24
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Time-Out

Cengiz Çandar’ın 28.Şubat’ın kâbus günleri yarattığı hakkında Radikal gazetesinde çıkan makalesine karşı, bu köşem dışında yayınlanan ve Radikal’in her çeşit fikre açık bir forum olduğu için çok sevdiğime değinen yazımdan bir-iki gün geçmeden bu gazetenin Genel Yayın Yönetmenliğinin Sayın İsmet Berkan’dan Eyüp Can’a geçmesi üzerine çok değerli iletişim profesörü Sayın Halûk Şahin’in “köşe”sini kaybettiğini bildirir veda yazısını okuyunca büyük bir düş kırıklığına uğradım. Çok büyük emeklerinin geçtiği Basın’ın tatlı dilli olgun duayenlerinden olarak bildiğim Hakkı Devrim’în kurbanı olduğu anlaşılan Nur Çintay’a da yol verilmiş. Aralarındaki çirkin polemiği Sayın Devrim’in kemâline yakıştıramadım. Bu arada, hâlâ tükenmeyen enerjisi ve velûd kalemi ile ard arda gelen kitap dizilerinde yaşamı boyunca izlediği dünya ve yurdumuzun sosyal ve siyasal kronolojisini nostaljik bir lezzetle nakleden siyaset ve gazetecilik grusu (okuldaşım) Altan Öymen de (tâbirimi mazur görsünler) postalanacaklar arasında imiş. Ne şom ağzım varmış. Üç gün öncesine kadar göklere çıkardığım gazete kündeye getirildi. Fena hâlde bozum olduğum için efkârımı yeni statüye oriante etmek üzere köşemde sürdürdüğüm edebiyat dizisine bir bölümlük Time-Out verdim.

Ülkeye tanıtılmaya çalışılan demokrasinin ilk nimetinden yararlandığı hâlde demokrasinin özünün ne olduğunu bilmediği anlaşılan ve ülkenin tüm aydın kurumları ile kavgalaşmaya giren, Altan Öymen’in 3. kitabında çok geniş şekilde anlatıldığı şekilde kâğıt tahsisi mekanizması, muhalif gazetelerin sayfalarında boş sütunlar yaratılma sansürü, muhalif gazetecileri zindanlara tıkma yolları ile ifade özgürlüğünü boğmaya çabalayan Rahmetli Mendres’ten beri sağcı iktidarların gayreti hep kendi borazan’ı medyayı tekel haline getirmeye çalışmak olmuştur.

Recep Bey de bu geleneğe uyarak antipatik duyduğu kalemlere, tarafsız yayın organlarına ve gazete patronlarına açıktan çok şiddetli bir savaş açmıştır. Doğan grubunun her tür görüşe yer veren yayın organları da en ölümcül hedeflerini teşkil etmiştir. Başta, Almanya’da mahkûmiyeti bulunduğu hâlde Türkiye bağlantısı hakkındaki takibata hiç yanaşılmayan Deniz Feneri olmak üzere tarikat bağlantılı derneklere bağış yapan Kamu ihalelerinin ağa babaları Akın İpekler, Remzi Gürler, Cihan Kamerler, Vahit Kilerler, Sancaklar, Albayraklar, Topbaşlar, Çalıklar 100 kişilik en fazla vergi verenler listesine girmezken vergi rekortmenlerinden Aydın Doğan Vergi kaçaklığı ile takibata maruz kalmıştır. Baskılara dayanamayan Aydın Doğan’ın gazeteleri yavaştan başlayan firelerle fikir stokunu yitirmeye zaten başlamıştı. Radikalin kan kaybı ile bu sürecin hızlandığı anlaşılıyor. Gazetede meydan Akif “De ki:” (Beki)’nin sur littéraire (!) yazılarına; evli kadınlarla zina yaptığı tebit edilen rahmetli Mendres’in gerçek mümin ve sadık bir Müslüman olduğuna yürekten inandığını söyleyen Hasan Celâl Güzel’in isabetli (!) görüşlerine; Oral Çalışlar’ın, komuta kademesi (Rus Çarının Ordusu gibi boyarlardan, asilzâde sınıfından değil) halk çocuklarından oluşmuş Türk Ordusuna coşku ile saldıran makalelerine kalıyor. Özetle, Radikal de yandaş basın küme’sine (bunu kümes’ine diye de okuyabilirsiniz) katılıyor.

