3
Mayıs
2025
Cumartesi
ANASAYFA

Yörükler kayboluyor

Antalya'dan Toroslar'a doğru yola koyulup, türkülere konu olmuş Çubukbeli'ni geçince, binlerce kara keçinin yayıldığı ovalara ve bir ağaç altına kurulmuş kıl çadırlara ulaştık. Yıllardır bu ovalarda, bu tepelerde iç içe yaşayan, keçi yetiştirerek nesillerini ve varlıklarını sürdüren Karakeçili, Sarıkeçili ve yok denecek kadar azalan Honamlı aşireti yörüklerinin hikayelerini dinledik.


Yaşlısıyla genciyle, kahvelerde, ağaç gölgelerinde, çadırlarda, keçilerinin yanında sohbet edip kiminin dertlerini kiminin de anıları dinledik. Git gide azalsa da, inatla keçi yetiştiriciliğine devam ediyordu yörük aileleri. Çadırları küçük ama yürekleri büyüktü Toros yörüklerinin. Çat kapı uğrayıp "Naparsınız nedersiniz" diye sorduk, "Gide gide yok oluyoruz biz yörükler" kaşılığını aldık.

Dağbeli kasabasının yörüklerinin çoğu Karakeçili aşiretindendi. Göçerlik eskisi gibi yok artık, yerleşik düzene uzun yıllar önce geçilmişti. Kasabanın ortasına gelip Ali Topbaş Parkı'nda bir ağacın gölgesinde oturan Halil Akın (75), Mustafa Atan (46) ve Ömer Ali Tektaş'a (78) selam verdik, hal hatır sorduk. Onlarda sandalye çekip 'Buyur' ettiler. Parkın işletmecisi Halil Sökmez hemen birer demli çay getirdi.

"Yörükler n'aparlar, n'ederler. Orman davarı yasaklamış doğru mu" diye sohbete koyulduk. Elinde bastonunu sürekli sağa sola sallayarak konuşan Halil Akın karşılık verdi: "Yörüklük eskidendi oğul. Burada 10 milyon davar olurdu eskiden, 40'lı yıllarda. Ama şimdi üç beş bin davar var mı bilmem."

DAVAR VERGİSİNDEN KAÇTIK

"Evet evet 1940'lı 45'li yıllardı" diye söze girdi Ömer Ali Tektaş; "O yıllarda davarları kaçırıp saklardık dağlarda. Devlet, davar başına vergi alırdı. Bizde kaçırırdık davarları, dağlarda saklardık. Devlet bulamazdı, bakamazdı dağlara."

Halil Akın devam etti: "40 veya 45'li yıllarında davar başına 45-50 kuruş arasında vergi isteniyordu. Ama davarı satsan o kadar etmiyor. Yani vergisi davarın kendisinden yüksekti. Onun için kaçırılırdı dağlara davarlar. Şimdiki yörüklerin, davarcıların işi iş. Tabi yapmasını bilene. Sırtlan olurdu dağlarda, hatta çakal, kurt, vaşak olurdu davarları yerdi."

Kendisinden yaşlı olduğu için sessizce dinleyen Mustafa Atan, konuşmaya başlayınca ağzındaki 3 altın diş göründü. 1972 yılında yaptırmış dişlerini. O zamanın parasıyla 50 lira vermiş. 300-350 kadar karakeçisi yani davarının olduğunu hatırlattı, "Vahşi hayvanlar yine var Halil amca" diye karşılık verdi. Ve devam etti: "Dağda bıraktın mı davarları yine yiyorlar. Ovaya indirdim de kurtardım sürüyü. Yoksa her gece her gece yok olup gidecekti sürü."

YÖRÜKLERİ BİTİRMEYİN

Torosların orta yerinde hem kasaplık yapıyor hem de keçi sürüsü var Ömer Akça'nın. "26 yaşımdayım" dedi, "Kökümüz yörük. Karakeçililerdenim. Yörüklüğümle gurur duyuyorum" diye de ekledi. Keçi besiciliğinin bitirilmeye çalışıldığını anlatmaya çalıştı Ömer Akça; "Benim yaşımdaki gençler davarcılık yapmıyor. Gidiyor Antalya'ya maaşlı çalışıyorlar. 5-10 sene sonra kara keçiyi hiç bulamaz olacağız. Keçideki protein başka hayvanda yok. Çünkü dağdaki değişik otlarla besleniyor bu hayvan. Doğal besleniyor yani. Kekik, ardıç, şalba, adaçayı, pelit, çitlenbik, kesme gibi yabani bitkilerle besleniyor."

"Ağabey, bu konularda çok anlatacağım var benim aslında" diye devam etti. Keçi etinin ne kadar değerli olduğunu anlatırken bir yandan da öğle vakti ağaç gölgelerinde bekleşen keçilerin yanına doğru yürüdük. Zarar verdiği için keçi sürülerinin ormanda otlatılması birkaç yıldır yasaklanmıştı. Akça, "Evet keçi ormana zarar verir tabi ama dönüşümlü kullanabileceğimiz alan gösterilebilir. Geleceğimizi, kökümüzü bitirmeyelim. Yörüklüğümüzü yok edecekler böyle giderse. Devletimiz bizi düşünmeli" diyerek yakındı.

Karakeçili ve Sarıkeçili yörüklerinin halen varlıklarını sürdürdüklerini ama Honamlı yörüklerinin yitip gittiğini, tek tük aile kaldığını anımsattı Akça. Sürünün arasına gelmiştik. Eğildi, bir keçi kadar eğildi ve hemen arkasındaki gri kırçıllı keçiyi sol arka bacağından tuttu ve anlattı: "Bak bu keçiler varya; bundaki akıl başka hayvanda yoktur. Keçi, çobanını aldatmasını bilir. Dalgın halini anlarsa seni kandırır, ziyana gider."

SON SARIKEÇİLİ

Kızılkaya yoluna girip Yuva köyüne vardık. Sarıkeçili yörüklerinden Ak ailesinin çadırına konuk olduk. Musa Ak, Ahmet Ak ve Mustafa Ak, "Bizden sonra bu işi yapacak kimse yok artık. Biz bu ailenin sonuncusuyuz. Zaten köyde iki aile kaldı sürüsü olan. Yörüklük bitecek, davarcılık bitecek. Öyle görünüyo. Yeni keçi türü yetiştirin diyorlar. Süt keçisiymiş. Kara keçinin yerini tutmaz ki. Tadı tuzu olmaz onun" diye anlattılar bir çırpıda dertlerini.

Ahmet Ak çadırın içine doğru eğilip seslendi; "Yörük Ayşe, bak misafirlerimiz var çay koy çay." Yörük Ayşe'nin sesi duyuldu; "Koydum getiriyom." Ahmet Ak anlatmaya devam etti: "Avrupa Birliği diye tutturmuşlar ondan böyle kararlar alıyorlar. Torunumuzun torunu bile göremez bu Avrupa Birliği'ni. Arabı leblebiyle kandırırlarmış, bizi de öyle kandırıyorlar."

Yayın Tarihi : 19 Ağustos 2008 Salı 21:07:48
Güncelleme :19 Ağustos 2008 Salı 21:19:24


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
EBRU IP: 78.186.11.xxx Tarih : 25.08.2008 12:47:32

bende sarıkeçili aşiretinden geldim tarsusta yaşıyoruz tarsusun çokak yanıkkışla ve bu civardaki köylerinde sarıkeçi aşiretinden bir çok aile var geçimleri hayvancılıktır. biz unutmadık kültürümüzü benliğimizi yörük olmakla gurur duyuyoruz teşekkürler...