18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Rus ve Sovyet Edebiyatı (55)

Nikolay Gavriloviç Çernişevsky

Nikolay G. Çernişevsky

Siyasal ve eleştirel yazıları ile bir siyasal içerikli bir romanı dışında doğrudan edebiyat kadrosunda yer almamakla birlikde, Herzen ve ünlü eleştirmen Belinsky’den esinlenmiş Rus devrimci demokrat, materyalist filozof, bazılarınca “ütopik” olarak nitelen türde sosyalist kişiliği ile Çernişevsky’i zamanının fikir ortamına, özellikle Lenin, Lituanyalı Yahudi anarşist Emma Goldman ve Sırp siyaset yazarı ve sosyalist Svetozar Markoviç’e etkileri bakımından kısaca değerlendirmek gereklidir.

Bir papazın oğlu olarak Saratov’da 1828’de doğdu; burada yerel bir jimnazyumda İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, Latince, Yunanca ve Slav ortodoks kiliselerinde kullanılan eski Slav dilini öğrendi ve edebiyata karşı büyük bir tutkuya kapıldı. Girdiği St. Petersburg Üniversitesinde Feuerbach ve Fourier’nin eserlerinden büyülendiğini ve ateşli tartışmalarını günlüğüne düzenle kaydederdi. 1850 yılındaki mezuniyetinden sonra Saratov’a dönerek bir jimnazyumda edebiyat öğrenimine girişti. 1853-1862 yılları arasında St. Petersburg’a yerleşmiş, Sovremennik’in baş yazarı olmuş; edebî makaleler ve felsefe üzerine denemeler yayınlamaya başlamıştı. Sivri kalemi yüzünden 1862’de tutuklanıp, “Petropavlovsk Kalesi” kalebendliğine mahkûm oldu.

Mahkûmiyeti sırasında yazdığı “Şto Delat-Ne Yapmak Gerekiyor “ isimli ün lü romanı Lenin, Pyotr Kropotkin, Plekhanov, Aleksandra Kollontay ve Rosa Luxemburg gibi bir çok Rus va yabancı devrimciiyi derinden etkiledi (Lenin 1902’de aynı “Şto Delat” adını kullanarak bir kitap da yazmıştır). Çernişevsky, cezasının infazını bitince, bu roman sebebi ile 1864’de, ayrıca ‘sivil infaz’ denilen bir seremoniye tâbi tutuldu, St.Petersburg Mitinskaya Alanında aşağılanarak 1872’ye kadar hapsedildi; ve sonra Sibirya’ya, Vilyuisk’e zorunlu işçilik yükümlülüğü ile sürgüne gönderildi. 1883’de serbest bırakıldı. Görüşleri kollektivist anarşist Bakunin ve genç nihilist Sergey Neçayev’e göre çok ılımlı olmasına karşın çektiği çileler onlardan daha ağır olmuştur. Sovyet Devriminin en büyük kuramsal dinamiği olacak ve ilk kez Herzen’in ortaya attığı “Narodnizm”e (Halkçılık)1890 öncesi en büyük ivmeyi kazandıran odur. Çok farklı, hattâ biribirine çelişik eleştiriler ve yorumlar aldı.

Üzerine ciddî bilimsel çalışmalar yapılan müellifin hapisde yazdığı “Ne Yapmak gerekiyor” uzlaşmacı Turganyev’in “Babalar ve Çocukları”na yanıt niteliği taşır. “Radikalizm’in bir el kitabı” kabûl edilmiş bu romanın kahramanı Rahmetov Rus radikalizminin felsefî içeriğinii ve soyluluğunun somut bir simgesidir ve topluma, “Toprak ve Özgürlük” vaadi ile dünyevî anlamı ile “ebedî mutluluk” kazandırma arzusunu ifade eder. Sovyet devrimine götüren klasiklerden biri olarak tanınan bu kitap ABD’de merakla incelenmiş, buna kontr argümanlar, karşıt tezler aranmıştır. Lenin, ilham perisi olan bu kitabı yutarcasına ezberlemek için bir yaz içinde beş defa okuduğunu söyler. Etkisini zamanımıza kadar (Çernişevsky’nin okumadığı Marx’ın “Kapital”inden daha fazla) sürdüren bu kitaba Pülitzer ödüllü, 1956 doğumlu Amerikan oyun yazarı Tony Kushner “Slavlar!” adlı oyununda defalarca atıf yapmıştır. André Gide’in 1914 tarihli “Les caves du Vatican-Vatikan’ın Mağaraları” romanındaki “Lafcadio” karakteri Rahmetov’a tamamen benzer.

