15
Haziran
2025
Pazar
ANASAYFA

Rus ve Sovyet Edebiyatı (40)

Fyodor Mikhailoiç Dosyoyevsky

Dostoyevsky'nin doğum yeri, Moskovadaki Mariinsky Hastanesi

Suç ve Ceza”, “Budala”, “Karamazov Kardeşler” gibi unutulamayan dünya klasiklerinin yazarı Dostoyevsky 11.Kasım.1821’de Moskova’da doğdu. Mikhail ve Maria Dostoyevsky’lerin 7 çocuğundan ikincisidir. Babası ve büyük babası Andrey Ukrayna’da doğmuşlardı. Babası Moskovada fakirler için açılmış Mariinsky Hastanesinde hekimlik yapan çok sofu eski bir ordu cerrahı idi. Fyodor da ebveveyninin küçük bir dairesinde ikamet ettikleri o hastanede doğmuştur. Bu hastane, suçluların defnedildiği bir kabristana, bir akıl hastahanesine ve bırakılık çocukların barındığı bir yetimhaneye çok yakın bir mahâlde olması, yazarın fizik görüntüsünün hiç de çekici olmaması, ayrıca Fyodor’un 9 yaşından itibaren başlayıp ömrü boyunca sürecek seyrek sara nöbetleri eserlerine yansıttığı melankolik dünyasının alt yapısını önemli ölçüde açıklar. Yazılarının temel konusu olan derin acıma ve şefkât duygusu çocukluğundan beri yakın çevresindeki alanlarda ve kurumlarda gezmesi, buralardaki talihsiz insanlarının öykülerini dinleyerek, babasının hasta çocuklara uyguladığı çok sert muameleyi gözlemleyerek gelişti. Ancak, biografi yazarı Joseph Frank’ın işaret ettiği gibi, Dostoyevsky’nin “Bratya Karamazovi-Karamazov Kardeşler”indeki aşırı kötü baba tipinin kesinlikle kendi babasının modeli olmadığı da muhakkaktır. 1928’de Sigmund Freud bu eserdeki kötü babayı öldürme dürtüsünün yazarın kendi babasının verdiği izlenime dayandığı yolunda bir psiko-analiz yapmışsa da Dostoyevsky’nin babası ile yazışmaları içten bir sevgi ve saygı ilişkisine delalet etmektedir.

Fyodor M. Dostoyevsky

1837’de annesinin tüberkülozdan vefatından kısa bir süre sonra Fyodor ile erkek kardeşi Nikolayev Askerî Mühendislik Enstitüsünde öğrenim yapmak üzere St. Petersburg’a gönderildi. 1839’da vefat eden babalarının, içkili vaziyette gene şiddet gösterdiği serfleri tarafından kıstırılıp boğuluncaya kadar gırtlağına vodka akıtıldığı söylentisi çıkmıştır. Dostoyevsky’nin 1864’de yazacağı ve ilk egzistansiyalist eser kabûl edilen “Zapiski iz podpol’ya-Yeraltından Notlar” povest’inde buna benzer sahne de yer alır. Başka bir söylenti; bu iddianın, komşu başka bir toprak ağasının göz diktiği çiftliğin değerini düşürme kasıtlı uydurması olduğu, Mikhail’in doğal sebeplerden ölmüş olduğu doğrultusundadır. Olaydan tam yüz yıl sonra, 1939’da yapılan bir tesbit ise Dr. Mikhail’in karısının ölümünden sonra 16 yaşında bir köle kızı metres bir tuttuğu, ondan bir çocuğu olduğu; kızın amcasının diğer mujikleri kışkırtıp doktoru linç ettikleri şeklindedir.

Dostoyevsky girdiği okulda öğretilen matematikden nefret ediyor; kendini başka alanlara, özellikle Pascal‘ın felsefesine, Shakespear, Hugo ve masalları ile ünlü Theodor Hoffman’ın yapıtlarını okumaya veriyordu. Gençliğinde “hayâlperest” olduğunu itiraf eden Dostoyevsky 1841 yılında Alman oyun yazarı, ozan Schiller’den esinlenerek “Mary Stuart” ve “Boris Godunov” adlarında, şu anda kayıp, iki romantik oyun yazdı. Fakat ileri yıllarda Schillerle alay etmeye başlayacaktır.

