serseri görünüşlü fakat kültürlü olan adama kız ciddî biçimde ilgi duyar. Mark onun yanında kalamayacağını; Boris’e benzemediğini, kalırsa ona aşık olacağını açık açık söyler. Vera anlayış ve sevecenlikle “Üzme canını,” der. ”Hoşça kal, Vera. Beni sevmezsin ama her şey tartışmalıdır. Senin kaderinin Boris’i sevmek olduğunu zannediyorum.” der. “Evet, Mark arkadaş olarak kalacağız!” Mark tüfeğini omuzlar, gider. Vera Raisky ile yeniden buluşur. Genç adam solgundur.”Kararını verdin mi? Vera duymamış gibi yapar, ertesi gün Volgada avlanan bir balıkçı Veraya bir mektup verir. Raisky yanıt beklemektedir. Bir kaç satırlık yanıt hemen gelir: “Sevgili kuzen polis nezareti altında bahtsız bir adam gördüm. Gönlünden koparsa, rahip yardımcısının karısı Sekleteia aracılığı ile, başka kimseye haber vermeden bu adama üçyüz ruble gibi küçük bir mikdar yardımda bulun. Onu bir yıl idare eder. Bu miktar fazla gelirse 250 de olabilir. Bir takım elbise ile bir palto da diktirtirsen iyi olur. Lûtfen eski püskü şeyler olmasın. İnsanlığına saygı göstermek gerek.. Raisky parayı Büyük anneden ister. Marfinka’nın gene Raisky aracılığı ile kendisini tırtıklamasından bıkmış olan Büyük anne nazlanır. 250’ye fit olurlar. Raisky terziye de takım elbise ve palto ısmarlar. Taşin karşısında da düş kırıklığına uğrayan Vera hasta olmuştur. “Taşin bir ayı, tam bir Rus ayısı...” diye yakınır. Boris de “ben de eşeğin tekiyim” diye yanıtlar. “Hayır hayır, ince, kibar kurnaz bir tilkisin.”

Sarp kayalıklar

Bir gün Büyükanne’den Vera'nın melankoliye kapıldığını öğrenen Boris Vera’ya sorar. Vera hasta olduğunu, gelmekde olan sonbaharın kendini büsbütün güçsüz düşürdüğünü anlatır. Fakat düğünü olacak Marfinka’ya yardım gayreti içindedir. Kendisini yormamasını isteyen Boris’in ikazı karşısında gündüzleri hava ihtiyacını gidermek için sarp kayalığa, geceleri de akşam dualarına gider.

Kasabada herkesin bir sorunu vardır. Leonti karısı ile kavga etmiş, kadının evden kaçması onu biraz huzura kavuşturmuştur ama hiç değişmemiştir; sessiz, sarhoş gibi dolaşmaktadır. Ne zaman sokaktan gelen bir araba sesi duysa kaçmış karısının geri dönmesinden korkmuş gibi penceye koşar. Onun da yakınlığını tam bulamayan, Vera’nın durumunu çözemeyen, amacını yitirmiş Raisky bunalmıştır. Kasabanın Avrupadaki toplumsal kaynaşmayı izleyen bazı aydın grubu kendilerini Feuerbach’a *(2), Sosyalistlere, Materyalistlere kaptırmıştır; birbirleri ile kitap alış verişi yaparlar. Volokov da kendisine verilen ödünç kitaplardan yararlanmaktadır. Fakat Raisky bunların da dışındadır.

Bir gün Vera gömleklerini bavula koyup evden ayrılma hazırlığı yapar. Raisky önlemeye çalışır. Vera geçici bir işi olduğunu, birazdan döneceğini söyleyerek atlatmaya çalışır. Raisky onun ateşli hastalıktan yeni kurtulduğunu, dinlenmeye gereksinimi olduğunu hatırlatır. Fakat kızın ısrarı galip gelir. Aslında Mark’la konuşma niyetindedir. Kayalık tepede buluştuğu Mark da şaşkındır; kendisine bağlanmasını gerçekçilikle bağdaştıramadığı kızı iknaa çalışır. Vera’nın yanıtı cüretkârdır: “Ama, Mark hayatın gerçeği nedir biliyor musun? “Ne?” “Bir kadının kâlbi... Sen yalnızdın, herkes senden kaçıyordu. Sana sempati ile yaklaştım. Sende garip ama mertçe disiplinsiz bir şey gördüm. Malda mülkde gözün yoktu. Konuşmaların tedbirli, dikkatli değildi. Senin zekânı, gücünü gördüm. Benim yolumu garip bir biçimde çeldin.” Mark sorar: ”Kararını verdin mi? Yoksa teyzeden korkuyor musun?” Bu kez Vera gerçeklere döner: “Evet beni hâlâ kararsız bırakan bir şey varsa ondan korkumdur. Sen bana mutluluk sözü veremezsin. Elveda Mark.” Mark her zamankinden tamamen farklı bir sesle: “Elveda” der.

