18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Rus ve Sovyet Edebiyatı (29)

Vladimir Aleksandroviç Sollogub

Vladimir Sollogub

Fazla öne çıkmamış, daha çok küçük roman ve öyküler, denemeler, oyunlar, anılar yazmış Sollogub 20. Ağustos.1813’de St. Petersburg’da, yüksek sosyete çevresinde doğdu; 17.Haziran.1882’de Almanya’nın Hesse eyaleti, Bad Honmurg kentinde vefat etti.

Baba tarafından Polonyalı aristokrat soyundan gelen Sollogub, bugün Estonyanın Tartu kenti olan Dorpat Üniversitesinden mezun oldu. 1834’de İçişlei Bakanlığında görev aldı. Ertesi yıl Viyana’ya gitti. Edebî kariyeri 1837’de, Sovremennik’de başladı. Ziyaret ettiği Nice kentinde Gogolla tanıştı. 1856’dan itibaren İmparatorluk Sarayında özel hizmetler aldı; cezaevleri reformu ile ilgilendi. ve 1857’de Rusyadaki Cezaevlerinin Reorganizasyonu Komisyonunun Yönetim Kurulu Başkanı oldu. 1858’de Avrupa Tiyatrosunu incelemek üzere yurt dışına gönderildi. 1877’de Sarayın resmî tarihçiliğine atandı. St. Petersburg sosyetesi’nin tiyatro zevkini oluşturmada büyük katkısı vardır. 1887 yılında yayınladığı “Anılar”ında anlattığı üzere çok özenle düzenlediği edebiyat ve müzik salonunu St. Petersburg sosyetesinin yararına açmıştı.

En tanınmış küçük romanı, aslında Slavcılık idealini alaya alan, düşe kalka giden dengesiz, eski bir arabada Moskova’dan Kazan’a yapılan bir gezinin eğlenceli öyküsü “Tarantass”dır (1864). Romanın ana karakteri üç ata koşulmuş Tarantass’ı süren kişidir. (“Tarantass” XIX. Asır’ın ilk yarısında uzun seyahatler için kullanılan atların çektiği arabaya verilen isimdir). Yazarın diğer eserleri arasında“Temenevskaya yarmaka-Temenev Fuarı” (1845), “Metel-Kar fırtınası” (1849), “Staruşka-Bir İhtiyar Kadın” (1850), “Seryoja” (1838), “Istoriya dvuk kaloş-İki Galoş’un Öyküsü” (1839), “Bol’şoy svet-Yüksek Sosyete” (1840), “Apterkarşa-Eczane kalfası kız”(1841), “Neokonçennye povesti-Bitmemiş Öyküler” (1843) kayda değer.

Taras Hrihoroviç Şevçenko

Taras Şevçenko (kendi yaptığı bir potresi (1840)

Ukraynalı bir ozan, ressam ve hümanist olan, modern Ukrayna edebiyatının tümüyle ve modern dilinin büyük ölçüde tesis edilmesi onuruna sahip Şevçenko 10.Mart. 1814’de serf bir ailenin oğlu olarak Kiev’in Moryntsi köyünde doğdu. Ukrayna dilinde olduğu kadar Rus dilinde de çok güzel eserler yazmış, bir ressam ve yontucu olarak başyapıtlar bırakmıştı. Babası Hrihoriy Ivanoviç Şevçenko, annesi Katerina Yakmivna Şevçenko idi. 11 yaşında yetim kaldı. Okumayı köy kilisesinin koro şefinden öğrendi. Her fırsatta resim yapıyordu. Yanına verildiği Rus soylusu Pavel Engelhardt ondaki yeteneği takdir ederek yanında Vilnius’a götürmüş, orada Ermeni sanatçı Jan Rustem’in yanına yetişmesi için vermişti. St. Petersbug’a giderken de yanına aldığı Taras’ı Vasily Şiriarev’in yanında bırakıp dört yıl boyunca onun sanatını geliştirmesine olanak verdi. Ukraynalı ressam hemşehrisi Ivan Soşenko ona, Yevhen Hrebinka, Vasil Hrıhoroviç gibi başka sanatçı yurttaşlarını, Rus Aleksey Venetsianov’u ve kendisine Rus ozan Vasily Jukovsky’nin portresini armağan eden Rus akademisyen ressam Karl Briullov’u tanıttı. Bu arkadaşları ona 1838’de serflikden kurtulma işlemlerinde yardımcı olacaklardır. Aynı yıl Şevçenko Karl Briullov’un atölyesinde faaliyet göstermek üzere Güzel Sanatlar Akademisine öğrenci olarak kabûl edildi. Ertesi yıl “Sanatı ve Sanatçıları Teşvik Derneği”ne sürekli üye öğrenci olarak katıldı. İmparatorluk Sanat Akademisinin yıllık yarışmalarında bir manzara resmi için Gümüş Madalya ödülü aldı.