1842’de teğmen rütbesi ile mezun oldu. Ünlü eleştirmen Vissarion Belinsky’nin çok erkenden istikbal vaad ettiğini keşfettiği genç 1843’de Balsac’ın “Eugénie Grandet”sini ve George Sand’ın önemli olmayan bir yapıtı “Son Aldini-Le dernière Aldini”sini Ruscaya çevirmişti. 1844 sonlarında ordudan ayrılarak kendi eserlerini yazmaya koyuldu. 1846’da yazdığı ilk romanı Türkçeye “İnsancıklar” olarak çevrilmiş “Bednye lyudi-Zavallı Halk”ı, “Bir Petersburg Kolleksiyonu” dergisinde yayınlandığında Belinsky: “Yeni bir Gogol doğdu!” diye takdim etmiş; Dostoyevsky 24 yaşında edebî bir şöhret olmuştu. Gerçekden, Dostoyevsky’nin eserlerinde, “Ölü Canlar”ı, “Kaput”u, “Burun” yazarı Gogol başda olmak üzere, Puşkin’in ve Griboyedov’un derin etkileri gözlenir. Ancak, aynı yıl, içinde ikinci bir kişilik barındıran (buna alter-ego deniyor) bir bürokratın ruh tahlilini verdiği (Nihal Yalaza Taluy’un “Öteki” adı ile Türkçeleştirdiği, Golyadkin adında küçük bir kamu görevlisinin günün birinde karşılaştığı kendine çok benzer birinin sürekli tacizi altında kaldığı sanrısına kapılması paranoyasını hikâye eden “Dvoynik; Petersburgskaya poema-Benzer; Bir Petersburg Şiiri” povestine Belinsky ile birlikde diğer eleştirmenler de olumsuz tepki gösterecekler; Dostoyevky’nin ünü söner gibi olacaktır. Bu öyküyü izleyen “Belye noçi-Beyaz Geceler” (1848) ve “Netoçka Nezvanova” öykülerinde de gözlemlediğimiz “dualite-ikilem”e ilerki eserlerinde de rastlayacağız. Bu romanlardan sonra yazdığı eserler, yaşamımdaki gelişmelerle ilgili olarak aşağıda yapacağımız açıklamalardan anlaşılacağı üzere, başta haksızlığa karşı tepki ve aksiyon coşkusu içinde iken karşılaştığı haksızlık ve adaletsizliği, daha sonra Tanrı buyruğu sayarak gösterdiği ilk tepkilere pişmanlık ve boyun eğme tavrına girme, kendi edebî ve fikrî yaşamındaki egzistansiyalist raya girme şeklindeki kırılma noktasını yansıtacaktır.

Petraşevsky Çevresi üyeleri ne (sahte) idam ritüeli uygulanırken (B. Pokrovsky’nin çizimi)

