18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Rus ve Sovyet Edebiyatı (42)

Fyodor Mikhailoviç Dostoyevsky III

Dostoyevsky’i psikiatrik kuramlarında konu alan Sigmund Freud’un karikatürü

Freud, Dostoyevsky’nin karmaşık ve zengin bir duyarlık kazandıran asabî yapısı, moralist olmasına karşın kendisini kumardan alakoyamayan, potansiyel bir eşcinsel olarak günahkâr, yaratıcı sanatçı kişiliğinden çok etkilenmiş; psikiatrik kuramlarını önemli ölçüde onun kişiliği üzerine inşa etmişti. Dostoyevsky’nin zengin ruh tahlilleri ile dolu eserlerini özetlemeye devam ediyoruz.

Netoçka Nezvanova

Dostoyevsky’nin ilk ele aldığı fakat, fakat özellikle, “Dvoynik-Benzeri” novellasının başarısızlığının yarattığı öz güven kırıklığı ve moral bozukluğu ile zamanında bitiremediği bu romanın önsöz oluşturan ilk bölümü 1849 sonlarında yayınlandı. Araya bir de sürgün macerası girince 1859’da tamamlamaya çalıştığı bu eser olaganüstü bir karamsarlık ürünü oldu. Ne var ki, roman kahramanı yetim bir kız ağzı ile ve onun ilerleyen yaşına paralel değişen duygu ve izlenimleri ile anlatılan öykü ince bir duyarlık ve inandırıcılık içerir. Gene tam ikmâl edilemeyen roman dilimize 1937’de Mustafa Nihat Özön, 1964’de Nihal Yalaza Taluy tarafından çevrilmiştir.

Küçük yaşta yetim kalmış Netoçka hasta annesi ve alkolik bir müzisyen olan üvey babası Efimov ile sefalet içinde yaşamaktadır. Bu evrede Netoçkanın rahmetli asıl babasının bir arkadaşından öğrendiği eski anılar verilmektedir. Bir derebeyine ait taşra orkestrasına babası da üyedir. Dengesiz ve fazla yeteneği olmayan genç Efimov da klarneti ile orkestraya katılır. Onun peşinden aralarına dahil olup çok geçmeden beyin kanamasından ölen serseri alkolik bir İtalyan kemancının tüm malları ona kalır. Ölünün çok değerli kemanını son çalıştığı orkestra sahibi kont 3.000 rubleye satın almak ister. Efimov satmayı reddedince iftiralara uğrar, hapse girer. Köyün iyi kâlpli ağası onu destekler, kollar; hapisten çıkmasına aracı olur. Fakat namkör Efimov onun aleyhine dolaplar çevirir; ağanın evine konuk gelen bir Fransız piyaniste onu çekiştirir. Durumu öğrenen Derebeyi, Fransızın önünde Efimovla yüzleşir; yalanlarını meydana çıkarır. Tekrar hapse giren Efimov Şeytana uyduğunu söyler, özür diler. Ölen İtalyandan keman çalmayı gerçekden iyi öğrenmiştir. Derebeyi onu orkestrasında viyolonist olarak tutar. Fakat ruh hastası Efimov ona daha başka kötülükler yapma ihtimâlinin olduğunu söylerek ayrılmasına izin vermesini ister. Ağa bir mikdar para vererek bir dah bu köye gelmemesi için uyarır. Efimov’un bundan sonra, ihtirası ve ruh hastalığı arasında fırtınalar geçirerek karma karışık serseri bir yaşam geçirecek; kırsalda değerinin anlaşılamadığı kuruntusu ile başkentte şansını deneyecektir. St. Petersbug’da kendisine hep yadım elini uzatacak Berner ile tanışır. Fakat ne kadar tahammül edilemez bir dengesiz, benmerkezci mahlûk oluğunu anlayan Berner’in dostluğunu da kaybeder. Ünlü olacağı düşleri kuran bu alkolik mecnun, tavan arasında aşçılık yaparak geçimlerini sağlamaya çalışan karısının paralarını da gasbedip içkiye vermeye kalkışır. Bunun için Netoçka’yı da kullanır. Öte beri alması için annesinin verdiği parayı elinden kurnazlıkla alan adamı ele vermeyip, düşürdüğünü söyleyen kız Efimov’a karşı garip bir sempati duymaktadır. Karşılaştığı zor yaşam karşısında sinirleri bozuk annesi yerine kendini mazlûm gösteren bu adama sevecen davranır; onun kurduğu hayâllere inanır.

