18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Rus ve Sovyet Edebiyatı (37)

Mihail Yuryeviç Lermontov II.

Lermontov’dan bu kez vereceğimiz örnek bitirilmemiş olduğuna değindiğimiz “Prenses Ligovskaya” romanıdır. Bu roman dilimize Servet Lünel tarafından, geçen bölümde özetini verdiğimiz “Kafkasyalı” ve gene sonu getirilememiş “Bir Musiki Toplantısı öyküleri” ile birlikde çevrilmiş; 1945 yılı MEB yayınları arasında Alâeddin Kral Matbaasında basılmıştı. Pek çok başka yazar tarafından ele alınan egemen ve ezilen sınıflar karşılığı tema’sının çok etkili biçimde işlendiği bu romanının 1836’dan itibaren Lermontov tarafından arkadaşı Sviatoslav Raïevsky yardımı ile kaleme alınmaya başladığı söylenir.

Prenses Ligovskaya

Roman’a ilginç bir başlangıç ibaresi konmuştur: Puşkin’in “Savul! Savul! diye bağırdı” yazıtı.

Öğleden sonra saat. 4’de St. Petersburg’un Voznesensky Bulvarında, genç bir memur formu bozulmuş kasketi, vatka astarlı tüyleri dökük kunduz derisi lacivert kaputu ile *(1) dikkatli yürümesine karşın çok yoğun insan kalabalığı yüzünden kaçınılmaz çarpışmalarda özür dileyerek yürürken, birden burnunun ucunda beyaz tuğlu bir at görmesi ile kaldırıma fırlaması bir olur; o arada “Varda, savul!” narası işitir. Beyaz tuğlu doru atın çektiği araba Nevsky Caddesinden kanal boyunca son sürat geçerek kaybolur. Arabadaki kodaman 23 yaşındaki soylu subay, sosyetede “George-Jorj” diye hitabedilen “Grigoriy Aleksandroviç Peçorin”dir. Saratov, Voronej ve Kaluga illerinde ki topraklarında 3000 kölesi vardır. Başkent’de de ihtişam içersinde yaşamaktadır. Bir zamanlar gönül eğlendirdiği Vera, Prens Stepan Stepanoviç Ligovsky adında bir baronla evlenmiş; adı “Prenses Ligovskaya” olmuştur, artık... Öğleyin onlardan davet alıp, konaklarına gider; kapıcıya Prenses’i görmek istediğini söyleme küstahlığını gösterir. Kapıcı onu Prens’in beklediğini söyleyerek durumu idare etmeye çalışır. Peçorin’in muradı önüne geleni aşağılamaktır. Prusya asıllı olmakla övünen, Rusyada doğmasına rağmen Rusca’yı zor konuşan, kadın, içki, kumar gibi takıntıları olmadığı hâlde sosyetik taklitliçiğinin iki üç kadına aşık ettiği, kör kütük içirdiği, kumarda 30.000 ruble kaybettirdiği Prens hazımlı bir ademdir. O sırada Yelizaveta Negurov adında bir kadınla takılan Peçorin ile aralarında dostluk ilişkisi kurulur.

St. Petersburg’un Aleksandrinsky Tiyatrosu

O gece Peçorin ailesi ile birlikde Aleksandrovsky Tiyatrosunda Auber’in “Fenella” operasını izlemeye gider Yelizaveya ve ailesi Negurov’larla karşılaşır; performans bittikden sonra iki aile birlikde Feniks lokantasına giderler. Orada toplanan subay arkadaşlarına büyük bir keyifle bir züppeyi çiğneyip takipden nasıl kaçtığını anlatır. Yandaki masadaki fraklı bir genç yerinden kalkıp masa üstündeki şapkasını alırken kasıtlı olduğunu belli ederek onun masasındaki demlik ve fincan tepsisini devirir; özür dilemez. Peçorin garsonu çağırıp: “Bu bey beceriksizlik edip fincanları kırdı; bedeli ne; al parasını,” der; üç kat fiat söyleyen garsona itiraz etmeden parayı öder. Gence de artık serbestçe çıkabileceğini söyler. Subay arkadaşları olay çıkarmadan hasmını alteden arkadaşlarını överler. Kapı çıkışında fincanları deviren genç Peçorin’i çevirir: “Beni incittiniz!” “Evet, dostum, ama olayı siz başlattınız. Düello istiorsunuz bunun koşullarını dışarda konuşalım.” Fakat genç, kendisine muhtaç annesini yalnız bırakamamaktadır; Peçorin’i mantık ve vicdan yoluna çağırır. Bunu hiç umursamayan Peçorin onun ancak onuru için düello ya da korkaklığı kabûl seçenekleri olduğunu söyler.

