Marmarisli paşa Antalyayı beğenmiyor mu yoksa?
Biz Antalyada yaşayanlar, kendisine çok kırıldık doğrusu.
8 bölge saymış ama Antalyayı unutmuş. Türkiyenin turizm gelirlerinin yarısından fazlasını tek başına kazandıran bir ilden bahsediyorum.
Türkiyenin yatak sayısının yarısına sahip bir kentten. 7 milyon turistin her yıl geldiği bir dünya kentinden.
Ayıp valla! Turizmciler arasında konuşulanlar kulağıma geliyor, paşaya sitemlerini yolluyorlarmış. Benden hatırlatması. Ya hemen yeni bir açıklamada bulunup bölgeyi 9a çıkarsın. Veya birinden vazgeçip yerine Antalyayı koysun.
***
Aslında başka bir konuya değinecektim. Bu haftaya denk geldi.
Daha bu tartışma başlamadan önce Antalyada yayın yapan VTV (Kanal VİP) televizyonunda İlknur Kepez ile benim beraber hazırladığımız Akdeniz Rotası adlı programda, IC Hoteller Genel Koordinatörü Abdullah Keleş konuğumuz olmuştu. Keleş, turizmde hızlı kararlar alınmasının gerektiğini mevcut yapıyla bunun mümkün olmadığını dile getirmişti. Çözüm için bir nevi Turizm Koordinatörü nün görevlendirilmesini önerdi. Turizm Valisi gibi ama çok resmi olmaması gerektiğini söylemişti.
***
Sayın Keleşin bunu istemesinin nedeni, tanıtım için hızla kararların alınması ve ödemede sıkıntıların yaşanmaması içindi. Çünkü Türkiye tanıtımda rakip ülkelerden çok geride kalıyor. Yurt dışı fuarlar da yeterince ve güçlü tanıtılamıyor.
Turizmle yakından ilgilenenler bunun aciliyetini biliyor. Turizm Bakanı çok istese de bu hıza uyum sağlanamıyor. İşleyiş farklı. Vali veya Koordinatör yasalara uymayabilir, çok da tartışılır. Ama bakanlığın ve turizmcilerin kabul edeceği bütçeyle donatılmış Özerk bir kurum olabilir.
Tanıtım işi tam bir arap saçı Türkiyede. Bir broşür bile bastırmak için bakanlıktan 15 kişinin imzalaması gerekiyor. Tabi projenizi verebileceğiniz bir yetkiliden randevu koparabilirseniz. Sonunu belki getirirsiniz.
***
Antalya Ticaret ve Sanayi Odasının öncülüğünde bir şirket kurulmuştu aslında ama bazı çekişmeler nedeniyle faal duruma geçemedi. ATSO Başkanı Kemal Özgen, Barselona modelinin getirilmesini ısrarla savunuyor.
Bu şirket, turizm tanıtımı için oluşturulacak havuzu yönetecek. Ödüller verecek, kitaplar, broşürler, yayınlar, filmler, müzikler, spor organizasyonları düzenleyecek. Nerede bir durgunluk var hemen aynı hafta içinde orada tanıtım atağına geçecek.
Ocak ayında İsviçrenin Zürih kentindeki FESPO turizm fuarına gitmiştim.
Orada hissedildi, tanıtımımızın eksikliği. Zaten milli maç ve TVlerdeki Türkiye aleyhindeki çeşitli haberler imajımızı zedelemiş. Bunun için tek yapılması gereken karşı atağa geçmek.
Kim yapacak? Devlet kararıyla olmuyor. Olacaksa da 2 yıl filan geçer sanırım. Geçti de zaten. İsviçreden gelen turist sayısı yarı yarıya azaldı.
Bunu önlemenin durumu lehimize çevirebilmenin binbir türlü yolu var. Reklamcı, halkla ilişkiler uzmanı Haluk Özsevime göre, her kötü olayı lehimize çevirmek mümkün.
Bir de örnek hatırlatalım.
İspanyada trene bomba konmuş onlarca kişi ölmüştü hatırlarsanız.
Bu olaydan bir hafta sonra Avrupanın birçok büyük kentinde bilboardlarda TVlerde İspanyanın reklamı vardı. Maskeli bir teröristin fotoğrafının altında şu anlamı veren cümle yer alıyordu:
Gelmezseniz onu ödüllendirirsiniz
Yayın Tarihi :
7 Mart 2007 Çarşamba 00:18:48
Yorumlarınız
İSMAİL KOÇ IP: 81.213.132.xxx Tarih : 8.03.2007 22:54:58
Türkiyenin reklama ihtiyacı yoktur! Avrupa bizi bizden daha çok tanıyor! Coğrafyamızı, tarihi kalıntıları, iklimi,doğal güzellikleri,temiz hava ve denizi bizden daha iyi biliyor ve görüyor! Yeterki turisti yolunacak kaz olarak görmiyelim! Yeterki bir günde zengin olmayı düşünmeyelim..!