3
Mayıs
2025
Cumartesi
ANASAYFA

"Soykırım Tartışılmalı" (6)


SOYKIRIM TARTIŞILMALI VE BİLİMSEL YÖNTEMLERLE ARAŞTIRILIP AÇIKLANMALIDIR.

6-ÖLEN ERMENİLER İÇİN ÜZÜNTÜLERİMİZİ BELİRTMELİ MİYİZ?


Kesinlikle evet. ”Oh olsun! Onca suçsuz günahsız Müslüman’ı öldüren katiller gebersin” dememiz, ne insani, ne İslam’i, ne de etik açıdan doğru olmaz. Kaldı ki, ölen Ermeni nüfusu için, yarım milyonla bir milyonu aşan rakamlar ileri sürülmektedir. En alt rakamları bile esas alsanız çok sayıda Ermenin öldüğü kesin bir gerçektir. Bir kere bu gerçeği kesin olarak kabul etmemiz ve sayıyı asla küçümsemememiz gerekmektedir. Bu durumun iki taraflı olması da olayın vahametini azaltmaz.

Nasıl ki, gözü dönmüş Ermeni çetelerinin, Ruslar tarafından oluşturulan Ermeni alaylarının öldürdüğü Müslümanlar, canımızı acıtıyor içimizi kanatıyorsa, ölen ve Müslümanlar tarafından öldürülen Ermeniler için de üzülmemiz gerektiğine inanıyorum. Nihayetinde hepside insandı, hepsi Anadolu’nun suyuyla, havasıyla yaşam bulmuştu ve hepsi de birbirinin genlerini taşıyordu.

Çünkü: eğer bugün ben, bir Orta Asyalıdan çok Anadolulu birisine benziyorsam, Asya’dan Anadolu’ya brakisefal (yuvarlak) bir kafatası yapısıyla geldiğim halde, bu gün kafatasım dolikosefal (Elipse benzer) bir şekil almışsa, bu durumu gen ortaklığının dışında nasıl açıklayabilirim? Elbetteki Anadolu’da yaşayan herkes bir biriyle karışıp kaynaşarak bir birlerinin genlerini almıştır. O yüzden, Ermeni’nin Ermeniliği, Yunan’ın Yunanlığı, Kürt’ün Kürtlüğü ve Türk’ün Türklüğü kan ve gen esasına dayalı bir kavram olmayıp bir tercih meselesidir. Anadolu’da yaşayan tüm halkların, aslında en belirgin ve belirleyici özelliği Anadolu kültürüdür. Anadolu hepsi için ortak bir pota, ortak bir karın ve hepsi karındaştır.

2002 de Strazburg’da kaldığım otelde, Maraşlı bir kadınla karşılaşmıştım. Kocası sürekli dövdüğü için komşuları durumu polise bildirmişler. Fransız Polisi koca hakkında soruşturma başlatırken, kadını da iki kızıyla bu otele yerleştirmişti.

Kadını görür görmez kafamda Anadolu’yu çağrıştırmıştı. Hangi milletten olduğunu da bilmediğim halde, ne Türklüğünü ne Kürtlüğünü ne de Ermeniliğini fark ettim. Ama Anadolu insanı olduğu besbelliydi.

Bakışlarının ürkekliğinden, yüzündeki tebessümün sığlığına ve yüzünü gerdiğinde göz kapaklarının birleşme çizgisinde, yumuşak bir kavisle aşağı yönelen kırışıklıklarda acının derinliğine kadar “Ben Anadolu’yum, ben öz vatanından koparılmış bir çiçeğim, bu iklime uyum sağlayamadım, ben toprağımı isterim” diye haykıran bir ifade vardı.

Bu konudaki görüşlerimi daha açık bir biçimde ortaya koyacağı düşüncesiyle, “Dünya Yaşanası Bir Yer Değil” adlı kitabımdaki, “Anadolu İnsanı” adlı şiirimden bir bölümü aşağıya alıyorum.

