19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Sözcük Anlamlarında Evrimleşme - Zıd Kültürlerin kaynaşması - 4

Olmondo ve Ardabasto, birleşik orduya katılmışlardı; ama, onların olduğu kadar, yürekleri intikam duygusu ile dolu başka Got senyörleri de vardı.
Hattâ, bunlar yabancıların gelişini Tanrının bir lûtfu olarak kabûl ediyorlardı. Onlara göre bu istilacılar, geçici olarak yağma yaptıkdan sonra kendi diyarlarına döneceklerdi. Roderic gibi bir manyak uğruna ölümü göze almaktansa, onlara direnmeyip, onların destekleri ile iktidarı ele geçirmek daha akıllıca bir yol olurdu. (*)

Tarık, 100.000 kişilik Got Ordusunun üzerine geldiğini duyunca, ülke içine büyük bir saldırı yerine, gücünün sınırlarını belli etmeden, işgâli ihtiyatlı bir biçimde ağır ağır sürdürme planını yeğledi. Ancak, her hâlü kârda, İspanya sahilinde sıkışmış bir durumda savunmaya geçmenin hiçbir anlamı olmadığını biliyordu. Musa’ya, çok güçlü bir ordu ile karşılaşacağı için ek kuvvetler göndermesi gerektiğini yazdı. Septe’de Julian’ın minik filosu ile yetinmeyip, çok sayıda yeni tekneler yaptırmış olan Musa’nın hesabı farklı idi. 18.000 kişilik Arap askerini gene yanında tutarak, 5000 Berberîlik kıtayı, gene bir Berberî olan Tarif komutasında, süratle tüm gemileri ile İspanyaya sevketmeye başlayarak, Tarık’a, sözüm ona destek olarak gönderdi. Tarıkdan bir utku beklemiyordu; ancak çok azimli ve tutkulu olan bu generalin, yırtıcı Berberî askerleri ile ölümüne savaşıp imha edilse de, olabildiğince yıpratacağı Got Ordusunun, daha sonra kendi komutasında yapılacak seferde karşısına zayıflamış olarak çıkmasını sağlayacağını düşünüyordu. Çok deneyimli bir komutandı; ne gözü kara riske girerdi ne de savaşdan kaçardı.

İbn Haldun’un verdiği bilgiye göre, yeni Berberî gücü, kumandanlarının adını taşıyan Tarifa limanına çıkarak İspanyadaki toplam Müslüman gücü 12.000 askere yükselttiler. Bunun hemen tümü Berberî idi. Tarık, Musa’nın Arap askerlerine hâlâ kıyamayıp yanında tutmasının gerçek hedefini anlayacak kadar zeki idi. Gemiler İspanya sahiline ek kuvvetlerin tümünü boşalttıkdan sonra herkesi şaşırtan bir karar aldı. Musa’nın yeni inşa ettirdiği tüm gemileri (Julian’ın dört küçük teknesi de dahil) ateşe verdi. Artık İspanyadan geriye dönüş yoktu. Tarihçiler gemilerin yakıldığı yeri ve zamanını kesin olarak belirtemiyorlardı. En çok Algeciras’da olması olasılığı üzerinde duruluyor. Çıkarma sona ereceği sıralarda Cebel-i Tarık’da bulunan Komutan Algeciras’a hareket etmiş; askerlerinin büyük kısmı Tarifa’da karaya inen yeni ordu, kara ve deniz yolu ile iki koldan ilerleyerek Tarıkla orada buluşmuştu. Bazı tarihçiler bu olayın düş ürünü ve yakıştırma olduğunu söylemektedir. Bir kısmı ise yakılan gemileri sadeve Julian’ın dört teknesi ile snırlandırır. Ama büyük çoğunluk bu iddiayı doğrular; Müslümanların Cebel-i Tarık boğazını ilk geçişlerinden sonra Musanın pek çok gemi inşa ettirdiği, sonradan bu gemilerin ortadan ok oldukları kesindir. Tarık bütün bunları küllere dönüştürdükden sonra kampını toplayarak Medina-Sidonia yönüne doğru yürüyüşe geçti; bir süre sahili izledikden sonra kara tarafına döndü; 8 km. kadar gittikden sonra Facinas Geçidinde durdu. Buradan, Barbate Irmağının oluşturduğu havzaya çıkılıyordu. 