Bir gün elindeki parayı gene isteyen adamı bu kez reddedince Efimov bu parayı şarap için değil, kenti ziyaret eden ünlü Alman viyolonist Şurman’ın konserine gidip meslekî deneyimini geliştirme amacı ile istediğini söylerse de kız direnir. Oysa üvey baba bu kez doğruyu söylemiştir. Dünyanın en yetenekli, usta viyolonisti olarak kendini görür; kırsaldan gelmesinin ün kazanmasını engellediğini düşünür. Yabancı virtüözle alay edeceğini hayâl eder. Netoçka’yı artık düşman gibi görmektedir.

Konser salonunun önündeki ilânları seyrederken rastladığı eski dostu Berner bu konserden söz açar; onun gidip gitmeyeceğini sorar. Efimov başka önemli bir şey olmazsa gelme olasılığından bahsederek onu atlatır. Adamcağızı reddettiğine pişmanlık duyan Netoçka’nın para verme önerisi ile alay eder. Bu köy kemancısının yeteneği hakkında Berner aracılığı ile bilgi sahibi olan Prens X uşağı ile bir çift konser davetiyesi yollamıştır. İkbâl ufkunun açıldığına inanan Efimov ve karısı sevinçden çılgına dönerler. Kadın sevinçden geç dalmış; Netoçka ise babası dönene kadar hiç uyuyamamıştır.

Efimov eve geldiğinde külçe gibi sandalyaya yığılır. Karısının braktığı şarap şişesini bir dikişde bitirir. Şoka uğramıştır; perişandır. Kendisininkinden daha üstün bir permormansı hayâl edemeyen köy kemancısı, Şurman’ın sanatı karşısında, büyülenmiş ve yıkılmıştır. İşkence çekmektedir. Karısının yanına gider; yüzüne dokunur; kadından hiç bir tepki gelmez. Başkaca bir hareket gelme umudu tümüyle kesilince kendini sokağa vurur. Netoçka da onun peşinden kendini sokağa atar; aşık olduğu üvey babasını deli gibi arar ve sokak ortasında yığılıp kalır. Ayılınca kendini hayır sever Prens X’in evinde bulur. Efimov’un kızı Katya da oradadır. Üvey kardeşi ile ayrılmaz bir bütün olurlar. Uzun yıllar Netoçkanın bakımını üstlenen Prens daha sonra onu Moskovadaki bir akrabasının evine gönderir. Netoçka orada bulduğu Katyanın ablası ile ana özlemini giderir.

Belye Noçi-Beyaz Geceler

Dostotevsky’nin kariyerinin ilk döneminde, 1848’de yayınlanmış bu öykü, çoğu eserlerinde olduğu gibi adı verilmeyen baş karakter ağzından nakledilmektedir. Kentteki yalnızlıkdan duyulan bunalımı dile getiren olagan üstü edebî bir uslûpla yazılmış, Turganyev’in “Çiçek” şiirinden alınma “Kalbinin yakınında/ Bulunsun diye mi yaratılmıştı?” dizesi ile açılan altı bölümlük bir kısa öyküdür.

St. Petersburg’un Nevsky Bulvarı

Öykünün baş karakteri St. Petersburg’da küçük bir dairede, suratsız kız kurusu ev sahibi Matryona ile birlikde yaşar. Kent’in hüzünlü kalabalığının yarattığı bunalımı ve yeni çehreler gördükçe hissettiği yalnızlığı St. Petersburg’un beyaz gecelerinde dolaşarak giderir. Başkent’in boydan boya dolaştığı Nevsky Bulvarında, her hangi bir bahçe ve rıhtımında, kent içinden geçen Fontanka Irmağı sahillerinde gördüğü herkesi artık tanımıştır. Fakat onlar onu tanımazlar.