Fransız ütopyan sosyalist Charles Fourier’nin izleyicisi Mikhail Petraşevsky adındaki Rus düşünürü St. Petersburg’da Çarın otokrasisi, kölelik rejimi gibi dikenli konuların tartışıldığı edebî bir tartışma platformu oluşturmuştu. “Petraşevsky Çevresi” denilen bu gruba Saltykov Şçedrin, Taras Şevçenko, Apollon Maikov, radikal Pleşçeyev gibi ünlü yazar ve düşünürler meyanında Dostoyevsky de dahil oldu. Batı Avrupadaki 1848 Sosyalist Devrim hareketlerinin Rusyaya da sıçramasından çok ürken Çar Nikolas I. 1849’da bu çevre üylerini tutuklattırıp göz dağı vermek için, Başkent’in Semionov Alanında sahte bir idam sahnesi sergiletti. Üç kişilik bir hükümlü grubu direğe bağlanmış; ateş komutu beklenirken Çar hazretlerinin mahkûmların canlarını bağışladığı fermanı okunmuştu. İdam sırasını bekleyen yazar üzerinde bu anlar kuşkusuz büyük travma yaratmıştır. İdam cezaları, tecil edilerek, Sibirya’ya sürgün ve ağır çalışma cezasına çevrilecekti. Dostoyevsky de 8 yıl sürgüne mahkûm olmuş; sonradan gene Çar affı ile ceza 4 yıla indirilmişti. “Dostoyevsky “Zapiski iz mertvogo domo-Ölüler Evi Anıları” eseri için esin verecek bu azap yıllarını kardeşine “bir tabuta kapatılmak gibi” diye tarif eder. Hapisden 1854’de serbest bırakılmışsa da, akabinde Sibirya Alayında er (sonra teğmen) olarak askerî hizmete alındı. Beş yılını da Kazakistan’da Semipalatinsk kalesindeki Yedinci Batarya’da geçirdi. Orada Sibiryadan arkadaş olduğu Yarbay Belikhov’u ziyareti sırasında tanışmış olduğu Aleksandr Ivanoviç Isaev’in eşi Maria Dmitrievna Isayeva ile ilişkisi oldu; kocasının ölümü üzerine Maria ile Şubat.1857’de evlendi. Ama bu evlilik de mutluluk getirmedi. 1859’da sağlığının bozulduğu raporu ile askerlik yükümlülüğünden affedildi.

Bu mahkûmiyet ve ordudaki hizmet yılları ondaki yazarlık yeteneğini iyice olgunlaştırmıştı. Gerçek sanatçılık, zaten bedel ödemeyi gerektirir. Rus köylüsünün geleneklerini, tinsel değerlerini yakından gördü. Avrupa felsefe akımlarına kuşku ile bakmaya; bireyselci anlayış yerine Slavofillerin “sobornost” dediği kırsal yaşama egemen olan sıkı tinsel ortaklık bağını, Ortodoks inancını örnek göstermeye başladı. Kendisindeki bu değişimi “Mujik Marey-Köylü Marey” adındaki öyküsünde ele almıştır (1876). Yazılarında yumuşak başlılığın ve acı çekerek deneyim edinmenin erdemlerini övmeye; özellikle Türkçeye ilk kez “Ecinniler” adı ile Ahmet Muhip Dranas ve Servet Lünel tarafından çevrilen “Besy-İblisler” isimli romanında ve “Bir Yazarın Gün lüğü-Dnevnik pisatelya” gibi hapis günlerinde kaleme aldığı eserlerinde Nihilist ve Sosyalist hareketleri sert biçimde eleştirir ve Timofey Granovsky gibi liberal aydınlar ve Sergey Nyeçayev gibi nihilizm hareketine kapılmış devrimciler, hattâ, 1845’de eleştirmen Belinsky’e yazdığı mektubunda “Tabiatın ondan hiç bir şey esirgemediğini” söyleyecek kadar hayranlığını ifade ettiği Turganyevle bile alay eder oldu. Öyle ki, Rus ortodoks Kilisesinin Kutsal Sinod’unun (En yüksek Yönetim Kurulu) başkanı, “Büyük Engizitör” diye nitelenecek ölçüde Rusyanın monarşik mutlakiyetçiliğini simgeleyen Profesör Konstantin Podyedonostsyev gibi politakacıları destekleyecek kadar muhafazakâr çizgiye girmişti. Buna parelel olarak da Dostoyevsky’nin hapis yılları sonrası yazılarında Batı Avrupa tarzı ev melodramlarını terketmiş; psikolojik kargaşa çözümsüzlüğü, dinsel uyanış, geleneksel Rus kültürü ile modern Batı felsefesenin baskısı arasındaki uzlaşmazlığı konu almıştır. Ancak, bu yaklaşım gerçekçilikden uzaklaşma değil, tersine, Batı’yı saran ütopyacı müspet ideolojinin gerçekçiliği yakalamadaki ve amacı elde edilebilmedeki zaafı’na dikkati çekmek; romantik ekolün göklerde uçan hayâllerinden uzaklaşmaktı.