Prens Ligovsky Hazine ile ihtilaflı olduğu 20.000 hektarlık bir arazi davasının lehine hâlli için bir aracı aramaktatır. Almanyada sefahate kapılan saygın kişilere tüm kapılar kapanır; İngilterede iflas eden tacir intiharı seçerken Ruslar kendilerini kaybetmişlerdir. Adı çıkmış rüşvetçi her yerde aranan, itibar gören bir kişidir. Baron’un bürokrasiden tanıdığı iki kişi vardır. Rus Branitsky ve Ukraynalı adı “Gorşenko” olup da Rus bilinsin diye kendini “Gorşenkof” diye tanıtan kişiler. Branitsky: “Bu işleri bilirim ama ben yapamam,” der; Gorşenko ise bu konunun alt sınıfdkiler tarafından olduğu için doğrudan doğruya hâlledilebileceğini; bu işi tedvir edenin “Krasinsky” adındaki memur olduğu için onunla temas edilmesini tavsiye eder. Bu memuru bulup işi kotarmaya da Peçorin talip olur. Krasinsky’nin adresini alıp evini bulduğunda onun atı ile ezip hasım olduğu genç olduğunu keşfeder. Krasinsky Kont Ligovsky ile bu meseleyi konuşabileceğini söyler. Ligovsky’nin konağına gittiğinde sadece tanışma merasimi yapılır. Vera bu güzel yüzlü, aydın ve zeki olduğu anlaşılan gençden çok etkilenmiştir. Krasinsky esas konu açılmadan ayrılır. Roman Başkent sosyetesindeki sefahat alemlerinin ironik bir uslûpda, tüm ayrıntıları ile anlatıldığı yerde kesilir.

*(1) O dönemde sivil rus memurlar da üniforma giyerlerdi.

Pushkin'in kendisini ve Onegin’i

Bu romanla birlikde Türkçe çevrisinin aynı kitaba alındığı ve keza yarım kalmış “Kontes V...’nin Evinde Musikili Akşam Toplantısı Düzenlenmişti”adındaki fantastik çeşnili öyküsünün de özetini verelim: Gene soylu kabûlünün tüm raconları ile bir araya toplanmış sanatçılar, bir kaç bilim adamı, bir kaç çekici kız, bolca yaşlı kadın, bir de piyade subayı toplanmışlardı. Aslan kabartmaları ile çevrili ikinci misafir salonunda piyano başında yeni gelmiş şantöz icraya başlamakta idi. Hanımlardan bir matemde olacak ki siyahlar giyinmişti ama bu âlemden de yoksun kalmak niyetinde olmadığı anlaşılıyordu. Her canı sıkılışda İtalyayı ziyaret eden hipokondriak (hastalık hastası) Lugin de hazır bulunanlar arasında idi. Bu ülkede üç yıl da tedavi görmüştü. Başkent’e dönüşde Minskaya’dan başka kimse ile görüşmezdi. Halüsinasyonlarını anlattığı arkadaşı Minskaya’nın güzel ve zeki olması da onun kıskançlığını ve aşağılık duygusunu tahrik ediyordu. Kulaklarında çınlayan keskin bir sesden söz ettiği arkadaşı hemen doktora gitmesini salık verdi. O ise kendini yollara vuracak; kulaklarında çınlayan sesin tarifine göre Puşkin’in Rus edebiyatında meşhur ettiiği Kokuşkin köprüsünü *(1) izleyerek yanından geçenlerden “Stolyarniy Sokağı”nın yerini soracaktı.