Gene bir beyaz gecede bir parmaklığa sarılmış ağlarken tanıdığı Nastenka (Anastasia adının küçültülmüşü) adında genç bir kızla, önce tereddüt gösterek ilişki kurar. Onun sıkılgan ilgisine sempati duyan kız kapısının önüne geldiklerinde tekrar görüşüp görüşmeyeceklerini sorarak ona cesaret verir. İkinci gece karşılaştıklarında kız kendisini daha yakından tanıtır ve genci tanımak istediğini söyler. Delikanlı hiç ilginç bir geçmişi olmadığını, zira tümüyle yalnız bir yaşam geçirdiğini; bir hayâl kurucudan” ibaret biri sayılabileceğini söyler. Dostovyesky’nin 1864 yazacağı “Yeraltından Notlar”ın bir tür alt yapısı olacak bazı duyguları dile getirir. Yazarın tüm külliyatını bu özet bilgilere sığdırmak olanağı bulamayacağımız için ihmâl etmek zorunda kalacağımız, Türkçeye N.Y.Taluy ve M.Özgül tarafından ayrı çevirilerle kazandırılmış olup yazardaki yaşam felsefesi değişikliğini ilk kez yansıtan bu eserin burada ana temasına değinmekle yetinelim: Bencilliğin us yolu ile kontrola alınabileceğine inanan radikal sosyalistleri hicveden romanda, gene anonim baş karakter duygularından arınmış, hiç bir mutlak gerçek tanımayan, her iyiliğin göreceliğini savunan (Dostoyevsky’nin artık anti tezi olmuş) bir entellektüeldir. “Beyaz Geceler”de ise buna benzer düşüncelerde olan ve, Jukovsky’den yaptığı alıntılarla günlük hayatın kasvet ve boğuculuğunun hayâllerin gerçekleştirilmesi ile değişeceğini ileri süren kahramanı haklı bulunur. Onun diskuru Nastenkayı büyülemiştir; “sanki bir romandan alınma aforizmaları dinlediğini” ifade eder.

Öykünün üçüncü bölümünde hikâye anlatma sırası Nastenka’ya gelmiştir. Sıkıntı içindeki kızı çok sıkı bir disiplinle yetiştiren bir büyük annesi vardır. Evlerini pansiyon vererek geçinirler. Kız da kendini kitap okumaya vermiştir. Bir gün delikanlı kızı, büyük annesi ile birlikde “Sevil Berberi” operetine davet eder. Ergen yaşında arkadaşları arasında temsil ettikleri ve “Rozina” rôlünü kendi üstlendiği bu operet, Nastenka için de anlamlıdır. O gece, Moskovaya gideceğini söyleyen gence Nastenka da katılmak ve onunla evlenmek için evden kaçmak ister. Çocuk hemen evlenmenin maddî bakımdan imkânsızlığını ileri sürerek bir yıl sonra döneceğini söyler; fakat bu aşkın platonik olduğunu, verdiği sözü yerine getiremeyeceğini düşünmektedir.

"Beyaz Geceler”in sinema uyarlaması “Le notti bianche’de Marcello Mastroianni ve Maria Schell...

Başkentte buluştukları üçüncü beyaz gece kuşkuya düşen kıza yeniden güvence verip onu teskin eder. Dördüncü gece ise, içtenliğine inandığı kızı kırmamaya çalışır ama onu bu ayrılığa alıştırma zamanı gelmiştir. Ayrılacakları sırada yanlarından geçmekde olan bir adam anîden durup onlara bakar ve yanlarına yanaşır gibi bir hareket yapar. Kız alaca karanlıkda tanıdığı bu adama doğru koşmuş; onu öpmüştür.