Halûk Şahin’in Radikaldeki ipinin çekilmesinde bardağı taşıran son nokta neresi olmuştur? Tam Cengiz Çandarın benim eleştiri konusu yaptığım makalesinin sayfa sırtındaki “12 Eylül Hokkabazlığı” başlığı altındaki makalesi… Burada Halûk Şahin, çok haklı ve yerinde olarak: “Anayasa paketinin AKP tarafından 12 Eylül darbesine karşı çıkmanın simgesi hâline dönüştürülmesine… ya bir siyasal reklâmcılık başarısı ya da dört dörtlük bir hokkabazlık olarak bakılabileceği… Zira, AKP’nin ilk Anayasa değişikliği taslağında '12.Eylül sorumlularının yargılanması konusunun bulunmadığı, CHP’nin bu konuda gürültü koparması üzerine eklendiği’ni vurguluyor; seçim ve referandumlarda yaz aylarını çok sevdiği için yasa değişikliği ile referandumu Temmuz ayına çeken Başbakan için gene CHP itirazı üzerine YSK’nın ara müddet kısaltılmasının engellenmesi, ancak yeni referandum gününün 12.Eylûl’e tesadüf ettirilmesinin daha da nefis bir reklâm fırsatı doğurmuş olduğunu ekliyordu. Böylece, AKP’nin ilk taslağına alınmamış olan Ek.15. madde, askerî darbelere, askerî vesayete karşı çıkma şeklinde, AKP’nin “Evet” propagandasının ruhu oluverdi. Oysa, gerçek 12.Eylûl mağdurları, hele hele DİSK “Hayır” cephesini teşkil etmişti. Bizim rahîm ve şefîk Başbakanımız bu nimet nâ-şinasların haklarını savunur konuma geçtiği hâlde onlar şizofreni ya da mazohizm illetlerine yakalanmış olsalar gerekti.

İşte, yerden arş-ü âlâya kadar haklı bu iddialar Halûk Şahin’in Radikaldeki ipini çekti. “Hafıza-ı beşer nisyan ile malûldür-insan belleği unutma illeti ile sakattır” anlayışına dayanan Adnan Menderes’in demagoji mirasından kalan göz boyama ve baskı araçlarına sığınan Başbakanımız da tümüyle temelsiz ve haksız olarak inhisarına alarak üstlendiği askerî darbe karşıtlığı misyonunu “evet” propagandasının temeli yapmış; maskesini indiren yazarları susturma gücünü kullanmaya kalkmıştır.

Fakat bu yollar artık sökmeyecek; daha çocukluğunda din eğitimi almaya başlamış, samimî bir dindar, hattâ bir zamanlar Fethullahçı olarak bilinen, fakat sapına kadar dürüst, her çeşit yürekten idealiste hoşgörü ile bakan Emniyetçi, İstihbaratçı Hanefî Avcı bile, derin cemaat devletinin teşekkülünden şikâyet eder hâle gelmişse durum çok ciddî demektir.

Devletteki meşru kurumların erk dengesinden vazgeçme lüksümüz yoktur.
 

Yayın Tarihi : 3 Eylül 2010 Cuma 13:46:24


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
teoman törün IP: 88.241.206.xxx Tarih : 5.09.2010 15:02:49

Ha, özür defa dilerim Sayın Corrector, sizin sorularınız karmakarışık olduğu için gerçekden bu yanıtımda sizin aradığınız esas konuyu ıskalamışım. Referanduma sunulacak Anayasa taslağı, İktidarın da Seçimlerden sonra yenisi yapılacak itirafından da anlaşılacağı üzere baştan aşağı eksikdir. Yazımda belirtildiği üzere 12.Eylül hesaplaşması da CHP'nin uyarısı üzerine metne alınmıştır. Bir diktatörlük için yaşamsal görülen Yargı erkinin zaafa uğratılması dışında hiç bir yenilik yoktur. Halkdan alınan oy oranı da göz önüne alındığında toplumsal mutabakattan  mahrumdur. Benim yazımın konusu, referandum kampanyası cümlesinden olarak sergilenen demagoji karşısında Sayın Halûk Şahin'in "12.Eylûl hokkabazlığı" yazısına destek vermekden ibaretti. 


Gültekin IP: 88.244.12.xxx Tarih : 7.09.2010 19:47:38

Sayın .Musahhih (düzeltmen) Tayibin Anayasa taslağı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi üyeliği yapmış bir hukuk uzmanının görüşlerinden üstün mü olacak. Tayyibin Anayasası bir demagog'un diktatörlüğe koşturmasının model bir prosesisi olabilir, ancak.. Pedantic de "bilgiçlik taslarcasına.... Kel alâka?...  


