20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Üretici mutlu işçisi dertli

Toprakları verimli Altınova’daki yüzlerce dönüm seralarda tam anlamıyla seferberlik vardı. Bir yandan üretim için gerekli bakım çalışmaları ve ürün toplama, kasalama sürüyor, diğer yandan don tehlikesine karşı sıkı önlemler alınıyordu.
Kimi üretici seralarında domates, kabak, patlıcan üretiyor, kimi de kesme çiçek yetiştiriyordu. Hem Türkiye’de hem de Avrupa’da havalar soğuk olunca Antalya’nın sera ürünleri de hak ettiği bedelle satılıyor, üreticinin yüzünü güldürüyordu. “Ocak ve Şubat aylarında ihracat tavan yapar, biz de kazanırız” diyerek durumu özetliyordu üreticiler.
Altınovalı üretici Yılmaz Kurban, kiraladığı 6 dönümlük serada karanfil yetiştiriyordu. Kırmızı, beyaz, turuncu ve mor karanfiller henüz açmadan tomurcuk halinde toplanıyordu. Kurban’ın yüzü gülüyordu, “Bu yıl iyi, iyi maşallah. Geçen yıl kötüydü. Üretim de iyi bu yıl. Sevgililer günü de geliyor; 14 Şubat’ta. Sonra dünya kadınlar günü var 8 Mart’ta. Sevgililer günü için Türkler ilgili seviyor, çiçek alıyor sevdiklerine. Bir de Anneler günü önemli bizim için. Ama dünya kadınlar günü pek ilgi görmüyor, önemsenmiyor Türkiye’de. Avrupa ve Rusya’da çok ilgi var, çok önemli bir gün oralarda” diye özetledi çiçek piyasasını.
ÇİÇEKTE ŞUBAT AYI BEREKETİ
Karanfilin tanesi için üreticinin cebine 20 kuruş giriyor şu sıralar. Yılmaz Kurban’a göre Şubat ayı en iyi dönem çiçekciler için. “10 kuruşun da altına düşmez kesinlikle” diye de ekledi. Çiçekciler iç piyasa için önümüzdeki hafta kutlanacak olan Sevgililer Günü’nü bekliyor. “Gül daha çok tüketiliyor” diye ekledi Yılmaz Kurban. Şubat ayı bereket ayı olsa da aynı zamanda don tehlikesinin görülebildiği de bir ay. Yılmaz Kurban anlattı: “Don vardı 2 gündür. Bugünde var diyorlar. Sabaha kadar nöbetteyiz. Ekmeğimiz bunlar, donarsa biteriz.”
Yağmurlama sistemiyle donu önlemeye çalışıyor çiçek üreticileri. Sebze serasındaki gibi soba yakılmıyor çiçek serasında. “Kendimize eşimize çocuklarımıza bakmıyoruz çiçeklere, sebzelere baktığımız kadar” dedi Kurban. Ve ekledi: Üreticiyiz, çalışırsak, üretirsek karnımız da doyuyor.”
İŞÇİ AİLELERİN GURBET ACISI
Zaman zaman işçi sıkıntısı yaşansa da çevre illerden ve doğu anadolu bölgesinden gelen işçi aileler ihtiyacı karşılıyorlar. 8 nüfuslu Diyarbakırlı Karadeniz ailesi 3 yıl önce Antalya’ya göçmüş, çiçek yetiştiriciliğinde uzman hale gelmişler. Fikret Otyam’ın ‘Gide Gide’ yazılarından okumuştum, Adana’ya, Urfa’ya göçen pamuk işçilerinin perişanlığını, zorluğunu, yaşamlarını. “Eskiden pamuk işçiliği için göçülürdü” dedim, Resul Karadeniz karşılık verdi: “Çiçek işçiliği de zor pamuk işçiliği de. Çoluk çocuk 8 nüfus geldik buraya. Gelen çok aile var buralara bizim gibi. Gurbette olmak zor tabi. 3 yıldır memlekete gidemedim. Pamuk gibi sezonluk değil çiçek işçiliği. 12 ay emek istiyor.”
Çiçekcilikte işçi ücretleri yevmiyeyle değil götürü usulü uygulanıyor. Kesilen dal başına işçi aileye para ödeniyor. Resul Karadeniz, “Bu serada toplam 600 bin dal çiçek kesileceğini umuyoruz. Kalacak yerimiz varsa iyi ama, yoksa zarardayız sayılır” dedi.
Yarıyıl tatili olduğu için çocuklar da seradaydı. Seher Karadeniz, başını kaldırmadan karanfil kesimi yapıyordu. Meryem (12), Fatma(8), Musa(12), İsa(5), Davut(1,5) Karadeniz kardeşler de bahçe içindeydi. En büyükleri Meryem Karadeniz okula gidiyordu. Derslerini sordum, “Pek iyi değil” dedi. Annesi araya girdi, “Çalış kızım diyorum ama çalışmıyor. Okusa da bizim gibi hayat sürmese. Daha iyi şartlarda olsa, büyük insan olsa” dedi. Baba Resul, “Çocuklarımız okusunlar istiyoruz. Okusunlar yeterki. Kızlarımız da erkeklerimiz de okusunlar istiyorum” diye düşünceleri sıraladı.
YOKSULLUK KADERİMİZ
Altınova’nın verimli seralarında çiçek üreticileri gibi sebze üreticileri de don tehlikesine karşı seferberlik halindeydi. Arif Esen’in 10 dönümlük serasında ‘ortakcı’ olan Mustafa Ertuğrul (42) ve ailesi Şanlıurfa’dan gelmişti. “Benim derdim var gazeteci arkadaş, yaz nolur yaz. Bende 11 nüfus var. Devlet çocuk yardımını da kesti. Yoksulluktan 5 çocuk okula gidemedi” dedi bizi görünce. 2,3,4,6 ve 7’nci sınıfa gitmesi gereken çocuklarını okula gönderemediğini haykırıyordu Mustafa Ertuğrul. Ve devam etti: “Ben bu yaşıma kadar karakol yüzü görmedim, en ufak bir suç işlemedim. Bu yaştan sonra hırsızlık mı yapayım.”
Hasta olan eşi bir haftadır hastanede yatıyormuş. Doktorlar en az 2 ay hastanede kalabileceğini söylemişler. Ertuğrul, “Yoksulluk kaderimiz olmuş bizim. Sosyal güvencemiz yok ki. Olmadığı için de para isteyecekler. Valiliğe de başvurmuştum ama bana bir yardım çıkmadı. Napacağımı bilmiyorum. Yeşil kart da alamıyorum borçlarım var diye” diye yakındı.
DON NÖBETİ TUTUYORLAR
Maddi sıkıntı, hastalık derken seralarla da ilgilenmesi gerekiyordu Ertuğrul ailesi. Kilogramı 1,5 liraya gidiyormuş şu sıralar. Kabak ise 2 lira; “İhracat var şu sıralar, onun için domates de kabak da kazandırıyor” dedi Mustafa Ertuğrul. 2 gündür don tehlikesi nedeniyle soba yakarak soğuk vurmasını önlemeye çalıştıklarını anlattı; “Soba yakmak demek, serayı ısıtmak demek masraf demek” diye de ekledi.
Tuta zararlısına karşı nasıl önlem alacaklarını sordum, anlattı: “Havalar soğukr olduğunu için Tuta zararlısı şimdi yok ortalıkta. Havalar ısındıkca, bahar ayında Tuta da çıkar piyasaya. Tül var, tuzak var, ilaç var. Bunlarla önlemeye çalışacağız.”
Teslime ve Ahmet Kocabaş Pınarlı Çamköy mahallesindeki birkaç dönümlük seralarına soba kurmaya çalışıyorlardı. Marul ekmişlerdi onu söküp domates dikeceklerdi. “Don vurmasın diye fideleri evde bekletiyoruz” dedi Teslime Kocabaş. Ahmet Kocabaş gülümseyerek araya girdi, “Bugün yarın don tehlikesi geçer, sonra da domatesleri dikeceğiz. Sobayı kuralım da öyle dikelim dedik. Fiyatlar da iyi gidiyormuş maşallah” diye konuştu.
 

