30
Nisan
2024
Salı
ANASAYFA

Helenistik kültür nasıl oluştu

Büyük İskender’in Asya Seferine çıkmadan önce, Doğu Yunanlıları (İyonya’yı) Pers egemenliğinden kurtarmak gibi görünür hedeflerinin ötesinde, başka nereleri ve neleri hedeflediği bilinmiyordu. En yakın generalleri dahi, yola çıkarken, İyonya’nın dışında en fazla Batı Anadolu’nun (Küçük Asya’nın) fethinden ötesini düşünemiyordu. İskender de, her yeni hedefi ortaya koyarken, bir sonrasını açıklamıyordu.

Bu yüzden, tamamen askeri işgal ve ganimet amaçlı bir sefer görüntüsüyle başlayan bu seferin daha en başında, İyon kentlerini Makedonya’ya dahil etmek yerine, başlarındaki kral veya tiranları uzaklaştırarak, demokratik şehir meclislerinin yönetiminde bağımsız kentler halinde örgütlemesi, beklenmeyen ilk şaşırtıcı davranışı oldu.

Çünkü İskender, bu konuda Yunan ve Makedonlardan farklı düşünüyordu. Bu yüzden Hocası Aristo’nun barbarların yönetimiyle ilgili kurallarını da, daha Anadolu’ya geçer geçmez bozmuş oldu. Doğu Yunanlıları bağımsız müttefikler olarak kendi hegemonyası altına almadığı gibi, teslim alınan Karya ve Lidya’da Yunan olmayan, hatta Pers veya düşmanca davrananlara bile ayrıcalıklı muamele etmişti.

O bu davranışlarıyla, ele geçirilen ülkelere ve halklarına dayatmacı, egemen ve düşmanca davranmak yerine, ortak noktalardan onlarla bütünleşmeyi düşlediğini göstermektedir. Fakat bu davranışları zamanla ordusunda hoşnutsuzluklara neden olmuştur.

Özellikle de Mısır alındıktan sonra buranın yönetimini yerli hanedanlara bırakması ve aynı anlayışın Mezopotamya’da da devam etmesi üzerine, ordudan itirazlar yükselince, bir çekirdek kadro dışında ordusundaki Yunanlıları Ekbatan’da (Hemedan) terhis ederek, Perslerden, Afganlardan, İskitlerden ve ele geçirdiği ülkelerin halklarından ordular oluşturmuş, bunların güvenini ve bağlılığını kazanmıştır.

Bütün bu olaylar, İskender’in Asya Seferinin daha en başında, dünya insanlarını ortak bir kültürde birleştirerek tek bir yönetim altında toplamak istediğini göstermektedir diye düşünüyorum.

İskender’in bu hedeflerine ulaşmak için belirlediği yöntemler de, baskısız ve dayatmasız, halkların ortak noktalarda, hayatın doğal akışı içinde birleşmesi biçiminde olup, burada kendine biçtiği rol, bu doğal akışın önünü açmak, ön koşullarını oluşturmak, oluşuma yardımcı olmaktır.

İskender’in bu amaca yönelik çalışmalarına da kısaca değinmek gerekirse, dostluğun temellerini savaşta başlattığını söyleyebiliriz. Yani mümkün olduğu kadar savaşsız kazanma yolları denenmektedir. Örneğin Sagalassos veya başka bir şehre, Pers yönetimindeki eski vergi ve siyasi yapısıyla İskenderin yönetimine katılması teklif edilmekte ve çoğu şehir ve ülke bunu kabul etmektedir. Kabul etmeyenle savaşılsa da, savaş sonrası dostluk ve barışın tesisi yoluyla, halkların bütünleşmesini sağlayacak yol ve yöntemler uygulanmaktadır.

Bunun en önemli yolu da yeni kentler kurarak buralara Yunan göçmenlerle yerli halktan önde gelenleri yerleştirmek. Ya da mevcut kentlere bazen askerlerinden bir kısmını, bazen de göçmenleri yerleştirerek etkileşimi sağlamak şeklindedir. İskender bu amaçla 70’ten fazla şehir kurmuştur.

