Neler oluyor turizme...

Sezon başında ITB Berlin, MITT Moskova ve UITT Kiev gibi büyük turizm fuarlarından dönerken herkes büyük umut besliyordu. Hatta “Çifte rezervasyon” korkusunu dillerine bile almak istemiyordu kimse. Herşey güzel olacaktı. Ama yaşanan gelişmeler ve olaylar ile sezonun ortasına gelindi.
Türkiye’ye önemli sayıda turist gönderen Almanya, Hollanda ve Rusya’da tur operatörlerinin ve seyahat acentelerinin iflaslarına, medyanın aleyhte yazı ve tutumları da eklendi. Ağrı’da kaçırılan Alman dağcılar, Köpük partisinde elektrik akımına kapılan 3 kişinin hayatını kaybetmesi ve 120 Rus çocuğun aç kaldığı haberleri üzüntü yarattı can sıktı. Sektörde çekler geri dönmeye başladı. Ve turizmciler, “Neler oluyor bize” sorusunu soruyor kendilerine.
Merkezi Almanya'da bulunan 6500 seyahat acentesinden oluşan QTA ‘Quality Travel Alliance’ Başkanı Thomas Bösl, Kemer’e Alman turistlerin neden gelmediğini soran turizmcilere durumu açıklıyordu. QTA Başkanı Thomas Bösl Kemerli otelcilere çok açık konuştu: “Ben size 6 bin 500 seyahat acentesinin Genel Müdürü ve Başkanı olarak onların adına elimi uzatıyorum. Son yıllara kadar Almanya çok iyi tanınan ve pazarlanan destinasyondu. Bugün aynı şeyi söyleyemiyoruz. Almanya’da eski günlere dönmek istiyorsanız, eski ortaklıklara, müşterek çalışmalara yeniden başlamamız gerekir diye düşünüyorum.”
Thomas Bösl’ün özetle söylediği şuydu: “Ağlamayın harekete geçin.” Dostca akıl verdi yol gösterdi. Bana göre turizmciler bugüne kadar ‘Hep bana hap bana’ diye baktı turizme. Kazandıklarıyla ne turizm eğitimine, ne yan destek sektörlerine paylaştı. Çevre temizliği ve doğa koruması için en küçük bütçe ayırmadı. Tanıtım için de devletten medet umdu. Bazı işletmeler de var ki ‘Önce Türkiye’m sonra otelim’ diye düşünüyor. Onların hakkını vermek gerekir. Soran olursa geçmiş yazılarımı okusun lütfen.
TURİZM ÇOK DUYGUSAL
Thomas Bösl devam etti; “Almanya’da satışlarda zorlanıyoruz. Kemer olarak Alman pazarına dönmek istiyorsak Almanya’da ve Avrupa’da, Rusya’da yaptığınız gibi bazı çalışmalar yapmalısınız. Almanya’da sokaktaki seyahat acentesiyle Kemer otellerin ilişkisini eskisi gibi kuvvetlendirmelisiniz, ivme gerekmektedir. İlk olarak seyahat satış elemanlarına tanıtımınızı yapmalısınız. Minik teşvik primleri ve promosyonlar yapmalısınız. Bu yıllardır göz ardı edildi. Ve Almanlara Kemer unutturuldu” dedi.
“Turizm çok duygusal bir sektör” diye devam etti Bösl; “Mutluluk veya mutlu olmayı anlatan sektör. Ama şu anda Almanya’da, gitmeyin Ruslar var, diye konuşuluyor. Bunu değiştirmek lazım.”
PATRONLARIN CEBİNDE AKREP VAR
Bentour Genel Müdürü Kadir Uğur, “Bir tur operatörü olarak gördüğüm, Avrupa pazarını kaybettik. Belek, Lara, Kemer’e ilgi azaldı. Basında ve kamuoyunda etkinliğimiz yok. Fiyatlar iyi olmasına rağmen İsviçre’den Kemer’i satamıyorum. Batı Avrupa’da tanıtıma geçilmeli” diye seslendi.
Antalya’da görev yapan gazeteci ve yazarlar olarak Sayın Uğur’un bu söylediklerini yazı aralarında vurguladık ip ucu vermeye çalıştık. Ama hiç kimse üzerine alınıp bişeyler yapmaya çalışmadı.
Tanıtım Vakfı Başkanı Nizamettin Şen, otellerin pazarlanırken plan program yapılması gerektiğini, enternasyonal karaktere sahip bir tanıtım yapılmasının önemli olduğunu söylüyor. Hatta “Herkes bir birleriyle yarışmalı Antalya’ya gelebilmek için” diye ekliyordu. Söylemek kolay da söz dinleyen turizmci yok ki.
Avrupa Türkiye Turizm İş Konseyi Başkanı Hüseyin Baraner ile tanışıklığımız uzun yıllara dayanıyor. Birçok kez yurtdışı ve yurt içi seyahatlere gittik. O’nu iyi tanıdığımı söyleyebilirim. Bu işe 33 yılını vermiş ve dünyanın çoğu turistik ülkesinin politikasını iyi bilen Baraner yerinden kalktı, sitem ve kızgınlıkla söylendi: “Turizm patronları ellerini cebine hiç sokmuyor. Bırakın onu üstüne birde yiyip içip kaçıyorlar. Dünyanın sayılı ve önemli basın mensuplarını misafir ediyorum, tanıştırıyorum. Ama holding patronları, demiyor ki bize düşen ne, ne yapalım. Bu önemli insanları misafir etmek kolay değil ki.”
Gelde Baraner’e hak verme. En azından Türkiye’ye turist gönderen ülkelerde medyanın ülkemize olan tutumunu olumlu havaya çevirebilmek bize kalmış. Patronlar ellerini cebine atıp Türk turizmi için olumlu konuşacak hatta Türkiye’nin politik havasına katkı yapacak kişi ve kurum temsilcilerine gerekli misafirperverliği göstermeliler.
Yoksa, “Neler oluyor bize” diye sormakla bu işin içinden çıkılmayacağını siz turizmciler çok iyi biliyorsunuz.