18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Rus ve Sovyet Edebiyatı (71)

Vladimir Sergeyeviç Solovyov

Vladimir Solovyov

Sergey Mihailoviç Solovyov adında bir tarihçinin oğlu olan Rus filozof, teolog, ozan, edebî eleştirmen Solovyov Moskova’da Ocak.1853’de doğdu; 1900 yılı Ağustosunda öldü. XIX. Asır sonu, XX. Asır başı Rus felsefesi, şiiri ve manevî rönesansına katkısı büyüktür. Daha delikanlı iken nihilist eğilimi yüzünden Ortodoks Hrıstiyanlığı reddetmişti . Fakat sonradan bu eğilimi değişti. Batı felsefesinin içine girdiği bunalım onu pozitivizmden soğuttu; çok araştırıp üzerinde çok deneme ve yazılar yazdığı Antik Yunan felsefesine dayanarak pozitivistlerin Aristo’nun felsefî geçekçiliğini ve essensializm’ini *(1) reddetmelerine karşı çıkıp noetik (kavramacı, sezgici) ve insanlığın mirası olup daha çok felsefî sistemleri eklektik yaklaşımla toparlayan organize bilgi, beceri ve olgulara dayanan öğrenim ve eğitime itibar etti. İlk önemli eseri, 21 yaşında yazdığı “Batı Felsefesinin Bunalımı”dır. Onun kişiliğini romanlarındaki karakterler arasına alan Dostoyevsky’nin yakın bir dostu idi ve onun gibi inançlı idi; ancak onun aksine Roman Katolik Hrıstiyanlığı seçmiş; dünyadaki misyonunu Rusların “sobornost” adını verdikleri egolar üstü, gönüllü birlikteliğe; saltık uzlaşmacılığa adamıştı. Hiç evlenmedi; çocuk sahibi olmadı; ama , özellikle ikisi de Sofya adını taşıyan iki kadın için ruhanî derinlikdeki aşk şiirlerini yazdı. Onun ruh eşi olduğunu ileri süren Anna Schmidt adındaki meçhûl kadının bu iddasını reddetmiştir. Yazdığı “Aşkın Anlamı” eseri felsefî açıdan Lev Tolstoy’un “Kreutzer Sonata”sına kaynak olmuştur. Din felsefesi ile de kendinden sonraki birçok düşünürü etkiledi. Edebiyattaki etkileri genellikle Sembolist ve Neo-İdealist yazarlar üzerinde görülmüştür. İlk Hristiyan gelenekleri yanında Budizm’i, İbranî Kabbalizm’ini, Gnosizm’i iyice araştırmış; senkretik (çeşitli inançların uzlaşması ile varılan din felsefesi) sistemleri ile kendi Bilgelik deneyimlerini karşılaştırmış; birbirleri ile çatışan, ters düşen fikir akımlarını saltık bir üniterlik içinde toplamanın yolunu araştırmıştır. Bu vadideki eserleri, rasyonalizm (akılcılık), empirizm (duyumsal deneyimcilik) ve mistisizm’in (gizemcilik) sentezini yapmaya çalıştığı: “Birleştirici Bilginin Felsefî İlkeleri”; kendi bilgi kuramını (epistomoloji) güçlendirmek ve somutlaştırmak amacı ile etik (ahlâkiyat) incelemeleri yaptığı “Soyut İlkelerin Eleştirisi”dir. Yaşamının sonraki yıllarında bu düşünceleri üzerinde revizyon yapma gereği hissederek “İyilik Kavramının Meşruiyeti” ve bilgi kuramı ile ilgili “Kuramsal Felsefe”yi yazdı. Başda nihilistken sonradan zamanı için makûl görünen düşünceleri çağdaş Rus gazeteci, yazar ve filozofu Dmitri Yevgenyeviç Galkovsky’nin felsefî romanı “Ebedî Kilitlenme”de bir fırsatçılık kanıtı olarak görülmüş; “Slavofilik ulusalcılık”la Batı Nihilizmi”nin gülünç bir melezi gibi değerlendirilmişti.

Solovyov yoksulluk içinde, yuvasız öldü. Entellektüel mirasını yakın arkadaşları yaşatmaya çalıştılar.

*(1) Essentialisme: Türkçe “Esasîlik” diye çevrilmiş olup; progressivizm’ın (ilerleyici düşünce) dışında çeşitli felsefe akımlarının senkretik bir uzlaşmasından oluşma fikir akımıdır.

