19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Baharda Anadolu’da yolculuk

Otobüs her kente veya otogara girmiyordu. Sadece Isparta ve Ankara otogarına girmiş ve Afyon’da yemek molası vermişti. Şimdi de saat 22.00’de Sungurlu’da akşam yemeği için yarım saat mola verdi. Sonrası Samsun ve Ordu’dan direk geçtik. Yollar duble veya otobandı. Gece yolların güzelliğini gizlemek karartmak şöyle dursun, sanki daha çok gözler önüne serer gibiydi.

Giresun’da güneşin doğuşu

Sabaha doğru Giresun yakınlarında bir restoranda yarım saat kahvaltı molası verildi. Kahvaltımız biterken Sabah ezanı da okunuyordu. Sanıyorum otobüs firmasının anlaşmalı restoranları vardı. Bu yüzden öğle yemeğini 15.00’te, akşam yemeğini 22.00’de, Kahvaltıyı da sabahın kör karanlığında 04.30’da verdi. Güneş Giresun’u geçerken doğdu.

Bu arada otobüs personeliyle de samimiyeti ilerletmiştik. Muavin Başer tipik bir Karadenizliydi. İşini yaparken ilginç espriler de yapıyordu. Hostes İya’nın Türkçesi tam bir Karadeniz şivesiydi. Müşterilerin çoğu Gürcü olduğundan, otobüste Gürcü bir hostes çalıştırıyorlardı.

İya’ya “Sen Türkçeyi nerede öğrendin?” dedim. “Türkiye’de” dedi.

“Konuştuğun Türkçenin Karadeniz’ce olduğunu biliyor musun?” dedim. “Evet, ama ben Türkçeyi bunlardan öğreniyorum” diye otobüs personelini gösterdi.

Gerçekten de Ankara’da değişen ve yedek şoför dahil hepsi Karadenizliydi. Ve tam bir Karadenizli şivesiyle konuşuyorlardı.

Pazar İlçesinde otogar çevresi.

Samsun, Ordu, Giresun ve Trabzon gibi kentleri transit geçen otobüsümüz Pazar ilçesinde ara sokaklardan geçerek bir çayın kıyısındaki küçük ilçe otogarına girdi ve yarım saatten fazla orada kaldık. Sanıyorum otobüs şirketinin merkezi buradaymış.

Karadeniz otobanı, Karadeniz’in her mevsim, yeşilin her çeşidini sergileyen eşsiz güzellikteki doğası içinde, arada bir tünellere girip çıkarak akıp gidiyordu.

Bu yolların eski halini bilmeyenler “Ne var bunda, yol işte” diyebilir. Fakat ben bu yolların eski halini çok iyi bilirim. Yani bu yollarda 1974-76 arasında çok gelip gitmiştim. Çünkü Giresun’a gelirken, eşimi ve dört aylık kızımla dört yaşındaki oğlumu Burdur’da bırakıp gelmiştim.

Siyaset her zaman olduğu gibi bize tersti. Bu yüzden bazen sadece Cumartesi ve Pazar için, yani 48 saat için bu yolculuğa çıktığım çok olmuştur ki, gidiş dönüş 36 saati yollarda geçiyordu. O yüzden uçurumlardan ip gibi, kıvrıla kıvrıla giden bu yolların eski halini en iyi bilenlerden birisi olduğumu düşünüyorum.

Karadeniz Otoyolunda bir tünel

Samsun’dan Sarp’a 542 kilometre uzunluğundaki yolun kalitesi, doğal dokuya verdiği zararlarla ilgili eleştirilerin ne oranda gerçeği yansıttığını bilemiyorum; ama doğrusu trafik çok rahatlamış ve yol güvenliği yüzde beş yüz artmış.

Fakat Ankara Samsun arası o zaman da altı saatti, şimdi de altı saat. Yani hız sınırlaması nedeniyle süre değişmiyor.

Sonra bu yol, olmazsa olmaz bir yol. Çünkü ülkenin nüfus yoğunluğu en fazla bölgelerinden geçiyor ve Karadeniz’in başka bir yerinden, alternatif bir yol yapmak da olanaksız.

Gece geçtiğim için bazı şeyleri fark edememiş olabilirim. Fakat literatüre baktım, 41 kilometre uzunluğunda 12 adet tek tüp tünel yapılmış. 18.5 kilometre uzunluğunda 20 adet çift tüp tünel yapılmış. Tünellerin çokluğu ve uzunluğu, yolu kısalttığı kadar, doğanın korunmasına önem verildiğini de gösterir diye düşünüyorum.

Keşap’tan geçerken de yoğun duygular yaşadım tabi. Birkaç yıl önce, 1974-76 yılları arasında Karabulduk’ta çalıştığım okulun resmini bir sitede görmüş ve “SARI BİNA” adıyla bir şiir yazmıştım.

Karabulduk’ta Sarı Bina (İlköğretim okulu)

Giresun deyince, ilk gelen aklıma
Karabulduk’ta, sarı bir bina.
Bir pencere ki; geçmişe açılan yeşil
Kalmış kırık dökük bir zaman parçasında.
Ve safran sarısı bir sonbaharda
Teslim olmuş yağmurlara
.”

Diye başlayan şiir şöyle bitiyordu.

Ve şimdi anlıyorum ki
Anı tadında, sarı sıcak, filizi yeşil
Bir bahar kaybetmişim oralarda.
Öğrencilerim, dostlarım
Geçmişim ve gençliğim kalmış
O sarı binada
.”
 

Yayın Tarihi : 30 Kasım 2011 Çarşamba 00:02:48


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?