17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Rus ve Sovyet Edebiyatı (65)

Rus yazınında “Gümüş Dönem” adı verilen 20. Yüzyıla Giriş Edebiyatı

Rus Devrimi Özeti II.

Rus ihtilâlinin ikinci adamı Lev Troçky’nin, bu özetin I. bölümünde andığımız “Rus Devrimi (Çarlığın Yıkılışı ve Sovyetlerin Zaferi)” eserinin ABD’deki İngilizce yayıncısı, edebî eleştirmen, denemeci, Columbia Üniversitesinde İngilizce emeritus (onursal) profesörü Frederick Wilcox Dupee çevirisinin başında verdiği nota göre bu eser, Troçky’nin dehasını kanıtlayan, yirminci yüzyılın en büyük kitaplarından biridir; siyaset tarihi açısından antik Yunan tarihinin Tukyidides’inin “Peloponez Savaşları”, Romalı Sezar’ın “Yorumlar”ının değerini taşır. Eser’in, Troçky’nin “14.Kasım.1930, Prinkipo (Büyükadanın Rumcası) tarih ve yer kaydı ile yazdığı önsözünde,: 1917’nin ilk iki ayında Rusya’nın hâlâ monarşi olduğuna; 8 ay sonra Bolşeviklerin iktidarı ele aldıklarına; oysa o yıla gelindiğinde onları tanıyan pek kimse olmadığına, Devlete ihanet suçlaması altında bulunduklarına işaret ederek özetle şu fikirleri ileri sürüyor: “Tarihte bu kadar keskin bir dönüşe rastlanamamıştır; bu bakımdan buna karşı hangi düşüncede olursanız olun 1917’de cereyan eden bu olaylar çok derinine incelenmeye değer. Devrim tarihinin yazılışı baştan özetle neyin nasıl olduğunu açıklayarak yazılmalıdır. Yoksa, olaylar baştan sona maceralar dizisi hâlinde nakledilirse Devrimin ruhunu kavrayamazsınız.

Troçky, yaşamını kaybettiği Meksikada, ünlü Meksikalı kadın ressam Frida Kahlo ile birlikte

Normal zamanlarda, Devlet ister mutlakiyetle ister demokrasi ile yönetilsin, tarih krallar, bakanlar, bürokratlar, parlamentolar, gazeteciler belli özellikteki sınıf mensupları tarafından yazılır. Fakat toplumun çok kritik kırılma anlarında, kitlelerin çalkantıya uğramasında, barikatların yıkılmasında, politik arenanın alt üst olacağı bir rejime girişte, tarihin yazılması Devlet temsilcileri yerine moralistlerin (ahlâkiyatçıların) yorumlarına bırakılır.”

Şimdiye kadar verdiğimiz biyografilerde üzerinde durmadık ama, Troçky’nin eserinin bu önsözünde işaret edildiği üzere Rusya’da Devrim öncesi eski Jülyen takvim kullanılıyordu; Papa XIII. Greguar’a atfen “Gregoryen takvim” denilen Batı dünyasında kullanılan ve artık uluslararası olmuş Hrıstiyan takvime göre 13 gün geriden gelen bu takvime göre olayların saptanmasında bazen ay farkları dikkati çekmektedir; örneğin, geçen bölümde, Çar Nikolay’ın tahtı terk etmesine kadar giden Petrograd’daki ilk ayaklanma 8.Mart.1917’de gerçekleşmesine rağmen Ruslar bunu “Şubat Ayaklanması” olarak anarlar.

Troçki’nin Devrin tarihinin yazılması hakkındaki görüşlerine uygun olarak verdiğimiz açıklamadan sonra devrim sürecinin bazı ana noktalarını özetlemeye devam edelim. Daha sonra tikel (münferit) maceraları belki edebî eserlerden ayrıntıları ile izleyebileceğiz.

Geçici Hükûmetin ikinci başkanı Aleksandr Kerensky

Geçici hükûmet içte dışta bir çok zorluklarla karşılaşmaktadır. Bir yandan RSDRP içindeki Bolşevik yeraltı örgütlenmeleri öte yandan, İmparatorluk içindeki çeşitli ulusal birimlere özerklik tanımayı öngören “Sovyetler Birliği” konseptinden rahatsızlık duyan tutucu çevrelerin bazı reform tavizleri ile Rus emperyalizminden vazgeçilmemesi zorlamaları, bazen de Kerensky’nin Ordu Başkomutan atadığı General Lavr Kornilov olayı gibi Geçici Hükûmete destek verme adına yapılsa da gaileler çıkarıp Bolşevikleri büsbütün güçlendiren askerî hareketlerle başı derttedir.

