16
Haziran
2024
Pazar
ANASAYFA

Rus ve Sovyet Edebiyatı (9)

Vasily Andreyeviç Jukovsky

Vasily Andreyeviç Jukovsky

Jukovsky, Homer ve İranlı ozan Firdevsî’den başlayarak çağdaşları Goethe, Schiller, Byron’dan kazandığı birikimle Rus Edebiyatına Romantik akımı ulaştıran ve 1810’ların ünü doruğa çıkmış en seçkin ozanlardandır. Çeviri şiirlerinin birçoğu özgün metinlerden daha çok gönül okşamış ve kulaklarda kalıcı olmuştur. Jukovsky, Tula Oblastında Mişensko köyünde, 9.Şubat.1783’de doğdu. Mişenskogo çiftliğinin ağası Athanasius I. Bunin ile onun kâhyası, “Yelizateva Demyanovna Turkaninova” adı ile Ortodoksluğa döndürülen Saliha adında bir Türk kadının yasa dışı çocuğu idi. Saliha, Ukraynanın, Mimar Koca Sinanın eserlerinin bulunduğu Bender kentinde 1770’de çıkan Rus-Osmanlı savaşında Binbaşı K.Muffle tarafından esir alınıp Bunin’in eğitimine ve serfleri arasına verilmiş; sonra da Çiftliğin kâhyası olmuştu. 90 yıl sonra Nobel ödülü kazanacak olan modernist yazar Ivan Bunin de aynı aileden gelmektedir. Küçük Vasily, servetini yitirmiş A.G. Jukovsky adında birine, soylu sınıfa geçirileceği vaadi ile evlat edinmesi için verildi. Babalığı kabul eden A.G. jukovsky’e Astrakhan Hüsarları birliğinde bir yararlık gösterdiği uydurması ile Tula Oblast’ı Soy kitabına alınarak asalet kazandırılmış oldu. Böylece Vasily de Jukovsky soy adını almış oldu.

Çocuk 1790’ların ortalarında Moskova’ya özel bir yatılı okuluna gönderildi. Burası kapanınca 1792’de “Genel Halk Koleji”ne geçti. Malî destek aldığı gerçek babasının 1791’de vefatı okuldaki başarısını da etkiliyordu; o okuldan da ayrılıp öğrenimine memleketi Tula’ devam etti. 1797-1800 arası yaratıcı ozan oluşumunun en hareketli dönemidir. Derin içsel heyecanları ilk anı günlüklerine yansımıştır. Masonluktan, İngiliz Santimentalizminden, Alman klasizminin yarattığı “Sturm und Drang-Fırtına ve şiddet” denilen, edebiyat ve müzikde Goethe, Wagner gibi sanatçıların uyguladıkları gür sesli ve gümrah tarzından etkilendi. Klasik dönemin duayeni Karamzinle de tanışmış, ondan da romantizmin kokusunu almıştı. En yeni edebî ve estetik eğilimleri günü gününe izliyor; Rusyanın gücü, utkusu, gönencinden “erdem” gibi felsefî konulara kadar şiir yazıyordu. 1801 başlarında bazı arkadaşları ile, ömrü fazla sürmeyen bir edebiyat grubu kurmuşlardı.

1802’de okuldan ayrılmasından çok geçmeden, 19 yaşında iken Karamzin’in dergisinde Cambridge Üniversitesinde hocalık yapmış ozan Thomas Gray’in yakın dostu Richard West’in ölümü üzerine yazdığı “Elegy Written in a Country Churchyard-Bir Köy Kilisesi Avlusunda Yazılmış Ağıt”ın çevirisini yayınladı. Bir kilise avlusunun insan ölümlüğünü simgelemesinin duygusal etkiyi güçlendirmesi bakımından da bu çeviri Jukovsky’nin santimental melankoli tarzını benimsemesinde dönemeç oldu ve bu tarz Rus entelektüelleri arasında ona ün sağladı. 1808’de Karamzin ondan “Avrupa Habercisi” dergisinin editörlüğünü üstlenmesini istedi. Genç ozan bu sayede daha fazla Batı Avrupa dergileri karıştırıp daha çok romantik temalar, motifler ve kuramlar keşfetme olanağına erişti; bir romantik ozan’ın gizemli dünyasına inmeyi başaran ilk Rus yazarlardan b iri oldu. En güzel şiirleri Maria (Maşa) Protasova’ya adanmış ya da ondan esinlenmiş olanlarıdır. Kuzenlerinden birinin kızı olan Maşa ile tutkulu fakat tümüyle platonik kalan bir ilgisi olmuştu. Ortaçağın Hansa *(1) kentlerinden olup Dorpat ve Revel adı ile sonradan Rusların eline geçen Tartu ve Tallinn’deki Romantisizm de onun şiirini etkilemiştir.

