18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Bağımsızlık Kürtlere Ne Kazandırır? (4)

4-KÜRTLER BAĞIMSIZ OLMAK İSTER Mİ?

Nasıl ki Kürtlere bağımsızlık vermek aslında onları bir sorunlar sarmalının ortasında bırakıp kaçmak, onlara haksızlık etmek gibi geliyorsa bana, öte yandan Kürt bağımsızlığının Türklere de haksızlık olabilecek tarafları da vardır diye düşünüyorum.

Çünkü bugün için Türkiye’de Kürtlere bağımsızlık vermek, Kürdistan’ı Türkiye’den ayırmak ama Kürtleri yine de içinde tutmaktan başka bir işe yaramaz. Böyle bir ayrılma Kürtlerle Türklerin ayrılması değildir. Sorunu çözmez ve Anadolu coğrafyasından bir parça koparmaktan öte bir anlam da taşımaz.

Belki 1970 öncesi böyle bir ayrılık Kürdistan ile birlikte Kürtlerin yüzde doksanını Türkiye’den ayırabilirdi. Fakat şu anda Türkler ile Kürtler Anadolu’nun hemen her yerinde pekmezle tahin gibi birbirine karışmışlardır. Pekmezle tahini kimyasal bir işlem olmadan ayırmak mümkün ise, Türklerle Kürtleri de ayırabilirsiniz. Kimyasal işleme tabi tutacak olursanız da, sonuçta ne pekmez ne de tahin kalır.

Onun için böylesi etnik farklılıkları inkâr ederek, baskı uygulayarak, birlik sağlama düşüncesi, farkı ve ayrılığı daha beter azdırmaktan ve çözümü güçleştirmekten başka bir işe yaramaz. Hatta bu farklılıklardan çıkar elde etmek isteyenlere, bundan farklı devlet çıkarmak isteyenlere zemin hazırlanmış olur.

Kürtler binlerce sene bulundukları coğrafyada dağılmadan, asimile olmadan coğrafyalarını sahiplenmişler ama bir devlet örgütlenmesi yerine, buraya hakim olan devletlerle anlaşarak işi götürmeyi yeğlemişlerdir. Başka milletlerin kurduğu devletlerin yönetimini hep pazarlıkla ve anlaşmalarla kabul ettiklerinden, anlaşmaların kendi aleyhlerine ihlal edildiğini düşündükleri zamanlarda isyan etmişlerdir.

Aslında kendi devletini kurup bağımsız yaşamak varken, böyle başkasının devletine bağımlı yaşamak ilk bakışta aşağılayıcı gibi geliyorsa da, belki de bu tarih ve toplum anlayışımızın, doğduğumuz andan itibaren böyle şartlandırılmasından olabilir diye düşünüyorum. Aslında bu iki durum bu güne dek ciddi biçimde ele alınıp objektif bir değerlendirmesi yapılmamıştır.

Yani devlet kurmak için ordular oluşturacak, başkalarının evini, arazisini ve özgür alanlarını işgal edecek, insan varlığını ve maddi olanaklarını bu uğurda harcayarak, şu kadar toprağa hükmediyorum diyeceksin. Hatta utanıp sıkılmadan, her şeyini elinden aldığın insanları, güvenlik içinde mutlu yaşattığını söyleyeceksin, işgalciliğini övünmeye çevireceksin. Sizce bu daha mı insani?

Kürtler böyle bir şeye soyunmamışlar, kendilerinden başkasını yönetmeye talip olmamışlar, kendi yönetimlerini de genellikle kendileri; bölgedeki seçtikleri devletlerden birine anlaşmalı olarak vermişlerdir. Bunu belki de toplumsal yapılaşmalarının zorunlu bir sonucu olarak yapmış olabilirler. Aşiretler arası rekabet, birliği engellemiş olabilir. Fakat tarih bu tür yapılanmalarla bu güne dek ciddi biçimde ilgilenmemiştir.

