28
Mayıs
2024
Salı
ANASAYFA

Sözcük Anlamlarında Evrimleşme - Zıd Kütürlerin Kaynaşması - 3

Tarık bin Zeyyad’ın emrindeki birlik İspanyaya çıkarma hazırlıkları yaparken, Vizigotlara karşı zaten her an isyan halinde olan Basklar, Frankların desteğinde harekâta geçmişti. Bunun üzerine Kral Roderic ordusunun büyük bir bölümü ile Pomplona’da üslenerek Vasconia’ya yürüdü.
Ajanları aracılığı ile Roderic hakkında sürekli istihbarat alan Julian durumu Musa bin Nusayr’a iletti. Musa, derhal Tarık’a İspanyaya hareket emrini verdi. Tarih 711 yılının Nisan sonu idi.

Tarık, Septe’den karşı kıyıda görülen büyük granit dağın eteğini, önceden çıkarma üsü olarak tasarladı. Bu dağ’a Fenikelilerin verdiği “Calpe” adı hâlâ kullanılıyordu. Julian’ın dört teknelik filotillası, ilk boğaz geçişini, bizzat, çıkarma koşullarına gözleri ile tanık olmak isteyen Tarık kumandasında yaptı.

Tarık üssün düzenlenmesini de planlayarak, uygulamayı yakından denetledi.
Tekrar Afrika kıyısına döndü; ve bunu izleyen boğaz seferlerinin çoğuna katıldı. Afrikadan yapılan son sefere de kendisi kumanda etti. Julian’ın her bir teknesi, normalde 100 adam, 25 at alıyordu. Doğallıkla, gereksinime göre, farklı sayıda at alınacaksa, insan sayısı da geminin kapasitesine göre değişiyordu. Taşımanın gerçekleştirildiği tekneler ticarî tipden olduğu için İspanya yakasındaki yerli halk bu devinimi mutad ticarî seferler zanedebilirdi; ama seferlerin sıklığı ve içinden çıkacak insan yoğunluğunun dikkat çekmesi olasılığı bulunduğundan birkaç taşıma dışında ulaştırma geceleri yapıldı ve çoğu kez ulaştırma eylemine günlerce ara verildi. Bugün feribotla 1.5 saat süren geçiş için, o günün koşullarında en az iki katı zaman gerekiyordu; yani gidiş-geliş seferin 6 saatlik bir vakit aldığı, tüm taşımanın iki hafta dolaylarında sürdüğü sanılıyor.

Calpe Dağının güney-batı eteğinde üs kuran Müslümanlar bu dağa, önce “Cebeli Feth – Zafer Dağı” adını verdiler. Fakat kısa zaman sonra bu granit dağ “Cebel-i Tarık” adını aldı. Bu isim Hıristiyanların diline de, bozularak, “Gibraltar – Cibaltar” olarak geçti. Afrikadan ulaştırma sürecinde, geçici güvenlik beklemeleri sırasında, dağ’ın doruğuna giden, çok engebeli bir taş patikanın, atların geçişine elverişli olması için çok çetin koşullarda yürütülen bir tesviye çalışması yapılmıştı. Bu çalışma henüz bitmeden, bütün birlik Afrikadan nakledilmiş; harekâta hazır, bekler durumdaydı.
Sonunda yol kullanılabilir hâle geldi; dağın eteğinde çıkarma noktasını koruma, Afrika ile iletişimi sürdürme işlevli küçük bir müfreze dışında tüm askerler ve atlar 711 Mayıs ortalarında tırmanışa geçti. Doruğun kabartma çizgisi çevresince, büyük bir ordugâhı kuşatıp korumaya alacak taşdan bir istihâm inşa edildi. Bugün hâlâ ayaktaki bu istihkâma “Arap Duvarı”
deniliyor.

Son ulaşımda Julian da İspanya kıyısına çıkmış, ancak Cebel-i Tarık’a değil, kendi adamları ve ajanları ile birlikde Algeciras Körfezinin batı kıyısındaki Algeciras kasabasına yerleşmişti. Burada kendisini tanıyıp seven eski dostlarından da Roderic hakkında bilgi toplayabiliyordu.

Roderic, Frankları ve Baskları karşılamak üzere ayrılırken, İspanyanın güneyinde kalan bir kısım ihtiyat gücünü Ergobado oğlu Theodomir adında bir Got kont’unun komutasına bırakmıştı. Mülümanlarca “Tudmîr bin Ghabdus” diye tanınan bu kont İspanyanın Güney-Doğu Eyaletinin valisi olup, bugünkü Murcia yakınlarındaki (halen varlığından iz kalmamış) Orihuela’yı merkez olarak kullanyordu; İspanyanın en seçkin şövalyelerinden ve en muktedir valilerindendi. Yarımada’da yabancıların peydahlandığını iştir işitmez emrindeki 1700 mevcutlu askerî birlikle harekete geçti. İlk hamlede Algeciras Körfezinin kuzey kıvrımında, yanında Guaddaranque Irmağının denize döküldüğü eski bir İber kasabası olan Carteya’yı işgâl etti. Tarık işgâlcilerin üzerine Mugîs el Rûmî komutasında güçlü bir müfreze göndererek onların kasabadan sürülmelerini sağladı. Bunu izleyerek, Cebel-i Tarık eteğinde, çıkarma noktasında bir mikdar savunma elemanı bırakıp geri kalan tüm kuvvetlerini Carteyaya getirdi. Theodomir’in bir karşı saldırısı da püskürtüldü. Ama, inatçı kont, kasabaya belli bir mesafeden Müslümanları kışkırtmaya devam etti; çatışmalar üç gün sürdü; ancak, Gotlar iyice hırpalanmış, geri hatlarla iletişimleri kesilmiş, istilâcları dize getirme umutlarını yitirmişlerdi.