Bunu sağlamak için bazen Mısır, bazen Pers ve bazen da, ele geçirdiği başka ülkelerin kıyafetlerini giymiş, onların yönetim usullerini uygulamış, yönetim bölgelerinde yerli halktan beyler atanmış ve yerli birlikler kendi silahlarıyla orduya alınmıştır.

Yeni kurulan şehirlerde olabildiğince değişik kültürlerden insanların yerleşmesi ve bunların burada ortak bir kültürde birleşmesi amaçlanmıştır. Fethedilen ülkelerin soylularıyla evlilikler ve özellikle onların Tanrılarına saygılı davranması da, o ülkelerin halklarını kazanmasında önemlidir.

İskender Mısır’ı ele geçirdiğinde “Ben Amon Ra’yım” dediği gibi, Persepolis’te de “Ben Ahuramazda’yım” demiştir. Mezopotamya’da Marduk için tapınaklar yaptırmıştır. Zeus dahil tüm tanrıları ortak bir amaçta toplamaya çalışmıştır da denilebilir.

Tüm bu çalışmalarının sonucunda da, dünya tarihinde Helenistik Kültür diye anılan ve dünyanın en önemli kültür hareketlerinden birisi sayılan bir olayı gerçekleştirmiştir. Üstelik İskender’in eserini tamamlayamadan öldüğü ve yarım kaldığı da dikkate alınırsa, yapılan işin büyüklüğü daha iyi anlaşılır.

Gerek yeni kurulan şehirler, gerekse yeniden düzenlenerek göçmen yerleştirilen eski kentlerin yer seçiminde, ticaret yolları, askeri stratejik kontrol noktaları, ulaşım ve haberleşme koşulları dikkate alınmıştır. Yani bu kentler kendi bölgelerinin de merkezi olduğundan, burada meydana gelecek kültürel değişim, buradan en ücra yerlere dek gidebilecektir.

Burada önemli olan öncelikli amaçtır ki, İskender’in önceliği insanları ortak bir noktada birleştirmekse de, ardıllarını bu ilgilendirmiyordu. Onların önceliği bölgelerin Helenleştirilmesi ve kentlerin askeri kontrol, dayatma ve güç odaklı kullanılmasıdır.

Bu yüzden düşlediği İmparatorluk sınırlarına ulaşamadığı gibi, ele geçirdiği ülkelerde de tam bir organizasyon kuramadan ölmüş ve ardılları da, zaten İskender’in sağlığında bile bu amaç ve anlayışlarına karşı olduklarından, özellikle kavimlerin birlikteliği, ortak bir kültür etrafında bir araya getirilmesi gibi her şey onları ilgilendirmemiştir.

Fakat gerek İskender’in başlattığı gönüllü birliktelik temelleri, gerekse ardıllarının dayatmaları sonucunda kültürler arası etkileşimle Helenistik Kültür ortaya çıkmıştır.

Yayın Tarihi : 22 Ocak 2014 Çarşamba 11:20:48
Güncelleme :22 Ocak 2014 Çarşamba 11:23:26


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Dr. Selçuk Ant IP: 95.15.238.xxx Tarih : 24.01.2014 00:12:20

Sayın Ahmet Bilgin;
"corrector" rumuzlu  bir kişi ile girmeye çabaladığınız demogaji, senin de zayıflığını göstermektedir. Bir konuya vâkıf olmadan, bir konu hususunda beyanlarda bulunmak acizliğin tek ifadesidir. Lütfen, haddinizi bilerek yorumlarda bulununuz!  


Yılmaz Ergüvenç IP: 78.181.132.xxx Tarih : 25.01.2014 13:43:09

Yazılarından feyz aldığımız saygıdeğer Hocamıza geçmiş olsun der, bundan sonraki yaşamında sağlık ve mutluluklar dilerim.


erdem yücel IP: 88.244.114.xxx Tarih : 25.01.2014 10:56:47

Sayın Nazmi  geçmiş olsun dileklerimi iletirim. Bir arkeolog olarak yazılarını zevkle okuduğumu belirtmek isterim. Sizin de bildiğiniz gibi meyva veren ağaç her zaman taşlanır.