BEN ANADOLU İNSANI HASSO

Hepimiz aynı karından doğma
Çeşit çeşit insanız biz Anadolu’da
Anadolu grubu pozitif kan akar damarlarımızda.
Akıtsalar kanımı, baksalar genlerime
Kürt geni mi baskın çıkar, Türk geni mi acaba?
Urartu, Hitit, Ermeni, Arap, Grek mi yoksa?
Baksalar Türk milliyetçisinin de kanına
Ve Kürt geni baskın çıkarsa hiç şaşırma.

Bir zincirin halkalarıyız biz Anadolu’da
Leleklerden, Truva’dan Piside, Hatti’den Hitit’e
Frikya’dan Lidya’ya, Bitinya’dan Bergama’ya
Likya’dan Kilikya’ya, Urartu’dan Asur’a
Perslerden İskender’e, Roma’dan Bizans’a
Her halkadan bir parçadır insan Anadolu’da
Selçukludan Osmanlı’ya ve Milenyuma.

BEN ANADOLU İNSANI HÜSEYİN

Orta Asya’da Oğuz’du benim atam
Ama şimdilerde dolikosefal olmuş kafam
Değişmem Anadolu’dan, ama değil coğrafyasından
Acem’den, Kürt’ten, Ermeni’den, Arap’tan ve Rum’dan
Değişmem o ki, Anadolu ile harmanlanmaktan
Anadolu denilen dünyalara bedel bir karında
Ermeni, Kürt, Laz, Rum, Çerkez, Arnavut’la
Bin yıldır birlikte yaşamaktan
Onlar benim kandaşım, gendeşim, kardeşim
Hepsi de ayrı bir kültür, ayrı bir değer olsa da
Anadolu’da hepsi bir sentez, bir bileşim.

Benzer olaylarda kapılıyorsak benzer duygulara
Söylevde, öyküde, arabeskte, kadercilikte
Kendimizi kurnaz sanıp, geliyorsak hep kurnazlıklara
Balık hafızalıysak, düşüyorsak hep aynı tuzaklara
Şarklılığımıza veriyor, yoruyorsak Anadolu Tanrılarına
Kaçırıyorsak her zaman, her şeyde ölçüyü
Tanrı kadar geniş ve engin gönüllüysek
Anadolu kadar cömert ve hoşgörülü
Olabilir mi kardeşliğin bundan daha büyüğü, daha büyülüsü?


Ölenler için üzülmemizi gerektiren nedenler elbette ki bu kadarla sınırlı değildir. Düşünün bir kere ölen ve öldürülen yüz binlerin içinde ne kadarı asker, çete veya gözü dönmüş katildir. Elbette ki bunlar ölenlerin çok küçük bir azınlığıdır. Bu azınlığı suçlu bulup “Cezasını bulmuş” deseniz bile, hiçbir suçu günahı olmayan (belki birçoğu henüz Osmanlılığından sıyrılamamış, milliyetçilikten bihaber) Ermeni gençleri, kadınları, çocukları ve yaşlıları için, kendi kardeşlerimize üzüldüğümüz gibi üzülmeli ve bunu hiç çekinmeden, hiç komplekse kapılmadan tüm dünya ile paylaşmalıyız.

Biliyoruz ki, böyle durumlar gerçek bir can pazarıdır ve pazarlıklar da ona göre yapılır. Malatya’nın bir beldesinde yaşlı bir adam, tehcirle ilgili bazı duyumlarını anlattığı zaman, pek de önemseyerek dinlemediğimi anımsıyorum şimdi.

Bana tehcirde para karşılığı Ermenileri Suriye’ye taşıyanlardan bahsederken, komşu alevi köyündeki ağanın, parasını aldığı Ermenileri Suriye’ye salimen götürdüğünü ve şu anda onların çocukları arasındaki dostluğun hala sürdüğünü söyledi. Fakat, başka bir köyde, parasını aldığı Ermeni’yi, Müslüman çetelere öldürsünler diye teslim edenler olduğunu söylemişti. Bir söylenti belki ama çok mantıksız da değil. Bu gün bile insan kaçakçıları, parasını aldıktan sonra, umut yolcularını denizlerin ortasında ya da bir mazot tankerinin deposunda bırakıp kaçmıyorlar mı?

