2
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

CHP ve Sosyal Demokratlık

Sosyal Demokrat bir siyasi partinin genel dünya görüşünün alt yapısında yaklaşık olarak bulunması gereken değerler ise şunlardır. Öncelikle düşünce, davranış ve uygulamalar akla, bilime ve çağa ters olamaz. İnsana, etik ve evrensel değerlere saygılıdır. Tarafı kesinlikle halkın tarafıdır. Barışçı ve birleştiricidir. Ve zaten bunların bütününe Atatürkçülük denir.

Şimdi bu genel kavramları biraz daha açmak gerekirse sosyal demokrat bir partinin ilk iki önceliği adı üstünde öncelikle sosyal olmak zorundadır. Sosyal sözcüğünün sözlük anlamı toplumsaldır, toplumla ilgilidir. Yani halktır insandır, insanla ilgili olandır. Bu millet veya devlet demek değildir. Yani devletçi CHP’nin en büyük eksikliğidir.

Devlet etme anlayışında, eğitimde, kültürde, ekonomide ve siyasette de, sosyal sözcüğünün anlamı: halk adına, halkın yararına, halktan yana, halkın yanında olmak anlamlarını içerir. Halk, millet değildir. Millet içi boş bir kavramdır. Millet herkesin dışında kalan herkestir. Yani kimse tek başına millet olamaz. Onun için halk insandır. Sosyal demokratlık, insanın devlete karşı haklarının savunulmasıdır. Devlet insan bağlamında insandan yana olmaktır. Çünkü devlet zaten devasa bir güçtür. Onun için korunması gereken devlet değil insandır. Yani devletçi CHP’de bulunmayan kavramdır.

Yine sosyal demokratlığı tanımlarken adından çıkarılacak ikinci anlam ise demokratlıktır. Cumhuriyet ve laiklik savunucusu CHP’nin demokratlığını başka bir yazıya bırakarak, şimdi sosyal boyutuna ve halkçılığına bir bakalım isterseniz.

Yani CHP halkçı mıdır, devletçi midir? Çünkü sosyal demokrat bir partinin tarafı devletten yana olamaz. Halktan yana olmak zorundadır. Halktan yana değilse, sosyal demokrat da değildir. CHP ulusalcı ve devletçi bir parti ise, sosyal demokrat sözcüğünü kullanmamalı, yani yanlış yerde durup kafa karıştırmamalıdır.

Çünkü ulusalcılık Türk siyasi yelpazesinin en sağında, sosyal demokratlık ise merkez soldadır. Bu ikisinin arasında AKP, MHP, DYP, FP ve daha birçok parti vardır. Yani CHP ulusalcı duruşuyla tüm bu partilerin sağında mıdır, yoksa adındaki halk ve sosyal demokrat değerlerle tüm bu partilerin solunda mıdır?

Kılıçdaroğlu öncesi CHP, sosyal demokrat değerlerin tam da karşısında, ulusalcı devletçi ve cumhuriyetçi özelliğiyle Türkiye’nin en sağdaki partisiydi diye düşünüyorum. Fakat Kılıçdaroğlu partiyi Baykal öncesi sosyal demokrat çizgisine çekmeye çalıştı ve gözlemlerime göre tüm gücüyle de çalışıyor.

Son seçimlerde parlamentoya taşıdığı isimlerle ve izlediği kapsayıcı kucaklayıcı politikalarla halka açılmaya çalışsa da, devraldığı parti, halkı küçümseyen, demokrasiyi gereksiz gören, dar bir radikal görüşün temsilcilerini de barındırdığından, eski yeni çatışmasıyla parti içi muhalefet, ana muhalefet görevini engelliyor.

Dernekleşmiş bir kurumu, yeniden Türkiye’nin bir siyasi partisi haline getirmek elbette ki, öyle kolay bir iş değil. Ama halkı dışlayarak iktidar olmak da olanaksızdır. Sonra artık, halkı bir tarafa atarak, orduyla, yargıyla iktidar olma yolları da tamamen kapanmıştır. İktidar olmak istiyorsanız mecburen bu halkla kimyanızı uyuşturmak, halkı baş tacı yapmak zorundasınız. Ulusalcı zihniyetin, devlet, cumhuriyet gibi yönetim ve yönetenden yana politikalarının yerine, insan ve birey temelli bir halkçılığa dönüşmesi gerekmektedir.

Bakın CHP 1970’li yıllara dek devletin partisi iken, hiç iktidar olamamış, fakat halktan yana politikalarla 1970’li yıllarda % 42’lere varan halk desteğini arkasında bulmuştur.

Baykal yönetiminde dernekleşmiş bir devlet partisi haline gelen CHP ise, halkın ilgisinden uzak kalarak, barajın altı dahil, tarihinin en kötü günlerini yaşamıştır. 2007 Genel Seçimlerine, laikliği, orduyu, yargıyı, cumhuriyeti, cumhurbaşkanını, Atatürk’ü, ulusalcılığı arkasına alarak girdiği halde % 20.8 oy alabildi. Ama şimdi bu kalelerin kimisi iktidar tarafından yıkıldı, kimisi etkisizleştirildi, kimi de iktidarın eline geçti, CHP’nin üzerinde demokrasi ayıbı olarak lekesi kaldı.

Yani CHP arkasına tüm değerleri, kişi ve kurumları alsa da, arkasında halk yoktu. Oysa yukarda sayılan değerlere uygun iktidar ise halk iktidarıdır. Sizi halk değil de, bunlardan birisi iktidar ediyor ise, o zaman bu değerler zaten değer olmaktan çıkar. Atatürk’e ters düşer, savunduğunuz cumhuriyetin anlamı kalmaz.