Gültekin IP: 88.241.227.xxx Tarih : 6.09.2010 16:10:32

Sayın Corrector, bu arada "pedantik" sözcüğünün anlamını açıklar mısınız;  bakalım cümledeki yerine oturmuş mu? 


teoman törün IP: 88.241.206.xxx Tarih : 5.09.2010 13:39:37

"Corrector" gibi bütün doğruların kendinde olduğu anlamını içeren aşırı iddialı bir rümuz kullanan arkadaşımız bir kaç defa benim yazılarıma takıldı. Her zamanki gibi bu yazıda da neyin korreksiyonunu yapmak istediğini anlayamadım. Aslında farklı yaşam tazlarından kaynaklanan farklı görüşler, farklı siyasal anlayışlar doğaldır. Bunların tartışılması forumunda korreksiyon olmaz, farklı görüş teatisi olur. Yalnız, önce kendilerinin yorum metinindeki bir maddî hâtanın korreksiyonunu yapayım. Ben Halûk Şahin'in işini kaybettiğine üzülmüyorum; Doğan grubuna yapılan baskı ile tarafsız bir yayın organı olan Radikalin iktidar kölesi haline getirildiğine üzülüyorum, Türk basınına sansür getirilmesine üzülülüyorum. Böyle etik dışı araçlarla İktidarın diktatörlüğe  gidişine, yandaş sermayenin, yandaş medyanın Devlet olanakları ile beslenişine, derin cemaat devletinin sultasının pekişmesine üzülüyorum; Atatürkün çağdaş uygarlığı yakalama hedefinin ziyan edilişine üzlüyorum ki bunlar da kesin maddî gerçeklerdir yadsınabilecek hiç bir yanları yoktur.  

Bu vesile ile, yazımı erken yetiştirme telaşı içinde atladığım bir konuya da değineyim. İktidar zoraki müttefiki yaptığı Doğan grubuna "Vatan" gazetesini de aldırmış; "Vatan" hemen özgür kalemlerin tasfiyesine başlamıştır. En değerli kalemlerimizden Mine Kırıkkanat'ın Emine Hanım'ın verdiği iftarı eleştiren "Papatyalıkdan Kasımpatılığa" başlıklı yazısı sansüre uğratılarak yayınlanmamış; gazete genel yayın yönetmeni İsmail Yuvacan tarafından yazarın işine son verilmiştir. Ben ne, Emine Hanım'ın toplayıp, sel felaketzedelerine iletilmek üzere Pakistana transfer ettiği bağışların nereye gideceği hakkında çırıl çıplak gerçeği anlatan Kırıkkanat'a ne de Halûk Şahine acıyorum. Onlar mesleklerinin dürüst mücahitleri olarak Türk basın tarihindeki onurlu yerlerini almışlardır. Onlara bu oyunu oynayanlar zavallılardır. 

Kırıkkanat, gideck yardım paralarından Türk Ordusuna hiç benzemeyen Pakistan Ordu mensuplarının pay alacağına işaret etmektedir. Bu ibret verici makalenin Kenthaber  sütunlarında da iktibas edilmesi dileğimdir. 


corrector IP: 124.183.243.xxx Tarih : 5.09.2010 16:57:31

oculerle (with scare-mongering tactics) yonetiliyor insanlar. hic esas konulara deginilmiyor. referanduma sunulacak anayasa taslagini bir cok AB ulkesi ve Commonwealth ulkelerininkilerle kiyasladim. ozellikle Anayasa Mahkemesi'nin bu kuruma ve HSYK'ya uye secimiyle ilgili maddeleri kısmen iptal etmesinden sonra bu anayasa taslaginda bir kusur goremiyorum. efendim neymis: "yargiyi ellerine gecireceklermis". bu gizli ozneli cumlede kastedilen AKP ama aslen bu yeni anayasa taslagina gore yargiyi eline gecirecek olan TBMM. yani vatandaslar!
ote yandan, bir kurumun uyelerinin kimin sectiginin oneminden ziyade bence daha onemlisi sunlar: bu uyelerin calisma kriterleri, insiyatif ve yetkileri, calisma sureleri, uyeliklerinin dususu, iptali, disiplinleri vs. mesela, Avusturalya'da Anayasa mahkemesinin uyelerini kim atiyor dersiniz? kralicenin sectigi vali!!! pedantik olarak, atananin atadigi atiyor. yani secim yok. lutfen simdi bana birisi Ingiltere’de demokrasi yok demeye kalkmasin. :)
 bir ara da komunizm geliyor/gelecek deyip, ulkenin en aydin kesimini vahsice heba ve ziyan etmediler mi?


