18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Rus ve Sovyet Edebiyatı (88)

Serapion Kardeşlik

Rusya’da Devrimi müteakip 1921 yılında “Serapion Kardeşlik” adında bir yazar grubu oluşumundan ve bu topluluğun ilhamını Alman romantik yazar E.T.A. Hoffmann’ın “Die Serapions-Brüder” adlı romanından ilham aldığından söz etmiştik. Bu adın verilmesinin nedeni anılan roman karakterlerinin hep bir araya toplanmalarına karşın, sanat görüşü anlayışlarında farklı olmaları ve kendi yollarını bağımsız olarak çizmelerinden kaynaklanıyordu. Bir edebî okul oluşturmadan çok kurulu düzen dışı eksperimentalizme (deneyimselciliğe), yaratıcılığa ve tartışmaya önem vermişlerdi.

Serapion Kardeşler. soldan sağa : K. A. Fedin, M. Slonimsky, N. Tikhonuv, E. Polonskaya, N. Nikitin, M. Zoşçenko, I. Gruzdev, V. Kaverin

Bu grubun üyeleri arasında Konstantin Aleksandreyeviç Fedin, Mihail Mihailoviç Zoşçenko, Vsevolod Ivanov, Veniamin Kaverin gibi yazın alanına görece sağlam adımlarla girenlerin yanında, Nikolay Tikhonov, Elizaveta Polonskaya, Yuri Tynyanov, Korney Çukovsky, Ilya Gruzdev, Mikhail Slonimsky, Viktor Şklovsky, Lev Lunts, Vladimir A. Posner gibi sıradan olanlar da bulunmaktadır. Malsim Gorky’nin patronajını yaptığı ve aralarında doğucular ve batıcılar diye iki ana gruba ayrılan bu amatör topluluk verdikleri seminerlerle göz doldurmuşlardı. Kızıl terörü korkusuzca eleştiren, cesur distopya yazarı Zamyatin de, Serapion Kardeşlerin“Dom Iskusstv-Sanat Evi”ndeki Cumartesi toplantılarının düzenli müdavimi bir konuşmacı idi. Onlara gerçek bir sanatçının deli, kâfir, hayalperest, âsi ve kuşkucu olması gerektiği yolunda verdiği konferanslar aralarında çok tartışma konusu oldu. Serapion biraderlerin genellikle nötr kalışı Yevgeni Zamyatin’i düş kırıklığına uğrattı ve aralarından ayrıldı. Klüb’ün gündemini belirleme ve yayınlarını inceleme görevini Tynyanov üstlenmişti. Çukovsky sürekli konferanslar veriyordu. Rejime tepki koyanlara karşı olan bazı üyeler onun peşinden giderek Sovyet Sosyalist rejime ve resmî “sosyalist gerçekçilik” türü edebiyata sadık yeni bir grup kuracaklar; Sovyet Yazarlar Birliğinin”de üst düzey konumlar alacaklardır. Leon Trostky de onlarla önce ilgilenecek; sonra gelecekleri hakkında fikir beyanından kaçınacaktır.

Önde gelenlerin ve yerine göre rejime tepki koyanların tanıtımlarına girelim:

Konstantin Aleksandroviç Fedin

Mütevazı bir ailede Saratov’da, 21.Şubat. 1892’de doğan romancı Fedin Moskova ve Almanya’da öğrenim gördü. 1910’da yazdığı ilk öyküsü, Gogol’un “Kaput” hikâyesinin bir taklidi olan “Sluçai s Vasiliem Porfirioviç-Vasiy Porfirivioviç Olayı”dır. Moskova Ticaret Akademisinde ekonomi öğrenimi yaparken 1913’de yazdığı “Meloki-Dırıltı” öyküsü basıldı. 1914 Baharında Nuremberg’e Almanca öğrenimi için gitti. Fakat Dünya Savaşı patlayınca ülkesine dönmek isterken diğer sivil Rus uyruklularla birlikte Dresden’de enterne edilmişti. Brest-Litovsk Antlaşı üzerine 1918 Ağustosunda Moskova’ya dönebildi.