Varoluşçuluğun kurucusu Kierkegaard

Yeraltından Anılar” bir edebî tür olarak varoluşçuluğa (existantialism) en güzel giriş sayılır. Yazarın bu tarz içindeki yerini belirlemek için okurlarımıza “existantialiste” felsefe ve özellikle bu düşüncenin ilk kurucusu Danimarkalı teolog Soren Kierlegaard’ı incelemelerini öneririm. Kısaca anlatmaya çalışırsak, mazbut bir felsefe sistemi olmakdan çok temel ilkesi, dünyaya ve varoluşa atıldıkdan sonra yazgısı hakkında herhangi bir karara sahip olamayan “insan varlığı” kavramı ve ona gösterilen saygı olan geniş bir düşünüş sistemleri yelpazesini ifade eden ortak bir isim ’varoluşçuluk’un fikrî mensupları içinde yorumlama farkları ya da konu alanının elverişli olmasınin verdiği yorumlama zenginliği bakımından bir yandan babasının Tanrıya isyan etmesi yüzünden ailesinin lânetlendiğine inanıp din tahsil eden Kierkegard, İsviçreli “neo-ortodoks” protestan Karl Barth, Yahudi ilahiyatçı Martin Buber gibi teologlar, Dostoyevsky gibi koyu dindarlar, öte yandan Kierkegaard’ın en başarılı tahlillini yapan yurttaşı edebiyat eleştirmeni Georg Brandes, ünlü Alman filozof Nietsche, XX. Asrın Fransız düşünürleri Albert Camus ve Jean Paul Sartre gibi ateistler, ayrıca farklı meşreplerden Alman Heidegger, Jaspers, Fransız Gabriel Marcel gibi filozoflar, antropologlar ve özellikle de psikiatrların bulunması ve Freudcu psikalalizin de inceleme konusu olması bu düşüncenin ne denli geniş ufku olduğunu gösterir. İşte dâhi yazar Dosyoyevsky büyük yapıtlarındaki karakterlerin kapıldıkları bunalımlar, çıkardıkları rezaletleri ile insan psikolojisini adeta hipnotik bir güçle yakalayıp, tüm canlılığı ve derin ayrıntıları ile ve Tanrı-şeytan ikilemi (dialogu) içinde sergileyerek insan iradesinin bağımsızlığını tartışmaktadır. Eleştirmenlerin beğenmediği gençlik eseri “Dvoynik-Benzer” eserinin konusunu da bir ruhsal arıza oluşturuyordu ki, buna edebî kritiklerin nüfuz edemedikleri anlaşılmaktadır. ABD, California’daki Stanford Üniversitesi hocalarından Joseph Frank gençliğinde 1950’lerde, Dostoyevsky’i ön plana çıkardığı “Çağdaş Yazında Egzistansiyel Temalar” isimli bir çalışmayı Princeton Üniversitesine sunmuş, 1970’de çalışmalarını vakfettiği Dostoyevsky hakkında “Çağının Yazarı”, “Peygamber Harmaniyesi” eserlerini yazmıştı. Albert Camus ve Jean Paul Sartre kendi felsefelerinin temelini “Yeraltından Notlar” oluşturduğunu ifade ederler.

İnanç konularını, dinsel acıyı çok fazla işlemesi, ilk kez İstanbulda da sefaret kâtipliği yapmış Fransız diplomat ve yazarı Vikont Eugène-Melchior de Vogüé’ün 1886 tarihli “Le roman russe-Rus Romanı” etüdünde geniş şekilde analiz konusu yapılmıştı. ABD Cornell Üniversitesinde dersler veren Nobakov da Dostoyevsky’e Sovyet Rusyada bile ‘Peygamber’ gözüyle bakıldığını söyler. Ernest Hemingway onun üzerindeki etkisini hiç saklamaz.