Çariçe Alexandra Feodorovna
( A. Maliukov’un 1836’daki eseri, Hermitage Müzesinde )
 

1812’de Napoleon Rusya’yı işgale kalkışınca, derhal Moskova savunmasına koşmuş, Borodino Savaşına; Mareşal Kutuzov Genel Kurmayının karargâhında katılmıştı. Savaştan sonra, geçici olarak Moskova yakınlarında Dolbino köyüne yerleşti. Orada ard arda yazdığı şiirler yazmasına yol açan coşkulu bir ilhama “Dolbino Güzü” adı verilir. Savaştaki çabaları kadar bu şiirsel yaratıcılığı sayesinde Veliahd Gran Dük Nikola’nın eşi (Prusya prensesi Charlotte iken Aleksandra Federovna adı ile Rus Sarayına katılan) Gran Düşes’e özel öğretmen atandı. Saraya kabûlü edebî ufkunu da çok açmış; bir eğitimci ve sanat patronu olarak ona yeni bir uğraş daha kazandırmıştır. Nijni Novgorad Oblastında, Arzamas kentindeki Aleksandr Stupin’in kurduğu ve tanınmış sanatçıların katılıp yetiştikleri Sanat Okulundaki grupla ilişki kurdu. Karamzin’in Avrupa anlayışındaki ve anti-klasist yazarları kendi çevresinde topladı. Arzamas grubundan Henüz 20’sine ulaşmamış Puşkin de onun tezgâhında yetişerek cevherindeki ışığı daha da geliştirmiştir.

Jukovsky’nin Aleksandra’ya Rusça öğrettiği sıralarda, başta Goethe’den olmak üzere Almancadan yaptığı şiir çevirilerinin çoğu en iyi eserleri arasında sayılır. Veliahd Nikola ile yakınlığı 1825’deki Dekambrist İsyan’ı tahrik ettikleri iddiası ile bir çok sanatçılar hakkında açılan takibattan onu kurtarmış; Veliahd Nikola I. unvanı ile Çarlık tahtına geçinde onu, geleceğin Çar Halâskâr II. Aleksandr’ı olacak oğlu için vasi tayin etmiştir. Jukovsky yeni veliahd Çareviç üzerinde öyle gelişmiş yöntemler uygulamıştır ki, Aleksandr II.nin 1860’lardaki liberal reformları, en azından kısmen, onun öğretilerine atfedilir.

Jukovsky’nin kızı Aleksandra

Jukovsky, özgür düşünceli Lermentov, Herzen, Şevçenko’ya ve Dekambrist takibatına uğramış diğer yazarlara karşı yapılan saldırılara da karşı gelmiştir. Ukraynalı serf bir ileden gelen Taras Şevçenko’yu azad ettiren de odur. Puşkin’in 1837’deki ölümünden sonra onun eserlerini hasmane sansürden kurtardığı gibi o zamana kadar kaleme aldığı tüm eserlerini hararetle araştırıp yayına verme çabasına girmiştir. Başka bir kişisel dostu Nikolay Gogol’u 1830’lar ve 1840’lar boyunca koruyup kollamış; mesleğinde yönlendirmiştir.

