26
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Rus ve Sovyet Edebiyatı (98)

Sovyet edebiyatında Sosyalist Gerçekçilik türü yandaşlarını tanıtmayı sürdürüyoruz.

Daniil Aleksandroviç Granin 1.Ocak.1919 doğumlu olup, henüz (94 yaşında) hayattadır. Asıl soyadı “German”dır; “Granin”i yazı adı olarak kullanır. Mühendislik öğrenimi aldı. Alman işgâlinde gönüllü olarak askere yazıldı. İlk kısa öyküsü lisansüstü öğrencilerin yaşamları ile ilgili “İkinci Seçenek” 1949’da Zvezda gazetesinde yayınlandı. En tanınmış yapıtı, Sovyet genetik bilimcisi Nikolay Timofeyev Ressovsky’nin yaşamını anlattığı “Bizon-Yaban Sığırı” romanıdır (1987). Genellikle konuları bilimsel ve teknolojik yaratıcılığın ve ideal komünizmin imbiğinden geçmiş gerçek bilim adamlarının ilkeli araştırma savaşımlarındaki romantizm ve şiirsellik ya da bunun karşıtı ideallerini yitirmiş, yeteneksiz meslek adamları ve bürokratların zararlı eylemleridir.

Diğer eserleri “Fırtına İçinde”, “Tepeaşağı Mehtap”, “Taş Bahçe”, “Resim”, “Meçhul Adam”, “Güzel Uta”, “Tutsak”, “Klavdia Vilor”, “Kavgamız”, “Senin Sanatın Tartışmalı”, “Leningrad Kuşatma Altında”, “Fontanka’daki Ev”, “Yasaklanan Kafa”, “Uzletgâhda Yağmur”, “Yabancının Günlüğü”, “Araba izi hâlâ farkediliyor”, “Yeni Savaş”, “Araştıranlar” içinde Ales Adamoviç ile birlikde yazdığı “Leningrad Kuşatma Altında” (2003)isimli romanının konusu bu kuşatma sırasında iki küçük çocukla 16 yaşındaki bir ergen oğlan ve yaşlı bir akademisyen arasında cereyan eder. Leningrad’daki Yazarlar Birliği Yönetim Kurulu üyeliği de yaptı. 1978 Edebiyat Devlet Ödülü dahil sayısız ödül, nişan ve madalyalar aldı. Sovyetler sonrası dönemde de yazmaya devam etti. 1993’de Anayasa bunalımı çıkaran Başkan Yeltsin’e karşı yayınlanan “42’ler Mektubu”nun imzalayıcıları arasındadır.

Ales Adomoviç’in adı geçmişken onun hakkında da bir iki kelime ile bilgi verelim. Eylûl.1927, Beyaz Rusya, Minsk doğumlu Adamoviç yazar, eleştirmen ve “Belarus Bilimler akademis üyesi filoloji üzerine akademisyendir. 20’den fazla ayrı dilden çeviriler yapmıştır. 1989-92 arası Yüksek Sovyet Şurası azası oldu. Hem Rusca hem de Belarus dilinde eserler verdi. Şiddetli bir savaş aleyhtarı humanist yazar olup en bilinen eserleri “Katyn Öyküsü” ve “Abluka Kitabı”dır. Vasil Bykaü’nün kurduğu Belarus PEN Klûbünün ilk üyelerinden oldu. O da 1993’de “42’ler Mektubu”nu imzaladı. Ertesi yıl Belarus PEN Klûbü adına, her yıl onun doğum gününde verilecek “Ales Adamoviç Edebiyat Ödülü “ ihdas etti. 26.Ocal 1994’de, Moskovada vefat etti. Ölümünden sonra 1997’de “Yetenek Onur Ödülü” ile taltif edildi. Bu ödülü alanlar arasında eski Rusca uzmanı Dmitri Likaçev, Viktor Asrafiev, Cengiz Aytmatov, Vasil Bykaü, Fazıl İskender, Boris Slutsky, Bulat Okudjava bulunmaktadır. Bu simalardan bazılarını muhalifler arasında yeniden anacağız.