Nazmi Öner IP: 178.233.89.xxx Tarih : 23.01.2014 13:53:23

 Sayın Turnalı Yazıları günlük göndermiyorum. Bu yazı da ameliyattan önce göndermiş olduğum yazılardan olup, gelecek yazıda sizi yanıtlayacağım. Selam ve saygılar...


yasar ertas IP: 5.61.150.xxx Tarih : 26.01.2014 11:28:20

Sayin Nazmi Öner gecmis olsun dileklerimi iletirken.Sayin Erdem yücelin yorumunda (Sevilen agac taslanir.)Cümlesi ile olasi kisadan izah edisine ayrica tesekkür ederim.Ederkende kültürlü medeniyetli bilgili Efendi kisilerin tas atmasi degil tasi eline almasini bile benim kafa Kabul edemiyor. Baska baska izahlarla yollarla güzelliklere neticelere gitmek varken.


Ahmet Bilgin Turnalı IP: 212.252.139.xxx Tarih : 23.01.2014 16:31:35

 Bu corrector IP maskesinin ardına saklanıp  hikmetler yumurtlayan zat kimdir bilemiyoruz ama saygı  konusunda beni hiç tanımadan böyle aceleci hükümler verebildiğine göre... Tanıdığımız epeyce değerli psikologlar var... Bir daha cevap vermeye niyetim yok... Acil şifalar dileğiyle... 


corrector IP: 124.188.232.xxx Tarih : 23.01.2014 11:36:47

Sayin Ahmet Bilgin Turnali,

saygisizlik yaparak saygi bekliyorsunuz diye dusunuyorum.

Cunku sizin Sayin Nazmi Oner'in yazilarinin devamli bir okuyucusu olmadiginiz da anlasiliyor.  cunku oyle olsaydi -her kim olursaniz olun- Sayin Oner'in tartismasiz, nadide ve fevkalade orjinal (kendine ozgu) bir "rehber" ve "egitmen" oldugunu anlardiniz.

Sayin Oner, bu tarih yazilarina baslamadan evvel; okuyucuyu ozellikle fazla SIKMADAN, cok detaya inmeden tarih ile bulusturmak istedigini bilahare zikretmisti. sizin de okumanizi istedigim icin: Sayin Oner daha baska tarih yaklasimlarina gidecegini de "orijinal" olarak bastan belirtti desem acaba su an kendinizi nasil  hissedersiniz? yani o sizin her yerde gormek istediginiz "dinazor yasinda" oldugunu sandigim tarih formatinizdan farkli bir formatta yazilarini isledigini biz okurlari cok iyi biliyoruz. ve sizi kaale almiyoruz. sizin yasinizi bilmiyorum, sizi tenzih ederim. lafim yasiniza degil fakat tekduze ve tekduzen yaklasiminizadir.

simdi okurlara soruyorum: "Domates" yerine "Domat" kelimesi kullanilarak, domatin sagliga en yararli bir sekilde kullanilma bicimi olan hafifce isitilmasini anlatan bir yaziyi mi okumak istersiniz?  yoksa domatin Plantae aleminden; bir Angiosperms, Eudicots ve Asterids olan sulalesinin, Solanales takiminin, Solanaceae ailesinin, Solanum cinsinin, S. lycopersicum turunden oldugunu mu okumak istersiniz?

elbette domatin taksinomisi de akedemik olarak onemlidir. ama gunluk bir gazetenin, her hafta degisen makalesinde anlatilmasi ne kadar onemlidir? veya bunun "domates" olarak adlandirmazsak ne kaybederiz?

yoksa uc kurusluk ingilizce bilgisi mi satalim: tomato? ingilizce de bile soylenisi 2 farkli sekildedir.

bence bu yazi serisinde, referenslar okuyucuyu SIKMAMAK icin verilmemistir. bunlarin onemi de bu konteksde yoktur. 

bu yazi dizisinin etimolojik bir amaci yoktur. esas amaci ile etimolojinin yakindan uzaktan iliskisi bile yoktur.

ayrica, "ingilizce" bazinda etimilojik "yanlis" veya "dogru" kadar goreceli bir sey yoktur.  cunku ingilizce kendisi uyduruk bir dildir. cok ozel kurallari ve yazilimlari vardir.