Volga Irmağının yazar Gonçarov’un yurdu Ulyanovsk’dan geçtiği nokta

Raisky o arada sarp kayalığın bir köşesinde uzun bir süre hüzünlü bir çehre ile uzanıp kalmıştı. Cömertliğini haşin bir biçimde reddeden Vera’nın verdiği cezanın yükü altında inliyordu. Sarp kayalık yamaçtan inerken kıyıda Vera’nın çehresini gördü. Onun ayakları üzerinde, bir aslanın dinlenmesi gibi yüzünde zafer ifadesi ile Markın başı duruyordu. Raisky dehşete düştü. İntikamını da alamayacaktı. Dönüp yeniden tepeye tırmandığında Vera’nın her zaman oturduğu bankoda bir insan gölgesi gördü. “Kim o?” “Mösyö Boris, benim Paulina..” “Burada ne arıyorsunuz?” “Buradayım, zira bana söyleyecek bir şeyiniz olduğunu biliyordum. Que vous m'aimez (beni sevdiğinizi). Vous m’avez fui, mais la passion vous a ramené ici (benden kaçtınız, fakat tutku sizi buraya geri getirdi). Tereddüt etmeyin konuşun.” İçinden. “Hoppala bu da nereden çıktı!” diyen Boris kadının kolunu kaba bir şekilde tutarak onu uçurumun ucuna sürükledi. Kadın korktu: “Ah,-grace. Mais pas si brusquement... qu’est que vous faites, mais laissez donc.- (Ah, bağışlayın. Böyle şiddet göstermeyin... ne yapıyorsunuz... Bırakın, artık-“ diye inledi. Boris baharı başına vurmuş kadına: “Demek aşk istiyormuşsunuz; buyurun aşka. Çek arabanı!” dedi. Kadın ayrıldıktan sonra saçını başını yolar vaziyette: “Ne yapayım şimdi. Ya Mark deyyuzunu vuracağım, ya da kendimi...” derken yamaçtan çıktığını gördüğü. Vera’ya: “Ben ne yapayım, şimdi, uçurumdan kendimi atayım mı?” diye sorar. Vera’ya yakınlaşmış olduğunu öğrenip onlardan açıkça evlenecekleri haberini bekleyen Tatiana’ya ne söyleyeceğini bilememektedir. Evde konuyu açtığı büyük bir tepki ile karşılaştı. “Defol, bir daha gelme!” diye bağıran Tatiana daha sonra göğsünden hastalanacaktır. Vera’nın diğer hayranı Taşin de kızı sıkıştırmaktadır. Vera ona gerçeği açıklar. Raisky ile ise vedalaşırlar.

Fakat gene sarp kayalıklarda Markla karşılaşıp sevinen Vera’nın bunalımı bu gönül çıkmazını karıştırmakta devam etmektedir. En son Taşinle yeniden konuşmaya, anlaşmaya karar verir. Taşin ve Raisky evde birbirleri ile karşılaşmalarına çok şaşmışlardır.

Öte yandan Vera ile Mark hep kameriye altında hâlâ buluşmaktadırlar. Başlangıçda Mark’a sert bir ihtarda bulunan Taşin daha sonra yumuşak bir dille aradan çekilmesini ister. “Sen onun muhafızı mısın?“ diyen Mark’la onun şövalyelik hevesinde olması ile alay ederek kesin bir şekilde onun cüretkârlığına son verir. Mark artık yenildiğini farketmiştir.

Taşin ile Raisky samimî dost olmuşlardır; geceleri sohbet eder, gündüz Taşin’in teknesinde gezinti yaparlar. Vera ile Taşin’in birlikte çıktıkları herkesin ağzındadır. Tam evlenme hazırlığından söz edilir. Vera gene hastalanır. İyileşir gibi olur.

Raisky, büyük bunalımı esnasında sarp kayalığın üstünde çok kaba biçimde terslediği Paulina Karpovna’nın gönlünü alıp, bir süre onunla oyalanır.