1841 tarihli Gümüş Madalya kazanmış yağlı boya “Çingene Falcı”tablosu

1840 yılında “Bir Köpeğe Ekmek veren Dilenci Çocuk” yağlı boya resmi için gene Gümüş Madalyaya lâyık görüldü. Henüz köle statüsünde iken şiir yazmaya başlamıştı. İlk şiir koleksiyonunu 1840’da “Kobzar” *(1) isimli kitabında topladı. Romantisizm’den etkilenerek kendi tarzını yarattığı şairliğini, bir hayli sonraki kuşakdan tanınmış çok yönlü, yazar, toplumsal ve edebî eleştirmen “Ivan Franko”, daha önceki Ukrayna yazınında bulunmayan berraklık, geniş alan, sanatçı anlatımı zerafeti ile yeni bir dünya açılımı olarak değerlendirmişti. İlk temaları o çağdaki Ukrayna romantiklerinin genel konuları olan folklor ve tarih üzerine idi. Ancak St. Petersburg’un civcivli ortamında Kozak özlemi temalarından ayrılıp Ukrayna tarihinin bilimsel tanıtımını tercih etmiştir. 1841’de epik şiiri Haidamaky” yayınlandı. Aynı yılın Eylûlünde yaptığı ”Çingene Falcı” tablosu İmparatorluk Sanat Akademisi Gümüş Madalya ödülünü kazandı. 1842’den itibaren tiyatro eserleri vermeye başladı; “Mykyta Hayday” adlı trajedisinin bir bölümünü bitirdi. 1843’de “Nazar Stodolya” dramını tamamladı. Bir yandan da geziler yaptığı anayurdu Ukraynanın yakından tanıklık ettiği sefil koşulları onu çok etkiliyor; oranın Yevhen Hrebinka, Panteleimon Kulş, Mikhaylo Maksimoviç gibi entellektüelleri ile tanışıyordu. Özellikle soylu Repin ailesinin bireylerinden Varvara Repnina ile dostluğunu ilerletmişti. Anayurdunun ören yerlerini ve anıtlarını gösteren bir taş basması albüm yapmıştı.

Şevçenko Urallarda sürgün iken

1845’de Sanat Akademisi Danışma Kurulu ona “sanatkâr” ünvanı verdikden sonra gene Ukraynaya giderek tarihçi Nikolay Kostomarov ve “Pan-Slavist” bir siyasal dernek olan “Aziz Kyrillos ve Methodios Biraderliği”nin diğer üyeleri ile tanıştı. Slavlar arasında Hrıstiyanlığın ilk misyonerleri Bizanslı, Selanikli Aziz Kyrillosve Methodios adında kardeş iki din adamı idi. Slavlar için Glagolitik alfebeyi de onların düzenlediği söylenir. Özellikle Ukrayna’da birer havari gibi kabûl edilen bu iki kardeşin adına tarikat da teşekkül etmişti. Anılan bu dernek de Slav ülküsüne bağlı olmakla birlikde, merkezî baskıyı hafifletecek bir federasyon yapısını ön görüyordu. Bu çalışmaları yüzünden tarikatın Çarlık yönetiminin hışmına uğrayarak 1847’de dağıtılması üzerine Şevçenko da sürgün ve zorunlu askerlik cezalarına çarptırılıp; yazması ve resim yapması yasaklanacaktı. Çar I. Nikolay bu tanınmış ozanı affetmek üzere idi; fakat “Rüya”, “Kafkaslar”, “Mektup” gibi şiirlerinin bazılarını okuyunca Belinsky’nin anılarında belitildiği üzere bu affı esirgedi. Ozan önce başkentte hapsedildi; sonra Ural Dağları yakınındaki, Puşkin’in yazılarından tanıdığımız Orenburg garnizonuna bir er olarak sürüldü. Çar’ın kesin yasağına karşın sürgün döneminin ilk yıllarında gizlice lirik şiirler yazmasına göz yumuldu; kader yoldaşı Bronislav Zaleski’nin önerisi üzerine de askerî çizim uzmanı olarak da hizmet gördü. 1857’de af’dan yararlanarak serbest kaldığında Başkente dönmesine izin verilmeyip Nijni Novgorad’da ikamete mecbur brakılmıştır. Ancak, Mayıs 1859’da anayurdu Ukrayna’ya dönmesine müsaade edildi. Yazın etkinliğine geri döndü. Fakat Temmuz ayında dine hakaret iddiası ile tutuklandı. Tekrar serbet bırakılıp bu kez Başkent’e dönmesine izin verildi. Son günlerini yeni bir tür şiir yazımı, resim ve oyma sanatı ve eski eserlerini yayına vermekle geçirdi. Ukrayna kültür tarihine yaptığı katkılar, modern edebiyat ve dilini oluşturma, ulusal bilinç yaratmadaki çok müstesna yeri olan, pek çok sanat becerisi olup Rusyaya oyma sanatını tanıtan Şevçenko’ya 1860’da İmparatorluk Sanat Akademisinde akademisyen ünvanı verildi.

