21
Mayıs
2024
Salı
ANASAYFA

Ermeni Kilisesi

Ara sokaklarda bir süre kilisenin bulunduğu yere giden sokağı aradım. Dar ve yokuş sokaklarda ilerleyerek tepe gibi, tüm Tiflis’e hakim bir noktada bulunan kilisenin bulunduğu yüksek yere geldim.

Kilise muhteşem bir yapıydı ve çok güzel düzenlenmiş bir çevre düzeni vardı. Ama cami avlularında olduğu gibi girişte dilencileri de çoktu.

Kilisenin girişi de aşağıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi (kırmızı çatılı) çok özenle yapılmış bir yapıydı.

Kilisenin girişi ve arkada büyük kilise

Geniş bahçesi ve bir külliye gibi bahçeye dağılmış diğer yapılarıyla da, bir bütünlük oluşturuyordu kilise. İçeri girmeden önce çevresinde dolaştım. Her yönden muhteşem bir görünüşü vardı.

En tepede kubbeyi andıran çatının ise çok uzaklardan görünen altın sarısı parıltısı burada aşağıdan pek fark edilmiyordu.

Kilisenin cepheden görünüşü

Kilisenin içi de sanat, estetik ve görkemin birleşimi bir muhteşemlik yansıtıyordu. Belki bu yüzden çok kalabalık bir ziyaretçi kitlesi de vardı.

Ziyaretçilerin kimi istavroz çıkarıyor, kimi takdis, kimi resim ve heykelleri öpüyor, kimileri de kendilerince kutsal buldukları yerlere el sürüp önünde eğilerek selamlıyorlardı.

Kilisenin din görevlisi ile.

Kilisede görevli din adamları da vardı. Bunlarla çat pat İngilizcemle bir şeyler konuştum. Türk ve Müslüman olduğumu söylemem onları rahatsız etmediği gibi, onların Hıristiyan ve Ermeni olmaları da beni rahatsız etmedi. Hatta birisi ile resim bile çektirdim.

Kilisenin içinden bir görünüş

Girişin sağda ortalarda bir kenarında koro, devamlı ilahiler okuyordu. Kimin ne amaçla bu davranışları sergilediğini anlamam olanaksızdı. Ama herkesin yüzünde ilahi bir teslimiyet, pişmanlıkla af dileme karışımı duyguların ciddiyetini gözlemek mümkündü.

Kilise kadar çevre düzeni de muhteşemdi

Kilisenin içinde epeyce dolaştım ve çok miktarda resimlerini çektim, ziyaretçilerini izledim. Devasa sütunları, insanda tanrıya yaklaşım duygusu uyandıran ve göğe fırlatılmış bir füze gibi yükselen kubbesi ile renklerin uyumu ile gerçekten çok güzel bir kiliseydi.

Kilise bir kompleks olup, girişi ve çan kulesi de çok güzeldi. Fakat Tuvaletinde su yoktu. Doğrudan kağıtla temizleniyorlardı.

Bahçede bağımsız bir yapı gibi çan kulesi

Kiliseden dönüşte ara sokaklardan birisinde bir internet kafeye rastladım. Burada fotoğraf makinesindeki fotoğrafları flaş belleğe aktarıp, makinenin hafızasını temizledim.

Kız bu işlem için iki lari alınca, internetin buralarda pahalı olduğunu ve internete ulaşmanın bir ayrıcalık olduğunu anladım.

Buradan iniş aşağı Kura kıyısına inerek Haydar Aliyev Parkında bir süre dinlendikten sonra arkada Şeytan Pazarı denilen bölgedeki Azeri mahallesini de gezmek istedim. Hamamların önünden dik bir yokuşa tırmandım.

Azeri Mahallesi dökülüyordu. Zaten genelde de ana caddelerin iç kesimleri, büyük ve görkemli binaların arkasındaki avlular da hep böyle idi.

Sonra çok dik bir inişle tekrar Kura’nın kıyısına indim. Çok yorulmuştum. Ama inatla yürümeye devam ettim. Çünkü araba ile son durağa kadar gidip, oradan geriye yürüyeceğim demiştim.

Neredeyse on saattir yürüyor, oturuyor, dolaşıyorum. Aslında buradan ötesini dün sabah yürüyerek geldiğim için yürümek zorunda da değildim, ama yinede otura kalka yürümeye devam ettim.

Bir yandan da acıkmaya başlamıştım. Bir marketin önüne gelince girip iki muz aldım ve biraz da fiyat incelemesi yaptım. Genellikle fiyatlar Türkiye’den biraz daha ucuzdu. Fakat alkol ve sigara fiyatları daha da ucuzdu.

Şaraplara baktım beş litrelik şarap galonu on lari. Mümkün olsa al git. Fakat daha yolun başındayım ve İran’da alkol yasak.

Bu arada Gürcistan’da geçim standartlarını anlamanıza yardımcı olacak birkaç rakam daha vermek istiyorum.

Benzin 2 lari (GEL). Türkiye’deki fiyatın yarısından az. Günlük yevmiye 12-15 lari. Aylık ücret asgari 500-600 lari. Kiralar 2 oda bir salon 150- 200 dolar. Et 13- 15 lari. Garajda Erdal’ın Türkiyem restoran’ın aylık kirası 400 dolar.

Otele dönüşte bir ara yolu kaybettiğimi sandım. Fakat nasıl olsa bir yerlerden nehre çıkarım diye aldırmadım, rasgele yürümeye devam ettim ve Oraçağla’nın karşısında bir yere geldim.

Burada garajdaki Türk lokantası değil de, ana caddedeki Türk lokantasına oturup, salatalığımı soyarak bir gürcü birası söyledim. Birayı içerek yorgunluğumu bastırıp otele gittim.
 

Yayın Tarihi : 21 Ocak 2012 Cumartesi 00:04:25


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
yasar ertas IP: 94.135.148.xxx Tarih : 21.01.2012 21:15:29

Kiliseler olsun camiler olsun veya baska dinlerin ibadet yerleri olsun insan beynini dikkatini cekici büyüleyici etkileyici mimari  yapiya genelde sahiptir "nedeni izahi uzundur"  bahce havlu cevre düzenleme PEYSAJ bizde bu yeni  baslamistir kilisilerin havlulari düzeni bize bu konuda bes cekerler  Tuvaletlerinde su yok olamaz su vardir fakat popolarini yikayacak su sistemi  yoktur zaten  cagimizda tuvalet kagidi vardir Bizdede bu sistem yarim yamalak vardir Bu yarim yamalakta hic olmassa kurulamada  tuvalet kagidi ve el yikama sistmi sbunu sarttir  (Her tuvalete koyun artik bunlari demektede hem üreten   hem tüketen fydasi vardir)  daha cagimiza uyacak bir popo yikama sistemi yoktur bir teknik calismada duymamaktayim bunu bari biz yapalim tam randiman alalim bu sartlarda iki sistemde hatalar vardir tam randiman yoktur tam randiman gusuldedir oda sartlari sistemi iyi iseolur iyi degilse oda olmaz tam yerinde sular kesilmiyorsa kazanda kovada su bitmiyorsa vs.oh negüzel yasam dersin bu düsüncemde bu islerle ilgililere küpe olsun hadi yazarim sana iyi gezmeler bende oturdugum yerden senin sayende gezmis kadar oluyorum buna cok seviniyorum hosca kal selam  sana selam oralara sizli bizli hitab edemiyorum özür yüksek gramatik yok özür 40 yil türkiyeden  irak uzak yasmak cok zor