Müslümanlar, bu kez üslerini Julian’ın filotillasının da bulunduğu Algeciras’a naklettiler. Burası, gerçekden, denizi ile, karası ile bereket kaynayan, stratejik açıdan da mükemmel bir üs’dü.

Öte yandan, yabancıları eyaletinden çıkarma umutları sönen Theodomir, bir fırsatını bulup, Kral’a topraklarına,nereden geldikleri bilinmeyen yabancıların, üstün güçeri ile kendilerini mağlup ettiklerini bildiren ve Majestelerinin tüm gücü ile İspanyanın güneyine gelmesini talep eden bir mektup gönderdi. Bu haberi alan Roderic yabancıların nereden gelmiş olabileceklerini ve bu olayın ardında Julian’ın parmağı bulunduğunu derhal anlamıştı.Bask ülkesinde boğuştuğu bir sırada Afrikadan gelen bu püsküllü belâ anî bir şok yarattı ise de kararını çabuk verdi; düşman için de zor bir coğrafya olan Pirenelerdeki savaşını erteledi; Pamplona’dan, belki abartılarak 100.000 mevcutlu olduğu söylenen ordusu ile güney’e, Cordoba’ya yönelik olarak yola çıktı. Sürat kazanmak için büyük bir süvari müfrezesini, yeğeni Bencio komutasında son hızla Cordoba’ya at sürmeleri için görevlendirdi .Kısa sürede Cordoba’ya varan Bencio, oradan da istilâcılarla temas sağlamak üzere.güneye yolculuğuna devam etti. Yolda, Theodomirin, dağınık biçimde rastladığı askerlerini de günce attı. “Got Süvari Gücünün Çiçeği” olarak anılan Theodomir’in de bu müfrezeye katıldığı söyleniyor.

Bu arada Müslüman kıtalar Algeciras ve Sidonia bölgelerinin derinlerine akınlar yapıp yerli halkı korkutarak besin ve başka gereçler sağlıyor, serbestçe hareket ediyor, bu coğrafya hakkında daha geniş bilgi topluyorlardı. Artık birlikde oldukları Julian da, ajanlarının Gotlar hakkında verdikleri istihbaratı onlara kısa yoldan iletiyordu. Got süvarileri ile ilk karşılaşmaları Sidonia bölgesinde oldu. Algeciras’a geri çekildiler. Peşlerinden izleyen Bencio, süvarilerini böüklere ayırarak, onları sarmaya teşebbüs etti. Bir dizi çatışmadan sonra Müslümanlar baskın çıktı. Bencio ve değerli yardımcısı Enecon yaşamlarını yitirdiler. Theodomir gene kaçmayı başardı. Got süvarisi çok büyük sayıda adam ve at bırakarak kuzeye çekildi. Müslümanların onları izlemeye alarak Cordobaya kadar yanaştıkları söylenir.
Tarık, artık İspanyanın güney kuşağına egemendi. Tekrar üssünü değiştirmiş, Afrika ile iletişim için en uygun yer olan Tarifa’ya çekilmişti. Roderic’in Pamplona’dan hareket ettiğinden henüz haberi olmadığı için, Toledo’dan sonra İspanyanın en önemli kenti Cordoba’ya bir saldırı düzenlemeyi düşünüyordu. 

Bu evrede (Haziran 711) 100.000 kişilik Got odusunun üzerine gelmekde olduğu uyarısını aldı. Roderic, Cordobadan hareket ettmişti. Fakat, sadece, tüm gücünü bilmediği yabancılardan değil, kendinden önceki Kral Witiza’nın oğulları olup, onun ölümünde taht kavgası yaptığı Olmondo ve Ardabasto’nun yaratabilecekleri bir fesattan kaygı duyuyordu. Babası Baetica Dükü, Witizanın emri ya da en azından hoşgörüsü ile rakip feodallerce öldürülmüştü. Roderic’in, her an babasının öcünü almasından korkuluyordu. O zamanın taht hukukuna göre Monarşik yönetimin başına geçecek kimse Senatonun seçimine bağlı olduğundan Kralın mirasçısının onun halefi olması şart değildi. Parlak bir kişiliği lan Roderic, Senato’yu etkileyerek, Witiza’nın varislerini berteraf etmiş, onun yerine kral olmuştu. Bu prensler de Galicia’ya kaçmışlardı; fakat emirlerinde kayda değer sayıda bir Got ordusu bulunuyordu. Roderic onlara mektup yazarak, ülkenin bağrına bilinmeyen yabancı kuvvetlerin girdiğini, her tarafı yağmaladıklarını anlattı, bu ortak tehdide karşı kardeş kavgalarına son verme ve birleşik cepheye katılma; keza, ulusal birlikde yarıklar açarak tehlike yaratan feodal beyleri tedip etmeleri çağrısı yaptı. 

