17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Rus ve Sovyet Edebiyatı (50)

Lev Nikolayeviç Tolstoy III.

Savaş ve Barış (devamı)

3. Kitap’da, artık Napoleonla yapılacak bir kader savaşının ayak sesleri hissedilmektedir ve duygusal darbelerle karşılaşmış Nataşa dine sarılarak direncini pekiştirmeyi başarmıştır. Pyotr ise, bir tür Musevî hurufîliği olan “gematria”ya kendini kaptırmış; oturduğu yerde kader tayinine çalışmakta; Napoleon’un “Vahiy Kitabı”nda adı geçen İsa karşıtı mahlûk olduğu hükmüne varmıştır. Baba Prens Bolkonsky, Fransız işgâlcilerekarşı malikânesini koruma önlemleri almaya çalışırken kâlp sektesinden vefat etmiştir. Rusya yalnız kalmıştır; artık yardımına koşacak bir müttefik bulamaz. Nikolai Rostov, malikânede bir köylü ayaklanmasını zor bastırır. Bir yandan da gönlünü kaptırdığı Prenses Maria ile onur sözü verdiği Sonya arasında duygusal çıkmaza düşmüştür. Küçük kardeşi Petya da nihayet orduya yazılma konusunda ailesini ikna eder.

Borodino Savaşından bir sahne

Ruslar, hem bir ideolog düşünür hem de, harekât halinde tuvaletine varıncaya kadar ikmâl ayrıntılarını inceden inceye hesaplayan usta bir stratejist olan Napoleon’u takdir etmekden kendilerini alamazlar. Sadece 140.000’i Fransızca konuşan, 500.000 er civarındaki Fransız Ordusu Smolensk kentinin varoşlarına varmıştır. Pyotr, bir Rus topçu bataryasının yakınındaki hakim bir tepeden Borodino çatışmasını gözlemlemek amacı ile Moskova’dan çıkar. Alana gelince mühimmat taşınması işine nezaret eder. Çatışmanın birden kopmasının yarattığı gûlgule içinde maddî tahribat ve ölümlerin peş peşe gelmesi onu çılgına döndürmüştür. Bilinçsiz şekilde haykırmaya, birbirlerinin üzerine süngü ile yürüyen hasım askerleri engellemeye çalışır. Fakat kendi üzerine gelen bir düşman askerini dipçikle yere devirip süngüleme refleksinden kaçınamaz. Birbirlerine göz dağı vermek gibi stratejik önemi olan bu korkunç kıyıcı boğazlaşmada her iki ordu da ağır kayıplar vemiştir. Rus Ordusunun yenilgiyi kabûl edip çekilme taktiğine karşın Fransız Ordusunun mevcudu da 93.000 kişiye inmiştir. Anatol ve Prens Andrei de ağır yaralılar arasındadır. Anatol şarapnel parçaları ile bir bacağını kaybetmiş; Tuşin adında bir yüzbaşının komuta ettiği bir top bataryasına katılmış olan Prens Andrey’in karnında el bombası patlamıştır. İkisi için de başda ölü raporu verilmiş; fakat tanık bulunmadığı için aileler araştırmalarını sürdürmüşler; onları hayatta bulmuşlardır.

4.kitap, Borodino yenilgisi üzerine Knyaz (Prens) Mihail İllarionoviç Golenişçev Kutuzov komutasındaki Rus ordusunun da, Moskovada ikamet eden halkın da çekilip Moskovayı sahipsiz bırakmalarının anlatımı ile başlar. Rostovlar, Kutuzov’un Moskovayı teğet geçip iç bölgelere çekildiğini, uzak bölgede işgâle karşı propoganda ile uzun soluklu yeni direnç hazırlıkları ya da biraz toparlanıp yeniden savaşa karar verme aşamasına geldiklerini öğrendikleri son ana kadar Moskova’yı terketmemişlerdi. Kent’in Mogol asıllı valisi Kont Fyodor Vasilyeviç Rostopçin, büyük propoganda posterleri dağıtarak halkın imanını güçlendirmeye çalışıyor; gereğinde, halkı dağınık küçük mevziler içinde direnme hareketine hazırlanması için uyarıyordu. Fakat böyle bir potansiyelin bulunmadığı kesin olarak anlaşılınca halkın şehri tahliyesi, fakat terkden önce yangın çıkarılması emri verildi. Rostovlar da kentten ayrılıken beraberlerinde ne götürecekleri hakkında mütereddit ve kararsızdılar. Nataşa, ailesini, Borodino muharebesinde ağır yara almışları kendi arabaları ile taşımaya ikna etti. Kitleler halinde arabalara alınan yaralılar arasında Prens Andrei’in varlığındcan önce habersizdiler.