Fedin’in 100. Doğum yılı onuruna çıkarılan anı pulu

Bir süre Eğitim Halk Komiserliği (Bakanlık karşılığı) emrinde çalıştı. İç Savaşta Bolşeviklere katılıp Kızıl Orduya hizmet etti. 1921’de Partiden ayrıldı ve Serapion Kardeşler grubuna girdi; zira Devrimi desteklemesine rağmen edebiyat ve sanatın özgürce yapılması yanında idi. Bundan sonraki ilk öyküsü “Meyva Bahçesi” ve tiyatro oyunu “Bakunin Dresdene-Bakunin Dresden’de” 1922’de yayınlandı. İlk iki ve her ikisi de Ekim Devrimi dönemindeki Rus aydınlarının sorunlarını irdeleyen ve Almanya’daki esaret yıllarındaki Alman burjuvazi dünyası hakkındaki izlenimlerini anlattığı romanları “Goroda i Gody-Kentler ve yıllar” ve “Bratya-Biraderler” en önemli eserleridir. Daha sonraki romanları içinde: “Pokişçeneni Evropi-Avrupanın Irzına Geçmek” (1935), Sanatorii Arktur-Arktur Sanatoryumu” (1939) ile tarihî bir üçleme olan “Pervye Radosti-İlk Eğlenceler” (1945), “Neobyknovennoe leto-Sıra dışı bir Yaz” (1948) ve “Kostyor-Yangın” (1961) vardır. 1943’de “Gorky sredi nas-Gorky Aramızda” adında bir anı kitabı yazdı. Eleştirmen Edward J. Brown, onun belki pek büyük bir yazar olmasa da içinde yaşadığı belli bir tarih ve coğrafya ile çok duyarlı bir iletişim kurma yeteneği olan keskin bir gözlemci olduğunu saptamasını yapmıştır. Fedin 1959’dan ölümüne kadar Sovyet Yazar Birliği başkanlığı yaptı; Simgeci stilde de maharet gösteren yazar “Sosyalist Çalışma Kahramanı” ödülü, dört “Lenin” nişanı, “Çalışma Kızıl Sancak” nişanı, “Ekim Devrimi “ nişanı, “İlk Eğlence” ve “Sıra Dışı bir Yaz” romanları için (ilkine birinci sınıf olmak üzere) Stalin nişanları aldı. 15.Temmuz. 1977’de, Moskova’da vefat etti.

Eserlerinden “Goroda i Gody-Kentler ve yıllar” romanının kısa bir özetini sunalım:

Sovyetler döneminin ilk romanlarından biri olan bu eserdeki kentler Berlin ve Moskova’dır. Yıllar; 1.Dünya Savaşının sürdüğü Rus Devriminin yapıldığı dönemdir. Omurgasız tâbir edilen ürkek bir aydın olan Andrey Startsov I.Dünya Savaşının başlaması üzerine Almanyada enterne edilir. Kaçma girişimine yardımcı olan Mari adında bir Alman kızına aşık olur. Alman militarizminin zulmü ve çelişkileri onu tiksindirmiştir. Savaş sonrası Rusya’ya dönünce Devrimcilerin çevresi içinde kendine bir yer edinmeye çalışır. Fakat statik yapısı ve entelektüel tereddüdü onun bu çok aktif dünya içinde yeri olmadığını göstermektedir. Kendine ivme gücü verecek bir esinti beklemektedir. Mari’ye verdiği sözlere rağmen, başka bir kızla ilişkiye girer ve onu hamile bırakır. Üstelik Devrim karşıtı bir dostuna bilinçsizce Sovyet adaletinden kaçmasına yardımcı olunca arada kalır. Bu defa, bu dostunu öldürmenin hak yolu olup olmadığının muhasebesine dalar. Bu roman, Fedin’in, Devrim ve İç Savaş karşısında aydınların bir yol izlemedeki güçlüklerini ve mensup olduğu “Serapion Kardeşliği” grubunun tartışmalarını yansıtıyor.