Çernişevsky 17.Ekim.1889’da beyin kanamasından vefat etti.

Nikolay Semyonoviç Leskov

Nikolay Semyenoviç Leskov

“M.Stebnisky” müstear adı ile de yazan Rus gazeteci, romancı, öykü yazarı Leskov, günlük yaşam gözlemleri, konuşma diline getirdiği yumuşaklık, uslûp yaratıcılığından ve orijinalitesinden gelen anlatım gustosu ile Lev Tolstoy, Çekov ve ona “kelime sihirbazı” diyen Gorky gibi ustaların hayranlığını çeken Leskov 4.Şubat. 1831’de Oryol İli, Gorokhovo köyünde doğdu. Babası saygın bir sorgu yargıcı Semyon Dmitrieviç Leskov, annesi yoksul düşmüş Moskovalı bir soylunun kızı Maria Petrovna Leskov idi. Baba yurdunda Rus, Fransız, Alman özel öğretmenlerden eğitim aldı. Taşrada 15 yıl maliye memuru olarak kalması Rus taşrasının bütün özelliklerini ona tanıttı. Aile mülkünün bir yangın afetinde telef olması, babasının koleradan vefatı gibi felaketlerle karşılaştıkdan sonra 1853’de Olga Smirnova ile evlendi; sadece iki yıl yaşayabilen bir oğulları, Vera adında bir kızları oldu. 1857’de, teyzesinin İngiliz eşi Alexander Scott’un ticaret şirketi “Scott&Wilkins”e katıldı. Buradaki hareketli yaşamı da yazılarına çok sermaye sağlayacaktır. 1860’da Kiev’e döndü. Hem “Sankt-Petersburgskye Vedomosty-St. Petersburg Notları” hem de “Sovremennaya Meditsina-Çağdaş Tıb ve Eczacılık” gazetelerinde yazmaya başladı. Polislere verilen ilaçlarla ilgili bir yolsuzluğu kalemine dolaması onun bu ikinci gazeteden atılmasına sebep oldu. 1861’de ailesi ile birlikde St. Petersburg’a yerleşip “Oteçestvenniye Zapisky”e yazmaya başladı. Aynı yıl “Oçerki Vinokurennoy Promişlennosti-Damıtma Endüstrisi ile İlgili Notlar” adındaki ilk büyük eserini yayınladı.

1862’de gene saygın bir dergi olan “Severnaya Pcela-Kuzey Arısı”na angaje olarak ülke dışındaki yaşamı öğrenip röportajlar yapmak ve Batı Slavlarının sanat ve şiirini öğrenmek üzere Polonya, Batı Ukrayna, Çek Cumhuriyeti ziyaretleri yaptı. Gezisinin son durağı Paris’den 1863’de Rusyaya döndü. Artık yazmayı tümüyle kendine kariyer edinmişti. “Ovcybek-Misk Öküzü” (1862); “Jitie odnoy babvi-Bir Köylü Kadının Yaşamı”(1863) “Nekuda-Çıkma z Yol” (1864) adlı povestleri (kısa romanları) ard arda yayınlandı. Bu eserlerde zamanın popüler nihilist fikirlerine karşı çıkıyordu. Bu nedenle bir çok radikal yazar ondan yüz çevirmişti. Sonra yazılarını “Stebnitsky” müstear adı ile çok etkili siyasal ve edebî gazete “Russkiy Vestnik”de yayınlamaya başladı.