Ertesi sabah Nastenka’dan gelen bir mektupda özür dilenmekte; bir zamanlar ilişkisi olduğu ve kendisini hâlâ unutmayan bu karşılaştıkları adamla evlenmek kararını aldıklarını fakat öykünün baş kahramanını da sevmekden vazgeçmeyeceği, eşi ile birlikde onu ziyaret etmeyi çok istediği gibi çok garip bir duygu ifşa edilmektedir.

Bu öykünün pek çok film uyarlamaları oldu. İlk ve en fazla ün yapan İtalyan yönetmen Luchino Visconti’in 1957 yapımı “Le notti bianche”sidir. Rus rejisör Ivan Pyryev’in “Belye noçi”si (1959), Fransız Robert Bresson’un “Quatre nuits d’un rêveur-Bir Hayâlperestin Dört Gecesi” (1971), İranlı Farizad Motamen’in “Şebaye Roşen” (2002), Amerikalı James Gray’in “Two Lovers-İki Aşık” (2008)ve müteaddit Hind ve Tamil yönetmenleri bu konuya el attılar.

Selo Stepançikovo i yego obitatelli- Stepançikovo Köyü ve Sâkinleri

Dostoyevsky’nin ilk kez 1859’da “Rusya Habercisi” dergisinde yayınlanıp pek düşük bir ücret aldığı bu romanı, Nihal Yalaza Taluy tarafından 1948’de “Stepançikovo Köyü” adı ile Türkçeye çevrildi. Başta, bir tiyatro oyunu olarak tasarlanmış bu eser Gogol tarzı komedidir.

Konusu, Foma Fomiç Opiskin adında orta yaşlı bir şarlatan kâhyanın Albay Yegor Iliç Rostanev’in konağında çevirdiği dolaplardır. Sinsi bir iblis olan Foma hizmetkârları Fransızca öğrenmeye zorlayıp Glinka’nın ulusal müziği kamarinskaya eşliğinde dansetmelerini yasaklayarak etrafındaki aristokların gözlerine girmiştir.

Albay Rostanev, öyküyü anlatan yeğeni Sergey Aleksandroviç’i, fakir genç kız Nataşa ile evlenmeye ikna etmek için St. Petersburg’daki malikânesine davet eder. Aslında Yegor Dayı Nataşa’ya kendisi göz koymuştur ama Foma onu geri zekalı fakat zengin Tatyana Ivanovna ile evlenmeye ikna etmiştir. Tatyana’nın başka talipleri de vardır. Bunlardan Mizinçikov, Sergey’e onu kaçırmayı planladığını ifşa eder. Ertesi sabah gerçekten Tatyana kaçırılmıştır; ama Mizinçilov tarafından değil... Obnoskin, anasının teşviki ile gerzek kadını kaçırmıştır. Fakat peşine düşülür; Tatyana kendi rızası ile evine geri döner. Stepançikovo köyünde, Foma Yegor Amcanın Nataşanın bahçede fıkırdaştığına tanık olur. Öfke içinde evi terketmek üzere dönerken bir çukura düşer. Köy sakinleri onu yatıştırırlar; köyde kalmaya ikna ederler. Yegor Amca ile Nataşanın evliliklerini kutsamak da Foma’ya düşer.

Unijenniye i Oskorblenniye-Ezilenler ve Aşağılananlar

Nastasia Kinsky, 1991 yapımı filmde Nataşa rôlünü almıştı.

Türkçeye, Mümtaz Faik Fenik tarafından “Vur Abalıya” (1943), N.Y. Taluy (1957) ve Ergin Altay (1969) tarafından “Ezilenler” adları ile çevrilen bu roman Rusyada ilk kez 1861’de aylık “Vremya” dergisinde neşredildi. Ailesine ve göreneklerine karşı çıkarak sevdiği adama kaçan Nataşa’nın öyküsünü anlatan bu eserde, duygusal karışıklığın simgesi baş kadın, çocuk ruhunun derinliklerine giirdiği Nelli, nadan kötü adam Valkovsky ile Dostoyevsky psikolojik tahlil ustalığında ilk önemli adımı atmıştır.