Vasil Uladzimiraviç Bykaü Beyaz Rusyalı olup, 19.Haziran.1924’de, Visiebsk’de doğdu. Belarus edebiyatının çok doğurgan anıtsal bir siması ve Iosif Brodsky’nin Noberl Ödülü kazandığı yıl aynı ödüle aday olan Bukaü, Alman saldırısı karşısında 17 yaşında gönüllü olarak Ukrayna’da çarpışmıştır. 1950’lerin ortalarına kadar Orduda hizmeti sürdürdükden sonra SSCB’ye dönüp Hrodna Pravda’da gazeteciliğe başladı. Ve hemen lirik bir dille kaleme alınmış çok ünlü “Ateşten Gömlek”, “Dikilitaş”, “Gitmek ve Dönmemek”, “Gündoğumuna kadar Yaşamak” adlı eserlerini ard arda yayınladı. Bunların dışında çoğu yabancı dillere çevrilmiş “Turnanın Çığlığı”, “Kano Dersi”, “Üçüncü Roket”, “Alplerin Balladı”, “Bir Gece”, “Kurt Paketi”, “Onun Bataryası”, “Bahtsızlık Göstergesi”, “Sisler İçinde”, “Eve Daha Uzun Yol Var” romanları bulunmaktadır. “42’ler Mektubu”nu o da imzaladı. Kızıl Yıldız, Çalışma, SSCB Devlet (Gündoğumuna Kadar Yaşamak romanı için),Lenin (Bahtsızlık Göstergesi romanı için), Sosyalist Çalışma Kahramanlığı, Birinci Sınıf Yurt Savaşı nişanları yanında “Üçüncü Roket” ve “Kurt Paketi” öyküleri için Belarus Sovyet Cumhuriyeti Jakup Kolas Devlet Ödülleri ve Belarus Halk Yazarı Ödülü bulunmaktadır. Finlandiya’da, Almanya’da ve Çek Cumhuriyetinde uzun yıllar kaldıktan sonra 22.Haziran.2003’de vefat etmesine yakın bir zaman önce yurduna döndü.

Stalinizm Etkisinin Kaldırıldığı Dönem Sanatçıları

Aleksandr Terentiyeviç Honchar (ya da Gonçar) Ukrayna, Poltava İli, Sukhe köyünde, Aralık 1918 doğumlu olup Ukrayna kültürünü Sovyet toplumunda yeniden tesis çabaları sarfetmiş kısa öykü ve kısa roman yazarı idi. Oles Honçar’ı yazı adı olarak almıştır. Doğduğu sıralarda babasını, 3 yaşında annesini kaybetti. Anne tarafından büyük ebeveyninin bakımına alındı. Harkov Üniversitesinde bir yandan filoloji öğrenimi görür, diğer yandan bazı gazeteler ve edebî dergilerde yazılar yazarken üçüncü sınıfda, Alman saldırısı üzerine Kızıl Orduda 72. Muhafız Alayı Öğrenciler Bataryasına gönüllü katıldı. Çavuşluk kademelerini geçirip bir Havan bataryasının baş çavuşu oldu. İki defa yaralanıp, “Sovyet Zafer Nişanı” dahil çok sayıda madalya ve ödül aldı. Savaş günlerinde yazdığı şiirler 1985’de “Sınısız Şiirler” adındaki kitapda toplanacağı gibi çok önemli romanı “Yük Taşıyıcılarının Kılavuzu” romanına o zamanlar başlamıştı.