Çar II. Aleksandr’ın eşi Çariçe Maria Aleksandrovna

1875’de ikinci kez ülke dışına çıktı. Fakat Batının liberal atmosferi onu çok şaşırttı ve dinî inançlarını sarstı. Döndüğünde ruhban sınıfını alaya alan sivri dilli yergi öyküleri yazdı. En iyi eseri sayılan, Rus taşrasının Ortodoks rahiplerinin sempatik yaşamlarını çizdiği, 1872 yılının Mart ve Temmuz ayları arasında “Russkiy Vestnik’de tefrika ettiği öyküler destesi “Soborian Hronika-Soboria Güncesi ya da Stargorod Katedrali Rahipleri” eserindeki Peder Saveli Tuberozov karakterine Dostoyevsky hayran kalmıştı. 3 cilt haline getirilen bu eseri çok beğenen Çariçe Maria Aleksandovna delâleti ile yazar Millî Eğitim komisyonu üyeliğine getirildi. Burada “raskol-din sapkınlığı” konularını incelemekle görevlendirildi. Ancak aşırı liberal görüşleri yüzünden bu görevden uzaklaştırıldı.

Yeni kelimeler yaratmadaki mehareti ve son derece zengin sözcük hazinesi ile yazdığı eserler kapışılıyordu. Yukarda sayılanlardan başka, İsminin Turganyev’in “Şçigrovsky Bölgesinin Hamletine” nazire yapıldığı ve Shakespear’in kahramanlarından “Lady Macbeth” gibi hırslı ve tehlikeli , zengin ve çok uyanık bir tacir kadının entrikalarını anlattığı ve sonradan opera versiyonu yapılan “Ledi Makbet Mtsenskog, o Uezda-Mtsensk Bölgesindeki Lady Macbeth” (1865-66); 1861 tarım reformu öncesi Rus köylüsünün perişan hâlini betimlediği ve hayırsever prenses Protozanova’nın ağzından dile getirdiği kendi düşüncelerini içeren “Zaşudalıy Rod-Yıkılan Aile” (1867); hırçın bir dantelacı kadının kavgalı dövüşlü hayatını kendi ağzından verdiği “Voytelnitsa-Savaşçı Kadın” (“1867-68); “Na nojah-Hançerler Çekilince” (1870-71); Çariçe Maria Aleksandrovna ile eşi II. Aleksandr’ın çok lûtuf gösterdikleri ve Leskov’un hiç yayın kısıtlanmasına uğramamış tek eseri olup, batıl itikada sapmış dindar yaşlıları anlattığı ““Zapeçatlenny Angel-Mühürlü Melek” (1873); Kırgız bozkırlarında cereyan eden bir heyecanlı macera romanı “Oçarovannyi Strannik- Büyülenmiş Gezgin” (1973); “Na kraju Sveta-Dünyanın Kenarında” (1875); “Skaz o Tulskom kosom Levşe i o stalnoy Blokhe-Tula’lı Şaşkoloz Solak ile Çelikden Pirenin Masalı”(1881); “Skomorokh Pamfalon-Şarlatan Pamfalon” (1887);”Gora-Dağ” (1890); “Judol-Gözyaşları Ovası” (1895) adlı eserleri ile XIX. yüzyıl Rusyasını en zengin perpektifi ile tanıtmıştır.

Leskov, yaşamının son beş yılını kendine zehir eden bir astım illeti sonucu St.Petersburg’da 5.Mart. 1895’de vefat etti. Volkovskoe Kabristanına defnedildi.

Eserlerinden dikkat çekici ikisinin kısa özetlerini örnek olarak sunalım:

Ledi Makbet Mtsenskog, o Uezda-Mtsensk Bölgesindeki Lady Macbeth

İlk kez Dostoyevsky’nin “Epok-Dönem” dergisinde 1865-66 yılları arasında yayınlanmış bu 15 bölümlük romanda, Fransada Flaubert’in deştiği XIX. Yüzyıl Avrupalı kadınını bunalıma sokan baskı konusu işlenmektedir. Kurgu şöyledir:

Roman oğlu Zinovy ile birlikde ticaret yapan ve pek çok köleninin çalıştırıldığı bir malikenin sahibi Boris’ İsmailov ailesi için bir kabûl töreni düzenlenmesi ile başlart. Zinovy beş yıldan beri Katerina ile evlidir. Katerina bu geniş boş evde, üstelik kayın babasının sürekli bir an önce çocuk sahibi olması baskısı altında bunalmıştır. Zaten, kocasının eski karısından doğma koskoca bir çocuğu varken bu tazyike anlam veremez.