Rusyada “Nihaî Zafer Kazanan Komutanlar” için adına madalya ihdas edilen “F eld Mareşal Kutuzov”u canlandıran aktör “Oscar Homolka” (Sol başda oturan peruklu)

Napoleon’un Haşmetli Ordusu terkedilmiş ve yanmakda olan Moskova’ya girdiğinde Pyotr Berzukov, Donkişotvarî bir hayalperestlikle ona bir suikast düzenlemeyi tasarlamıştı. Bu hercümerç içersinde, Nataşa ve onun ailesinden bir kaç kişi dışında göze batacak bir tip değildi. Nitekim köylü kıyafetine büründüğünde Nataşa onu farketmiş; gülümsemişti. Bunun üzerine Pyotr’un ona karşı duygusal bir coşkuya kapıldı.

Napoleon'un perişan ordusu ile Moskovadan çekilmesi (Adolf Northern’ın eseri)

Bu arada, kenti istila eden Fransız askerlerinin tecevüze yeltendiği bir kadını kutarırken esir alındı. Borodino çatışmaları sırasında bir Fransız subayının hayatını kurtarması nazara alınmamış; ite kaka, çok ağır koşullarda muhafaza edilen esir grubunun arasına konmuştur. Diğer esirler arasında Platon Karataev adında çok temiz yürekli bir köylü ile arkadaş olur. Petersburg sosyetesinin gediklileri ile kıyaslayınca onun bir aziz kadar mübarek bir insan olduğunu düşünür. Fransız askerlerinin Moskovayı yağmalamaları, sokakdaki Rus halkı uluorta vurmaları öyle nefret uyandırır ki Rusların çekilmesi halinde onları izleyecek Rus Ordusunun içinde en ağır darbeyi vuracak elemanlardan olmayı artık iştiyakla düşünmektedir. Her yeri yanıp yıkılmış; ot ocak bulunmayan kentte Napoleon Ordusunun dikiş tutturması olanaksızdır. Fransaya dönme kararı alınır. Esir grupları ile birlikde, perişan, aç, ilaçsız çekilen orduyu bu kez Mareşal Kutuzov’un çok akıllıca taktiği ile tertip ettiği vur kaç gerilla savaşçıları rahat bırakmaz; iklim şartları berbat olan Kuzeye sürükler. Pyotr da, taciz saldırısı yapan bir Rus akıncı çetesi tarafından kurtarılır. Ancak, bu arada gerçekleşen çatışmada bu gerilla grubuna katılmış olan gencecik Petya Rostov ölür.

Borodino’da ağır yaralanmış Prens Andrei, tedavisi için Moskovadan kaçırılarak Yarolslavl’a nakledilmiştir. Savaş sona ermeden kız kardeşi Maria ve Nataşa ile yeniden buluşur; ancak yaşama tutunacak güç ve iradesi kalmamıştır. Son nefesinde Nataşa’yı bağışladığını açıklar.

Roman, Pyotr’un eşi Elena’nın çocuk düşürme ilacını aşırı dozdan alması sonucu vefatı; Prenses Marianın da muvafakat ve teşviki ile Pyotr ve Nataşanın evlenmesi; Savaştan sonuçda zaferle çıkan Rusların Moskova’yı yeniden inşa’ya başlamaları; Savaş şehitleri Prens Andrei ve Karataev’i ululayıcı sövlevler ile biter.

Tolstoy bu romana iki bölümlük sonsöz eklemiştir. Birinci bölüm Rostovlar için son mutlu olay Pyotr ve Nataşa’nın evlenmeleri ile başlar. Çok geçmeden Kont Rostov, borç batağına saplanmış malikâne yönetimini en büyük oğlu Nikolay’a terkederek vefat edecektir. Nikolay aileyi iflasdan, ancak zengin Maria Bolkonskaya ile evlenme yolundan kurtarabilecektir. Bir yandan da Prens Andrei’in yetim oğlu Nikolai Andreyeviç (Nikolenka) Bolkonsky’nin yetiştirilmesini de eşi ile birlikde üstlenir. Pyotr ilerde, çocuk sayılacak yaşdaki; fakat ölmüş babasının anısını taziz etmeyi düşünen Nikolenka ile birlikde “Dekambrist Ayaklanma”ya katılacaklardır.

