1
Haziran
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Baku sokaklarında

Kale çıkışında Kemal beyden ayrıldıktan sonra, Kaleden azatlık meydanına doğru dönüşe geçtim. Gelişte sahilden geldiğim için şimdi dönüşü iç sokaklardan yaparak eski Baku’yü tanımaya çalışacaktım.

Kaleye bitişik tarihi yapılar

Kale çevresinde eski Bakû’de yukarıdaki fotoğrafta da görüldüğü gibi çok güzel tarihi binalar var. Ve yine şehri gezerken karşınıza çok sık çıkan görüntülerden birisi de Haydar Aliyev’in heykelleri. Genellikle bu heykellerin kaidelerinde de Aliyev’in bir sözü yazılı oluyor.

Her şeyin çoğu insanı sıktığı gibi, doğrusu bu tür görüntüler de bir süre sonra sıkıcı gelmeye başlıyor. Her ne kadar ülkeler kurtarıcı veya büyük hizmet sahibi liderlerini ölümsüzleştirmek ve halka sık sık hatırlatmak için her yere heykellerini dikse, her yerde onlardan bahsetse ve bu durum onlara olağan gelse de, dışardan gelen birisi buradaki sevgi ve saygı kavramlarının dozu kaçırılınca, dayatmaya dönüştüğünü kolayca kavrayabiliyor.

Kale kapısının çevresinden

Aynı şekilde İran’da da, her yere Humeyni adı verilmesi ve her yerde Humeyni posterlerini görünce aynı duyguları hissettim. Bunlardan hareketle bizde de her yere Atatürk adı vererek onun her an hatırlanmasını mı sağlıyoruz, yoksa kanıksanmasını mı sağlıyoruz? Bu durumu yeniden değerlendirmek gerektiğini düşünmeye başladım.

Kale civarında bir sokak

Baku, sessiz sakin bir şehir ve yaşam durgun akan bir nehir gibi. Fakat ilk kez yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz kalabalığa yakın bir durumla karşılaştım. Aşağıdaki fotoğrafta ise artık kalabalığı yakaladığımı düşünüyorum. Demek ki bu bölgede hareketliliği gerektiren bir şeyler mi var, çarşı pazar olduğundan mı, yoksa iş yerlerinin öğle paydosu falan mı bilemiyorum.

Kale civarında kalabalık bir sokak

Baku da şimdiye dek kalabalığı yalnızca otogardan 28’e gelirken Metroda görmüştüm. Ve metro gerçekten kalabalıktı. Şimdi burada da çok dar bir alanda da olsa, kısmen kalabalık denilebilecek bir durum yakaladım.

Bu arada Azerbaycan’da 28 çok önemli bir rakam. Çünkü 28 Mayıs bağımsızlık günü, devletin kuruluş günü olarak kabul ediliyor. Bu yüzden de birçok yerin adı 28 Mayıs.

Bakü sokaklarından bir görünüm

Azatlık meydanı yönünde ilerlerken biraz sonra kalabalık sokaklardan çıkıp yine tenha sokaklarda dolaşmaya başladım. Buralar şehrin ekonomik durumu çok iyi durumda olan insanlarının yaşadığı bir bölge olmalı ki, burada insanların davranışları, kılık kıyafeti düzgün ve moderndi. Markalı pahalı giysiler ve arabalar bu durumu kanıtlar gibiydi.

Milli kütüphane
 

Aslında Azerbaycan olması gereken yerde olmayan bir ülke gibi geliyor bana. Çünkü göstergelerine bakıyorsunuz çok yüksek. Yaşam standardı ise bu göstergelerin çok gerisinde kalıyor. Yani un, irmik, yağ ve şeker var, fakat helva yapılamamış gibi bir şey.