Çünkü bunların hepsi de halk için vardır, hiçbir şey halkın üstünde değildir ve halk yoksa siz de, devletiniz ve değerleriniz de yok demektir. CHP elitlerin dernek partisi haline geldikten sonra, sıradan halkı hep küçümsedi, aptal, cahil, oyunu satan, göbeğini kaşıyan adam olarak gördü.

Yönetim değişikliğinden sonra Kılıçdaroğlu CHP’yi, yeniden bir kitle partisi ve iktidar alternatifi haline getirmek için, doğrusu çok çaba harcadı. CHP’nin klasik devlet ve rejim söylemlerinin arasına halkı da sokmaya çalıştı. Devlet ve rejim savunucuları her söylemine itiraz etti. Kimi zaman geri adım attı, kimi zaman sesini kıstı. Ancak seçime üç ay kala parti içinde otorite sağlayabildi.

Partiyi dernek düşünce ve görünümünden kurtarmak için, toplumun çeşitli kesimlerinden adayları parlamentoya taşıdı. Batı kıyılarına sıkışan partiyi Doğu kıyılarına kadar genişletmek için, geceli gündüzlü dolaştı ve CHP’nin onların gerçek partisi olduğunu anlatmaya çalıştı. Fakat her seferinde söylemleri, parti içindeki dernek zihniyetine ters düştü. Bu medyaya yansıdı, halk parti hakkında kararsız kaldı.

İddia ediyorum, eğer CHP’liler, bu son seçimde, Genel başkanlarının arkasında topyekun durabilseydi, kesinlikle % 33’ten az oy almazdı. Çünkü bu CHP yeni CHP idi. Yeni sözcüğünü içine sindiremeyenler için, buna Baykal Öncesi eski CHP de diyebilirim. Çünkü eski CHP de bir kitle partisiydi. Fakat muhalefetimizin, yeni sözcüğü ve zoraki anlamlar yüklediği başka sözcükler dahil, her alanda kendi genel başkanına muhalefet etmesi sonucunda bu seçimlerde de topyekun AKP’ye çalışıldı.

Yani şu ana kadar CHP’lilerin kendilerine muhalefeti, AKP’yi muhalefetsiz bırakmakta ve sürekli iktidarda tutmaktadır. Eğer CHP iktidara muhalefet görevini yapamayacak ve muhalefeti hep kendi içinde tutacaksa, sosyal demokrat zemini fuzuli işgal etmemeli, yeni bir sosyal demokrat hareketin oluşumunun koşullarını engellememelidir diye düşünüyorum.

nazmioner@mynet.com

Yayın Tarihi : 28 Şubat 2013 Perşembe 10:11:57


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Nazmi Öner IP: 178.233.80.xxx Tarih : 1.03.2013 11:55:09

Sayın TörünHamaset ve popülizmden uzak, akılcı yorumlarınız benim için her zaman itici bir güç oluşturdu. Çok teşekkür ederim. Atatürkçülükle ilgisi bulunmayan ve aksine Atatürk’ü dışlayan anlayışı da, CHP yazılarından sonra yayınlayacağım. Sizin de değindiğiniz gibi, başkalarının hataları, bana hata yapma hakkı tanımaz. Bu yüzden hangi partinin ne yaptığı değil, sosyal demokratım diyen partinin sosyal demokratlığında ve Atatürkçüyüm diyen kurumun Atatürkçülüğündeki hatalar beni ilgilendiriyor. İlgi ve desteğinize tekrar teşekkürler.
 


Teoman Törün IP: 88.240.23.xxx Tarih : 28.02.2013 11:09:02

Evet, Hocam, benim de derdim salt CHP ile... Öteki siyasal partiler beni ilgilendirmez.  Atatürk'ün nihaî hedefi olan demokrasiye (halk yönetimine) yönelmiş,  Halkı merkez alan ve saptadığınız gibi rahmetli Ecevit'in hamlesi ile gerçek anlamına kavuşarak başarı sağlamış iken , içten, dıştan gelen çelmelemeler ve Ecevit'in de sabır gösteremeyerek, bir an için sağcı partilerin taktiklerine (Güneş Motel operasyonunu kasdediyorum) sapma zaafı yolun tıkanması süreci. Sonra ekonomik sorunlar. Gene de Sosyal Demokrasinin yaşama umudu varken "kaba ulusalcılık" anlayışına dönme ve Atatürkçülük iddası ile Atatürkü yanlış yorumlamalar... Burada, rahmetli tarihçilerimizden Cemal Kutay'ın son yıllarından birinde dinlediğim söyleşisini nakledeyim: "Atatürk'ün anısına en büyük zararı verenler "adında" 'Atatürkçü', 'Kemalist' gibi nitelemelr olan derneklerdir!" demişti. Aynı tutumdaki siyasetçiler arasında, buyurduğunuz gibi, Allah selamet versin Deniz Baykal da bulunmaktadır. (Bu arada Atatürk'ün en iyi anlamak için onun hakkında en son eseri yazmış, söyleşisini de dinlediğim  İtalyan yazar ve tarihçi Fabio Grassi'yi okumak gerekir. Türkçe çevirisi de var). Kılıçdaroğlunun iyi niyetini ben de takdir ediyorum. Ancak, CHP'nin kan  kaybını tersine çevirmek Parti içi engellemele karşısında da zor. % 30'u aşan bir başarı için çok uzun soluklu bir savaşım gerek.