Ivan Yakoviç Franko

Ivan Yakoviç Franko

Ukraynalı edebî eleştirmen, gazeteci, çevirmen, ekonomist, siyasal eylemci, felsefe doktoru, Ukrayna dilinde ilk çağdaş şiir ve detektif romanları yazarı Ivan Franko Ağustos.1856’da, Nahuyeviçi’de doğdu. O zaman Avusturya’ya ait olan Galiçya Kronland’ına (bugün Ukrayna’nın “Drohobiç Raion”u) yerleşti. Ukrayna çağdaş edebiyatı ve siyasal düşüncesi üzerine Taras Şevçenko ile birlikte en büyük etkiyi yapmıştır. Batı Ukrayna’da sosyalist ve ulusalcı hareketin kurucusu radikal bir eylemcidir. Edebiyat alanında Dante’den Shakespear’e, Lord Byron’da Calderón del Barca, Victor Hugo, Adam Mickiewicz, Goethe, Schiller’e kadar büyük kalem ustalarının eserlerini Ukrayna diline çevirmiştir.

Kendi dediğine göre babası Yakiv Franko Ukraynalı olmayı seçmiş bir Alman, annesi küçük derecede bir soylu Polonyalı aileden geliyordu.

Ivan Frankonun, Lviv Üniversitesinde, Kiev sosyetesinin tanınmış siması filozof, siyasal kuramcı, etnolog Mikhailo Drahomanov ile karşılaşıp onunla fikir ve sanat yoldaşlığı kurması başına dertler açmış; 1877’de gizli bir sosyalist örgüt mensubu olduğu isnadı ile, içlerinde Galiçyalı tanınmış sosyalist Mikhailo Pavlik ve gazeteci Ostap Terletsky’nin de bulunduğu grup meyanında tutuklanıp; dokuz ay hapis cezası yemesine neden olmuştu. Hapisde “Smorshonska Akademiya-Smorhon akademisi” adında bir hicviye yazdı. Çıktıkdan sonra Marx ve Engels’in eserlerini enine boyuna inceledi; “Praca-Emek” adındaki Polonya gazetesine makaleler yazdı. 1878’de Pavlik’le birlikde kurdukları “Hromads’kyi Druh-Kamu Dostu” adındaki dergi sadece iki sayı basılıp hükümetçe kapatıldı. Fakat bu dergiyi “Dzvin-Çan”, “Molot-Sopa” adındaki yenileri izledi. Franko 1878’den, çiftçileri sivil itaatsizliğe teşvik ettiği suçlaması ile ikinci kez tutuklanıncaya kadar “Dribna Biblioteka-Küçük Kitaplık” başlığı ile bir seri kitap yayınladı. Prut Irmağı üzerindeki Kolomyia cezaevinde üç ay geçirdikten sonra Lviv’e döndü. Buradaki sürgün izlenimlerini “Na Dni-Dipte” romanına yansıttı. Serbest bırakıldıktan sonra da üzerindeki polis nezareti sürmüş; ayrıca Üniversiteden kovulmuştur. Ölümünden sonra bu Üniversiteden tefrik edilen bir Enstitüye “Lviv Ivan Franko Ulusal Üniversitesi” adı verilecektir.

Franko, 1881’de “Suit-Dünya” gazetesinin çok hareketli bir katılımcısı oldu; imzasız çıkan başka yazılarının dışında bu gazetenin içeriğinin yarıdan fazlasını o yazdı. Ertesi yıl doğum yeri Nahuyeviçi’ye taşınıp “Zahar Berkut” romanını kaleme aldı; Goethe’nin “Faust”unu, Heine’nin “Deutschland; ein Wintermärchen” şiirini tercüme etti; Taras Şevçenko üzerine makaleler yazdı; kendi şiirlerinin revizyonunu yaptı; “Zorya-Gün Doğumu” gazetesinin katılımcısı oldu ve bir yıl boyunca “Dilo-Eylem” gazetesinin yazı kurulunda çalıştı. 1888’de diğer Ukraynalı yurttaşları ile Pravda gazetesinde çalıştı. İkibuçuk aylık üçüncü hapis cezasından sonra Drahomanov ve Pavlik’le birlikde “Rtenya-Ukrayna Radikal Partisi”ni kurdu; Avusturya-Macaristan Parlementosu ve Galiçya Dieti için adaylığını koymuş ise de hiç bir seçim kazanamadı.