Barbate Geçidi, üstün güçlere direnme ve onların manevra yeteneğini sınırlama bakımından ideal bir savunma noktası idi. Bu tepelik arazinin yararlarını kullanmak üzere çadırlar açılarak yerleşildi. Tarık’ın hafif süvarileri, buradan kuzey ve kuzey-batı yönlerinde açılarak Medina-Sidonia dolaylarında Gotların izini saptamak üzere keşifler yapıyorlardı. Julian da, ajanları aracılığı ile Roderic’in niyetleri hakkında bilgi toplama peşinde idi. Algeciras’ın batısındaki kıyı bölgesi Cadiz’e kadar dağlıktır. Bu bölgenin kuzeyinde bir çok ırmağın suladığı bereketli Medina-Sidonia bölgesi bulunur. Bu ırmakların en büyüğü olan ve bir çok kollarla beslenen Rio Barbate (Barbate Irmağı) ovanın güneyinde, başka akarsuların da döküldüğü göller ve bataklıklardan oluşmuş bir düzlük ortaya çıkarmıştır. Barbate, bu ıslak bölgenin nemini taşıyan ana drenaj kanalı olup, Barbate de Franco yanından Atlantiğe dökülür. Bataklıkların en büyüğü Janda Laguna’sıdır.
Havzanın taşkınları ve çamurlu akıntıları, şimdi bir barajlar sistemi ile denetim altına alınmış ve arazi tarıma açılmıştır. Fakat o tarihlerde, Sidonia’nın güneyindeki uçsuz bucaksız düzlüğün büyük bölümü, Sierra de Retin’in (Retin Sıradağları) kuzeyi, Sierra Momia ve Sierra Blanquilla dahil dağlık arazinin batısı, deniz sahiline ancak dar bir şeritlik mesafeye kadar dev bir bataklıkdı; Rio Barbate’nin kendi kıyıları da, şimdikinin tersine cırcıvık çamurdu.

Trafalgar Burnundan güney-batıda, az ötede, Barbatenin denize akışının yukardan seyredildiği Meca Tepeleri yükselir. Meca isminin, Müslümanların varışından önce varlığını kaybetmiş bir antik kasabadan aldığı söyleniyor. 

Oranın yerlileri Barbate sahilinde kalıntıları bulunan başka bir antik kent “Vejer de la Frontera”ya Müslümanların, Meca ile karıştırarak ve onun da telâffuzunu bozarak Beca ya da Baka dediklerini söylüyorlardı. Baka adı da zamanla Laka biçimine çevrilmiş; Müslümanlar bu tepelerin adını, altlarından geçen Rio Barbate’ye vererek, bunun geçiş yoluna “Wadi Baka” ya da “Wadi Laka” demişler. 

Bu isimler İspanyolcaya “Guadabeca” ve “Guadaleca” olarak geçmiş. Yakın tarihlerdeki bazı İspanyol yazarlar da, bu mevkilerde Müslümanlar ve Gotlar arasında cereyan edecek savaşa, 50 km. kadar uzakda, kuzeydeki (gene Arapların verdiği isimden alınma) Guadalete Irmağı ile karıştırarak Guadelete Savaşı adını vereceklerdir. Bu karışıklık, tarihçiler arasında, savaşın mevkii hakkında tereddütler ve tartışmalara yol açacaktır; ama; ama en ayrıntılı açıklamayı yapan ve General Akram’ın da itibar ettiği İspanyol Saavedra’ya göre bu “Rio Barbate Savaşı”dır.

Roderic, bir an önce istilâcıları def’etmek istediğinden, İspanyadaki tüm Hıristiyan savaşçıları eksiksiz olarak etrafına toplamakla vakit geçiremezdi. Piyade gücünün ağırlığını geride bırakıp, Witizanın oğullarının şövalyeleri ile de birlikde, süvarilerinin başında Cordoba’dan yola çıktı. 

Eski Medina Sidonia kasabasını pas geçip Barbate ırmağı ovasının derinlerine daldı. Şimdi “Benalup de Sidonia” dedikleri “Casas Viejas” kasabasının yakınlarına ulaştı ve ırmak kıyılarında çadrlarını açıp, kamp kurdu.
Müslümanların konumu, gücü ve niyetleri hakkında daha fazla bilgi toplayıncaya kadar bekleyecekti. Gotların yakına geldiklerini ve kampladıkları konumu, vakit kaybetmeksizin, haber alan Tarık, tepe eteklerini izleyerek Casas Viejas yönüne doğru ilerlemeye başladı. Birkaç kilometre sonra Celemin Irmağını aşmış, bu ırmağı soluna, Sierra Momia eteklerini sağına alıp, batıya düşen Gotların kampının karşısına dikilmişti. 