Shevchenko 1859’da sürgün dönüşünden sonra

Ne var ki çektiği ağır sıkıntılar sağlığını bozmuştu; 1861 yılının 10.Martında, 47. doğum yıldönümünün bir gün sonrası, uğruna hayatını vakfettiği “Kölelerin serbestliği” fermanının çıkarılışından yedi gün önce vefat etti. Önce Petersburg’da Smolensk Kabristanına gömüldü; fakat “Zapovit-Vasiyet” şiirindeki anayurduna gömülme dileği göz önüne alınarak cesedi trenle Moskovaya, oradan at koşulu araba ile Ukraynaya taşınıp Kaniv yakınında Dnieper sahilinde “Çerneça-Keşiş” Tepe’sine (Şimdi Taras Tepesi) gömüldü. Anısına, özellikle Sovyetler döneminde değeri yeniden keşfedilerek Ukraynada olduğu gibi Rusyanın Kazakistan’ın pek çok ihtişamlı abideler dikildi; kağıt ve madenî paralar, pullar basıldı. Romanyanın, ABD’nin ve Kanadanın bile bir çok köşesinde onun anıtları açılmıştır.

Komedi tarzında yazılmış Son-Rüyaşiirinin bazı pasajlarını John Weir’in İngilizce çevirisini esas alarak alıntılıyoruz.;

Her kişinin kaderi kendinedir,
Kendi yolu kendi ayakları önünde uzanir:
Kimi bu yolda kaderini inşa eder;; fakat
Yeryüzünün köleliğin henüz keşfedilmediği köşelerinde
ise haset uyandırırarak göz yaşlarına yol açar.

Göklerden aşağı baktığımda büyük kentler görüyorum,
Her birinde yüz kilise, Meydanları, caddeleri insanla dolu-
Pırıl pırıl çizmeleri üniformaları içinde, çakı gibi talim yapan askerler
Ama onları ben baştan ayağı zincirlenmiş görüyorum
Talim yapıyorlar... Ama ne uğruna?
Önlerinde bataklık, sanki umacılar dolaşıyormuş gibi karanlık alanlar var, sadece.
Ve bu bataklıkda bir kent duruyor;
Üzerine bir bulut tüm ağırlığı ile çökmüş, Bir sis bulutu... Üzerinde ben uçuyorum,

Bir kent ki çok azametli ,
Belki Türkiyede , belki de Almanyada; Ya da hattâ Moskof Dükalığında

Kilislerle, saraylarla dopdolu
Bir alay koca göbekli ustaların eserleri
Ama ilaç için huzurlu bir yuvacık yok!

Karanlık basıyor... Meşalelerle aydınlatma başlıyor.
Her tarafdan halk akın ediyor.
“Hurraa! Hurraa! Diye bağırışıyorlar. Neyi kutluyorsunuz, Tanrı aşkına?!. “Hokol’u mu? *(2) Nedir bu telaş?

