Bilindiği gibi demokrasilerde halkın seçtiği milletvekilleri, millet meclisi kürsülerinde fikirlerini özgürce söyleyebilsinler diye kürsü dokunulmazlığı prensibi benimsenmiştir. Yani vekil, parlamento kürsüsünde: millet, devlet, memleket ve dünya üzerine, insanlık üzerine görüş ve düşüncelerini özgürce söyleyebilecek ve bu söylediklerinden dolayı sorumlu olmayacak; bu yüzden kendisine hiçbir kimse, bir yaptırım uygulayamayacaktır.
Şimdi Allah için düşünelim ve doğruyu söyleyelim. TC devleti ile böyle bir dokunulmazlık kavramının uzaktan yakından bağdaşan bir tarafı var mıdır? Herhangi bir partiyi ve şu anı değil, devletin kurulduğu andan bu güne, milletvekillerinin böyle bir hakkı kullanma olanağı olmuş mudur?
Maalesef böyle bir şey olmadığı gibi, dokunulmazlığı kendisine hak sayıp konuşanlar, Don Kişot yerine konulmuştur ve kendilerine dokunulmuştur. Genel Başkana ters düştüğü için dokunulan Adil Turan (Uşak eski milletvekili) buna güzel bir örnektir. O dokunuştan sonra, "Parlamentoda Dört Yıl" diye bir kitap dahi yazmıştır.
Hal böyleyken Türkiye'nin neyine gerek dokunulmazlık? Dünyaya karşı ayıp olmasın, bizim de demokrasimiz var işte. Siz beğenmeseniz de, dokunulmazlık bile var içinde, demek için midir? Yoksa başka amaçları da var mıdır? İsterseniz bunu anlayabilmek için dokunulmazlığın kullanılış biçimine bir bakalım.
Her şeyden önce dokunulmazlık ilkesinin gerçek anlamıyla, yani milletvekillerinin meclis kürsüsünde, fikirlerini özgürce ortaya koymaları şeklinde kullanılmadığı, kullanılamadığı ve mevcut sistem içinde kullanılmasının da olanaksız olduğu açıkça ortadadır.
Öyleyse kürsü dokunulmazlığı ne işe yarıyor ve hangi alanlarda kullanılıyor derseniz; kürsü dokunulmazlığının dışında kalan her alanda demek yanlış olmaz. Eğer bir meraklısı çıkıp da bu konuda, devletin kuruluşundan bu yana işleme konulan dokunulmalığın kaldırılması ile ilgili dosyalar veya dokunulmazlık nedeniyle takibi duran milletvekilleriyle ilgili davalara bir bakarsa, kürsüde söylenen sözlerle ilgili olarak 1000 dosyada 1 dosya bulabilir mi bilmiyorum.
Abdurrahim Karakoç'un, aşağıya birkaç dörtlüğünü aldığım milletvekili marşında da belirtildiği gibi, hiçbir vekil genel başkanının sözünden dışarıya çıkamaz. Kendi görüşünü açıklayamaz. Açıklarsa partide kalamaz ve bir daha da vekil olamaz.
Millet Vekili Marşı
Gözlerim hep ona bakar
Kaldır der, ellerim kalkar
Gül, menekşe nasıl kokar
Ben bilmem, liderim bilir...
Ne için ne yiyeceğim
Sırtıma ne giyeceğim
Nerede ne diyeceğim
Ben bilmem, liderim bilir...
Sıkı tutarım aramı
Ye derse, yerim haramı
Süt beyaz, kömür kara mı
Ben bilmem, liderim bilir...
Enim nasıl, boyum nasıl
Fikrim nasıl, huyum nasıl
Kullanacak oyum nasıl
Ben bilmem, liderim bilir...
Hürmetim tamdır zatına
Minder olurum altına
Uyarım talimatına
Ben bilmem, liderim bilir...
Abdurrahim Karakoç
Çünkü o milletin vekili değil, hatta partinin bile vekili sayılmaz, doğrudan doğruya genel başkanın vekilidir. Kendisini halk değil genel başkan seçmiştir. Halk ise genel başkanın seçimini onaylamıştır. Burada halkın seçimi hiç önemli değildir. Çünkü genel başkan onu aday göstermese halk nasıl seçecekti?