1841’de emekli olup Almanyada yerleşen Jukovsky orada, Baltık Almanı sanatçı arkadaşı Gerhardt Wilhelm von Reuntern’in 18 yaşındaki kızı Elisabeth von Reutern ile evlendi. Çiftin Aleksandra ve Pavel adında iki çocukları oldu. Aleksandra’nın Rus veliahdı Gran Dük Aleksey Aleksandroviç ile bir gönül macerası olmuş; fakat bir köy ağasının gayrı meşru çocuğunun kızı olarak evlenmesi söz konusu olmamıştır. Jukovsky 12.Nisan.1852’de, 69 yaşında Baden Baden’de vefat etti. Cesedi St. Petersburg’a taşınarak Aleksandr Nevsky Manastırına gömüldü. Mezarı hemen Dostoyevsky anıtının ardındadır. Sanatına gelince, Vladimir Nabokov’un dğerlendirmesine göre Jukovsky büyüklük sınırında olan şairlerdendi; fakat tam bir zafer’e erişememişti. Onun misyonu Batı Avrupa edebiyatından, diğer yetenekli Rus sanatçılarının özgün eserlerinde yararlanmaları için aktardığı tarz gibi biçimsel bir katkı oldu. Eserlerinde Klasik dönemde romantizmi hissettirmiş Karamzin’i izleyerek kuru akıl yerine duyguları dile getirmişti. Arzamas’ın diğer üyeleri gibi, Ruslardan çok daha önce Hrıstiyan oldukları için (bir tür Türkçe karşısındaki Osmanlıca gibi) Slavcayı evrimleştiren Bulgarların etkilediği Rusca ile alay ediyor; ana dilini özgün bir kanalda geliştirme yoluna gidiyordu.

Gençlik fotografından Gran Dük Alexei Aleksandroviç.

Başda Schiller, Goethe, Scott, Byron, Southey gibi çağdaşı Alman v e İngiliz balladları olmak üzere her türde çeviri yapmıştır. Bunlardan Ludmilla (1808), Svetlana (1813) hayranlık çekmiş ve Rus şiir geleneğinin dönemeç noktaları olmuşlardır. Her ikisi de Alman Gottfried August Burger’in tanınmış Alman balladı “Lenore”den kendi tarzında serbestçe yaptığı çevirilerdir; bunların üzerine üç kez yeni çeşitlemeler yapmıştır. Schiller’den “Jungfrau von Orléans-Orleanslı Genç Hanım (Jeanne d’Arc kasdediliyor) dahil çevirdiği balladlar en azından orijinallerine eşit değerda kabûl edilir. Bunlardaki psikolojik derinlik Dostovyesky dahil bir çok Rus yazarının üzerinde etki yapmıştır. Özgün manzum eserleri de vardır; Kutuzov’un karagâhındaki hizmeti sırasında mağlup olan askerlerini morallerini takviye yazdığı hamasî şiir “Rus Savaşçılarının Kampında bir Ozan” üzerine “Tanrı Çar’ı Korusun!” adı ile İmparatorluk Rusyasının ulusal marşı bestelenmiştir.

Fikir hocası Karamzin gibi Avrupa’da, özellikle Almancanın konuşulduğu ülkelerde çok seyahat yapmış, büyük yazar Goethe, ozan Ludwig Tieck, manzara ressamı Caspar David Friedrich gibi dünya şöhretler, ile tanışmııtı. Eski tanışlarından Alman romantik yazarı Baron Friedrich de la Motte Fouqué’nin 1830’lu yıllarda çok satan düz yazı öyküsü “Undine”nin, Çaykovksky tarafından da opera olarak işlenmiş çok özgün bir heksametrik manzum çevirisini yaparak bu tür çevirilerin ve ayrıca Rus ozanları içinde “Alman Ekolü”nün öncüsü oldu. 1843’de, ünlü Carmen, Colombo gibi Latin ülkelerdeki şiddet ve intikam içerikli aşk öykülerinin yazarı Fransız romancı, tarihçi ve arkeologu Prosper Mérimée’nin adalet uğruna oğlunu öldüren bir Korsikalının öyküsünü konu eden “Mateo Falcone”sini tercüme etmiştir. Bu metin XX. asırbaşında Rus beşlerinden Fransız-Litvanya asıllı César Cui’nin, Moskova Bolşoy Tiyatrosunda sahnelenen operasına esas olacaktır.

Mareşal Mikhail I. Kutuzov maiyeti ile Borodino savaşını yönetiyor.