1891’den başlayarak çeşitli üniversitelerde filoloji (lisaniyat) üzerine araştırmalar yaptı; 1893’de Viyana Üniversitesinden felsefe doktorası aldı. 1894’de Lviv Üniversitesinde Ukrayna Edebiyatı Tarihi okutmanlığı aldı. Fakat Galiçyalı muhafazakâr çevrelerin muhalefeti yüzünden kürsü başkanlığına geçemedi. 1898’de eşi ile birlikte kurdukları “Jitie i Slovo” isimli gazetedeki Sosyalizm ve Sosyal Demokratizm üzerine makalelerinde gerek enternasyonalizmi öngören Ukrayna Sosyal Demokrasi çevrelerinin gerek Marx ve Engels’in sosyalizmin anlayışı sert biçimde eleştirdi. Gene sosyalizm anlayışındaki farklar yüzünden göbeğini Ruslara bağladığını söylediği Drahomanov ile de yolları ayrıldı. 1899’de Mikhailo Hruşevsky ile birlikte “Ulusal Demokratik Parti”yi kurdu. Sefalet içinde yaşadığını gören öğrencileri ve Lviv’deki eylemciler 1902’de kentte bir ev aldılar. Yaşamının geri kalan 14 yılını, sonradan aynı alana “Ivan Franko Müzesi” kurulacak“ o evde geçirdi. 1904’de siyaseti bıraktı. Römatizma illeti sonucu sağ kolunu oynatamaması yüzünden yazılarını oğullarına dikte ettirmiştir; bir süre sonra ailesi de onu terk etmiştir.

1914’de onun jübilesi olan “Ivan Franko’ya Saygı” ve “Gençlik Yıllarımdan” başlıklı yazı koleksiyonları yayınlandı.

Sefalet içinde 28.Mayıs.1914’de vefat etti. Cenaze masraflarını hayranları karşıladı. Ailesinden hiç kimse cenaze törenine gelmedi. Lviv’de Liçakivsky kabristanına gömüldü.

Ölümünden kısa bir süre sonra iki Ukrayna kurulacaktır. I. Dünya Savaşı sürecinde Batı Ukrayna (Galiçya ve Bukovina) Avusturyadan ayrılmışsa da 1917 Rusya devrimi üzerine çıkan iç savaşa paralel Ukrayna’da da iç savaş çıkmış; Sovyetler Birliğine dahil Ukrayna Cumhuriyeti yanında “Batı Ukrayna Ulusal Cumhuriyeti” de kısa bir süre de olsa yaşama geçmiştir.

Fyodor Kuzmiç Teternikov (Fyodor Sologub)