Kısaca Azerbaycan’dan bahsettiğim bölümde de belirttiğim gibi, fert başına milli gelir on bin doları aşıyor. Ülke tarıma, turizme ve yaşamaya çok uygun ve ekonomik potansiyeli yüksek… İnsan kalitesi yüksek… Nüfusun hemen tamamı okuryazar ve üstelik eğitim seviyesi de yüksek… Yani her şey yüksek, ama görünen ve yaşananlar bu yüksekliğin çok gerisinde kalıyor.

Bu yüzden yukarıdaki fotoğrafta görülen Milli Kütüphane ve benzeri kültür sanat ağırlıklı yapılara Baku’de çok sık rastlanmaktadır.

Merkezde bir park

Eski kent merkezinde dolaşırken güzel bir parka geldim. Burada bir banka oturarak biraz dinlendim ve el çantamda bulunan salatalığı yedim. Park çok kalabalık değildi. Fakat burada insan yapısı da birden değişerek, sıradan Azeri insanı tekrar ortaya çıktı.

Bunu nasıl fark ediyorsun, derseniz: birincisi kadınlar birden çok azalıyor. İkincisi kadınlar tepeden tırnağa kapalı. Üçüncüsü insanların kıyafetleri sıradan ve yüzlerindeki ifade daha doğal oluyor.

Sabahın sekizinden beri dolaşıyordum. Geçen gecenin uykusuzluğu ve yol yorgunluğu kendini iyice hissettirmeye başlamıştı. Sabahtan beri bir muz, bir salatalık ve biraz su dışında hiçbir şey de yiyip içmemiştim. Uykusuzluk ve yorgunluğun verdiği halsizlik düz yolda tökezlememe neden olmaya başlamıştı.

Bu yüzden eve dönüp dinlenmeye karar verdim. Gerçi daha saat 16.00 olup akşama dört saat vardı. Fakat “Kendini daha fazla zorlamanın anlamı yok. Daha fazla zorlama yarınki geziye negatif etki yapabilir” diyerek eve gidip uzandım.

Yayın Tarihi : 8 Mart 2012 Perşembe 10:03:54


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
yasar ertas IP: 94.135.148.xxx Tarih : 9.03.2012 14:43:36

azerbecani bu resimlerle gözümde cok büyütüyorsunuz bu kadarda her sey cok güzel olmaz diyorum gene azerbeycanlilara baku"lüler tesekkürler ler diyorum bunca resimlere baktim bir tek cöp bidonu ne bir direkte ne bir sokakta göremedim  yerde bizim tabirimizle yere tuz dök yerden tuzu  yala o kadar temiz bir yildizli tesekkür daha ediyorum

isteyen kizsin isteyen bir örnek alsin bahceli düzenlenmis evimiz var misafir kapi acik her zaman buyursunlar bahcede oturorsun sigarayi yakiyor izmariti sak atiyor masada küllük var yaninda orta okul giden oglu var pastayi veriyorsun hertarf psta kirintisi cekirdegi  cebinden cikariyor  her taraf cekirdek kabugu yürüme  yolu var bir kisi ortada dikiliyor bir kisi ordan gecmek istiyor dar geliyor müsade edermisin demiyor  sen rahatsiz olma diyor cimlere basa basa yolu birakip hedefine cimleri eze eze ulasiyor ben sadece bu islere bakiyor bir sey demeye zaten gelmez  simdi burda konu oldu yaziyorum arkamizda cöpcü gezse yetismez  olmaaaz bahce girisinde yolda bir "fici" cöp bidonu var kedisi gelir karistirir rüzgar cikar cöpü dagitir arada bir garibani meraktan karistirir sokakta yerde hic cöp noksan olmaz toplamakla bas edemezsin sistemde bir yanlislik var dersin birde sözü gecen komsu var dersin onunkisi yenisistem cöp konteyneri hem sana hava atar hem yav su cöplerin yolu berbat ediyor der gecer gider toplarkende görür kis kis da güler adam hakli  belediyeye ka sefer gitsem ne sözüm ne cöp konteynerimiz geldi