Ayrıca, çeşitli eyaletlerin valilerini de Cordoba’ya gelerek, kendi tasarruflarındaki silâhlı güçleri ulusal birliğin emrine vermeye davet etti. Olumlu yanıtlar aldı; ancak Witizanın oğulları, askerlerini Kral’ın emrine vermişlerse de, bir zamanlar can düşmanları olan Roderic’in af sözüne güvenemeyip onun yanına gelmeyi göze alamadılar; Guadalquivır Irmağının güney kıyılarında, Secunda’da kampladılar. Deneyimli, dev cüsseli savaşçıları, çok etkili silâhları ve ikiye katlanmış mevcudu ile dehşet saçan Got Ordusu, Secunda’dan geçerken kaygı ile bekleşen prensleri de, barışçıl bir yaklaşımla refakatine aldı.

Bakalım, Tarık, sıcak iklimin uyuşuk bilinen 7000 askeri mini süvari birliği ile bu hipergüce karşı ne yapacaktı.

S ö z l ü k ç e :

Algeciras : Aslı Arapça olan “Cezit-ül Khazra”nın İspanyol ağzında
bozulmuşu… “Yeşil Ada” demektir. Cezire = Ada, Khazra (ya da Arapçanın
çeşitli dialektlerine göre “hadra”) = Yeşil… Osmanlıcada da bu sözcükler
kullanılırdı; ör. “yarımada”ya “şibih cezire” denirdi. (şibih = benzer).
Aynı adı taşıyan körfezin batı yakasındaki bu liman kasabasının az açığında
“Isla Verde” adında ve gene aynı, “Yeşil Ada” anlamında minyatür bir ada
vardır; Araplar, liman kasabasını adlandırırken bundan esinlenmiş olacaklar.
Buraya, Arapların taktığı bir ikinci isim vardır: “Ümm Hakîm”; bu da
Tarıkın, Got Ordusunu karşılamak üzere sefere çıkarken, burada, ardında
bıraktığı kölesi genç kızın adıdır.

Ümm Hakîm : Arapça sözlük anlamı “Filozofların Annesi”dir. Osmanlıcaya da
geçmiş olan bu sözcüklerden üretilen çeşitli deyimler vardır. “Ümmü’l
Müminin = İman edenlerin annesi” (yani Peygamberin eşi, özellikle Hatice ve
Ayşe); “Ümmü’l habaîs = Kötülüklerin, fesatların anası” (içki, işret etme
demek isteniyor). Değişik Arap dialektlerinde “Umm” da deniyor.

Carteya : Müslümanlar buraya, daha doğudaki büyük ve ünlü liman
“Cartagena”nın adını yakıştırdılar (her ikisi de Kartaca’nın bozulmuş
biçimi). Daha sonra, İspanyollar buraya “Torre de Cartagena – Kartaca
Kulesi” demişlerdir.

Vasconia : Gaskonya’ya ve Baskların ülkesine verilen eski isim… Pireneleri
Cantabria sıra dağlarına bağlayan yüksekliklerde yer almıştır. Dil yapısına
göre Kafkaslardan geldiği kuvvetle tahmin edilen ve kendilerini de Gürcü
asıllı olarak kabûl eden Basklar İspanyanın ve Fransanın geniş bir alanına
yayılmış, başka etnik gruplarla da karışarak etnik çeşitlemeler
oluşturmuşlardır. Akiten ve Vascones dilleri Baskçanın eski biçimleridir.
Baskçanın, epeyce bir farklılığı olan Viscaya (Biskay) ile birlikde 8 ana
lehçesi bulunmaktadır. Şu anda aynı alan içinde olmasa da, komşu Gaskonya
(Gascogne) ile çok sıkı dil benzerlikleri geçmişdeki ortak kültürün
işaretidir; zaten, bütün bu sözcüklerin isim benzerlikleri, Baskların
“Euskual” dedikleri dil ve kültürleri ile miras ortaklığını gösteriyor.

Sidonia : Endülüs (Andalucia) eyaletinde, Cadiz’in doğusunda bir bölge…
Buraya ait “Medina-Sidonia” adında küçük bir kent vardır. İsminden, gene ilk
kez, Doğu Akdenizden gelen Fenikelilerce kurulduğu anlaşılmaktadır. Diğer
semitik dillere benzer olarak Fenikecede de “kent”e “medina” denmiş.
Yayın Tarihi : 2 Temmuz 2006 Pazar 14:38:25


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?