Boris’in işlettiği bir değirmende baraj çökmüştür. Baba-oğul onun tamiri imkanlarını aramak üzere kasabaya giderler. Katerina, kadın aşçı Aksinya ve çiftliğe yeni gelmiş kâhya Sergey ile hoş beş ederek vakit geçirir. Aksinya, köylüler arasında yeterince sıkılmış olan Katerinaya Sergey’in çapkın doğası hakkında duyduklarını anlatır. Nitekim çok geçmeden Sergey Katerinaya yanaşacak, onun ilk direncini kırdıkdan sonra ilişkiyi adam akıllı ilerleteceklerdir. Bir sevişme sırasında Boris’in eve geldiğini hisseden Katerina Sergey’e hemen odadan çıkmasını, zira Boris’in, kapıyı üstüne kilitleme gibi bir adeti olduğunu söyler. Bu Sergey’in umurunda değildir; çıkış için pencereyi kullanabilir.

Bir hafta geçer; Boris, bir gün Sergeyi kadının penceresinden çıkarken yakalar ve onu zina yapmakla suçlar. Sergey inkâr ederse de onu kırbaçlar ve bir hücreye kapar. Katerina bunu duyup Sergey’in serbest bırakılmasını isteyince onu da kırbaçlamakla tehdit eder. Bir fırsatını bulan kadın Boris’i zehirler; Kocasının devamlı iş bağlantıları yüzünden uzun süre gözden ırak olduğu bir sırada ölüyü gizlice gömer. Malikânenin idaresini eline alır; Her an Sergeyle birlikde görünmekden hiç sakınmaz.

Sergeyle bir görüşmelerinde, uykusunda bir kedi ile ilgili gördüğü sıkıntılı bir rüyasından söz eder. Sergey, Zinovy gelmeden önce ondan ayrılma planlarını yaparak evlenmenin çaresine bakmayı önerir. Katerina gene kedi rüyası görür; ama sanki Borisin kafası kediye dönmüştür.

Nihayet Zinovy yuvaya döner. Karısının Sergeyle ilişkisi kulağına çalınmıştır; ama ihtiyatlı yaklaşır. Fakat Katerina cüretkârdır. Birlikde oldukları bir sırada Sergey’i çağırır ve kocasının yanında onu öper. Üçlü arasında şiddetli bir mücadele başlar; iki sevgili Zinovy’i boğazlarlar. Sergey kendi hapsedildiği hücrenin duvarları altına, derinliğe cesedi gömer.

Zinovy’nin ortadan kaybolduğu dikkati çekince tahkikat açılır ama bir tesbit yapılamaz. Katerina hamile kalmıştır. Her şey yolunda gidiyor gibi görünürken Boris’in genç yeğeni Fyodor, anası ile çıkagelir. Zinovy’nin gaipliğini ileri sürerek Katerina’nın malikâne üzerinde veraset hakkı olmadığını iddia eder. İyi bir yenge rôlünü oynayan Katerina yumuşak davranır. Fakat bu işe Sergey bozulur.

Her nasılsa Fyodor hasta düşer. Sergey’in şikâyetlerini susturmak için fırsat doğar. Genci yastıkla boğarlar. Fakat, olaya panjur aralığından tanık olan bir köylünün kilisede her şeyi söylemesi üzerine eve akın eden bir kalabalık çifti hırpalar; Sergey günahlarını pişmanlık duyguları içinde gruba itiraf eder. Katerina bütün suça onun üstüne atmaya çalışır. İkisi de sibirya’ya sürgüne mahkûm edilirler. Hamile kadın yolda bebeğini doğurur. Fakat ona hiç bakmak istemez. Bebek, Fyodor’un annesi tarafından sahip çıkılıp bakılır ve İsmailov ailesinin varisi olur.