Dostoyevsky’nin etnik-kimlik merkezli örgütlenmiş, etkilerinin sınır bölgelerindeki Rus köylülerini tehdit ettiklerini iddia ettiği Rus Yahudileri hakkında izlenimleri oldukça olumsuzdur. Onun bu anti-semitik yaklaşımı gerek Joseph Frank, gerekse Orlando Figes, David I. Goldstein gibi yazarlarca etüd konusu yapılmıştı. Zaman zaman Dostoyevsky bu ant-semitizm iddiasını reddetmiş; Rus serflerinin çektkleri yanında onların itilip kakılmasının büyütülmesine karşı çıktığını ifade etmiştir.

Dostoyevsky’nin ikinci eşi Anna Snitkina

1859 Aralığında St. Petersburg’a dönen Dostoyevsky, ağabeyi Mikhail ile birlikde “Vremya-Zaman”, “Epokha-Dönem” gibi bazı dergiler çıkarmaya girişti ise de başarılı olamadı. “Vremya” kapağında 1863 Polonya ayaklanmasını verdiği için kapatılmıştı. 1864, 1865 yıllarında, önce karısını, sonra kardeşi Mikhail’i yitirmek gibi bir seri acılarla karşılaştı. Üvey oğlu Paşa ve Mikhail’in ailesinin yükünü de üstüne alınca çektiği para sıkıntısı iyice ağırlaştı. Bu darbeler onu kumar iptilasına sürükledi. Borçları yüzünden 1865’Avrupa gezisine kaçıp kumar salonlarında şans aramaya başladı. Turganyev, Tolstoy gibi malîkâneleri, hazır paraları olan yazarlar cemiyetteki itbarları nedeniyle eserleri için de (örneğin Turganyev’in romanlarının her forması karşılığında 400 ruble alması gibi) yüksek ücretler alıken sırf yazıları ile geçinmeye mahkûm Dostoyevsky her forma için 100 rubleye fit olurdu. Kumar iptilâsı ve para sıkıntısı onu yazmakda olduğu “Suç ve Ceza”yı bir an önce bitirmeye ve aynı zamanda “Igrok-Kumarbaz”ı kaleme almaya zorladı. Yayıncısı Stellovsky hemen yeni bir roman almazsa tüm gelecek tüm eserlerinin yayın haklarını yok pahasına peşinen almak için pusuda bekliyordu. “Prestuplenie inakazanie-Suç ve Ceza” ile “Karamazov Kardeşler” romanlarındaki ‘femme fatale-kibirli ve şeytanî kadın’ Katerina Ivanovna örneği olacak, bir zamanlar öğrenciiliğini yapmış, hattâ kendisine aşk mektubu yazmış Apollinaria Prokofyevna Suslova’yı (kısaca Polina Suslova) yanına çağırdı. Ama, kız bu defa bir İspanyola gönlünü kaptırdığı için yaptığı evlenme önerisini reddetti. Maddî ve manevî çöküntü içindeki Dostoyevsky Rusyaya dönüş çareleri aramaya başladı. Yazmayı planladığı “Suç ve Ceza” romanının konusunu bir dergi yönetmenine anlatarak, aldığı avansla ülkesine dönebildi. Roman yazmada hız kazanmak için tuttuğu yirmi yaşındaki stenograf Anna Grigorevna Snitka ile ona “Kumarbaz”ı dikte ettirdikden sonra 1867’de evlendi. Rusyadaki borçları çok olduğu için o yılın nisanında Almayaya kaçtılar. Çiftin 1868’dedoğan ilk çocukları Sofya aynı yıl hastalıkdan öldü.