Fyodor Sologub

Rus ozanlarından “sembolizm”in en önemli bir temsilcisi de “Fyodor Sologub” namı ile tanınan Teternikov’dur. Avrupa “fin de siècle-yüzyıl sonu” edebiyat ve felsefesinin bir tür hastalıklı, kötümser karakterdeki ögelerini Rus yazınına taşıyan ozan, romancı, oyun yazarı ve denemeci Sologub Poltova İlinden azatlı köle bir fakir terzi Kuzma Afanasyeviç’in oğlu olup Petersborg’da Mart. 1863’de doğdu. Babası tüberkülozdan 1867’de ölünce okur yazarsız annesi aristokrat Agapov ailesi yanında hizmetçi oldu. Sologub ve kız kardeşi Olga bu aile yanında yetiştiler. Sologub 1882’de St. Petersburg Eğitim Enstitüsünden mezun olur olmaz ilk işi anasını hizmetçilikten kurtarmak olmuştur. Onu ve kardeşini, ilk görev aldığı Kresttsy kasabasına beraberinde götürdü. Ve 1884’de bir çocuk dergisinde hemen edebî kariyerine başladı. Yeni atandığı başka kasabalarda da yazmaya devam etti; fakat edebî çevrelerin uzağında kalmak onu rahatsız ediyor; başkenti özlüyordu. Kendini “Küçük Şeytan” romanını yazmaya verdi. Başkentteki aylık çıkmaya başlayan “Severny vestnik-Kuzey Muhabiri” isimli aylık edebî dergide yazılarını yayınlattı ve oradaki simgeci akımın hazırlığını yapan Dmitri Merejovsky, Nikolay Minsky, Zinayda Gippius gibi yazarları tanımış oldu. Sonunda, 1892’de matematik hocalığı aldığı başkente taşınma amacına erdi. “Küçük Şeytan”ı da bu arada bitirecektir. Arkadaş olduğu Minsky, onun “Teternikov” adını bir ozan için uygun bulmamış; müstear ad olarak aristokrat bir isim kullanmasını uygun görmüştü. Edebî mahlası “Sollogub” imzası ile 1894’de yazdığı ilk kısa öyküsü “Ninoçka’nın Hatası” “Illustrirovanny Mir”de yayınlandı. O yıl annesini yitirdi. 1896’da biri şiir, biri kısa öykü demeti olan ve bir de ilk romanı (Kötü Rüyalar) üç kitabını bastırttı. Anılan roman için 1883’de Rus romanlarının ilk yozlaşmış olanlarından yakıştırması yapılmıştı. 1897’de “Severny Vestnik” ve burdaki arkadaşları ile ilişkisini kesti; “Sever-Kuzey” gazetesine yazmaya başladı. Ertesi yıl ilk peri masalları dizisi yayınlandı. 1899’da Vasilievsky Adasındaki bir belediye okulu müdürlüğüne atandı. 1902’de, nihayet “Küçük Şeytan”ın yazımını bitirdi. “Pazar Günleri” adını verdiği edebiyat grubunda zamanının ünlü yazarları ile bir araya geliyordu. 1905 Devrimi sırasında siyasal bir eleştiri olan “Küçük Masalları” yazdı. Yaşamı boyunca on baskısı yapılacak “Küçük Şeytan”ın yayınını 1907’de kendisi gerçekleştirmiştir.

1906’da tüberküloz hastalığına tutulan kız kardeşini, tebdil havası için çeşitli yerlere ve sonunda, 1907 Haziranında Olga’nın vefat edeceği Finlandiya’ya götürmesi bir ara unutulmasına yol açtı. Kendisi de Başkente dönüp öğretmenlikten emekliye ayrıldı. 1908 güzünde çevirmen Anastasia Çebotarevskaya ile evlendi. Geziler ve konferanslar vererek oyalandı. 1917 Devrini sevinçle karşıladı. O yılın yazında “Sanatkârlar Birliği”ne başkanlık etti. Bolşeviklerin aşırılıklarına karşı makaleler yazdı. 1917 Ekim Devrimine ise kesinlikle karşı idi. Fakat Petrograd’da kalıp bağımsız gazetelerde (bunlar kapatılıncaya kadar) fikrî mücadelesini sürdürdü. “Kör Kelebek” adı ile kitaplaştırdığı yeni küçük öyküler dizisinden esinlenen bir oyun 1818’de Yalta’da sahnelendi. Fakat Bolşeviklerin basın üzerindeki denetimi ona yeni yayınlar yapmasına olanak tanımıyordu. Ülkesinden uzaklaşmayı içine sindiremiyordu ama umutsuz siyasal ortam onu eşi birlikte dış seyahat izni ama gayretlerine zorladı. Fakat başvurularına (Lenin’e yapılan da dahil) hiç yanıt alamadı. Nihayet 1921 Temmuzunda Troçky’den gelen bir müsaade sayesinde, 25 Eylül’de Reval’e gitmeyi planlarken, bunca belirsizlik ve ağır ruhsal baskıya dayanamayan eşi Anastasia bunalıma girmiş; 23. Eylül’de kendisini Jdanovka Irmağı üzerindeki Tuçkov Köprüsünden atarak boğulmuştu.

Bu olayın, geri kalan yaşamını ağır bir kedere boğduğu Sologub bu ızdırabını Kasım.1921’de yazdığı şiiri ile dile getirdi: “Benim ruhumu alıp/ Irmağın dibine attın/ Senin direncine meydan okuyup/ Seni izleyeceğim.” Artık Rusya’yı terk etme fikrinden vazgeçmiş karısının boğulduğu ırmak sahilindeki bir noktadaki eve taşınmıştı.