corrector IP: 124.183.243.xxx Tarih : 4.09.2010 11:09:44

yine esas konu iskalaniyor!  referanduma sunulan anayasanin icerigi, eksileri artilari vs analiz edilecegine, "efendim, kim ne demis, ne nasil vuku bulmus, vs" gibi yan konular gundemde.daha once de komunizm gelecek diye insanlari yonlendiriyorlarmis.  Cumhuriyet mitinleri de cok naiv ve de komik sonuca atlama degilmiydi? milyonlar pre-emptive bir reaksiyonla dramatik sahnelere desen oldular.resmen "oculer" ile yonetiyorlar.evet sayin Prof. Haluk Sahin'e saygimiz vardir, isini kaybettigi icin de uzuluruz. ama simdi zamani mi Teoman hocam?  sayin Sahin ac kalacak olsa bile (ki bu soz konusu bile olamaz), bir halkin gelecegi daha onemli degil midir? 

cok fevkalede muhim bir referandum yaklasirken, edebi yazilarinizi keske niye "evet" veya niye "hayir" i aciklamak icin kesseydiniz diye dusunmeden edemiyorum. bence (anayasal hukuk konusunu temel hukuk egitimi icerisinde almis birisi olarak) ozellikle anayasa mahkemesinin bu kurum ve HSYK hakkindaki rotuslarindan sonra bu refadanduma sunulacak anayasada hic bir kusur goremiyorum. "solcu olmak" ilelebet bir "partinin yandasi" olmak midir?  illa gobeginizden bir gruba bagli kalmak midir?  yoksa "dialektik materyalism" midir? sol kesinlikle "hiza" da mi kalmak lazimdir?  farkli dusuncelere saygi konusunda CHP'nin ne yazik ki AKP cemaatinden bir farki kalmis midir?  kendisi de bu anlamda bir cemaat olmamis midir?

"dogruyu" gorup mertce "iste dogru budur" demek "doneklik" midir?  evet "donekliktir" diyen erdem yucel ya kendi suzgeci olmadan olaylari algilayamiyor yada yandaslarina yaranmak veya onlarin gazabindan cekindigi veya baska bir amac icin nabza gore serbet veriyor. saygilarimla


Gültekin IP: 88.241.227.xxx Tarih : 6.09.2010 11:48:09

corrector dostum; bugünkü milliyette Rıza Türmen'in "Nasıl bir yargı istiyoruz" adlı makalesini okursan Anayasa taslağındaki HSYK projesinin ne dereceye kadar Avrupalı (!) olduğunu işim uzmanından anlarsın.  


erdem yücel IP: 217.131.167.xxx Tarih : 3.09.2010 14:51:11

Değerli dostum

Basınımızda olup bitenler ve Radikal de gelişen olaylarla ilgili her iki yazınız da basınımızın bugünkü halini gösteren birer ibret belgesidir. İleride basın tarihimizi bir kez daha ele alarak yazacaklar için de birer dokümandır.

Gazeteciliğe ilk başladığım yıllarda bir gün rahmetli dostum Ahmet Kabaklı bana şöyle demişti; Ne yazık ki, basınımızda yazıları tartacak bir kantar bulunmuyor. Bu sözü 1970'li yıllarda söylemişti. Bugünleri görebilseydi ne derdi bilemem...

Günüüzde eskilerini deyimiyle kalem erbabı olmak geçerli akçe değil. Şimdi ya yandaş olup yağlayıp yıkayacaksın veya tepeden gelen emirlere göre kalem oynatacaksın. Onun dışında kişilikmiş, iyi yazarmış, iyi yorumcuymuş bunların hiç değeri kalmadı. Basında benim yakından tanıdığım kimler gelip geçmedi ki? Benim en üzüldüğüm gençlik yıllırımda bizlere solu aşılayanların nasıl dönüp hava civa yazılarla, laf olsun torba dolsun  örneği  işimdi köşe doldurmalarıdır.  Zaman zaman oturup hayıflanıyorum. Bizleri kimler yönlendirmeye çalışmıştı diye...Yaklaşık kırk yılı aşkın  yazım hayatımda, biz ne dönekler gördük...

Bu yüzden Radikal deki değişim hiç de önemli değil, biri gider, yerine bir yalaka gelir. Basın bu hale dönüştü. Sizin gibi yazarın değerini kaç okuyucu anlar , takdir eder, o da apayrı bir konu...

Onun için üzülmeyin derim. Hoşça kalın...


corrector IP: 203.51.108.xxx Tarih : 7.09.2010 16:45:03

Gultekin kardes, keske sen de kendin yeni anayasa taslagini okumaya zaman, sabir, vs ayirabilseydin. keske kendi goruslerinle bana gelebilseydin. Riza Turmen'in yazilarini okudum.  bir cok dayanaksiz senaryo yazmis.  ama neye atifta bulundugu belli degil. taslaga ait hic bir referans yok.  bu sana neyi gosterir?ingilizcesi "pedantic", lutfen sozluge bakiver.