1869’da doğan ikinci kızları Lyubov Fyodorovna Dostoyevskaya da ilerde anı yazıları ile ünlenmiş bir yazar olacaktır. Adı “Sevda” anlamına geldiği için kendisine Fransızca “Aimeé-Sevgili” dedirten Lyubov’un çocukluğundan beri yaşam boyu sinir hastalığı sorunu olmuştur. Onun doğumu ile kendini kumar iptilâsından kurtarabilen Dostoyevsky nisbeten daha huzur içinde “Idiot-Budala”yı yazmaya başladı. 1869 Ağustosunda kayın biraderi Ivan Snitkin aileyi ziyaretinde Moskova Tarım Okulunda öğrenci karışıklıkları yüzünden Ivanov adında bir arkadaşının yardımı ile yola çıkabildiğinden söz etmişti. Daha sonra Dostoyevsky bu öğrencinin Bakunin etkisindeki nihilist Neçayev’in bir tertibi ile katledildiğini öldürüldüğünü öğrendi. Gerçi, 1866’da yazdığı “Suç ve Ceza”da nihilistik anlayışın resmini çiziyordu ama bu olayla bir revizyon gereksinimi duyarak nihilizm hakkında bir roman yazmayı planladı.

Moskovadaki Dostoyevsky Kitaplığı ve anıtı

Talihsizlikler ailenin peşini bırakmamaktadır. Eşi Anna kız kardeşini tifüsden kaybetmiştir. Dostoyevsky’nin “Ecinniler”i yazmakda iken hastalanması üzerine yayıncıdan alınan avansla 1872’de St. Petersbug’a döndüklerinde gene parasal sorunlarla karşılaşırlar. Dostoyevsky önce gerici bir dergi olan ‘Grajdanin’in başına geçer; ama anlaşmazlık yüzünden bir yıl sonra ayrılır. Becerikli eşi Anna onun eserlerinin yayınını üstlenir. Nihayet, 1873-1881 arası küçük öykü, skeç ve aktüel olaylar hakkında makaleler yayınladığı “Dnevnik pisatelya- Yazar’ın Günlüğü” dergisi ise beklenmedik başarı gösterdi. Yazıları için de daha doyurucu ücretler alıyordu.

Yazar 1876 yazında korkutucu solunum darlığı çekmeye başlayınca Almanyada şifa aramaya çıkmış, uygun iklim koşulları önerisi üzerine Rusyaya döndüğünde Çar II. Aleksandr’dan çocuklarını eğitme önerisi almıştı. Bu sayede sosyeteden çok kişilerle tanıştı. St. Petersburg yakınındaki Staraya Russa dinlenme semtinde bir daire kiraladı. Ancak, kötü şans ailenin yakasını bırakmadı; en küçük çocukları Alyoşa 1878’de babasından kalıtımsal olarak aldığı sara illetinden yaşamını yitirdi. Acılı baba yazmakda olduğu son romanı “Karamazov Kardeşler”de onun adı ile bir tip yaratmış; birbirleri ile etkileşim içinde oldukları genç filozof Vladimir S. Solovyov da Ivan Karamazov ve Alyoşa Karamazov karakterlerinin modeli olmuştur.

Dostoyevsky Şubat.1880’de Slav Hayır Derneğine başkan yardımcısı seçildi. 26.Martta Puşkin’in Moskovadaki anıtının açılışındaki tarihî konuşması büyük bir coşku yaratmıştı.

9.Şubat. 1881’de, amfizem (akciğerdeki lob daralmasından doğan solunum yetersizliği) ve epilepsi nöbetleri ile birlikde gelen akciğer kanamasından yaşamını yitirdi. Bu ölümü, Çar polisinin komşu evlerde terör örgütü aramasının verdiği heyecanın tetiklediğini söyleyenler vardır. Aleksandr Nevsky Manastırının Tikvin kabristanına, cenaze töreni sırasında onur konuşması yaptığı dostu Nekrasov’un mezarının yakınına defnedildi. Gariptir, birbirlerini çok takdir ettikleri, kendisinden sadece 7 yaş genç çağdaşı Lev Tolstoy’la yüz yüze karşılaşmak ona hiç nasip olmadı. Bir defasında Vladimir Solovyov’un konferansında her ikisi de bulunduğu hâlde birbirlerinin salondaki varlıklarından haberleri olmamıştı. Bunu öğrendiklerinde çok üzüldüler.

Sürecek
 

Yayın Tarihi : 29 Nisan 2012 Pazar 11:49:45


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?