Sonunda St. Petersburg’a gider; hemen istisnaî gerçek dostlarından Kirilov’u arar. Heykeltıraşlıktaki kendine güvenini ona açar. Beriki onun yeteneğine pek güvenmez: “Artık çok geç değil mi?” diye sorar. Raisky tüm gayreti ile kendini heykel sanatına vermiştir. Isaac Katedralindeki heykeltıraşları ve talebelerini ziyaret eder. Hermitage galerilerinde saatlerini harcar. Kirilov’u da İtalya’ya Roma’ya birlikte gitmeye ikna eder.

Karısı ile tekrar barışma umudundaki Leontinin siparişini de unutmamıştır. Onun kaynanası Yuliana Andreevna’yı da arar. Ulinka’nın bir grup arkadaşı ile Çarskoe-Selo’ya gittiğini haberini alır. Tüm Avrupa’yı, müzeleri, Alpleri dolaşmak istemektedir. Kendi ideal yaşamını bulmuştur ama anılarını “Büyük Anne”’yi, Rusya’yı simgeleyen Tatiana Markovna’yı ve iki kuzenini de kalbinden çıkarmamıştır. Hele Volga’nın yanındaki sarp kayalık üzerindeki dar düzlüğü asla unutmayacaktır.

Romanın değerlendirilmesi:

Yazar Gonçarov “Oblomov” romanında, buradaki abartılı gibi görünen ana karakteri ile en büyük başarıyı yakalamıştı. Fakat kendisinin ve edebiyat tarihçisi Maşinsky’nin müellifin en güzel eseri olarak gördükleri “Sarp Kayalık Yamaç”ın üstünlüğü öykünün genel bir dengeye oturtulması ve zamanın Rus toplumunu daha berrak ifade edilmesinde olsa gerektir. Oblomov karakterinin fizyolojik sefalet içinde, letarjik, ruhen yorgun fakat kibar ve temiz yürekli karşı olmasına mukabil Raisky “doğuştan yorgun”, ciddî etkinlikten kaçış halinde olmakla birlikte artistik yetenekleri olan aydın zihinli; temiz yürekli ve kibar bir gençtir. Fakat ne çalışma konusunda ne de aşkda becerisi vardır. Büyük olasılıkla başarı sağlayabileceği yaşam mücadelesine aktif olarak gireceğine beyhude gönül arayışları uğruna kendini tüketmiştir. Sonunda kendisi de bu gerçeğin bilincine varmıştır ama Rusların çok çalışmanın yararını bilmedikleri ya da Mark Volokov’un fikri ile, gerçek çalışmanın kollar, omuzlar ve sırt’ın kaba gücüne dayandığı, bu bakımdan kendisinin “yarı adam olduğu” mazeretine sığınmıştır. Kurt gibi yasa dışı yaşamasını “Proudhon” felsefesine dayandıran rezil Volokov ise romanın kadın kahramanının peşine düşerek öykünün pek inandırıcı olmayan, abartılı trajedisini oluşturur ama Rus toplumunda ve genelde kadınların böyle desperadolara zaafı da görülmedik şey değildir. Volokov tipi, kitabın yayınlandığı dönemdeki bazı eleştirmenleri yadırgatmıştı. Yazar Gonçarov ise, 1862’de taşrada Volokov’a benzeyen bir kaç kişi ile tanıştığını; böyle nihilist, olumsuz kişileri eserine eklememenin eksiklik yaranacağını düşündüğünü beyanında bulunmuştur. Ben de bir taşra kasabalarındaki deneyimlerimden bu tipi gerçek dışı bulmuyorum. Fakat bazı eleştirmenlerin, romanın ön planına çıkan böyle bir figürü yadsımaları, bazı noktalarda, bizzat yazar tarafından da paylaşıldı. Gonçarov bu kişiliğin çok göze çarpan sivriliğine karşın romanın ana şemasına uymayan, altyapısının gölgede kalmış tamamlayıcı bir unsuru, potansiyel gücünü boşuna harcayan yerli malı bir nihilist olduğunu savundu. Ancak sonradan onun da hak verdiği bazı eleştirmenler Volokov’u ele alırken, bu toplum düzenine meydan okuyan bir tür ideolog figürün uzun vadede insanlar üzerinde etkili olup yeni bir dönemin inşasında pay alacağını iddia etmişlerdir. Müellif de Volokov karakterinin bir yanı 1850’ler öncesini, öte yanı yaklaşan modern çağların “yeni insanı”nı simgeleyen iki cephesi olduğunu teslim etmiştir.