Bir çocuk bu sokağın yerini tarif etti. Sokakda “Ştos”un evini sormaya başladı. Ştos’u kimse tanımıyordu. Nihayet sürekli kiralandığı hâlde, kimin girip çıktığı bilinmeyen bir evi gösterdiler. Kapıcıya evin kime ait olduğunu sordu; “tacir Kofeykin’ine aitken şimdi Ştos’un olduğu” yanıtını aldı. Ketum olan kapıcıdan bir ruble karşılığı 27 numaranın uzun zamandır boş olduğu, taşınanların tayin ya da vefat ettikleri veya iflas ettikleri nedeniyle oturamadığı açıklamasını aldı. Dört oda, bir mutfaklık, nemli daireyi görüp kendisinin kiralayacağını söyledi ve hemen sahiplenmek için otelden eşyasını önemli kısmını getirdi. Bir odada Buhara bornozlu kırk yaşlarında haşin suratlı bir adam portresi vardır. O gece yatıp ertesi gün otelde kalan eşya arasında yeni başladığı resimlerini de getirir. Resimlerin içinde büyük boyutlu olandaki porte’nin duvardaki resme hayret verici bir benzerliği vardır. O gece yatağa uzandığında dışarda zemine sürünen bir terlik ve laterna sesi duyar.Gıcırdayarak açılan kapıdan beli bükük, soluk yüzlü bir ihtiyarcık belirir ve ortaya iki deste kağıt çıkarıp Lugin’i Ştos (Firavun, kılıç adları da verilen bir kağıt oyunu) oynamaya davet eder. Lugin duvardaki tabloya çok benzeyen ve hayalet olduğunu düşündüğü ihtiyara: “Ben ruhum üzerine bahse girmem; sizin semavî aleminizde geçmez ama kav olarak bir altın koyuyorum,” der. İhtiyar kav olarak masaya beyaz, silik, saydam bir nesne koyar. Lugin bunun ne olduğunu sorar ama adamın ağzından çıkan sözcüğü seçemez. Hayalet adam ilk eli kazanır ve oyunun iki gece sonra tekrarlanacağını söyleyerek gitmeye davranır. Lugin’in ısrarı ona oynanan oyunda iki yarımlık altın daha kaybına neden olur. İkişer gece aralıklarla oynanan oyunlarda sonuç değişmez. Lugin adama adını sorar; “Çto-s” yanıtı alır (“Çto” “ne” demektir; “s” eki ise “Efendim” anlamında nezaket ifadesidir). Lugin’in elleri düşer. Başına eğilmiş bir kadının misk kokulu bir soluğunu ve sızlatıcı bir ürperti hisseder. O kadının desteğinin kuruntusu ile bir şey anlayamadan bir ay boyunca oynamayı sürdürür. Artık ortaya koyacak bir kalmayacağını farketmiş; bir karar vermesi gerektir. Ve kararını verir... Yarım kalmış öykü burada kesilir.

*(1) Kokuşkin Köprüsü; St. Petersburg’un, zamanın ünlü bir taciri Vasily Kokuşkin’in yerleşik olduğu semt’de Bahçe Caddesi ile Kokuşkin Bulvarı arasında 1790’da ilk kez ahşap olarak inşa edilip 1946’ya kadar çeşitli yenilemeler geçiren bir köprüdür. Puşkin 1829’da şairane bulduğu bu ilginç köprü hakkında kısa bir nükteli şiir yazmış; “Yevgeni Onegin” romanının ilk baskısı için bu roman kahramanı ile kendisini köprü korkuluğuna dayanmış olarak gösteren bir eskiz yapmıştı.

VADİM Lermontov’un gene sonunu getiremediği bir romanı olup onu da Servet Lünel çevirmiş; “Aşık Garip” öyküsü ile birlikde 1945 yılında MEB yayınlarından çıkmıştır.