Gene düşümde görüyorum; Tanyeri ağarırken, bir Hlukov *(3) kasabasından
Alaylar çağırılıyor; şamatayı takviye etmek için...
Ben de bir Kozak ekibi ile Ukrayna Hetmanı imişim gibi
Kuzeye doğru ilerliyorum Başkent’e doğru.
Ah, lânet olası, aşşağılık Çar! Ah, hilekâr, şeytan, müstebit Çar!
Ah, engerek zehirli! Sen bu Kozakları ne yapacaktın ki?
Onların işkencelerle telef ettiğin asil bedenlerinin üzerinde
başkentini mi inşa edecektin? *(4)

Benim zavallı Ukraynam! Benim zavallı Ukraynam!
Bunlar senin mutsuz oğulların,
Senin gençlik dolu goncaların, mürekkeple boyandılar.
Almanların döşediği salonlarda
Soyluluk afyonu ile içleri geçirilen
Moskova’nın budalaları! . . .
Ah, ağla benim çocuksuz dul ülkem
Bahtsız Ukrayna!

Ozanın bir de, St. Petersburg’un Orsk kalesinde hapisken yazdığı ve Oksana Kovalenkoya armağan ettiği Çocukluğaait şiirini verelim:

Şevçenko için Ukrayna, Kiev’de Sovyetler zamanında 1939’da dikilmiş anıt

Onüç yaşında idim (Bir serf çocuğun öyküsü)

Onüçümde idim, kuzuları güderdim
Köyün ötelerinde otlakda.
Beni ne etkilemişti?
Belki, güneşin büyüsü..
Herşeyin sanki Tanrı iradesi olarak
geldiğini neşe ile hissederdim.
Öğlen yemeği vakti çok geçmişti,
Ben halâ ayrık otlarının arasında uzanmış,
Ve Tanrıya dua ediyordum.
Benim gibi yetim bir köylü oğlan için öylesine hoştu ki;
ya da beni öyle bir kutsama sarıyordu ki
Gök parlak, köy nefis güzel görünmüştü
Kuzular sanki neşeden uçuyorlardı
Güneş ışınları sıcacıktı ama yakıcı değidi.
Fakat güneş böyle kalmadı; Duam kabûl olmadı mı, nedir? bir ateş topuna dönüştü…

Sanki yeni uyanmış gibi Dünyayı tutuşturdu.
Minik köyün kasveti ve fakirliği üzerinde
onun haşmeti artık bir nimet veren zafer işareti değildi
Eğilip kuzucuklarıma baktım; artık onlar benim değildi,
İçinde yaşadığım kulübeciğe baktım,
Benim bir yuvam yoktu!
Tanrı bana bir şey vermemişti; hiç bir şey!..
Başımı eğdim ve ağladım, öylesine acı göz yaşları ile ki...
Sonra yakınlarımda kendir ayıklayan bir kadıncağız
inlememi duyup patikadan tarlayı aşarak koşup yanıma geldi.
Beni teselli için tatlı şeyler konuştu,
Şefkâtle gözlerimi sildi. Gözyaşları ile ıslanmış yüzümü öptü.
O an sanki bana güneş gülümsedi,
Sanki yeryüzündeki her şey benim oldu zannettim,
Evet her şey, meyve bahçeleri, tarlalar, koruluklar benim malım olmuştu...
Bir süre şen şakrak gülerek sahibimin kuzularını su içmeye pınara götürdüm.

Fakat ne korkunç! Ne zaman hatırlasam o günleri yüreğim sancır.
Bu benim oradaki kısa yaşamımda
Tanrı bana huzur içinde yaşamayı ve ölmeyi nasip etmeyecekti.
Yaşam boyunca cahil kalıp sapan sürmekle geçecekti ömrüm.
O kadın sayesinde dışlanmadığımı hissediyor,
İnsana ve Tanrıya lânet etmiyorum.

*(1) Kobzar: Bizim aşıklar gibi, genellikle kendi yaratıkları ezgileri icra eden gezgin Ukraynalı ozanlardır. Çoğunlukla bizim “Aşık Veysel” gibi görme engelli olurlar. “Kobzar” adı çaldıkları “Kobza” denilen “ud” ailesinden Ukraynalılara özgü telli enstrümandan gelir.

*(2) Hokol: Ukraynanın yeni yılı. Ozan bu gösterilerin Ukrayna ile ne ilgisi var demek istiyor.

*(3) Hlukov: Ukraynada çok bulunan bir özel isim olduğu için Ukraynanın simgesi olmuştur.

*(4) St. Petersburg’un Çar I. Petro emri ile inşası köle statüsündeki köylüler tarafından olduğu gibi merasime çağırılan uydu ülkeler askerleri tarafından da gerçekleştirilmişti.
 

Yayın Tarihi : 4 Mart 2012 Pazar 14:25:37
Güncelleme :4 Mart 2012 Pazar 14:37:14


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?