Savaş sona erince hem tahsilini kaldığı yerden sürdürdü hem de bu romanın birinci bölümü “Alpler”i tamamladı. Bu kitaba ilgi gösteren “Anayurt” gazetesi baş yazarı Yuri Yanovsky Honçar’ı Kiev’e davet edip Ukrayna Ulusal Bilimler Akademisi Şevçenko Edebiyat Enstitüsünde yüksek lisans öğrenciliği (aspirantura) olmasını sağladı. Buna şükran borcunu 1975’de yazdığı “Yanovsky’nin Mavi Kuleleri” romanını ona adayarak ödeyecektir. 1947’de Poltava Bölgesindeki yer altı hareketlerini anlattığı “Arz Gümbürdüyor” öyküsünü ve “Yük Taşıyıcılarının Kılavuzu”nun ikinci bölümü “Mavi Tuna”yı yayınladı. Bu eserin Sovyet Ordusunun Avrupadaki kurtarma misyonu ile ilgili konusu eleştirmenlerin ve kamu görevlilerinin ilgisini çekti; 1948’de Stalin ödülü kazandı. Bu roman ‘Altın Prag’ adlı üçüncü romanla bir triloji oluşturdu. Daha pek çok ödül, madalya ve nişan kazanacak yazarın diğer eseleri “Bir Işık Yak” (1950), Devrimin tarihi ve Güney Ukraynadaki İç Savaş ile ilgili “Tavria” (1952) ve ”Perekop” (1957) diolojisi (ikileme), “Dostlarla buluşma” (1950), “Çin Kadar Yakın” (1951), savaşa gönüllü katılan öğrencinin öyküsü ve yaşam ve ölüm arasında olmanın felsefesini yaptığı “Kişi ve Silâh” (1960) ve Şevçenko Ödülü kazanan bu eserin diolojisini oluşturan “Kasıga”dır (1970). Ayrıca, gene Ukrayna edebiyatının başyapıtlarından sayılan, Stalinizmin ihmâli ile Ukrayna steplerinin perişan hâlini sergilediği kısa öykülerin romanı olan “Tronka” ancak Krutçev yumuşamasından sonra 1963’de yayınlanmış, 1964’de Lenin Ödülü almıştır. Honçar’ın başyapıtlarından klasik gerçekçilikle yazdığı “Sobor-Katedral”in (1968) kaderi de üzüntülü olmuştur. İnsanlık mirası katedrallere karşı Sovyet yöneticilerinin tahripkâr uygulaması karşı çabasını dile getiren roman ancak Ukraynadaki dergilerde neşredilmiştir. Yazarı Ukrayna Yazarlar Birliği Başkanı ve SSCB Yazarlar Birliği Sekreterliği yapmış olması takibe uğramaktan kurtarmıştır. Oles Honçar 12.Aralık.1995’de Kievde vefat etti.

Vladimir Tendryakov 5.Aralık.1923’de, Vologda Oblastı, Makarovskaya yakınlarında doğdu. Maksim Gorky Edebiyat Enstitüsünden 1940’ların sonunda mezun oldu; 1951’de edebiyat doktorası aldı. Nikita Krutçev’in Stalinizm etkisini kaldırdığı 1955 yılında profesyonel yazar oldu. Sovyetlerin hâlâ huzursuz olan 1979-1982 arasında yazdığı “Pokuşenie miraji-Tuzak Hazırlayan Seraplar” romanı, ölümünden sonra, Başkan Gorbaçov’un yürürlüğe koyduğu “glasnost-şeffaflık” ve “perestroyka-yeniden yapılanma” politikalarının sansürü hafiflettiği, 1987’ye kadar yayınlanamadı. Tendryakov’u en fazla ilgilendiren etik değerlerdir. En ünlü novellası (kısa romanı) “Üç, Yedi ve Birli” masum bir insanı katledilmekten kurtaracak sesi çıkarmaktan korkan bir düzen adamına aittir. “Derin Çukur” novellası gene bir yaşamın yasa ve düzenlere körcesine itaate kurban edilmesi ile ilgilidir. Başyapıtı “Tuzak Hazırlayan Seraplar” ise yaşam boyu ahlâkiyat, şiddet, zulûm ve ahlâkî değerler arasındaki seçim güçlüğü ve bunlara karşı reflektif tutumlar işlenir. Yazar Moskovada 3.Ağustos.1984’de vefat etti.