Sonsöz’ün 2. Bölümü, Tolstoy’un Rus tarihinin cereyanı hakkında görüş ve kritiklerini içerir. Ona göre tarih’in gerisinde (ilahî diyebileceği) muazzam bir itici güç vardır. Eserinde de bu Tanrısal itici varlığı hissettirmeye çalıştığını; tüm olayların referansının Tanrı olduğunu anlatır.

Bu eserdeki ana karakterlerin bir kısmı zaten gerçek tarihî kişilikler olduğu gibi diğerlerinin çoğu için, yazarın o savaş anılarını yaşayan aile büyükleri model olmuşlardır. Prens Vasily veya Kont Ilya Rostov’un ataları ile kendi ataları arasında akrabalık bulunmaktadır.

Eserin diğer sanat dallarına uyarlamaları sayılamayacak kadar çoktur. İlk film adaptasyonu 1915 tarihinde Rus Vladimir Gardin rejisörlüğünde ve baş aktörlüğünde yapılmıştır. Filmde Rus balerina Vera Karalli de yer almıştır. Bir film adaptasyonu da 1947’de Japonlara aittir.

1967 tarihli “Voyna i Mir” isimli Sovyet filminde Sergei Bondarçuk sivil kıyafetle savaş alanına gelmiş Pyotr Berzukov’u canlandırıyor.
 

Yukarda parça parça alıntıladığımız Hollywood verisyonu King Vidor’un 1956 yapımı filmin Nataşa’yı canlandıran kadın oyuncusu Audrey Hepburn BAFTA ve “Golden Globe” ödüllerine aday gösterildi. Sovyetlerde, 1960’larda, Sergei Bondarçuk’un yönetiminde çekimi yedi yıl süren “Voyna i Mir” 1965-67 yılları içinde dört bölüm halinde gösterime sunuldu. Senaryo yazımına da katılan Sergei Bondarçuk filmde aldığı “Pyotr Berzukov” rôlü ile de hayranlık uyandırmıştır. En Güzel Yabancı Film Oscar’ını alan bu filmde Nataşa’yı “Lyudmilla Savelyeva”, Andrei Bolkonsky’i “Vyaçeslav Tikhonov” canlandırdı.

1972’de Birleşik Krallığın BBC TV kanalında dizi haline getirilen aynı konuda, Bondarçuk tipindeki Anthony Hopkins “Pyotr Berzukov” rôlüne uygun görülmüştür. 1956 Hollywood filminde Berzokuv rôlünü alan Henry Fonda, bu tip için fazla yakışıklı ve zeki bakışlı kaldığından rôlüne oturmamış, oyunundan bir iz bırakmamıştır.

Konu, 1938’de Alman yönetici Erwin Piscator’un önerisi ile Rus bestecisi Sergei Prokoviev tarafından opera eseri olarak bestelendi; bu eser tümüylr 1955’de Leningradda icra edilmiş; Fransızca “La guerre et la paix” adı ile, 2000 yılında François Roussillon şefliğinde Fransız TV’sinde icra edilmiş; daha pek çok yabancı kanallarda da çeşitli versiyonları sergilenmiş; gerek radyo, gerek TV. tiyatrolarına, gerekse canlı tiyatrolara da uygulanmıştır. Ünlü “Baba” filminin fon müziği bestecisi İtalyan Nino Rota “Savaş ve Barış” üzerine de müzik yapmıştır.

Savaş deneyimi olan ve geniş tarih araştırması yaparak realizm’den ayrılmayan Tolstoy’un bu eseri Fransızcadan başlayarak pek çok yabancı dile, defalarca, çevrildi. Türkçeye, daha doğrusu Osmanlı diline ilk kez hakkında fazla bilgi bulunmayan Fecr-i âti sanatçılarından ‘Emin Lami’ tarafından çevrildi. İlk Türk Komünist Partisi üyelerinden Zeki Baştımar’ın, ortak çeviri olarak Vahdet Gültekin ve Samih Tiryakioğlu’nun ve Leyla Soykut, Mine Kabaağaç, Ulaş Candan, Şirin Tekeli gibi pek çok çevirmen’in “Savaş ve Barış” eserinin tercümesinde emeği geçmiştir.