Saratov yerlisi Kozaklar

Pugaçev isyanının çok şiirsel ve içinde yaşanmış gibi canlı bir dille anlatıldığı roman Saratov yakınlarında kırsal bir yerleşim’in Manastırının kasaba halkınca ziyareti ile başlar. Pugaçev Kazak isyanı başlamasından 2 ay öncedir. Manastır çepeçevre dilencilerle doludur. 50 yaşında, lacivert çuha ceketli, yakalığı madalyalı, kocaman çizmeli Rus soylusu Boris Petroviç Palitsin manastırın bağış kutusuna bir gümüş ruble atar. Etrafını kuşatan dilencileri şiddetle kovalar. Bir kenarda mahcup bekleyen sefil, kambur, çirkin bir adamı çağırıp ona uşağı olmasını önerir. Bey’in evi Sula çayı kıyısında bir yamaçdan balçık çamuruna inen bir dağ tepesindedir. Çok yakınlarında Tatar akıncılarının mezarlarından höyükler oluşmuştur. Ev sahibesi Nastasya Sergevna bu ucube uşağa yapacağı şeyleri öğretir. Evde Olga adında 20 yaşında bir evlatlık kız vardır. Palitsin bu kızı fırsat buldukça taciz eder. Vadim aslında Olga’nın ağabeyidir. Uzun bir süre önce Palitsin bu kardeşlerin babalarını öldürmüş, kızı da yanında götürmüştür. Vadim intikam ve kız kardeşini kurtarma peşindedir; Olga’ya bu sırrı ağzından kaçırmamsını tembih eder.. O arada, Palitsinlerin 3 yıl Çariçe II. Yekaterina’nın muhafız alayında hizmet görmüş oğulları Yuriy (Yurinka) izinle eve gelir. Her muhafıza elini öptüren Çariçe’nin elini o da öpmüştür. Olga’nın güzellik ve cazibesine kapılır. Vadim’e de sahte bir şefkat gösterir ama sakatlığını da yüzüne vumakdan geri durmaz. Baba Palitsin tarım işçisi köleleri ve uşakları arasında terör estirmekde, her fırsatta onları acımasızca dövmektedir. Çalışmasını takdir ettiği Vadim’i seyis yapar. Uşaklar aralarında âsi Kozakların bir çok soyluyu öldürdükleri dedikodusu başlar; onlar için bir umut doğmuıştur.

Vadim bir gün tepeleri dolaşırken ‘Steplerin Şarkısı’nı söyleyen bir Kozak atlıya rastlar. Kozak üzerine doğru gelen bu ucubeyi görünce kılıcına davranır. Vadim dost olduğunu, şefleri Bedborodko’yu buralara davet edeceğini; “Kızıl Şapka”nın selamını götürmesini söyler. Bu adı duyan Kozak birden büyük saygı gösterir.

Asi Kozak Pugaçev

Palitsinlerin yerleşik oldukları yerin yakınları Nijegorod, Simbirsk, Penza, Saratov illeri gibi bir zamanlar sadece ayılar ve kurtlarla onları izleyen avcıların nüfuz edebildiği bir coğrafyada idi. Giderek asayişin görece tesis edilebildiği yerler olmuştu. Tatar, Kabardin, Başkırt akınları pek buraları geçememeye başladı. Son akın 1769’da gerçekleşmiş; Başkırtlar Saratov’a bir kaç kilometre yaklaşıp dönmüşlerdi. Ancak, beş yıl sonra yeniden kazan kaynamaya başlamış; kasaba işgâle uğramış; Sokaklara tepeleme ganimetler yığılmıştır. Yuriy sokakda bir mujik’in arabasını gasbederek Olgayı kaçırır. Ana ve babası kapılarının şiddetle vurulması ile uyanırlar. Palitsin kendine düşman ettiği uşaklardan artık hayır göremeyecektir. Kimisi kaçmış isyancılara katılmış; kimisi onunla alay etmekte; bayramlık giysilerini giyerek Pugaçev’i karşılamaya hazırlanmaktadır. Sadece Fedosey adındaki uşak sahiplerine sadık kalmış, Yuriy’e de baba Palitsin’e ayrı ayrı kaçmasında yardım etmiştir. Yuriy babasını Fedosey’in yardımı ile bir mağara kovuğunda bulur. Palitsin Olgayı görünce gene onun çenesini tutarak sarkar. Bu kez Yuriy babasının elini tutarak sertçe çeker.