Fyodor Sologub, eşi Aleksandra ile birlikte

Yeni Ekonomik Politikanın uygulamaya geçtiği 1921 sonlarında, ülke dışında, özellikle Almanya ve Estonya’da giderek hızla yayınlanan kitapları ve çevirileri, “Güzel kokular” isimli şiir koleksiyonundan başlayarak, artık Sovyet Rusya’da da görülmeye başlamıştı. Yazarlık kariyerinin 40. Yılı, 1924’de Petersburg’daki Aleksandrinsky Tiyatrosunda, Yevgeny Zamyatin , Mihail Kuzman, Andrey Bely ve Osip Mandelstam’ın konuşmaları ile süslenerek kutlandı. O yılın Nisanında Petersburg Yazarlar birliği Çevirmenler Bölümünün onursal başkanı seçildi. İki yıl sonra da Birliğin yönetim kurulu başkanı oldu. 1927 Mayısında ağır şekilde hastalandı; aynı yılın 5.Aralığında yaşamını yitirdi. Smolensk kabristanında eşinin yanına defnedildi.

Yukarda anılanlar dışında eserlerinden : “Uydurma Efsane”, “Kan Damlası”, “Kraliçe Ortruda”, “Duman ve Kül” adında romanları; “Işık ve Gölgeler”, “Güzellik”, “Açlığın Görüntüsü”, “Beyaz Köpek”, “Saklambaç Oyunu”, “Mağara”, “Eski Ev”, “Ruhları birleştiren” “Canavarın Duacısı”, “Tebessüm”, “Çember”, “Teftiş”, “Beyaz Anne” adlarında küçük hikâyeleri; “Ölümün Zaferi” ve “Küçük Şeytan”ın tiyatro oyunu vardır.

En dikkati çeken ve oyun versiyonu da yapılan “Küçük Şeytan”ı çok kısaca özetleyelim:

Eski romanlarını genellikle Fransız natüralist’i Maupassant’ın “fantastik realizmi” paralelinde işleyen yazar bu romanda gene fantezi ile kendi “simgeci” eğilimini ve geleneksel Rus gerçekçiliğini kaynaştırmıştır. Eserde Rus halkınca “poşlost” tâbir edilen ve her insanın düşebileceği bir karakter zaafı olan küçük günâh, kötülük ve bayağılığın tarifi verilmektedir. Adı verilmeyen bir taşra kasabasında okul öğretmeni olan romanın olumsuz karakteri Peredonov insanî niteliklerden yoksundur. Hem bu erdem dışı yapısını örtme hem de bağlı olduğu ilin hükümet müfettişi olma mücadelesini vermektedir ama çabaları boşa çıkar. Ruhsal dengesi bozulur; sanrılar görmeye başlar. Eser’in gerçekçi ögeleri XIX. Asır kırsal yaşamın canlı bir betimlemesi ile verilmekte; Rus toplumu sorgulanmakta; öte yandan Peredonov’un hallüsinasyonlarını fantastik üslûpla anlatılmaktadır ki, eser bu yönüyle tam bir metafizik bir romandır ve Rus Simgeci akımının önde gelen örneklerinden biridir. Peredonov o dönemki kendini şehvanîyete kaptırmış Rus toplumu kuşağının tümünü temsil etmektedir.

Sologub’un şiirlerinden bir örnek de “Muzdarip Dâhi, Büyük Shakespear”inden bir parça (1913) ile verelim:

Muzdarip dâhi, Büyük Shakespear,/ Aldatıcı masallara hiç itibar etmedin -
Hamletlerinde, Calibanlarında, Macbethlerinde,/ İçimde benim katlanabileceğim bir ateş yaktın.
Ben de, eskilerin Kral Lear’i gibi davranıyorum:/ “Topraklarımı ve Sularımı” Kötü ruhlu kızlarım Regan ve Goneril’e bağışlayacağım,/ Cornelia’nın kazandığı ise gerçek hediye vekar’dır. *(1)

*(1) Kral Lear, artık yaşlanmış, yorulmuş, iktidarı ve mülkünü kızları ve damatları arasında taksim etmeyi düşünmektedir. Kızlarının her birine kendisine duydukları sevginin sınırlarını sorar. Büyük ve ortanca kızları ona ömürleri boyunca sürecek sınırsız sevgilerinden dem vururlar. Küçük kız Cornelia ise samimiyetle sevginin ölçüsünün olamayacağı yanıtını verince öfkelenen Kral ona hiç bir şey bağışlamaz. Sonunda yanıldığını anlayacaktır.
 

Yayın Tarihi : 17 Kasım 2012 Cumartesi 10:04:55


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?