Kazaki-Kozalar

Kafkasyalı Kozaklar

Tolstoy’un, gene çatışmalı bir ortamda, bir Rus subayının bir Kozak kızına duyduğu aşk ile ilgili olup katıldığı Kırım Savaşının başlangıç tarihi 1853’de yazmaya başladığı ve ilk çocuğunun doğduğu 1863’de, “Rusya Habercisi” dergisinde tefrika edilmeye başlayan ve ilk adı “Delikanlılık” olan bu eserin de kendi yaşamının bir parçasından aldığı ilhamla yazıldığı bellidir. Gerek Turganyev’den gerekse ilk Nobel Ödülü kazanan Ivan Bunin’den çok övgü almıştır.

Öyküdeki olaylar Kafkaslarda Müslüman halkın tasfiye sürecinin son evrelerine rastlar. Moskovadaki sosyetik yaşamdan zevk almayıp orduya bir astteğmen olarak katılan asilzâde Dmitri Olenin sade yaşam süren Kafkas halkına karışmakla huzur bulacağını ummaktatır. Terek adlı köye tayinini ister; yaşlı Kozak Yeroşka ile arkadaş olur; onunla sülün ve ayı avına çıkar. Şarap içen, küfür eden fakat saf ve açık yürekli Kozaklar gibi giyinir. O arada, Luka adında genç bir Kozak, Irmağı geçerek soygun yapmak amacı ile köylerine sızmaya çalışan bir Çeçeni (Abrek)öldürür ve bu başarısı ile saygınlık kazanır. Olenin,Moskovada nişanlanmış olduğu hâlde Maryanka adındaki bir Kozak kızına gönül vermiştir. Maryankanın ise yiğit polis Luka (Lukaşka)ile ilişkisi vardır ve sonuçda ona sadık kalacaktır da... Bu erdemli kızdan adeta yeni bir aktöre dersi alır. Luka ile de arkadaşlığı olan Olenin açmaza düşer. Bu saf ve temiz insanların mutluluklarına müdahale etmesi mümkün değildir. Tutkularını dizginler. Luka’ya fazladan bir at armağan eder. Luka bu armağanı kabûl eder ama hâlâ Olenin’in duygularından kuşkulu ise de Olenin köylülerin saygı ve güvenini kazanmıştır.

Ne var ki Moskova’da gelen Beletsky adında başka bir Rus Olenin’i, Maryanka’nın gönlünü kazanmada azimli olması konusunda aklını çeler. Saf Olenin de Maryankayı ikna için etrafında yeniden dolanmaya başlar. Bu durum Luka’nın kulağına gider; Olenin’i nişan törenine davet etmez. Olenin, kızın kâlbini kazanma çabasından vazgeçmeyecektir. Tutkusunun doruğa çıktığı bir anda ona evlenme önerir. Kız, yanıtını sonra vereceğini söyler. Bu arada, Luka’nın öldürdüğü Çeçen’in ağabeyinin de bulunduğu bir Çeçen (Abrek) grubu köye saldırır. Kozaklar Abrekleri kuşatır; hepsini öldürmeye başlarlar; fakat Ölü Çeçen’in ağabeyi Luka’yı ölümcül biçimdekarnından vurmayı başarır. Luka’nın ölmek üzere olduğunu işiten Olenin koşa koşa Maryanka’nın yanına gidip bu haberi vererek evlenmelerine engel kalmadığını söyleyince kız onu nefretle reddeder. Büyük bir utanca kapılan Olenin yaşlı dostu Yeroşka’ya gider; yaralı Luka için bir doktor göndereceğini vaadederek onunla vedalaşıp köyü terkeder.

“Kozaklar” eserinin Sovyet yapımcısı Vasily Pronin tarafından gerçekleştirdiği sinema uyarlaması 1961’de Cannes Film festivaline katılmıştır. Eser Türkçeye Serhan Nuriyev, Leyla Soykut, Nedim Önal, Kubilay Çavaş’ın çeşitli çevirileri ile kazandırılmıştır.

Sürecek

Yayın Tarihi : 20 Haziran 2012 Çarşamba 10:53:53
Güncelleme :20 Haziran 2012 Çarşamba 11:03:20


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?