6
Haziran
2025
Cuma
ANASAYFA

Hasat şenlikleri

 

Hasat mevsimine girdik. Bağ bozumu, nar zamanı, narenciye dönemi filan derken, festivaller ve şenlikler de gırla gidiyor. Amaç üreticileri ödüllendirip teşvik etmek. Almanların ‘Oktoberfest’ yani Hasat Bayramı’nın küçük bir kopyası ilk kez yapıldı, Antalyalılar da bol bol eğlendi. Bizim festivaller Almanların festivaline pek benzemiyor tabi.
46 yıldır Altın Portakal isimli bir festival bugün başlıyor. Ama bu festival bilindiği gibi narenciye üreticileri için değil. Finike’de düzenlenen festival narenciye üreticilerini buluşturuyor.
Son yıllarda ‘Nar Festivali’ adıyla şenliklerin sayısı arttı. Türkiye’nin bir çok yöresinde var, Antalya’da da düzenleniyor. ‘Nar’ ismi kullanılarak yapılan festivallerin ilki Kemer’de yapılmıştı. Sonra Döşemealtı’nda ve önümüzdeki günlerde Gazipaşa’da çekirdeksiz narın tanıtımının yapılacağı bir festival organize edilecek.

-Bağ bozumu ve Likya şarapları-
Hasat deyince ilk akla gelen bağ bozumu oluyor. Antalya’nın, Burdur’un Isparta’nın hatta Afyon ve Muğla’nın birçok ilçesinde, köyünde bağ bozumu sürüyor. Üzümler hasat ediliyor, pekmez kazanları kaynatılıyor.
Elmalı’da Özkan ailesi, üzüm üreticiliğine ve şarapcılığa kendilerini adamış. Yüzlerce dönüm asma bahçesi var. Tam hasat zamanı, bağ bozumu ayındayız yani. Kemanlar eşliğinde bir günlük hasat etkinliği gerçekleşti. Zeynep-Tarık Özkan çifti, oğulları ve gelinleri Burcu-Burak ile Ceren-Doruk çok güzel bir ev sahipliği yaptılar bütün gün. Bir yandan hasat devam ederken diğer yandan toplanan üzümler şarap olma yolundaydı. Bu yılın üzümlerinden yapılan şaraplar, en erken seneye hatta 2 belki 3 veya 4 yıl sonranın şarapları olarak piyasaya verilecekler.
Likya şarapları daha yeni piyasaya sürülmesine karşın yurt dışında birçok ödül kazanmış. Bölge ikliminin üzüme ve tabi şaraba verdiği tadın sevildiğini anlattı Burak Özkan. Ve devam etti: “Elmalı ovasında bağcılığın gelişeceğini umuyoruz. Bağcılık ve şarap üretimi ile birlikte turizmde gelişecektir.”
Baba Tarık Özkan, araya girdi, “Misafirlerimizin konaklayacağı çiftlik evleri düşünüyoruz” dedi. Oğlu Burak Özkan devamını getirdi: “İyi bir şarabı tadan, o bağların izini de sürüyor. Kaş’dan Kalkan’dan gelen konuklarımız var. Antalya’nın şarabını ürettik, dünya bunu da sevecektir.”

-Portekizli portakal-
Çocukluğumuzdan kalma bir tekerleme vardır; Portakalı soydum, / Başucuma koydum, / Ben-bir-ma-sal uy-dur-dum! Tarihçi Doç.Dr. Ali Galip Alçıtepe, Cumhuriyetin ilk yıllarında portakalın nasıl yaygınlaştırılmaya çalıştığını belgelerle ortaya koymuş.
İlk kez Aralık 1935 tarihinde Antalya’da basılan Çağlayan Dergisi’nde iki farklı ilan dikkatini çekmiş tarihçi Alçıtepe’nin. 1943-44 yıllarında yani İkinci Dünya Savaşı sıralarında yayımlanan bu ilanlardan birinde, “Antalyalı, konuklarına kahve yerine portakal ikram et” yazısı dikkat çekmiş. Aynı dergide çiftlere narenciye yetiştirme kursları verileceği ve ücretli olmadığı vurgulanmış tam gün katılanlara ise 2 lira yevmiye verileceği ilan edilmiş.
-Nar modası gelip geçer mi?-
Bugün Akdeniz kıyılarında binlerce narenciye üreticisi aile bulunuyor. Finike portakalı dünyada bilinir olmuş. Kent merkezinin hemen ardında Duraliler ve Aşağı Karaman köyüne girdik. Nar ve portakal bahçeleri iç içe girmiş. Kimi, ‘Nar, portakalın yerini alacak’ diyor. Kimi de ‘Portakalın yeri başka, nar modası gelip geçer’ görüşünde.
Duraliler’de Nart ailesiyle nar toplarken tanıştık. Hatice Nart ailenin en yaşlısı; “Narın getirisi iyi gibi şu sıralar evladım” dedi. Ramazan Nart anlattı: “Dün 4 ton nar götürdüm hale. 90 kuruştun gitti kilosu. Bir de hale gitmeyen yani çatlamış narlar var. onlar da sıkmalık talep görüyor. 40 kuruşa gidiyor. Yüzümüzü güldürdü nar senin anlıyacağın.”
“Bak bi” dedi Hatice Nart; “Eskiden portakal taneyle satılırdı. Küfeye sayarak konurdu. Gözü gibi saklardık portakalları. Şimdi narın taneyle satılıyor neredeyse” diye devam etti. İyi bakılmış bir bahçede 2 adet nar bir kilogram geliyor. Ortalaması alınırsa 3 nar bir kilo ediyormuş.
Aşağı Karaman köyünde Sulama Birliği’nde Yılmaz Ergül, yıllarca şikayet edilen bir konuyu dile getirdi; üretici ve tüketicinin zarar ettiğini aracıların para kazandığını tekrarladı. Ergül, üreticinin portakal ağaçlarına dokunmadığını yeni bahçelere nar dikildiğini söyledi. Hatta bazı çiftçilerin eski seralarını söküp nar bahçesi yaptıklarını da anlattı.
Murat Güneş, “Narın modası geçecektir. Ama portakal hep kalacaktır” dedi. “Böyle bir kanıya neden vardığını” sordum. Güneş, “Nar beklemez, hemen toplamak lazım. Ama portakal 2-3 ay ağacında bekleyebilir. Bu da pazarlamada iyi bir durumdur. Zaten nar fiyatlarına bakın her yıl düşüşy gösteriyor” diye karşılık verdi.
-Portakal bahçesinde film gösterilsin-
Bahtılı’da karşılaştık Süreyya Toprak ve Mehmet Eren’in konukları Münevver Temir ve babası Ahmet Yılmaz ile. Temir, 20-25 ağaçlık bir narenciye bahçesi aldıklarını eşe dosta vererek paylaştıklarını söyledi. Mehmet Eren araya girdi, “Portakal memleketi değil mi Antalya. Festivalde adını kullanıyorlar ama portakal bahçesinde bir etkinlik düşünmüyorlar. Film gösterimi yapılsın, bir panel olsun, söyleşi olsun, güzel olmaz mı” dedi.
Münevver Temir, “Festivalin konuklarını beton binalardan çıkarıp doğaya, portakal bahçesinin taa içine getirmek mümkün. Nostaljik de olsa gösterim yapılabilir. Portakalı uzaktan sevmesinler” diye konuştu.

 

Yayın Tarihi : 13 Ekim 2009 Salı 12:09:03


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?