Solda ilerde Janda Lagunası bataklıkları başlıyordu. Müslümanların geldiğini gören Roderic de, Barbate’yi aşarak düşmanına daha yaklaştı ve kampını Irmağın doğu yakasına yerleştirdi. İki ordunun birbirini görecek mesafeden bu karşılaşmaları 711 yılının Temmuzu sonlarına doğru gerçekleşmişti.

Çok yetersiz insan ve silâh gücü ile, Tarığın, sahile yakın olmanın avantajlarından, savunma güvenliği olan tepelerin dar geçitlerinden feragat ederek açık alana çıkma riskini göze alması herkesi şaşırtmıştır. Gelmiş, geçmiş tüm stratejistlere göre bu cüret, bu gözü karalık, normalde çılgınlıkdan başka bir şey değildi. Çok az sayıda atlısı, buna nisbetle ağırlıklı olan, fakat karşısındaki düşmana göre hiç bir kıymeti harbiyesi olmayan piyadesi ile başdan aşağı donanımlı, zırhlı, savaş baltalı sayısız süvari kıtaları ile nasıl başa çıkabilecekti? Facinas Geçidinde kalması en akıllıca yol idi; orada dar aralıkda azar azar sayılarla karşılayacağı düşman silâhşörlerini yıpratması mümkün olabilirdi. 

Ne var ki, onun iddiası, İspanyaya, zaten fetih için taarruz savaşı yapmaya geldiği; savunacağı bir mevkiin olmadığı idi. Ovanın orta yerinde şaşkınlıkla bakan Roderic, sonunda subaylarından cesur bir silâhşöre, gece karanlığında Müslüman kampında keşfe çıkıp, onların geride başka güçleri olup olmadığı ve genel olarak içinde bulundukları koşullar hakkında bilgi toplamasını emretti. Keşif görevine çıkan bu subay hakkında tarihçilerin verdiği bilgiler de birbirini tutmamaktadır. Kimisi, kampı gözetlemek üzere çıktığı hâkim tepeden Müslümanlarca fark edilerek kovalandığını söylüyor. Kimisi de, etrafını çeviren Müslümanların onu kampa getirdikleri, Tarık tarafından bizzat karşılanan subayın bir soylu gibi yemeğe davet edilerek ağırlandığı, istediği şeyi sormada serbest bırakıldığı bilgisini vermektedirler. Rivayete göre, Müslümanlarla yüzyüze karşılaşmasının, gözetleme noktasına göre çok daha fazla istihbarat kazandırdığı silâhşör Krala: “İspanyada sürekli kalmak için gemilerini yakmış olan düşmanlarının, hiç kaçma niyetleri olmayan, tam birer savaş fanatiği, belâlı yaratıklar olduğu” raporunu vermiştir.

(*) Witizanın oğullarının orijinal Gotik isimleri Almund (Olmondo) ve Artabas’dır (Ardabasto). Got denilen barbar akıncıların kültürleri yeni temas ettikleri yerleşik ve kültür düzeyleri yüksek etnik gruplarla iletişim kurmaya yeterli olmadığından, siyasal egemenliklerine karşın onların dil ve kültürlerine assimile olmuşlardır. Vizigotlar (yani Batı Gotları) dahil oldukları Hispano-Roman dünyada çabucak Latinize olmuşlar, özel isimlerini de onların söyleyişine uygun hale getirmişlerdir. Roderic de çok geçmeden Rodrigo olacakdır. Ancak, siyasal egemenlikde hâlâ süregelen damgalarını vurmuşlar; aristokrat sınıfı yaratmışlardır. Bugün Latin Amerikada bir sömürge mirası olan ve “Latifundia” denilen tarım işletmeleri sistemi, Avrupada yaşayan çiftlik sahipleri tarafından arada sırada denetlenerek yönetilir. Denetime çıktığı haber alınan çiftlik ağalarının gelişi, çiftlik çalışanlarına “Godos vengaron – Gotlar geldiler” diye duyurulur. 