“Marxist Rus Sosyal Demokratik İşçi Partisi-(RSDRP)” içinde kümelenmiş radikal ihtilâlci kadronun eylemlerine geçmeden partinin 1903 yılındaki ikinci kongresinde oluşan Bolşevik ve Menşevik fraksiyonlarına bir göz atalım. Lenin’in, sert merkezîyetçi, disiplinli ve profesyonel devrimcilerden oluşan bir parti özlemine karşı içlerinde bazı Rus olmayan sosyal demokratların da bulunduğu grup “Bolşeviklerin-çoğunlukta olanlar”ın soygun ve bunun gibi töre dışı yöntemlerine muhalefet ettiler. Ayrıca, Troçky tarafından geliştirilen Marksist kuram’a göre, öncü komünist partinin sadece Doğu Bloku ülkelerinin değil dünya çapında bir devrimin lokomotifi olması gerekiyordu. Oysa Bolşevikler kendilerini Doğu’nun denetimine bağlamışlar; dış âlem ile ilgilerini kesmişlerdi.

Stalin 1902’de maceracı bir gençken

Troçky, Uluslararası Emekçilik birliğini kurmak üzere çeşitli ülkelerdeki emekçi örgütlerince 1864’de Londra’da ilk toplantısını yapmış (kestirme adı ile) Enternasyonal’in, yürütme komitesinin başkanlığını RSDRP’nin önder kadrosundan “Rusyanın müthiş çocuğu” diye anılan Yahudi Zinoviev’in yaptığı 1919’da Moskova’da gerçekleştirilen ve sözde Sovyetlerin denetiminde merkeziyetçi yönetimde tutulmasını öngören, bundan böyle “Komintern” adı ile bilinecek III. Toplantısından sonra işlevini kaybetmesini eleştirmiştir. RSDRP’de çoğunlukta olanlar yer altı gazetesi olan “Iskra” yayın kurulunu da ele geçirdiler. Lenin’in ülke dışından davet ettiğini söylediğimiz, İstanbul doğumlu bir Rus Yahudisi olan Julius Martov Menşeviklerin (azınlıkta kalanların) liderliğine soyundu. Daha sonra Troçki bu grubun önderliğini alacaktır. Ekim Devriminin üçüncü adamı olarak bilinen Stalin (Iosep Vissarionoviç Cugaşvili) yoksul bir Gürcü ailesinden gelme genç ve Lenin’in sadık izleyicisi olarak anılan kongrede “Bolşevikler” grubuna katılmış, ancak Ekim Devrimine kadar etkinliklerde pek göze görünmemiş; Bolşeviklerin Merkez komitesi ihtilâl hazırlığını yaparken, işlek zekâsı ile sivrilerek, hızlı ve esnek karar alınması amacı ile kurulan “Politbüro”ya katılan üç kişden biri; Troçkiden sonra üçüncü güçlü kişi olmuştur. 1922’de ise Menşevik olarak tanınan Troçky’e karşı Partinin Merkez komitesi Genel Sekreteri olunca müstakbel diktatörlüğünün zemini hazırlama etkinliklerine girişecek; Lenin’in ölümünden sonra Partinin diğer yönetim kadrosundan başta Troçki, Zinoviev, Kamenev, Marksist kuramcı ve sonradan Komünist Partinin yayın organı olacak “Pravda”yı eline geçirecek Buharin, Rykov, Nikolay Kretinsky, Kristian Rakovsky, Genrik Yagoda ve bir çok bürokratı birbirine düşürerek ard arda tasfiye edecetir.

Partide, yaşamını daha sonra ele alacağımız Beyaz Rusyalı bir psikiyatr bilim adamı, filozof, bilim kurgu yazarı, inanmış komünist Aleksandr Bogdanov; partiye 1906’da (16 yaşında) katılan, ilerde uzun yıllar Sovyetlerin Dışişleri Bakanlığını yapacak Vyaçeslav Molotov; Sorbon mezunu ekonomist Yahudi Grigori Sokolnikov; Devrimci kitapları okuduğu için 16 yaşında Lideden atılıp partiye katılan ve Merkez komite üyesi olan Yakov Sverdlov; Avustuya asıllı gene Yahudi bir ailenin çocuğu, Polonya ve Almanya Sosyal Demokrat Partileri deneyimi olup 1917 Şubat devriminden sonra RSDRP’ye giren Karl Radek (asıl adı Karol Sobelsohn); Çarlık Ordusunda görev yaparken 1898’de RSDRP’ye katılan Maksim Litvinov; iç savaş sırasında Maksim Gorki ile birlikde sanat eserlerinin korunması çabasını veren Lunaçarsky gibi bir yazar devrimci de vardı. Bunların hepsi Devrim öncesi polis takibi altında tutulmuşlardır.