Vladimir Aleksiyeviç Solukin Sobinsky Bölgesinde Alepino’da bir çiftçi ailesi içinde 14.Haziran.1924’de doğmuş, makine teknisyenliği eğitimi almıştır. İlk şiirleri yerel “Priziv-Çağrı” gazetesinde yayınlanan Solukin 1942-45 arası askerî hizmetini Kremlin Muhafaza Birliğinde ifa etti. 1951’de Gorky Moskova Edebiyat Enstitüsünden mezun olarak edebî kariyerine başladı. 1958-1981 arası önde gelen “Gençlik Muhafaza Birliği” gazetesi ve “Naş Sovremennik-Çağdaşımız” edebî dergisi yazı heyetlerinde çalıştı. 1950’lerin ikinci yarısından sonra Rus ulusalcılığı ve Devrim öncesi ulusal geleneklerin, Rus sanat ve mimarîsinin korunması iddialı makaleler ve çeşitli incelemeler yazmış; Rus sanatlarını geliştirilmesi yolunda çabalar göstermiştir.”Lenin’i Okumak” başlıklı makalesinde Rusya tarihinde Lenin’in rôlünü yeniden gözden geçirmek gerektiğini ve Stalin zûlmünün ilk çıkışının Lenine dayandığını açıkca duyuran ilk kalemlerden oldu. 1975’de “Moskva” gazetesinde yayınlattığı “Hüküm” adlı otobiografik öyküsünde kanser tanısı konmuş öykü kahramanının cerrahî ameliyeye giderken, ölüm mahkûmu gibi imişçesine kapıldığı duyguları nakleder. Moskovada 4.Nisan.1997’de vefat eden Solukin’in ikon kolleksiyonerliği merakı “Rusyadaki Ikonları Araştırırken” kitabının kaynağı olmuştur.

Etnik Aidiyet Bakımından Daha Farklı Bazı Sovyet Yazarlar

Vilis Läcis Mayıs.1904, Letonya, Mangali doğumlu olup, I. Dünya Savaşı sonunda Rusyadan bağımsız bir devlet olan Letonyanın 1944’de Nazi işgâlinden kurtarılıp bu kez Sovyetlere katıldığı dönemde politikacılık yapmış komünist bir yazardır. İşçi ailesine mensuptur. Kendisi de Başkent Riga Limanı’nda el işçiliği yapmıştır. Boş zamanlarında yazı yazardı. 1933’de yayınladığı ‘Zvejnieka dels-Balıkçının Oğlu’ romanının başarısı üzerine çok popüler ve 1930’lar Letonyasının en çok kazanan, her zaman olumlu eleştiri almasa da sıradan okuyucunun sevdiği yazarlarından oldu. Yasaklı Komünist Parti ile yeraltı bağlantıları sezildiği için polisin devamlı gözetiminde idi. Ancak ona hayran olan Letonya diktatörü Karlis Ulmanis ona ait polis gözetim dosyalarının imhasını emretmişti. Läcis de buna mukabil, anılan romanının film uyarlamasına yardımcı olan Ulmanis rejimini destekleyen yazılar yazıyordu. Almanya ve Sovyetler arasındaki 23.Ağustos.1939 tarihli Saldırmazlık Paktından güç alan Sovyetler’in etkisi ile Letonyada kurulan Augusts Kirhensteis’in (Haziran-Ağustos.1940 arası) çok kısa süreli kukla hükûmetinde Läcis İçişleri Bakanı oldu. Sovyetlerin Baltık ülkelerini işgâl ettiği Ağustos.1940’da ise Letonya Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin Bakanlar Kurulu Başkanı (Başbakan) atandı. 1941-45 arası Nazi işgâli kesintisine rağmen bu pozisyonu 1959’a kadar sürdürmüştür. Stalinist polis devleti, kitlesel tutuklamalar, 40.000 kişinin sürgünü uygulamalarından sorumludur. Letonya bağımsızlığını Ağustos 1991’de ilân etti. Läcis, 50’den fazla dile çevrilen eserlerini kendi dilinde yazmış; Ruscaya çevirmiş olduğu ve Sovyetlere büyük hizmetler sunduğu için Sovyetlerce kendi yazarı gibi benimsenmiştir. 6.Şubat 1966’da vefat etti.

Juhan Smuul Estonya’nın Sovyetlere bağlı olduğu döneme ait bir Estonyalı yazar olup Muhu Takımadalarından biri olan Koguva’da, Şubat.1922’de doğmuş, 1941 Alman saldırısında Sovyet Ordusunda Estonyalı Birlikler içinde çatışmalara katılmıştı. En çok gezi yazıları ile tanınan Smuul kendi dilinde yazar; hepsini Ruscaya çevirirdi. Sovyet rejiminin Estonyadaki resmî yazarı idi. Stalin ve Lenin ödüllerine lâyık görüldü.Zamanında Estonya Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin Devlet Ödülü de onun adı ile anılmıştır. En ünlü gezi kitabı Antarktikada bir Sovyet keşif heyetinin öyküsü olan “Donmuş kitaptır. Ana yurdu Muhu Adaları hakında da çeşitli romanlar yazdı. Kirjad Sõgedate külast-Kör Ziyaretçilere Mektuplar , ”Keskpäevane praam Aracı tekne”, “Metskapten Vahşi Kaptan”, “Siin me oleme! -(TV)İşte burdayız” adlarında dört senaryosu da vardır. 13.Nisan.1971’de vefat eden yazarın Koguvadaki evi müze haline getirilmiştir. Estonya Ağustos.1994’de bağımsızlığını ilân edecektir.