Özet olarak romanın, özellikle yabancılar için Volga üzerinde artık varılığını yitimekde olan küçük Rus kasabalarının betimlenmesi ile egzotik çekiciliği yanında çok tutkulu bir heyecan’ın psikolojisi üzerinde çözümleme yapan, kayda değer bir inceleme olma değeri vardır. Ayrıca roman üzerine deneme yapan Ergin Altay’ın saptadığı üzere Gonçarov bu romanında temel olarak Raisky’nin şahsında “Sanatsal Oblomovculuğu”, “boş yere heder olan Rus yeteneği”ni anlatır.

Mikhail Stasyuleviç

Gonçarov triloji teşkil eden üç romanını da bitirdikden sonra hepsinin toplu değerlendirmesini yaptığı “лучше поздно, чем никогда-Luçşe poudno çem nekogda-Geç Olsun Güç Olmasın” adındaki deneme yazısında bu üç romanın genel temasının Doğu ile Batı arasındaki ezelî mücadeleyi ve Rusya’da yabancı etkilerin mayalanmaya başladığının nakledilmesi olduğunu açıklar. Romana olumsuz bakan kendi zamanının eleştirmenleri de olmuştur. Örneğin romanın çıktığı yıl Saltykov Şcedrin “Oteçestvennye zapiski-Sokak Felsefesi” dergisinde “Yollarını şaşırmış bir sürü insanın oraya buraya amaçsız gidip gelmelerinden ibaret kitabın bölümlerinin ne başından ne sonundan bir şeyler anlaşılabildiği; Volokov karakterinin asla serbest düşünceli bir Rus olarak görülemeyeceği; yazarın ona doktrin bakımından “yerli bir nihilist” nitelemesi yüklemesinin kendisinde “soyut bir humanizm” eğilimi olduğuna işaret ettiği; bu durumun da pek çok sorunları olan “yeni Rusya”ya hiç deva olmayacağı eleştirisini getirmiştir.

Bu ağır saldırılara rağmen eser muazzam bir ticarî başarı kazandı; Gonçarov yakın dostu ve kendisi hakkında edebî değerlendirmeler ve anılar yazan yayıncı Mikhail Stasyuleviç’in *(3) “Vestnik Evropy” dergisinde eserin yayınlanmasının öğrenildiği ilk günden itibaren basımevinin kapısı önünde aboneleri için dergi dağıtımı yapanların sanki fırında ekmek almayı bekleyenler gibi uzun kuyruklar oluşturduğunu söylediğini nakleder.
 

*(1) Pierre-Joseph Proudhon: “Mülkiyet bizatihî hırsızlıkdır” diyen toplumcu görüşlü Fransız radikal siyeset kuramcısı. “Qu’est que la propriété- Mülkiyet Nedir” adlı eseri ile ünlü olup “mülkiyet hakkı”nı reddettiği için hapse girmiş, sürekli polis takibinde kalmış filozof gazeteci.

*(2) Ludwig Andreas Feuerbach: 1804-1872 yılları arasında yaşamış Alman özdekçiliğinin (materyalizm) öncüsü Alman filozof ve ahlâkiyatçısı... 1839’daki “Hrıstiyanlığın Özü” eseri ile dine insanlıkla ilgili doğruları bilinçsizce yansıttığı eleştirisini getirerek humanist ilahiyat’ı tanıtmıştır. Önce Hegel’in tinselcilik-idealizminden etkilenmiş; sonra materyalimi iltizam etmiş, Karl Marx üzerinde çok etkisi olmuştur.

*(3) Mikhail Matveeviç Stasyuleviç: 28.Ağustos.1826-23.Ocak.1911 tarihleri arasında yaşamış St. Petersburglu eski çağlar tarihi yazarı bilgin, gazeteci, yayıncı olup Rusyanın önde gelen edebî dergilerinden Vestnik Evropy’nin 1866-1909 yılları arasında baş redaktörlüğünü yapmıştır. Çağının edebiyatı ve (Gonçarov ve Aleksey K. Tolstoy dahil) yazarları üzerinde çok sayıda makaleler de kaleme almıştır. Sovyetler zamanında unutulan bu bilimsel ve denemeci yazar hakkında ilk kez 1993’de Viktor Kelner “Zamanının Adamı” adı ile çok ayrıntılı inceleme yaptı.
 

Yayın Tarihi : 28 Şubat 2012 Salı 11:56:30


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?