Daha doğrusu halk ona değil partiye oy vermiştir. Genel başkanı da zaten parti değil, başkan kendisi seçtirmiştir. Çünkü genel kurulların hakim denetiminde olması da, diğer göstermelik demokrasi kurallarımız gibi içi boş bir teminattır.
Çünkü önce genel başkan kendini seçecek delegeleri, hakim teminatı dışında kendisi seçmektedir. Demokrasi adına yapılan her şey kitabına uydur gitsin, yeter ki dumanı doğru çıksın benzeri işlerdir.
Peki demokratik anlamda kullanılmayan dokunulmazlıklar nerede kullanılmaktadır? Görevi ihmal, zimmet, yolsuzluk, vekilin karılarından birisiyle olan davası, ihaleye fesat karıştırma, devlet malına zarar verme, darp, gasp, adam öldürme, çete oluşturma, çeteleri yönetme, adam kaçırma ve aklınıza gelebilecek her türlü suçun takibini durduruyor dokunulmazlık.
Bu yüzden çok büyük suçlarınız var da, hiçbir çıkış yolunuz kalmadıysa, partiye parayı basıp kendinizi garanti seçilecek bir yerden aday göstertirseniz, tüm suçlarınızın takibi duracaktır. Ne zamana kadar? Ebediyen. Yani aldığınız, çaldığınız, götürdüğünüz, öldürdüğünüz her şey yapılmamış sayılacak. Her şey ananızın ak sütü gibi helal olacaktır. Hayatınızda bembeyaz bir sayfa açılacaktır.
Nasıl olur? Milletvekilliği bitince dosyalar işleme konulur diyorsunuz değil mi? Yok öyle bir şey. O yasada bir madde ve yasaların her maddesi herkese uygulanacak diye de bir şey yok.
Çünkü bir de zaman aşımı maddesi var. Ve Türk hukukunun en büyük, hatta anayasadan bile üstün zamanaşımı maddesi sizi kurtarır.
Hesabınızı iyi yapın, genel başkanın gözüne girip, parayı basıp, yeniden aday olun. Aflardan ya da yeni yasalardan faydalanmaya bakın. Olamıyorsa eğer, yetkili çevrelere bağışlarda bulunup, ortaklıklar kurarak, iyi ilişkiler geliştirin ki; milletvekilliğiniz sona erse dahi siz evinizde, işinizde, herkesin gözleri önünde normal yaşantınızı sürdürürken, sizi arasın, tarasın ama bulamasınlar. Zaman aşımı dolana kadar hakim karşısına çıkaramasınlar. Ya da bir süre yurt dışında kalın.
Görüldüğü gibi dokunulmazlık, Türkiye gibi az gelişmiş demokrasilerde yaşama geçirilemediği için, şarklı toplumlara gerekli bir şey değildir. Devlet görevlilerini adi suçlardan koruma ve zaman aşımı doldurma süreci olarak da tanımlanabilir. Bu yüzden külliyen kaldırılmasında bile hiçbir sakınca yoktur.
Fakat şurası da unutulmamalıdır ki; gerçek demokrasilerde kürsü dokunulmazlığı sistemin olmazsa olmaz koşuludur.
bütün insanların dokunulmazlık hakkı olmalı HOCAM..
Bu tip yaratıklar ele verir telkini, kendi yutar salkımı...Bunların her zaman tuzları kurudur.Nuh tufanı da olsa etkilenmezler.Bir kişi için anayasa değiştirirler o sayede başbakan olurlar, cumhurbaşkanı olurlar ama milletin efendisine gelince 470TL asgari ücreti fazla görürler.Günümüzde cumhuriyetin birikimlerini özelleştirme adı altında Amerika ve Amerika yanlılarına, hoca efendi müritlerine pervasızca peşkeş çekerler.Doğuya güneydoğuya bir yatırım yaparlarsa boru gibi öterler(sanki görevleri değilmiş gibi). İnancım tam aklı selim gelecek; ilmi hür vicdanı hür yeni nesiller idareyi ele alacak, dokunulmazlık zırhına girmeyecek, Türkiye Dünyada örnek gösterilen bir ülke olacak.Atatürk işte o zaman:'' muassır medeniyetler seviyesine yetiştin.'' diyecek.Güneş bir başka doğacak.