Ayrıca, bir zamanlar hırsızlık, tecavüz, dolandırıcılıktan hüküm giymiş fakat yakışıklı ve güçlü bir hatip olduğu için ikna yeteneği olan, partiye Çar’ın ajanı olarak girip ajan provakatörlük ve komünist avı yapan Roman Malinovsky’i de sayarsak partinin nasıl karmaşık bir kompozisyonu olduğunu, nasıl bir sırat köprüsünden geçtiğini düşünebilirsiniz.

Askerî kanatta da Devrime yaklaşımlar farklıdır. Puşkin’in, Lermontov’un tanıttığı, sınır boylarındaki ve stratejik konumlardaki kalelerin komutanlığını yaparak İmparatorluğun bekasını sırtlayan fakat yüzbaşı rütbesini aşamayan halk çocuğu subaylarla, Saltikov Şçedrin’in masallarını anlattığı boyarlardan gelme, hizmetkârları olmasa hiç bir şey yapamayan, eli ermez, gücü yetmez Rus Paşalarının duyguları elbette bir olamayacak, Ekim Devriminden sonraki iç savaşda karşı cephelerde yer alacaklardır. Kızıl Ordunun bazı kolordularını assubaylar yönetmiştir. Ama bunun bazı istisnaları da olmuştur.

Lenin, Ekim Devrimi için gizlice geldiği başkentte tebdil’i kıyafet etmiş, peruklu hâliyle

Yukarda değindiğimiz “Kornilov Olayı”nda bunun bir örneği görülmüştür. Toprağa bağlı azadlı köle iken orduya katılıp subay olan Ivan Efimoviç Denikin’in oğlu (ilerde Beyaz Ordunun komutanı olacak) Anton Denikin Askerî Akademiye girmiş, 21 yaşında topçu birliğine atanmış fakat bazı düzenlemelerle kurmay olması engellenmiştir. Fakat o Büyük Savaşta gösterdiği yararlıklarla yükselmiş; Kerensky’nin onayı ile Lavr Georgiyeviç Kornilov’un kurmay heyetine girmiştir. 1917 Ağustosunda Bolşevik kaynaşmaları önlemek bahanesi ile Petrograd’a asker gönderen Kornilov’un bu hareketi Kerensky tarafından askerî darbe sayılacak; hesap vermesi için Başkente çağrılacaktır. Kornilov Kerensky’nin yanına gelmeyi reddeder. Petrograd’a gelmek isteyen birlikleri Demiryolu işçileri tarafından engellenir. Kornilov ve Denikin yakalanıp hapsediler. Fakat hapisten kaçmayı başaracak; gelişen olaylarda etkin olacaklar; Kornilov Ekim Devrimini izleyen bir çarpışmada ölecektir. Prens Lvov başkanlığındaki geçici hükûmet düşük Çar’ı ve ailesini İngiltere’ye göndermek üzere Çarskoe Selo’da göz altında tutuyordu. Fakat Pedrograd İşçi ve Asker Delegeleri Sovyeti buna karşı geldiği çıkınca aile, anılan Ağustos olayları sırasında Batı Sibirya’daki Tobolsk’a gönderildi.

Troçky’nin yukarda alıntıladığımız yazısında sözü geçen ve “Ekim Devrimi” diye anılan ikinci harekete kadar Bolşeviklerin yönettiği ve ilerdeki Kızıl Ordunun çekirdeğini oluşturacak Kızıl Muhafızlarla devrimci asker ve denizciler, fazla bir direnişle karşılaşmadan, 7-8 Kasım gecesi, Geçici Hükûmeti devirdiler. Bu darbenin hazırlığını Vladimir Ilyiç Ulyanov (Lenin) o yıl içinde yazdığı “Gosudarstvo i revolutsiya-Devlet ve İhtilâl” adlı broşürü gizlice yayarak; 20.Ekim’de Petrograd’a gidip, 23.Ekim’de partisinin (RSDRP) gizli toplantısına katılmış, Zinoviev ve Radek’in şiddetli muhalefetine rağmen kotarmıştı. Bolşeviklerin lider kadrosu kendilerini çeşitli bakanlıklara atadılar ve ülke çapında kontrolu kurabilmek için ÇEKA (olağanüstü komisyon) dedikleri “Sovyet devleti güvenlik” örgütünü oluşturdular. Örgütün başına aristokrattan dönme komünist Feliks Cerjinsky’i getirdiler. Ekim Devrimi öncesinde Eski Rus İmparatorluk Ordusu hareketsizdi. Komünistlerin Savaş Komiser’i Lev Troçky Savaş Gücü olarak Çeka’nın asker üyelerinden ve İşçi, Çiftçi gönüllülerinden “Kızıl Ordu”nun çekirdeğini oluşturmuştu. Soylu sınıftan ve Çarlık Ordusunda Muhafız Birliği Komutanlığı yapmış olmasına rağmen Devrimcilere katılıp Beyazlara karşı Moskova savunmasını yapan General Mihail Nikolayeviç Tuhaçevsky Kızıl Orduyu örgütlemiştir. Böylece Devrim kolaylaştı. Devletin selametle kurulmasına engel kalmaması için de Almanlarla 1818 Martında Brest-Litovsk Barış Antlaşmasını yapıp Büyük Savaş belasından yakalarını sıyırmak istediler. Ve Komünistler Kızıl Orduyu daha güçlendirmek için düş kırıklığına uğramış eski Çarlık subaylarını da, bazen güvence olsun diye onların ailelerini rehin tutup “voenspetsy-askerî uzmanlar” titri ile aralarına aldılar.