Yayın Tarihi : 6 Şubat 2011 Pazar 02:39:48


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
yasar ertas IP: 94.101.46.xxx Tarih : 6.02.2011 15:10:15

 cocuklugumdan beri  her önüme gelen oku oku adam ol hem sözde hem siddette hep baski olarak büyüdüm ve bir yerde okumam sayesinde bir bas oldum ve aylik aldim ama iki yakam bir araya gelmedi ve gene bu  ayni kisiler oku adam ol sözünün oku "sunu bir kenara attilar gerisini söylüyorlar simdi düsünüyorumda üretici bilincli üretim yapsa devlet sosyal saglik bu kisilere saglasa  islerini büyütse yanlarinda isci calistirsa (sigortali) oglu kizi olaki ziraat okuluna gitse ordan isinin basina gecse yada ziraat okulunu bitirenede is verse adam olmayi ne yapacaz desek ne iyi olur Örnek hollanda lale ve cicek yetistiriciligi  yapiyor biz hala bakiyor  ve oraya gidip calisiyor her sosyal hakka sahip oluyor her oturusta yarim tavugu götürüyor  memleketimde adam olacaz diye bir oturusta iki ekmegi götürüyor  aman kar yagmasin aman don olmasin allaha dua ediyoruz bunu yapacagina ne teknikle bu önlenir ne yapilir diye yapsak iyi olmazmi hey benim tarim bakanim hey bizi idare edenler azcik kipirdayin görün