oyleyse bu yaziyi etimolojik olarak yererek, genc ogrencilerin gozunde kucuk dusurmeye calismak: hem "abesle istigal etmek" veya sahsina munhasir kendini tedavi etmektir.

bu yazi dizisi, hem Psidya, hem Buyuk iskender ve hem de diodoklar icin tam bir "essay" uslubunda olup; icinde akademik olarak hem orijinal gorusler vardir ve hem de orijinal sonuclar var.  ISTE REHBERLIK, ISTE EGITMENLIK budur.

tarihsever ve tarih okuyan bir okur olarak, ben Hatice ye de de Neticeye de sebebe de bakarim.  Ve Buyuk iskender ve psidya hakkinda boyle "zihin acan", "ezber bozan", "guzelliklere guzellik katan" sonuclara Sayin Oner'in bu yazi dizisi ile varabildim. okurlarda resmen beyin firtinalari olusturduguna inaniyorum. 

ama sizin istediginiz, okurlarin dusunmelerini engellemek ise then you are barking at the wrong tree.  yanlis anlamayin size havliyorsunuz demiyorum. Ingilizce satiyorsunuz ya, tuttugunuz yol yanlis diyorum.

Sayin Teoman Torun de -anladigim kadariyla sinif arkadasiniz- size nazikce burada yayinlanan makalelerin akademik ol-a-mayacagini acikladi.  bir de "bedelsiz  calistiklarini" soyledi.

ilk yorumlarinizda sizin de Sayin Oner'in isigindan cok etkilendiginizi, ayni konulardan hoslandiginizi ve onunla bir turlu iletisim kur-abil-mek icin "cokbilmislik" tasladiginizi dusunmustum. 

ve Sayin Oner bir ameliyat gecirdigini fakat size cevap yazacagini soylemisti.

fakat bu son "mütenebbih" yani "uslanmis" demekle ve sayin hocamiz belki daha sifa bulamadan boyle bir yol secmeniz ile benim kafamin tasini attirdiniz.

 simdi sizin kendinizi "kim" veya "ne" sandiginizin hic onemi yok. ama tanri rizasi
ve insanlik aski ile yazilan bu makalelerin yazarlarina hakaret etmenizi cok buyuk bir yanlis ve seviyesizlik olarak addediyorum.

siz istediginiz kadar simdiye kadar ogrendiklerinizi hatim edin durun, biz sayin Nazmi Oner egitmenimizin orijinal isigiyla aydinlaniyoruz. umarim bu yorumum sizi mutenebbih kilar. simdi, hic de iyi niyetle baslamadiginizi anladigimiz yorumlarinizla, okuyucuya zarar verdiginizi dusunuyorum.


Ahmet Bilgin Turnalı IP: 212.252.137.xxx Tarih : 22.01.2014 15:46:36

Nazmi bey, ben artık yorumlarıma son veriyorum. İyi niyetle başladık ama bir yarar sağlamadığım görüşüne sahip oldum. Helenistik değil, Hellenistik ! Ben bir rehber ve bir eğitmen olarak terminolojiye itina ediyorum. Ama görüyorum ki siz benim dostane uyarılarımdan mütenebbih olmuyorsunuz. Ne yapalım size bu yolda başarılar...Gazanız mübarek olsun... Ahmet Bilgin Turnalı.


Tahir GÜNGÖR IP: 85.103.250.xxx Tarih : 25.01.2014 09:57:19

Nazmi Bey günaydın. Başarılı ameliyat sonu tekrar sağlığınıza kavuşarak, yazmaya başladığınız anlıyorum. Çok güzel, geçmiş olsun, kaleminize sağlık. Çoğunluk uzunca yazıları okuyamıyorum. Yazınızı sonuna kadar okudum. Tarihe özel bir ilgim olmamasına rağmen, İskender in bu çok enteresan, barışçıl politikasını ilgiyle okudum. Sadece askeri yönü göz önüne alınarak okuduk B. İskender i. Bütün dünyanın hayranlık duyduğu Eski Yunan Medeniyetinin (Helenistik) kaynağında, B. İskenderin bu politikasını olduğunu, çok sade bier anlatımla aktarmışsınız. Hem de detaya boğmadan. Ben de öğrenmiş oldum. Kaleminize sağlık.