Ne var ki, küçük bir saray memurunun oğlu olduğu için saraya sadık, Kafkas Savaşları deneyimi olan General Nikollay Yudeniç, kâşif denizci Amiral Aleksandr Vasilyeviç Kolçak ve yukarda andığımız General Denikin, Bolşevik yönetimine karşı, Çar II. Nikolay’ın son Genel Kurmay başkanı M. V. Alekseyev’in nezaretinde örgütlenip “Beyaz ordu”yu kurdular. Devrim karşıtı hükûmetin başına da Amiral Kolçak’ı getirdiler. Yıllarca sürecek “Kızıl (Bolşevik) ve Beyaz (Bolşevik karşıtı)” iç savaş patlayıverdi. Çar ve ailesi, Beyaz Ordu tarafından kurtarılmasın diye Nisan 1918’de, apar topar Urallarda Yekaterinburg’a gönderildi. Çar’ın akıbetine geçmeden önce askerî çatışmaları ve sonunu görelim. Bu arada, General Tuhaçevsky Doğu Cephesi Komutanı olacak 1920’de Sibirya’yı, Irkutsk’da karargâhını kurmuş Amiral Kolçak’dan geri alacak; Merkez Rusya’da Oryol’da Denikin’e karşı savaşan Kazak birliklerine komuta edecektir. Kara savaşını beceremeyen Amiral Kolçak kaçarak İtilâf Devletlerine sığınmış; fakat Çekler tarafından Sovyetlere Irkutsk’a iade edilmiş; burada yargılanmadan kurşuna dizilerek Angara ırmağına atılmış, donmaya bırakılmıştır. Denikin ise ordusunun kalan bölümü ile Mart.1920’de Kırım’a çekildi; Nisan’da komutayı, 1919’da Volgograd’ı alma başarısı gösteren Alman soyundan gelen Baron Pyotr Nikolayeviç Wrangel’e bırakıp Fransa’ya sığındı. Haziran.1920’de Wrangel’in saldırı girişimi hezimetle sonuçlandı. Beyazlar, kurtuluş umudunu İstanbul’a akın etmekde gördüler. Ayrıca Beyaz Orduya karşı Ukrayna’da “Yeşil Ordu” adı altında “Ukrayna Devrimci Kurtuluş Ordusu”, Nestor Makno komutasındaki “Anarşist Kara Ordu” ve bazı Kozak güçleri gibi gibi ulusalcı komünist koalisyon birlikleri savaşmış; Beyaz Ordunun Kırım’dan tümüyle atılmasında önemli rôl oynamışlardır.

Amerikan,İngiliz, Japon kıtalarının Beyaz Orduyu desteklemek için Vladivostok’a çıkışları

Bu iç savaş “komünizm tehdidi” nden çok endişelenen dış dünyada tepkiler yaratmıştır. Almanya’da Marksist eylemlerinden vazgeçmeyen Rosa Luxembourg dövüle dövüle öldürülmüş;, özellikle eski Rusya müttefiklerinden ve antlaşmaya rağmen eski düşman Almanya tarafından bir çok yabancı ordu da Kızılların karşısına çıkmıştır. Ama bunlar arasındaki ittifak bağı zayıftı; bazen Amerika, İngiltere, Japonya’nın ortak müdahalesi oluyor; bazen Polonyalılarla savaşmak durumunda kalınıyordu. Tuhaçevsky 1920-21’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği ile Polonya arasındaki savaş sırasında Kronstad ayaklanmasını da bastırdı. Bu kapışmadan yararlanan Finlandiya, Estonya, Letonya, Lituanya ve Polonya bağımsızlığa kavuştular.

Sürecek
 

Yayın Tarihi : 10 Ekim 2012 Çarşamba 11:26:25
Güncelleme :10 Ekim 2012 Çarşamba 11:34:35


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Yılmaz Ergüvenç IP: 88.251.88.xxx Tarih : 15.10.2012 13:36:22

Sovyet devrimi ancak bu kadar güzel özetlenebilir.Eline, diline, kalemine sağlık. Devamını merakla bekliyoruz.