Köylüler kasabayı işgâl eden ve Palitsin’in çiftlik kâhyasını bağlayıp işkence eden, bir yandan bedava buldukları şarapları gırtlaklarına diken 30 kadar Kozak’ın etrafını almış tezahürat yapmaktadırlar. Kâhya af diler; fakat hep sadistçe muamele görür. Bu arada Vadim de bacısı Olgayı aramaktadır. Tanıdığı Kozak çavuşu Orienko’nun grubuna gider. Çadır bezi ile kaplı arabalarda esir tutulan soylu olduğu anlaşılan ak saçlı bir baba ile iki büyük kızına işkence ve tecavüz edilmektedir. Oğlunun cesedini siper ederek bir onbaşıyı vurduğu söylenen adam bir ağaç dalına asılır. Vadim Orienko’ya, kan davasını kendisinin alması karşılığında Palitsinin yerini bulmaya yardım edeceğini söyler. Mağaraya giderler. Petruha adındaki köylüden başka kimseyi bulamazlar. Petruha: “Şu patikadan kaçtı” der; ölüncye kadar işkence görmesina karşın başka sır vermez.

Lermontov’un “Vadim” romanı da bu evrede kesilir. “Çağımızın Bir Kahramanı” romanının özetini geçmeden önce, adı geçmişken “Puşkin” için yazığı “Şairin Ölümü”nün ilk dizelerini verelim.

Şairin Ölümü

Ozan öldürüldü! Onurunu korumaya çalışrken,
İftiralarla mülevves bir dedikodunun korkusu onu yıktı,
İntikamla yanan göğsüne bir kurşun yiyerek,
Her daim gururla dik başı bu kez yere düştü,
Şair’in ruhu dayanamadı
Soyu bozukların utanç verici incitmelerine
Dünyada hep işlenen bu şen’î “amel”e karşı *(1)
Hep olduğu gibi tek başına savaştı... Ve öldürüldü.
O öldürüldü! Artık özenle hazırlanmış yas nutuklarına;
Yararsız övgülere ve göz yaşlarına, ah etmeye ne gerek var ki?
Ve bu ölümü yüceltme çabalarının anlaşılmazlığına?
Kader bir kez hükmüne vermişken!
Siz değil mi idiniz böylesine yerlere vuran
Onun özgür ve yürekli şiir karizmasını.
Ve, sizin zevkiniz uğruna ihitlaçla körüklenmedi mi,
Külleri savura savura kışkırtma ateşi?
Mutlu ve gururlu olabilirsiniz artık... Bu işkenceler
Sonunda onun gücünü altetti;
O bir ışık gibi göz kamaştıcı deha;
O muhteşem öfke hızla hava akıntısında sürüklendi gitti.

*(1) “Amel” sözcüğü karşılığında şiirin Rusca aslında Fransızca “faire” sözcüğü kullanılmıştır.

Yayın Tarihi : 14 Nisan 2012 Cumartesi 12:47:47


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
sevgi bulut IP: 90.209.195.xxx Tarih : 15.04.2012 16:21:55

selam bende bir  sovyet romani okuyorum saat on ucte sayin generalim adinda ama cok karisik cunki gercek isimler kulanilmis ceviriside cok karisik daha bitirmedim  ceka  da calismis istihbahrat orgutunde bir cerjinki genci yazmis sorun isimlerin rusca olmasi tam kitaba konsantre olamiyorsun  birde yazarlardan ricam romanlarda akicilik yaratmalari yoksa  okurken insani cezbetmiyor  tabi gercek yasanmis hikayeler beni herzaman cezbediyor ama cevirisi iyi olursa tabiki sevgilerimle


özdemirin özdeyişi. IP: 95.15.121.xxx Tarih : 15.04.2012 17:20:40

kültürden ve sanat anlayışından yoksun olanlar, kendilerine sunulanlar karşısında çaresizlik içinde bocalarlar