Katerina, artık sevgi görmediği Sergey’in vefasızlığından yıkılmıştır. Hapishaneye Fiona ve “küçük Sonya” adlarında iki konuk daha gelmiştir. Katerina Sergeyi Fiona ile samimî bir pozda yakalar. Ama hoppa Fiona Sergey’e sadık kalacak yapıda değildir. Katerina onunla yakın arkadaş olur. Bu kez Sergey Sonya’nın peşine düşer. Fakat kaprisli Sonya bir çift şık çorap vemedikçe arkadaşlığını kabûl edemiyeceğini söyler. Sergey nereden çorap bulsun? Katerina’ya bin bir dil dökerek, diz kapağını incittiğini, bir çift çorap verirse dizini sarıp tedavi edeceğini söyler. Kadın onun sevgisinden yeniden umutlanmıştır; elindeki son çift çorabı ona verir. Ama o çorapları Sonyanın giydiğini görünce Sergey’in yüzüne tükürür.

Katerina bu yüzsüz çift tarafından daha çok aşağılanacaktır. Lady Macbeth benzeri muhteris ve tehlikeli bu kadın bir ırmak gemisi ile nakledilirken geçirdiği bunalım sonucu, Sonya’yı da suya çekerek birlikde boğulurlar.

Bu öykü, Dmitri Şostakoviç’in operasına ilham verdi ve 1962’de Polonyalı rejisör Andrzej Wajda tarafından “Sibirska Ledi Magbet” ismiyle filmi yapıldı.

Skaz o Tulskom kosom Levşa i o stalnoy Blokhe-Tula’lı Şaşı Solak ile Çelikden Pirenin Masalı

Matvei Platov'un Kışlık Saray, Askerî Galerisindeki portresi

Bir halk masalı stilinde formatlandırılmış olan bu 1881 tarihli eser, Rusca, kestirmeden “Levşa-Solak”, “Çelikten pire”, “Solak Zenaatkâr” diye de anılır. Rusyanın geleneksel silah endüstrisinin merkezi Tula kentinden solak bir silah yapımcısının öyküsüdür. Bir folklor tarzında hikâye edilmiş olması, (1751-1818 tarihleri arasında yaşamış, Napoleon savaşlarına katılmış Kozak atamanı Platov gibi) romandaki bazı gerçek kişilerin tarihsel konumlarının yerine oturtulmamasına, tarih karışıklığına neden olmuş.