Fakat benim bu olayda asıl değinmek istediğim konu, parasal gücüne dayanarak, kafileye katılmayan bu Ermeniler, acaba yalnızca bölgelerinin zenginleri miydi, yoksa milliyetçi çeteler de bunların içinde olabilir mi? Aslında bu nokta çok önemli. Çünkü çeteler, parayla bir biçimde ve büyük ölçüde kendilerini kurtarırken, Müslüman çetelerin ve asker kaçaklarının saldırılarında ölenlerin suçsuz ve sıradan Ermeniler olma olasılığı yüksektir.

İşte bu yüzden, Ermeni çetelerin camilere doldurup topluca yaktığı Müslümanlar için üzüldüğümüz kadar, onlar için de üzülmeliyiz.

Bazı Ermeni grupları açısından da, nedeni ister bu kin ve nefret duygularıyla ayakta durmaları, isterse bu kinin kendilerini birleştirici bir bağ oluşturması olsun, bir toplumun geleceğini kin ve nefret duygularına bağlaması doğru değildir. Ne kendilerine, ne de dünyaya ve insanlığa, kin kusarak bir katkıda bulunamayacaklarını, bunun herkese yalnızca zarar vereceğini düşünüyorum. Aramızda ne geçerse geçsin onlar bizim kardeşlerimizdir. Gönüllerini sevgiyle doldurup, yaşamı kendilerine şölen yapmalarını diliyorum. İnsanlığın devlet aşamasına geldiği andan itibaren, savaşlar başlamış ve her toplum buna benzer olaylar yaşamıştır.

Çünkü dünyada yaşanan tüm kötülükler savaşların eseridir. Şu anda dünyada her insanın, kazanmış olduğu her iki doların birisi, öteki insanı öldürmek için kullanılmaktadır. Savaşlar, insan öldürmeyi, insanlığın yegâne amacı haline getirmiştir.

Bu yüzden, haklı nedenlere bile dayansa, sonuçta her savaş ve doğaya karşı yapılan her bilinçsiz davranış bir soykırımdır. Aksini iddia etmek bencillik, samimiyetsizlik ve ikiyüzlülüktür. Savaşa tapıcılıktır.

İdeal olan savaşların olmadığı bir dünyadır. Bunun içinse dış güvenlik sorununun ortadan kaldırılması, yani devletlerin ortadan kaldırılıp askerliğe son verilmesi gerekmektedir. Bu gün için çok ütopik gibi görünse de, bu yüz yılın sonuna dek tüm dünyanın, tek bir yönetim altında toplanarak, savaşlara son verileceğini düşünüyor ve umut ediyorum.

Ve bu insanlık ayıbı olayda, her iki taraftan ölenler için de, üzüntülerimi belirtiyorum.

Yayın Tarihi : 6 Mayıs 2008 Salı 11:27:51


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Nazmi Öner IP: 85.99.130.xxx Tarih : 8.05.2008 19:22:35

Fatma hanınm,öncelikle yorumlarınız için teşekkür ederim.Sözünü ettiğiniz diziyi izleyemedim. Ama Maraş olaylarından, Taksim'e, Sivas'a ve benzerlerine neden olan milliyetçilik kavramını, geniş ve ayrıntılı olarak bu yazı dizimden sonra yayına göndereceğim. Sanıyorum sorularınıza yanıt olabilir.


fatma buluntuoğlu IP: 78.167.71.xxx Tarih : 6.05.2008 20:27:25

o yıllarda savaş oluyordu.ve çok kan döküldü kim isterdiki böyle bir olayı yada olaylar zincirini...ama geçmişten ders çıkartmak önemli olan olan her iki taraf içinde.gerçek olan şu ki ya öğreneceğiz birlikte yaşamayı yada yüzyıllar boyunca hiç nedensiz birbirimizi yemeye devam edeceğiz.her iki tarafın sağduyulu olması gerekir bence.bir taraf alttan alıp diğer taraf haklı konumuna gelmemeli her iki taraf hatalı neticede binlerce insanın kanı döküldü...