Almanlar ve diğer bazı Germanik kuzey Avrupa toplulukları uzun süre etnik temellerine sadık kalarak kültürlerini değiştirmemekde ısrarcı olmuşlar; bu yüzden de dilleri çok kaba kalmıştır. Sonunda, bilim ve felsefede zengin bir terminoloji zorunluluğu karşısında (XI. asırda, Fransanın bazı Rönesans merkezlerinde dolaşıp Yunanca ve daha sonra da İbranîce öğrenerek, Latince humanist dramlar yazarak Almancanın gelişmesine yardımcı olan Johannes Reuchlin’den ve Kutsal Kitabı Almancaya çeviren Luther’den başlayarak) Alman filozoflarının çabaları ile Almanca (şive ve tarz estetiği bakımından değilse de) vokabüler zenginliği kazandı ve Latin dilleri ile farkı kapadı (bu süreç diğer Germanik asıllı ulusların dillerinin gelişmesi bakımından da aynı biçimde cereyan etmiştir).

S ö z l ü k ç e :

Paso de Facinas : Facinas Geçidi - Facinas’ın sözlük anlamı : ön taraflar, yüzler, görüntüler (İsp. Facha = görüntü, figür; “fachada” = ön taraf, yüz (Lat. Facia, facies’den geliyor. İng. Face, Fr. Face, İt. Facia)
- “Paso” = geçit (Lat. “Passare = geçmek’den geliyor; passus = adım)

Rio Barbate (Barbate Irmağı) : Olasılıkla eski bir İspanyol dialektiğinde, o havaliyi işgâl eden “berberîler”le ilgili olabilir. Arapların kullandığı “Berberî” deyiminin orijini bilinmiyor. Belki, Yunanlıların “dillerini anlamadıkları ve ilkel kaûl ettikleri yabancılara verdikleri “barbar”
söcüğünden alınmış olabilir. Belki, İspanyolca “toprağı sürmek” anlamında “barbechar”dan gelme tarım’a ekim’e uygun yer olabilir; ya da Latince “hazırlama”, “savunmaya hazırlanma” anlamında “parare”den İtalyanca’ya “parapetto ya da barbetta - savunma göğsü, cephesi – rahip göğüslüğü” olarak geçme ve yaygın olarak “barbata” diye bilinen istihkâm üstü savunma duvarı olabilir. Daha araştırmaya değer.
“Rio” = Irmak – İsp. “rivera” = ırmak ya da ırmak sahili, sekisi (İt.
“riviera”, Fr. “riviere”, İng. “river”, yakın Latin “riparia”, eski
Lat.”pipa”)

Laguna de Janda : Janda Gölcüğü - (Janda ?) (İt. “laguna”ya da “lagone”, İng. “lagoon”, Lat. “lacus” sonra “lacuna” olarak sözcük uzatılmış)

Sierra de Retin : (Sierra’yı görmüştük) “Retin”in sözlük anlamı “tutan, burada sesi tutan, yankı yapan”. İspanyolca “retener” masdarından geliyor (Lat. “retenere”- re= geri, tenere= tutmak; Fr. “retenir”, İng. “to
retain”)

S. de Momia : Momia = mumya (Farsça “mumayin”; aslı Farsça olan “mum”la muhafaza olunan nesne… Arapça “mumiya”, İt.”mummia” ya da “mumia”, Fr.
“momie”, ing. “mummy”)

S. Blanquilla : “Blanco = beyaz”dan geliyor; “akçıl, beyaza yakın”

Meca : Latince “Maecenas = şef, hâkim”in kısaltılmışı olabilir.

Rio Celemin : “celo” = gayret, hırs’dan “celemin” = gayretli olabilir (Lat. “zelum”, “zelus”, Yun. “selus” gayretli “selotes”, Dorca “salos”, İng. “zeal”, gayretli “zealous”)

Benalup de Sidonia : (Sidonia Sırtları, Platformu ?) Benalup, sırt, yükseklik anlamına gelen banco”nun eski bir dialektt kullanılan biçimi olabilir.

Vejer de Frontera : Sözlük anlamı: “Cephenin Emektarı” (Frontera = cephe, sınır, yakın Latin “fronteria”, “frontaria”, Lat. “front”, “frons”= ön, cephe kökünden geliyor.
İsp. “Vejer” = ihtiyar (İt. “vecchio”, Fr. “vieillard”)

Casas Viejas : Eski evler
Yayın Tarihi : 5 Temmuz 2006 Çarşamba 16:14:17


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?