25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Altın Portakala Teneke Kılıf (3)

3-ALTIN PORTAKAL “ÇOĞUNLUK” FİLMİNİN

Film festivallerinin amacı, sinema sanatını tanıtmak, pazar yaratmak ve başarılı sanatçıları ödüllendirerek motivasyon sağlamak olduğuna göre, festival sonunda en iyilerin merakla beklenmesi de doğal bir durumdu. Çünkü büyük bir emek ve çaba ürünü, oldukça güzel filmler vardı. Hatta bu festivalin önemli bir başka özelliği de, Türk sinemasına taze bir kanın, tamamen yeni bir kuşağın gelmekte olduğunu gösteriyor olmasıydı.

Çünkü yarışmaya katılan 14 tane ulusal uzun metrajlı filmden dokuzunun yönetmeninin ilk filmleriydi. Oyuncuların çoğunluğu da, sinemada fazla tanınmayan yeniler arasından veya amatörlerden oluşuyordu. Tüm bunlar da göstermektedir ki, sinemamız kabuk değiştirmekte ve kendisini yenilemektedir. Ödülü de yenilerden birisinin kazanması değişimin başarısına örnektir diye düşünüyorum.

47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde ödüllerin çoğunu ÇOĞUNLUK filmi topladı diyebiliriz. En İyi Film Ödülüyle birlikte en iyi yönetmen ve en iyi erkek oyuncu ödüllerini de 'Çoğunluk' filmi aldı. Filmin yönetmeni Seren Yüce ödülü, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın'ın elinden aldı. Bu ilk yönetimiyle, en iyi yönetmen ödülünü de kazanan Seren Yüce: 'Çoğunluk' filminin bir arkadaşlık filmi olduğunu belirterek herkese teşekkür etti.

Çoğunluk filmi, festival boyunca izleyebildiğim altı yarışma filminden birisiydi. Ve izlediğim bu altı film, o kadar denk ve dengeliydi ki, doğrusu hangisi kazansa şaşırmayacaktım. Fakat doğrusu gönlüm çoğunluk filminden yanaydı.

Peki çoğunluk nasıl bir filmdi, konusu neydi ve ne özelliği vardı derseniz, onu kısaca şöyle tanıtabiliriz diye düşünüyorum.

Kemal, az gelişmiş toplumlardaki pederşahi denilen çoğu baba gibi, otoriter ve kendisini dayatan bir babadır. Sistemin kurnaz ve çıkar kurallarını ezberlemiş ve başarıyı yakalamış (zenginleşmiş) birisi olarak kendisini en iyi model olarak görmekte ve oğlu Mertkan’ın da kendisi gibi olmasını, olaylar karşısında kendisi gibi düşünüp kendisi gibi davranmasını istemektedir.

Öte yandan arkadaşları da, Mertkan’a sinemada, barda, diskoda kızlarla birlikte olmak, müzik ve eğlence ile zaman geçirmek gerektiğini dayatmaktadır.

Oysa Mertkan ekonomik yönden babasına bağımlı, askerliği uzatmak için üniversiteye kaydolmuş, fakat okulu sürekli asan, bitirme olanağı bulunmayan başarısız bir öğrencidir. Babasının şirketinde getir götür işleri yapmakta olup, yapılan işin özüne ait hiçbir şey bilmediği gibi öğrenmek isteği de bulunmamaktadır.

Babasının istediği, gözünü açıp, düzene uyup, kendisi gibi olma dayatmasını, ne kabul edilebilir bulmakta, ne bunu yapacak kişilik yapısında ve ne de bunu yapacak bilgi ve deney birikimine sahiptir.

Arkadaşlarının gençlik dayatmaları konusunda da, Mertkan ailede uslu çocuğu onamak zorunda kaldığı için, bu konuda da acemidir. Ayrıca seçimlerini babasının tasvip edip etmeyeceği belli değildir.

Film, askerlik, bürokrasi, Kürt meselesi ve çıkar ilişkileri üzerindeki, bu çoğunluk duygu ve düşüncelerine kısa kısa değinerek devam ederken, babasının dayatmalarını kabullenmek zorunda kalan Mertkan’ın kimliği bir yerde kırılmaktadır. Fakat Mertkan’ın bunu kabullenmesi çok zor ve sancılı oluyor.

Filmde toplumun çoğunluğunda görülen ortak davranışların, bireyi nasıl zora sokup, nasıl olumsuz etkilediği, anne ve Mertkan’da açıkça görülmektedir. Daha doğrusu toplumda çoğunluğun normal olarak karşılayıp, karşısındakine dayattığı davranışların, henüz bu çarktan geçmemiş olan genç bireyler tarafından benimsenmesinin zorluğunu, bu anormal durumu benimseyenler içinse gayet doğal bir dil olduğunu ortaya koymaktadır.

Çoğunluğun dilini konuşmak zordur, çünkü bunun için kişilik ve kimliğinden sıyrılarak, yani kendin olmaktan kurtularak, çoğunluk olman gerekmektedir. Zaten Biat kültürünün zorunlu bir sonucu olarak, şark kültürünün egemen olduğu az gelişmiş toplumlarda, eğitim, kültür, askerlik vs. her şey, insanların kimliğini kırıp, kullaştırmak üzerine kurulmuştur diye düşünüyorum. Ve çoğunluk filmi, sıradan hayatın içinde, sıradan bir aile üzerinde, bu düşünceyi çok güzel yansıtmaktadır.

 

Yayın Tarihi : 25 Ekim 2010 Pazartesi 00:20:49


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?