Çar I. Aleksandr İngiltere’yi ziyaretine, pek çok marifet ve icat hakkında malûmat sahibi hizmetkârı Kozak ataman’ı Platov’u da beraberinde almıştı. Çar’a rehberleri İngilterenin tüm silah müzelerini gezdirdiler. Son olarak en büyük antik Mısır seramik eserlerinden, insan derisi içine gizlenmiş gözle görülemiyecek küçüklükde parazit hayvanların suretlerine kadar sanat eserlerinin bulunduğu bir müzeyi gösterdiler. En son bir tepsi içinde bir nokta gibi görünen nesneyi: “Buyrun, Majesteleri! Bu da size armağanımız olsun,” diye uzattılar. Çar bir şey farkedememişti. “Parmağınızı ıslatıp o noktayı alın” dediler. “Nedir bu?” “Biz ‘pire’diyoruz. Çelikden imâl edilmiş bir pire...”. Bir silahın isabetle ateşlenmesine yarayan bir parça olarak kullanılan bu çelik pireyi Çar, her şeyin en iyisinin Rusyada yapıldığını iddia eden hamaset meraklısı Platov’a verdi: “Haydi, bakalım, bunun daha iyisi Rusyada var mı, görelim” dedi. Platov bu pireyi kimseye göstermedi. Daha sonra taht’a çıkan I. Nikola da Platov’a, İngiliz icadı böyle bir pire olduğunu duyduğunu ve Rusların daha üstün benzerini yapmaları için imkân sağlamasını istedi. Platov da bu amaçla Tula’ya gitti. Şaşı ve solak bir usta ile iki yamağından oluşan bir ekip bu işin üstesinden gelmek için kendilerini atölyeye kapattılar. Köylüler onları dışarı çıkarmak için çeşitli çarelere baş vurdular. Bomba atar gibi gürültü çıkarttılar. Ama nafile, ustalar dışarı çıkmadı. Platov, onların çalışmalarını denetlemek üzere geri döndür. Atölyeyi açmak için yanında bir Kozak müfrezesi de getirdi. Bunlar atölyenin üzerinden damı kaldırmayı başarırlar. Fakat uzun süre kapalı kalmış mekânın içinden gelen maden ve banyo yüzü görmemiş, kan ter içindeki adamların leş gibi beden kokusu dayanılmazdır. Ustalar Platov’ın eline İngilizlerin icat ettiği pirenin tümüyle aynısını tutuşturunca adam küplere biner.Ona göre sonuç sıfırdır. Çaresiz, bu imalâtı açıklaması için Solak ustayı beraberine alıp Çar’a giderler. Solak pireyi Çar’a verir ve nasıl bir başarıya ulaştıklarını görmesi için çok yakından bakması gerektiğini söyler. Çar pireyi elden geçirir; hiç hareket etmediğini görür. Ve, mikroskopa gerek kalmadan, Solak ve yamaklarının pirenin üzerine ustaların imzalarının kazıldığı at nalları şekillerinin imâl edildiğini görebilir. Solak ayrıca çok küçük olduklarından çıplak gözle görülemeyen at toynakları yapmıştır. Yanında bir İngiliz konuğu olan Çar ve İngiliz bu esere hayran olurlar. Solak usta aldığı davet üzerine İngiliz yaşam tarzını, sanat ve tekonolojisini öğrenmek için İngiltereye gider. Karşılaştığı İngilizler ona orada kalması için ısrar ederler; fakat o sıla hasretine dayanamaz ilk fırsatta Rusyaya döner. Dönüş yolunda, içki masasında kafalar dumanlı olduğu bir sırada bir İngiliz gemici ile takışır, düello yaparlar, ikisi de yaralanır. St. Petersburg’a gelince denizci tedavi görür; Solak’ın yanında muteber bir kimlik olmadığı için onu kimsesizler hastanesine; ölümcül vaziyette yatırırlar. Denizci tamamen iyileştikden sonra bu yeni arkadaşını bulmak ister; Platov’un yardımı ile yerini bulurlar. Kaldırıma atılmak yüzünden kafası ezilmiş Levşa (Solak) ölüm halinde iken, İmparator’a askerlerin piyade tüfeklerini ufalanmış tuğla ile temizlemelerinin önlemesini ; zira İngiltede silahların yağlı tutulduğu için ne kadar kirli olurlarsa olsun iyi ateş ettiklerini gördüğünü söylemelerini ister. Fakat bu mesaj Çar’a hiç gitmez; Kırım Savaşı başlamıştır. Leskov, bu haber Çar’a ulaşsaydı savaşın kaderi farklı olurdu yorumunu yapar ve Batı ile Rusya arasında sürekli ilişkilerle gelişebilecek olan tekniğin önemini vurgular; Rusyada (Levşa gibi) teknik yetenek sahibi kimselere el uzatılmadığına ve “nanoteknoloji”nin (küçük teknik araçlar üretme tekonolojisi) önemine işaret eder.

Sovyet rejisörrü Ivan ıvanov-Vano 1964’de bu öyküyü temel alarak “Levşa” adında 42 dakikalık bir animasyon filmi yapmıştı. Hollywood 1986 versiyonu film, ABD’de Los angeles’in Palms bölgesinde Venedik Bulvarındaki “Jurassic Tecknology Müzesi”nde sürekli gösterime girmiştir.
 

Yayın Tarihi : 12 Ağustos 2012 Pazar 14:39:00


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?