Mihail Mihailoviç Zoşçenko

Mihail Zoşçenko 1915/16 yıllarında üniforması ile

10.Ağustos.1895’de Poltovada doğan Zoşçenko daha çok yergileri ile öne çıkmıştır. Ukraynalı bir mozaikçi olan babası St. Petersburg’a Suvarov Müzesinin dış tezyinatını üstlenmek için taşınmıştı. Mihail de St. Petersburg Üniveristesinde Hukuk fakültesine girdi; fakat malî sorunlar yüzünden öğrenimini tamamlayamadı. I. Dünya Savaşına muharip bir subay olarak katıldı. Defalarca yaralandı ve pek çok nişanla ödüllendirildi. İç Savaşta da Kızılların yanında savaştı. Fakat 1946’da, Ukrayna’nın Donets oblast’ındaki Mariupol liman kasabasının demiryolu bağlantısı ile Odesa’dan sonra Karadeniz’deki ikinci büyük liman olmasında emeği geçen Stalin’in Kültür Komiseri Andrei A. Jdanov’un adının buraya verilmesi ile ilgili kararnameye tepki gösterince gözden düşüp tam bir sefalet içine düştü. Yazılarında, sade halk tarafından kolaylıkla sindirilmesi için yalın ve kısa cümleler kullanıyordu. Dünya Savaşı ve İç Savaş anıları hakkında, mizahî bir üslupla “Masallar”, “Saygın Yurttaşlar”, “Bülbül Hangi Şarkıyı Söylüyor”, “Asabî İnsanlar” gibi öykü kitapları ile Lenin’i tanıtma amaçlı onun hakkında çocuklar için bir dizi küçük öyküler yazdı. Diğer eserleri arasında “Bir İnsan bir Pire Değildir”, “Şafaktan önce”, “Asabî İnsanlar ve Başka Komiklikler”, “Hamamdan Sahneler”, “Kendine Gelmiş Gençlik” vardır. Sovyet rejimini doğrudan hedef seçmedi ise de bürokrasi, rüşvet, gıda kıtlığı ve iskân sorunları üzerine ağır yergiler yapmaktan da hiç çekinmedi. Ama 1930’larda giderek artan baskı karşısında dikkatli olma kaygısı “Bir Yaşam Öyküsü” gibi bazı eserlerinin kalitesine olumsuz etki yapmış; öz yaşam öyküsü olan “Şafaktan Önce”in yayınlanması 1943’de yasaklanmış; 1946’da edebî dergi Zvezda’da “Bir Maymunun Maceraları “ öyküsünün çıkmasından sonra, Andrey Jdanov’un onu çala kalem yazan beyinsizin biri diye nitelemesi üzerine; çürümüş gerici ideallerin âdi ve tiksindirici bir savunucusu olduğu yakıştırması ile, Anna Ahmatova ile birlikte “Sovyet Yazarlar Birliği”nden ihraç edildi; işçi “tayın karnesi” ellerinden alındı.

Mihail Zoşçenko sivil

Aleksandr Melikov adındaki sütun yazarının naklettiklerine göre varını yoğunu satan Zoşçenko bir ara bir kunduracının yanında bile çalışmaya razı olmuştu. Kendini bağışlatmak için Stalin’e acıklı bir mektup yazmış; Dünya Savaşındaki hizmetlerinden başka altı ayını da Beyaz Muhafız güçlerine karşı Kızıl Ordu saflarında can siperane savaşmakla harcadığını hatırlatıp bir Sovyet karşıtı olamayacağını, yazdıklarının kendine göre gene Sovyet idealine yararlı biçimde yanlış uygulamaları olumlu yöne çevirecek uyarılar olduğunu sandığını bildirmişti. Ama, Stalin onun toprak ağaları ve bankerler hesabına hareket ettiği iddiasından geri dönmedi. Stalin’in ölümünden sonra yöneticiler ona karşı nispeten yumuşadılar. 1954’de bir İngiliz öğrenci grubu onunla Ahmatova ile mülâkat isteğinde bulundular ve safiyâne bir şekilde Merkezî Komitenin onlara yükledikleri suçlamaları kabûl edip etmediklerini sordular. Ahmatova gururla: “Evet” yanıtı verdi (ilgili bölümde anlattığımız üzere bunun bedelinin oğlunun Gulag’a gönderilmesi ile ödeyecektir). Zoşçenko bazı konularda karşı çıktığını söyledi. Ölümünden ancak bir kaç yıl önce kendisine emekli maaşı bağlandı. Gene de yeni bir takibat dizisi ile karşılaşan çileli yazar da Leningrad’da, 22.Temmuz.1958’de vefat etti ve pek çok değerli Sovyet yazarı Çarlık döneminin Tolstoyları, Dostoyevskyleri, Çehovları ününe erişemediler. Sosvyet yazarlarına yaptırılmayan aydınlatma hizmetini Orwell gibi Batılılar yapmaya çalıştılar ama global ideolojik çatlak onların da inandırıcı olmasını önledi. Fakat, ölümünden bir kaç ay sonra Zoşçenkonun öykülerinin bir koleksiyonu yapılmış; 100.000 adet basılmış ve kısa sürede kapışılarak tükenmişti.

