18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

2012 Gezi yılım oldu

Benim için 2012 yılı, yurtdışı gezileri açısından çok verimli bir yıl oldu diyebilirim. Yılın ilk üç ayında Oğlum, gelinim ve torunlarımı ziyaret için Avustralya’daydım.

Avustralya’nın pek çok özelliği var. Bir ada ve bir kıta devleti, ya da yaklaşık Avrupa büyüklüğünde bir kıtanın tamamı bir devlet… Ama Avrupa’da yaklaşık 700 milyon insan yaşarken, Avustralya’nın toplam nüfusu yirmi milyon civarında.

Torunlarım üçü bir arada

Doğası, iklimi, bitki ve hayvan topluluklarıyla tamamen farklı bir dünya… Kuzeyinde Hint Okyanusu kıyıları ve Ekvatora yakın bölgelerde sıcak kuşağın özellikleri görülürken, Güneyinde Muson ve yer yer Akdeniz İklimi iç bölgelerin çöl iklimine karışmaktadır.

Avustralya’da kaldığım süreyi genellikle Sydney’de geçirdim. Bu süre içinde Sydney’de Türklerin kendilerine soykırım yaptığı iddiasıyla anıt diken Ermeni ve Asüryani yetkililerle söyleşiler yaptım.

Türkler tarafından soykırıma uğradıklarını söyleyen Asuryanilerin soykırım anıtı.

Sydney’de yeni yılı yaz ortası sıcakta karşıladım. Oğlum, gelinim ve torunlarımla plajlarına, parklarına gittim. Akvaryumu, kulesi, koyları, limanları ve kiliselerini dolaştım.

Dünyanın her yerinden ve her milletten insanların bulunduğu, gerçek bir dünya karması durumundaki Sydney’de, dünya insanlarının, birbirlerine bakışlarını, hırslarını, olaylar karşısında tavır ve duruşlarını izledim. Her millet ve renkten insanın bir arada, birbirini yadırgamadan, öteleyip dışlamadan yaşayabileceğini gördüm.

Avustralya Alevi derneklerinin düzenlediği Abdal Musa Şenlikleri

Yine buradaki Türk toplumunun çeşitli kesimlerinin temsilcileriyle ve ailelerle, görüşmeler söyleşiler yaptım. Sorunlarını dinledim. Burada Türkler açısından en önemli sorun, Türkiye’nin uzak olması ve Türkiye özlemi olarak ortaya çıkıyordu.

Türkiye hastalığı diye adlandırdıkları hastalık, kişisel olarak değişmekle birlikte, genellikle Türkiye’den dönüşlerinin üçüncü yılında sinir ve stres katsayısının yükselmesi biçiminde ortaya çıkıyor ve yeni bir Türkiye ziyareti yapmadan geçmiyormuş.

Sydney’de Bondi Beach

Bu durum da gösteriyor ki, Türkiye’de her ne kadar birbirimizi kolayca vatan haini ilan etsek de, aslında Türkler dünya milletleri arasında, vatan hasreti bir hastalığa dönüşebilen ve vatanına en çok bağlı insanlar arasındadır.

Sydney’in çok büyük ve çok güzel parkları ve plajlarından başka, en güzel gezinti yerlerinden birisi de, Blue Maunts (Mavi Dağlar) idi. Mavi dağları gezdim. Seyir yerlerinden ve teleferikten, ormanlarını ve şelalelerini izledim. Bahai Tapınağında yapılan bir ayine katıldım, görevlileriyle söyleşiler yaptım.

Mavi Dağlarda şelaleler

Sydney’in 80 kilometre Güneyindeki Wollongong’da Güney yarımkürenin en büyük Buda Tapınağını gezdim. Bu muhteşem tapınağın ziyaretçilerinin ibadet biçimlerini izledim. Sanıyorum bunlarda da pek çok mezhep veya tarikat olmalı ki, değişik ülkelerden gelen Budistlerin, tapınma biçimleri de değişikti.

Okyanusla gölü birleştiren boğazda piknik yapıp resimlerini çektim, seyir tepesinden koylarını, limanlarını ve Wollngong’un yeşille mavi arasındaki eşsiz görüntülerini izledim. Dönüşte de, büyük bir Hindu tapınağında bir ayin izledim.

Hindu tapınağında bir ayin

Yine bu süre içinde, Sydney’e iki buçuk saat mesafedeki başkent Kambera’ya büyük çiftliklerin, çayır ve ormanların arasından geçerek gittik. Sydney Kambera arası, Avustralya’ya özgü doğal manzaraları görmek açısından da güzel bir fırsat oldu.

Şehrin girişinde, bizdeki Turizm ve Tanıtma Bürolarına benzeyen, ziyaretçi yeri diye bir yere uğrayıp, kentle ilgili harita, broşür ve bilgi aldık.

Wollangong’ta Buda Tapınağı

Burada görevli yaşlı bir bayan, gerekli bilgileri verdikten sonra, nereden geldiğimizi sordu. “Türkiye’den” deyince; “Ooo!” diye bir ses çıkararak gülümsedi ve hararetle ellerimizi sıktı.

Ben neyse, ama bu duruma Avustralya’da yaşayan oğlum Hakan bile şaşırdı. “Demek ki Türkiye’nin imajı düzelmiş” dedik. Çünkü eskiden “Türküm” dediğiniz zaman, birden soğur ve somurturdu bu insanlar.

Müzede Gelibolu Yarımadasına Anzak çıkartmasının maketi

Başkent Kambera’da War Memorial Museum’u, parlamentoyu, Nasyonal Museum’u, gölleri, adaları, parkları gezdim. Kuleden Kambera’nın çekimlerini yaptım.

Kambera: şehri ikiye bölen gölü, geniş bulvarları, orman gibi parkları ve çok ilginç şehir planıyla, modern ve kendine özgü özellikleri olan bir şehirdi. Çok temiz ve bakımlı bir şehirdi.

Atatürk parkı ve Türk bayrağı

Buradaki War Memorial Museum’da Birinci Dünya Savaşına ayrılan bölümün hemen tamamına yakınını Çanakkale Savaşları oluşturuyordu.

Müzenin bahçesinin bir bölümü de Atatürk Parkı olarak düzenlenmiş olup burada Türk Bayrağı ve Atatürk’le ilgili resim ve bilgiler vardı.

Tahsin Koçak’ın evinin bahçesinde Türk aileler.

Sydney’de Türk aileler arasında ev ziyaretlerimiz oldu. Bu ziyaretlerde evlerin bahçelerinde düzenlenen, sazlı sözlü mangal partilerine katıldık. Bu toplantılarda Anadolu ezgileri çalınıp söylenmeye başlayınca mekan bir anda, Sydney’den on binlerce kilometre uzaktaki Anadolu kırsalında bir dere kenarına bir söğüt veya çınar gölgesine dönüşüyordu.

2012 gezi yılı oldu diyorum; çünkü Sydney dönüşü bu kez de 72 gün sürecek, İran, Kafkaslar, Urallar, Türkistan, Orta Asya ve Sibirya gezisine çıktım. Gelecek yazımda bu gezinin rotasından söz edeceğim.
 

Yayın Tarihi : 17 Ekim 2012 Çarşamba 10:18:47
Güncelleme :17 Ekim 2012 Çarşamba 10:31:27


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?