Fazıl Abduloviç İskender 6.Mart.1929, Suhumi doğumlu Abhaz yazardır. “Ales Adomoviç Yetenek Ödülü” aldığından ilgili bölümde söz ettiğimiz yazar çoğunlukla Rusça yazdığı çekici, canlı Kafkas betimlemeleri yaptığı roman ve öyküleri ile ünlüdür. En popüler olmuş öyküler dizisi “Çik” adındaki sevimli ve cingöz çocuğa ait olanlardır. Abhazyanın en aydın siması olan İskender 1960’ların ortalarında Yury Kazakov ve Vasily Aksyonov gibi “yeni yetme düz yazı hareketi” mensupları yanında, özellikle “Oğlak Boğa Burcu”, “Keçi-Yaban Sığırı Burcu” şeklinde çevrilebilecek “Sozvezdie kozlotura” öyküsü ile tanındı. Bu öykü yurdu Abhazya’ya dönen ve yerel bir gazete yazı kuruluna katılan, ayrıca kendini yeni üretilmiş keçi ile Batı Kafkas antelop’u arası bir çiftlik hayvanının tanıtım kampanyası içinde bulan bir genç gazetecinin izlenimlerine ait olup Sovyet biolog’u Trofim Lyzenko’nun geneti k araştırmalarını ve Hrutçev’in tarım kampanyalarını alaya almaktadır. İspanyolların “Tormesli Lazarillo” benzeri bir pikaresk (serserilerin hayatına dair) roman olan ve SSCB Devlet Ödülü aldığı “Çegemli Sandro”su bir hayalî Abhaz köyü yaşamını hikâye etmekte olup Batı Dünyasında çok sevilmiş; ona Abhazyalı Mark Twain ünvanının kazandırmış; ironi ile harmanlanmış büyülü gerçekçilik stili yakıştırılmıştır. İskender Latin Amrikanın büyülü gerçekçiliği ile ilgisi olmadığını söylese de onun romanının çeşitli bölümlerine dayanan beş film yapılmıştır. İskender, 1980’lerin sonlarındaki Gürcistan ve Abhaz toplulukları arasındaki ayrılıkçı ve etnik çekişmelerden uzak durmuş; Abhazya’nın yeni bir “Dağlık Karabağ” olacağı ikazında bulunmuştur.

Hâlen Kultura gazetesinin yazarı olarak Moskova’da ikamet etmektedir. 2010’da Başkan Medvedevin elinden “Anayurt Liyakat Nişanı” alan İskender’in gerek Rusya gerek Abhazya’nın tevcih ettiği pek çok ödül ve nişanı bulunmaktadır. 3.Eylûl.2011’de yazarın doğum yeri Suhumi’nin Muhacir rıhtımında öykü kahramanı “Çik”in bir heykelinin dikiliş töreni yapıldı.
 

Yayın Tarihi : 17 Nisan 2013 Çarşamba 18:34:28


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Hikayeci (2) IP: 95.15.104.xxx Tarih : 19.04.2013 23:14:02

Geçmiş siyasî dönemlerimizin bir safhasında Rahmetli Ecevit, bir beldede kendisini izlemeye gelen binlerce kişinin karşısında ateşli söyleyişlerinden birini daha yapmaktadır. Bu sırada ağzı aralık, gözleri dik, yüzü kalkık ve hayranlık ifadesi içinde Ecevit'i dinleyenlerden biri, orada bulunan bir gazetecinin dikkatini çeker. Gazeteci, bu kişinin yanına gelip şunu sorar: "- kürsüdekinin neler demek istediğini anlamış gibisin, bu konuda ne söylersin !". Bizim vatandaş ise şu cevabı verir: "- valla ne demek istediğinden hiç birşey anlamasam da güzel konuşmasına çok hayran kaldım !"