Vsevolod Ivanov

Vsevolod Ivanov

Gene 1920’lerin önde gelen yazarlarından ve Devrime Rusya’nın Asya topraklarında Gerilla savaşları vererek katılmış olan Ivanov12.Şubat.1895’de, Sibirya ve Türkistan sınırında kentlerden çok uzak kalmış bir köyde doğdu. 14 yaşında köyünden ayrılıp seyyar bir sirkte palyaço ve kılıç yutma gösterisi yaparak çalışmaya başladı. Seyyar satıcılık, işçilik süreçlerinden geçti. 1917’de Kızıl orduya katılıp, İç Savaşın özellikle çok sert cereyan ettiği Güney Doğu Rusya’da gerilla savaşları verdi. Bu çok maceralı yaşamını sonradan: “Bu ölüm yollarında yaptığın gezinin bana verdiği tek keyif hâlâ yaşıyor olmam,” diye değerlendirdi. 1922’de yazdığı “Zırhlı Tren 14-69” isimli povestinde (aslında kendisinin de içinde bulunup çok yararlık gösterdiği) Kızıl partizanlardan bir çetenin Moğolistan’da Beyaz Muhafız lokomotifini kuşatmaya alışlarını çok canlı, renkli ve heyecan verici dille anlatır. Bu kısa roman tiyatro oyununa uyarlanmış ve Moskova Sanat Tiyatrosunun 70 yıl boyunca repertuvarında kalmıştır. Diğer eserleri “Partizanlar” (1921), “Boyalı Rüzgârlar” (1922), “Gökmavi Kumlar” (1923), “Çocuk” (1924), “Egzotik Masallar” (1925) onu Sovyet nesrinin ön hatlarına taşıdı. Fizik duyarlıkları aşırı güçlü betimlemesi Zamyatinin: “Ivanov burun delikleri ile yazıyor” esprisine yol açtı. 1930’lardaki Stalin despotizmi onu da “Sovyet Realizmi” istikametinde yavan yazmaya zorladı. Son yazılarından tek okunmaya değer eseri bitiremediği “Bir Fakir’in Serüvenleri” (1935) adını verdiği özyaşam öyküsüdür. 15.Ağustos.1963’de vefat etti. Moskova “Novodeviçi Kabristanı”da defnedildi.

Veniamin Aleksandroviç Zilber Kaverin

Veniamin Kaverin’in Malakovsky tarafından yapılmış karikatürü
 

Estonya sınırında Pskov’da doğan, 19.Nisan.1902-2.Mayıs.1989 tarihleri arasında yaşayan Kaverin de Serapion Kardeşlere mensup olup, romanları, küçük öyküleri, çocuklar için peri masalları, anılar ve biyografiler yazmış; Çocuklar kadar yetişkinlerin de sevdiği en çok tanınan ve yabancı dillere çevrilen, hatta sahneye ve operaya uyarlanan, 1955 ve 1976 yıllarında aynı adda filmi çekilen “İki Kaptan” adındaki romanı, Rus Donanmasının başarılarını da övme gibi ulusal bir güdünün desteği ile SSCB Devlet Edebiyat Ödülü kazanmıştı. Rus şarkiyatçısı Osip Senkovsky’nin de biografik etüdünü yapmıştır. Dünya Savaşı Alman işgâli sıralarında kaleme aldığı ve memleketi Pskov’dan başlayan maceralarını çok canlı biçimde anlattığı “İki Kaptan” eserinin onuruna aynı kentte, önünde kitaptaki karakterleri canlandıran iki heykelin dikildiği “İki Kaptan müzesi” açıldı. Kaptan Tatarinov’un özel bir fondan düzenlediği ve keşif seferi için özel olarak inşa edilen bir buharlı gemi “St. Anna”nın 1912 Temmuzunda Peterburg’dan hareket ederek batıdan doğuya Kuzey Denizi boyunca iki sert kış geçirilmesine rağmen azimle yapılan araştırmayı hikâye etmektedir. Yamal Yarımadası yakınında bir buzula yakalanıp Karskoy More-Kara Deniz’e (bizim Karadeniz değil) buzul birikintilerinin arasına sürüklenip karaya oturan gemiden 14 tayfa ayrılmış. Geride kalan iki cesur gemici tekneyi Frants Joseph adalarından birine sevkedebilmişti. Başka bir keşif teknesi St. Foka tarafından görülen gemiden iki kaptan kurtarılmıştı. Kaptanların beraberlerine aldıkları seyir jurnalında çok değerli bilimsel veriler bulunmaktaydı. Kara Deniz’de daha önce bilinmeyen Vize Adası böylece keşfedilmiş oldu. Fakat St. Anna’nın ve diğer mürettebatının akıbeti hâlâ meçhul.

Yayın Tarihi : 21 Şubat 2013 Perşembe 13:20:54
Güncelleme :21 Şubat 2013 Perşembe 13:34:13


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?