Öyküyü nakleden genç yazar Vanya ilk romanını yeni tamamlamıştır. Bu roman Dostoyevsky’nin ilk romanı “Zavallı İnsanlar”a benzer. Öykünün gelişen sürecinde iki alt konu birbiri ile kesişir. Konunun biri Vanya’nın eski dostu ve sevgilisi Nataşa’nın ailesini terkederek yeni aşığı Alyoşa’ya kaçmasıdır. Bir aziz kadar iyi huylu fakat oldukça salak Alyoşa, onu maddî çıkar düşüncesi ile iyi bir varlık tevarüs etmiş fakat geri zekâlı Katerina (Katya) ile evlendirmeye niyetli Prens Valkovsky’nin oğludur. Valkovsky oğlu ile Nataşa’nın ilişkisini kesmek için her yola başvurur. Bunun sonucu Alyoşa Katya’ya aşık olacaktır. Öykü içindeki ikinci konu öyküyü nakleden Vanya’nın (Ivan), annesini kaybettikden sonra akrabalarının istismarından kurtarıp yanına aldığı 13 yaşlarındaki yetim Elena’dır (Nellie). Vanya, Nellie’nin annesinin kocası Smith’den Valkovsky ile kaçtığını; bu rezil adamın onu istismar ettikden sonra terkettiğini, öğrenir. Zavallı kadın, kocasından affını istemiş; fakat onu razı edemeden önce yaşamını yitirmiştir. Vanya, Valkovsky’nin oyuncağı hâline gelmiş Nataşa’yı affettirmek için hazırladığı plan çerçevesinde Nataşa’nın babası Nikolay’ı ve annesini Elena’yı evlâd kabûl etmeye razı eder. Elena da Nikolay’ın kâlbini yumuşatacak, Nataşa’nın affını sağlayacaktır. Ancak çok geçmeden, zavallı Nellie sara illeti yüzünden yaşamını yitirir. Nataşa da gönlünü Vanya’ya yöneltecektir.

Bir Dostoyevsky romanında Nellie gibi iyi yetişmiş bir çocuk karakter pek görülmez ama, yazarın Sibirya sürgünü sırasında okuduğu Charles Dickens romanlarının etkisinde böyle bir karakteri de kullandığı tahmin edilmektedir. Burada da, yazarın muzdarip olduğu epilepsi illeti, diğer bazı romanlarında olduğu gibi ona esin vermiştir. Sovyet film yönetmeni Andrei Eşpaj 1991 yılında, bu eserin sinema uyarlamasını yapmıştır.

Podrostok-Delikanlı

Dostoyevsky’nin iki büyük eserinden önce, konusunu kısaca açıklayacağımız bu eseri eleştirmenler ve edebiyat tarihçileri arasında değeri çok tartışılmıştır. 1875 yılında yayınlanan bu romana yazar başda “Razdor-Ahenksizlik” adını vermişti. Türkçede S. Lümel (1946) ve Ergin Altay’ın (1968) çevirileri olan bu eser, kadın düşkünü toprak ağası Versilov’un Arkady Dolgoruky adındaki gayrı meşru oğlu olup Makar Ivanoviç Dolgoruky adında yaşlı, dindar, saygın bir çiftlik sahibinin evlatlık edindiği 19 yaşında çok aydın bir gencin yaşam öyküsünü verir.

Öykünün odak noktası, baba ve oğul arasındaki, 1840’ların basma kalıp, demode zihniyet ile 1860’lar Rusyası gençliğinin nihilistik görüş açısı ve Batı Avrupanın dev adımlarla ilerleyen kültürü karşısında Rus toplum ve kültürünün yerinde saydığı görüşlerinin bitmez tükenmez tartışmalarıdır. Delikanlı, okuldaki Fransız hocası Monsieur Touchard sayesinde de kazandığını ileri sürdüğü Avrupaî düşünce ve yaşam tarzına dayanarak üniversiteye gitmeyi reddeder.

Sürecek

Yayın Tarihi : 9 Mayıs 2012 Çarşamba 13:51:43


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?