17
Haziran
2025
Salı
ANASAYFA

Cumhuriyeti Korumak

Siyasi bir devlet rejimi olarak cumhuriyetin, vatandaşları her türlü haksızlıklardan, iç ve dış tehlikelerden koruması, gelişmesini sağlaması, refah ve mutluluk içinde yaşatması gerekirken; nedense bunlar bizim cumhuriyetimizin bir özelliği ve ödevi olarak algılanmayıp, vatandaşın cumhuriyeti koruyup kollaması esası benimsenmiştir.

Üstelik herkesin koruması da denk sayılmamış olup, vatandaşın koruması vatandaşlık görevi sayılırken, yurt ve millet sevgisi yüksek, yönetici tayfası ve yandaşlarının ayrıca cumhuriyeti kollamalarına şiddetle ihtiyaç duyulmuştur. Ama zaman içinde, cumhuriyetin asıl bunlardan korunması gerektiği de ortaya çıkmıştır.

Yani ülkeyi ve cumhuriyeti çok sevdiği için, ona sülük gibi yapışan ve sürekli koruma altında tutmak isteyenlerden korumak gerekmektedir. Çünkü, koruma ve korunmada da bağımlılık oluşuyor ve sürekli koruma altındaki çocuklar gibi, aradan 85 yıl geçmesine rağmen, cumhuriyet hala ayakları üzerinde duramıyor.

Oysa bu cumhuriyet, daha iki yaşında bebekken, doğu isyanı, İngiliz oyunları ve 600 yıllık Osmanlı kurumları karşısında ayakları üzerinde dururken; bugün 85 yaşındaki cumhuriyet, kuş kanadını çırpsa devasa korkular içine giriyor, cumhuriyet gitti gidiyor diye herkes sahaya iniyor ve oyuncular tribüne çıkmak zorunda kalıyor.

Cumhuriyetin kimi laik özelliğine, kimi demokrat özelliğine sahip çıkarken, olayın halk tarafı ve sosyal hukuk devleti yönleri de kaynayıp gidiyor.

Laik tarafına: yönetenler ve rejim savunucuları, demokrasi tarafına ise, yönetilenler arka veriyor ya da vermesi gerekiyor. Çünkü, Laiklik yönetimle, yönetenle, rejim ve devlet ile ilgili bir kavramdır. Yöneten din ise laiklerin; dindışı ise dinin, yönetime müdahalesini istemez. Demokrasi ise direkt insanla ilgilidir. O yüzden yönetenler laikliğe sahip çıkarken, sıradan insanlar ise demokrasiye sahip çıkar, ya da çıkması gerekir.

Fakat, tüm bunlar bir yana, Cumhuriyet artık hoşgörü sınırlarını aşmıştır. 85 yıl sonra, Laiklik gibi, hatta demokrasi ve insan hakları gibi sorunlarının olmaması gerekmektedir.

85 yıl olmuş, eğer hala olmuyorsa, insanları barış ve refah içinde mutlu yaşatamıyorsa, ya cumhuriyette bir şey vardır; ya da uygulanışında. Ama sorun hangisinde olursa olsun, çözüm rejimi böyle korumak değildir. Çözüm; kötüyse değiştirmek, değilse işletmektir. Ama ne değiştirme yönünde, ne de işletme yönünde siyasi partilerde, orduda ve diğer yönetim kesimlerde yeterli bir irade görülmemektedir.

Rejimi; kurulu düzen içinde seksen beş yıldır geldiği gibi götürmek, yani böylece korumak, bunların işine geliyor. Çünkü, bunlar bu düşük nitelikli cumhuriyetten besleniyor. Ve ben duygusu, her şeyi gölgeliyor, her şeyi tersine çeviriyor.

Örneğin devlet, niye hazine arazisini planlayıp, parselleyip, düzenli bir kentleşme için kendisi satmamış da, arsa mafyasına havale etmiştir? Çünkü mafya da devletle iç-içedir; hatta çoğu zaman mafya gerçek devlettir.

Olur mu böyle şey demeyin. Çünkü gerçek devlet dediğiniz, hükümet konaklarında huzuruna gittiğiniz insanlar, yıllar yılı gerçekleri gördüğü halde, size yasaklar koyup, yokuşa sürüp, hep mafyanın kucağına itmişlerdir. Yani merkezi hükümetin halk nezdindeki gerçek temsilcisi hükümet konaklarındaki memurlar değil, mafyadır sanki.

Böyle değilse; niçin İstanbul öyledir, Ankara böyledir, İzmir şöyledir. Neden kent gelişimi; yerine yeni gökdelenlerin dikildiği gecekondulardan, yeni gecekondu alanlarına doğru ilerler? Gece birileri bir şeyler kondurmadan, devlet gündüz planlayamaz mıydı buraları? İstanbul’un iki katından daha büyük ve daha fakir bir kent olan Kahire de: “Ben hiç gece kondu göremedim” desem inanır mısınız?

 

Yayın Tarihi : 26 Nisan 2009 Pazar 00:38:00


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Cemail Yenigün IP: 85.99.156.xxx Tarih : 27.04.2009 23:52:08

Hocam Merhaba. Dayınızın Rahmetli olduğunu duydum. Size ve Ailenize baş sağlığı diliyorum. Antalya veya Çıralıda görüşmek üzere. Allaha Emanet Olun. Sevgilerimle