Emekliliğinden sonra kendini, Firdevsî ‘nin uzun “Şehmane”si, “Nal ve Damyanti”, “Mahabrata” gibi Hint masalları ve diğer bazı Doğulu ozanların gene heksametrik vezinle çevirilerine adadı . Bunlar için genellikle Almancaya çevrilmiş metinlerden yararlanmıştır. En son 1849’daki “Odiseos” çevirisi, “Rus Odiseos”u denecek derecede aslından ayrılmış fakat güzelliği ile “Undine” ile birlikte Rus şiiri ve öyküsünün gelişmesine en büyük ivmeyi kazandıran klasik eserlerden olmuştur.

Şiirlerinden iki örnek verelim:

Tanistvenye posetetelv (Gizemli Ziyaretçi)

Ey ruh, sevgili konuk, kimsin sen?
Ne zaman bize doğru kayarak uçup geldin?
Ve de hiç ses etmeden
Neden terkettin bizi?
Şimdi nerdesin? Nerede yerleşiksin?
Kimsin, nesin, nereye gittin?
Arz’a Cennetten mi ve ne için düştündü?
Ola ki sen esrara bürünmüş bilinmez bir ülkeden ara sıra görünüveren gençlik umudusun.
Umut kadar acımasızsın.
Bize en tatlı keyfi verdin
sadece bir an
Ve hemen bu zevki geri alıp uçup gittin.

Bizimle buluşman
Gizemli bir aşk anlaşması yapmak için miydi? .
Başına aşk düşenin bu aşk içindeki günleri
Dünyayı Cennet gibi güzel yapar.
Ah! peçe ardından görünen arz
Artık arz’a benzemez.
Hayat boşaldı – Zevk bir düşten ibaret oldu.

Burada bize cismini gösterdiğin nesne
Bir ispirtizmadan mı ibaretti?
Zaman zaman senin de yaptığın gibi
Tüm kayıtsızlığı ile
Dudaklarını uzatan kız
Ses çıkarmadan
Bir düşsel parmağı ile
Bize yeniden maziyi mi işaret ediyordu?

Yoksa, Böyle göklerin mavisini kullanıp, gözümüze iki kat peçe geren
Cennetten gelerek senin içinde barınan “Şiir Ece”nin Kutsal ruh’u mudur?

Vospominanye (Yeniden Hatırlama)

Tılsımlı günlerle birlikte gittin sen!
Senin gibi benim yüreğim de dönmeyecek eski yerine!
Senin izin benim anılarımın sancısında kaldı!
Ah! Beni tümden unutman daha da hayırlıdır!

Senin için sürekli arzu içinde yaşamaktansa
Bu aşkın gözyaşları artık dursun!
Seni hatırlamanın bahtsızlığı!
Ama unutmak daha da beter bahtsızlıktır –

Oh, umut ve beklentilerin yerine geçen azap!
Neşem – mutluluk gözyaşlarım nerede?
Bu anılar öldürecek beni! Fakat – heyhat, yaşarken unutabilir miyim!

 

*(1) Hansa (ya da “Hanseatik Birlik): XIII-XV yüzyıllar arası Avrupa’nın kuzeyinde çok önemli bir ekonomik ve siyasal güç teşkil eden geniş ölçekte bir lonca örgütü. Got dilinde “takım” ya da “bölük” anlamına gelen “Hanse”den gelir. Öncelikle Alman tacirlerinin çıkarlarını korumaya yönelik bu birlik başka ülkelerde de “Kontore” deniler ticaret üsleri kuruyordu. Diğer ülkelerin, özellikle Rusların güçlenmesi ve Amerika’nın keşfi ile zamanla bu birliği zayıflattı. 1478’de Moskova Knezliğinin eline geçen Novgorod’dan temsilcilikleri çıkarıldı. Merkezi Lübeck’deki son meclis toplantısı 1669’dadır. Birlik duygusal bir edebiyatın konusu da olmuştur.
 

Yayın Tarihi : 24 Kasım 2011 Perşembe 14:22:22
Güncelleme :24 Kasım 2011 Perşembe 14:37:02


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?