Doğrusu tarihe yeni ve farklı pencerelerden bakarak tarih yeniden değerlendirilmelidir. Erdem dövüşmekte midir? Dövüşerek kendi kurallarını dayatmak mı daha etik ve insanidir, yoksa dövüşenlerle anlaşmalar yaparak, kendini dövüşün dışında tutmaya çalışmak mı daha iyidir? Tarihe bir de bu açıdan bakmak gerekir.

Ancak ne var ki, bağımsızlık bölümünde birlikte olmuyor ise ayrılık nasıl olur bağlamındaki bu görüş ve düşüncelerimiz, Kürt halkı bağımsızlık istediği için dile getirilmiş değildir. Bağımsızlığın da bir tabu olmaktan çıkarılarak, özgürce tartışılması içindir.

Çünkü bağımsızlık şu anda tartışıldıktan sonra, birlikte yaşamaya karar verilmez ise, ilerde tekrar tekrar gündemi işgal eder, kafaları karıştırır ve ülkenin ayak bağı olur. Onun için eğer birlikte yaşamak kararı alınacaksa bunun bağımsızlık seçeneği elenerek yapılması, gönüllü kurulacak yeni oluşumun sürekliliğini sağlayacaktır.

Ve zaten Kürt halkının çoğunluğu da Türkiye’de birlikte yaşamaktan yanadır. Türk kimliğine karşı çıkılırken Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı, yüzde doksanlar oranında kabul görmektedir.

Halk bunu sağduyusuyla hissederken, aklı başında Kürt temsilcileri de, bağımsızlığın kurtuluş olmayacağının bilinci içinde hareket etmektedir. Örneğin bu uğurda bir ömür harcayan, Irak Cumhurbaşkanı Talabani, bağımsızlık için şunları söylemektedir.

Irak Cumhurbaşkanı Talabani: Birleşik Kürdistan için şiirlerimiz olduğunu inkâr etmiyorum. Ama hayal etmeye devam edemeyiz. Türkiye'yi, İran'ı ve Irak'ı nasıl bölecekseniz.. Gerçekçi olalım. Irak Kürdistan'ı Irak'ın bir parçasıdır. Kürtler referanduma sunulan yeni anayasanın ilk maddesinde "Irak Federatif demokratik bağımsız bir ülkedir" diyor. Iraklı Kürtler yüzde 95 oranında anayasaya evet dediler. Hepsi hür iradeleriyle Irak'ın birliği için oy verdiler.
-Neden? Kürtler hep bağımsızlık istemediler mi ? - KİMSE AYRILMAK İSTEMİYOR
- Ama zamanı geldiğini düşündüklerinde bağımsızlık ilan etmeye kalkamazlar mı? -Tamam, farz edelim bağımsızlık ilan ettiler. Ne olacak? Türkiye, İran, Irak ve Suriye, Kürtlere savaş açmayacaklar ama sınırları kapatacaklar. Nasıl yaşayacaklar? Nasıl ithalat ve ihracat yapacaklar? Türk kardeşlerime söylüyorum. Kürdistan'ın bağımsızlık ilan etmesinden korkmayın diyorum. Ayrıca Irak'ın içinde kalmak, Kürt halkının ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasi çıkarınadır. Federasyonda kendi kendimizi yönetiyoruz. Irak Cumhurbaşkanıyız. Genelkurmay Başkanıyız, Başbakanız. Birçok bakanımız var. Kendi çıkarlarımızı görüyoruz. Son olarak bu yüzyıl da halkların birleştiği bir yüzyıl. Avrupa'ya bakın.. Globalizasyon döneminde halkların çıkarı ayrılıkta değil birlikte yaşamaktan geçiyor. Birlikte yaşadıkları takdirde daha fazla siyasi, ekonomik ve sosyal çıkar sağlıyorlar. Bütün bu nedenlerle Kürdistan'ın ayrılığı başarısız olur. -Ya Sünniler? - Hayır bu ülkeyi uzun süre yönettiler, ayrılmak istemiyorlar
.
Nur Batur-Sabah Yayın Tarihi : 16 Mart 2009 Pazartesi 07:20:
 

Yayın Tarihi : 18 Mayıs 2010 Salı 00:18:48


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?