31
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

"Soykırım Tartışılmalı" (1)

SOYKIRIM TARTIŞILMALI VE BİLİMSEL YÖNTEMLERLE ARAŞTIRILIP AÇIKLANMALIDIR.

1-SOYKIRIM NEDİR?

Bana sorulursa, aslında her savaş bir soykırımdır derim. Savaşta insan öldürmenin bir bölümüne kahramanlık, bir bölümüne soykırım olarak bakmak; sonuç olarak ikisi de ölmüş ama, bıçakla mı, tabancayla mı öldürülmüş ayrımı yapmak gibi bir şeydir.

Ör. Bağdat’ı, Basra’yı bombalayan ABD. uçaklarının, attıkları füzelerin hedefinde, yalnızca askerler mi bulunmaktadır? ABD Başkanı bilmiyor mu orada çocuklar, yaşlılar, kadınlar da vardır. Bildiği halde “Orada asker ve anarşist var” bahanesine sığınabilir mi? Sığına biliyorsa eğer, Osmanlının tehcir olayındaki koşullarını nasıl görmezlikten gelebilir.

Öldürmenin şerefi ve şerefsizliğini biçimine bağlayan, uydurduğu mazeretlere sığınan bir anlayışla, gerçek anlamda bir soykırım tanımına varılabilir mi? Bence bu yapılan, savaşların üstü örtülemeyecek kadar büyük pisliklerine kılıf hazırlayıp, savaşları kahramanlık, başarı, uygarlık ve hâkimiyet gibi şatafatlı kavramlarla süslemek istemekten başka hiçbir şey değildir. Yani aslında bir yerde savaş varsa, soykırım da vardır.

Fakat bu benim kişisel görüşüm olup, devletlerin yarattıkları katliamların pisliğini temizlemek amacıyla ortaya koydukları, soykırımın belirlenmiş uluslararası bir tanımını vardır. Biz şimdi bir de dünyanın kabul ettiği ve bizim de altına imza koyduğumuz, bu soykırım kavramına bir göz atalım.

Etnik veya dini bir gruba, siyasi iktidarın resmi devlet politikalarıyla ve grubu yok etmek amacıyla, tüm ülkede (yaygın bir biçimde) ve sürekli olarak katliam uygulanmasıdır. Yani yönetimin ve halkın ırkçı (milliyetçi) olması ve bir ırkı tümüyle yok etmek istemesi gerekmektedir.

Şimdi burada, Tehcir olayının soykırım olup olmadığını belirlemek için, resmi devlet politikasının kesin ve net bir şekilde tespiti gerekmektedir.

Yani bu Ermeni sürgününün dayandırıldığı gerekçeler ne kadar doğru ve haklıdır? Tehcir ile amaçlanan sonuç devletin gerçekten kendini savunması mı, yoksa Ermenilerin kökünü kazımak mıdır?

Sürgünden amaç soykırım değil ise, alınan kararın bunu önlemeye yönelik hükümleri nelerdir? Tehcirin bir soykırıma dönüşmemesi için ne gibi önlemler içermektedir? Niyetin belirlenmesi açısından bunların net olarak tespiti çok önemlidir. Çünkü soykırımda en belirleyici husus niyettir.

Yoksa halklardan bir grubun galeyana gelip, başka bir halk grubunun, diyelim ki bir köyünü, kasabasını yakıp-yıkıp tümüyle bir köy veya kent halkını katletmesi, ilginçtir ama, bu tanıma göre soykırım sayılmamaktadır. Çünkü önceden tasarlanmış resmi bir devlet politikası değildir. Ayrıca yaygın ve sürekli de değildir.

Olayın yaygınlığına gelince, burada olayın tüm Doğu Anadolu’yu ve Bağdat demiryolu çevresini kapsadığını biliyoruz. Ama Antakya, Kayseri ve Mersin’deki Ermeniler de tehcire tabi tutulmuş mudur? Eğer tutulmuş ise gerekçesi nedir? Yani maksadı aşan bir gelişme olmuş mudur?

Eğer batı ve orta Anadolu’dakiler tehcirin dışında ise olay yaygın değildir. Ve kendini korumaya yönelik doğal bir savunma hakkıdır.

Yine bu dönemde devlet görevinde ve hatta orduda Ermeniler var mıdır? Yani devlete bağlı olan Ermeniler vatandaşlık haklarından yararlanabilmekte midir? Yoksa tüm Ermeni halkı mı hedef alınmıştır. Bu da çok önemlidir. Çünkü: bir ırk veya dini grubun tümünü yok etmeyi amaçlayan resmi devlet politikaları soykırım sayılmaktadır.

Soykırımın ayırt edici üçüncü boyutu ise süre ve sürekliliktir. Yani süre, olayın savunma boyutu ile sınırlı kalmış mı, yoksa tehcirden sonra da devam etmiş midir? Devam etmiş ise, resmi bir devlet politikasının uzantısı olarak mı devam etmiştir? Yoksa halkların geçmişte yaşananlara bağlı, kin ve nefretlerinden kaynaklanan gayri resmi davranışlar olarak mı sürmüştür. Devletin olaylara bakışı ve müdahalesi ne yönde ve ne ölçüdedir?

Bu noktada devletin, bir Ermeni vatandaşa yaptığı haksızlıktan dolayı bir Kürt vatandaşını cezalandırması bile niyetini ortaya koyması açısından çok önemlidir. Bu konuda pek çok mahkeme kaydı bulmak olanaklıdır sanıyorum. Ayrıca batının sicili de bu açıdan pek parlak değildir. Ölen kendi vatandaşı değil ise, ya da öldüren kendi vatandaşı ise verdiği cezalar suça göre çok göstermeliktir.

Tehcir olayında yaşananların, soykırım olup olmadığı her ne kadar bu tanımlara göre yapılsa da ve sonuç olumlu ya da olumsuz olsa da, yaşananların insanlık adına çok acı ve utanç verici olması gerçeğini değiştiremeyecektir.

Çünkü nedeni ne olursa olsun, ölümler soykırım tanımına uysun veya uymasın, her iki taraf da birbirini acımasızca katletmiştir. Bence burada en büyük suç savaşındır ve tüm savaşlarda buna benzer sahneler yaşanmaktadır. Bu yüzden insanlar, bu olaylardan ürettikleri kin ve nefretle, yeni savaş sebepleri yaratacağına, gücünü ve enerjisini, insanlığı bu utançlardan arındıracak yöntemler üzerine yoğunlaştırmalıdır diye düşünüyorum.

Yayın Tarihi : 24 Nisan 2008 Perşembe 00:16:10
Güncelleme :24 Nisan 2008 Perşembe 00:26:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?