15
Haziran
2025
Pazar
ANASAYFA

Günümüzde Kürtler ve Kürdistan (3)

3-TÜRKİYE’DE KÜRTLER

Her ne kadar dünya Kürt nüfusunun, en azından yarısının Türkiye’de yaşadığı tahmin ediliyor ise de, kesin rakamlar mevcut değildir. Eldeki mevcut veriler tahminidir. Çünkü Nüfus sayımlarında etnik kökenle ilgili soru bulunmadığından, böyle bir tespit de olanaksızdır.

Ama ne var ki, Devlet İstatistik Enstitüsünün yaptırdığı 1965 Genel nüfus sayımında vatandaşlara yöneltilen sorular arasında, evde konuşulan dil (anadil) ve ikinci dil gibi sorular vardı. İşte bu anadil ve ikinci dil sorularına verilen yanıtlara dayanarak, o zamanki Türkiye nüfusunun yüzde 13 kadarının Kürtçeyi anadil veya ikinci dil olarak kullandığı tespit edilmiştir. Bu miktarın bu günkü genel nüfusa oranı da yaklaşık 9.000.000 insana tekabül etmektedir ki, bu şu andaki tahminlerin oldukça gerisinde kalmaktadır.

Bence bunun en önemli nedeni, 1965 yılından itibaren Türkiye’de yaşayan gruplar sıkı bir nüfus planlaması politikası uygularken, Kürtlerin nüfus artış hızının aynen devam etmiş olmasıyla ilgili olabilir.

Ayrıca 1965 nüfus sayımında aktif görev almış birisi olarak, tamamen Kürtlerin yaşadığı bir köyde bile bu sorunun yanıtında insanların tereddüde düştüğünü görmüştüm. Kürtlerin azınlık oldukları bölgelerde, çekinerek veya soruyu tam kavrayamadığından farklı yanıt verenlerin olabileceğini düşünüyorum.

Daha sonra yapılan genel nüfus sayımlarında bir daha, vatandaşa anadil veya etnik kökenle ilgili bir soru yöneltilmediğinden, bu alanda başka veri de yoktur.

Yalnız şunu da belirtmekte fayda görüyorum. 1965 yılında bir Kürt’ün anadilini gizlemesini gerektirecek bir baskı ortamı yoktu. Hak ve özgürlüklerin Türk insanına bol geldiğini, daraltılmasını ve hatta bu anayasa ile ülkenin yönetilemeyeceğini savunan zamanın Başbakanı Süleyman Demirel, nihayet 12 Mart 1970’de muradına erdi. 1961 Anayasasındaki hak ve özgürlükler budanarak kuşa çevrildi. Kürdüm demek de ondan sonra zorlaştı.

Bir başka araştırma da Milliyet Gazetesinin 2007 Yılında, Konda'ya yaptırdığı ankettir. Yüz yüze görüşerek yapılan bu ankette, ankete katılan yaklaşık 50 bin kişinin %13,4'i kendisini Kürt olarak tanımlamış ve 18 yaş altındaki nüfusun eklenmesiyle bu oran %15,68'e çıkmıştır. Toplam nüfusa oranlandığı zaman da, Kürt nüfusunun 11 milyon 445 bin kişi olabileceği tahmin edilmiştir. Zazalarla birlikte 15.000.000 olarak tahmin edilmektedir.

Ülke dışından yapılan tahminlere göre de CIA, Türkiye'de yaklaşık 14-15 milyon Kürt asıllı TC vatandaşı bulunduğunu savunmaktadır. Etnik gruplarla ilgili bir çalışma olan Joshua Project ise, Türkçe konuşanlar dahil Türkiye’de toplam 14 milyon civarında Kürt nüfusunun olduğunu belirtmektedir.

Görüldüğü gibi tahminler ve araştırma sonuçları yaklaşık olarak birbirini doğrulamakta olup, Türkiye’de Zaza’larla birlikte, Kürt kimliğini benimsemiş yaklaşık 12 ile 15.000.000 insan yaşadığı sonucuna varılmaktadır.

Kürtler Türkiye’nin neresinde yaşamaktadır; sorusunun yanıtı da artık bugün için net değildir. Fakat yakın zamanlara kadar, Kürtlerin yaşama alanı Türkiye Kürdistan’ıydı. Tarih boyunca da sürgün veya zorunlu ikametlerin dışında bölge dışına çıkan nüfus hemen hemen yok gibiydi. Fakat şu anda Kürtler değişik oranlarda da olsa, Türkiye’nin her yerine dağılmış durumdadır denilebilir diye düşünüyorum.

Özellikle 12 Mart 1970 ve 12 Eylül 1980 baskı ve dayatmalarının artırıldığı yetmişli ve seksenli yıllar, halkların bunalımlarının arttığı, temelden ayrışımların, göçlerin ve çatışmaların da başladığı, Türkiye’nin kayıp yılları olmuştur.

Bu yüzden Türkiye’de 1970’lerden sonra, güvenlik, siyasi ve ekonomik nedenlerle, ülke içinde dağılım çok değişmiş; İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Antalya gibi batı illerinde Kürt nüfus hızla artmıştır. Şu anda İstanbul’da iki milyon Kürt yaşadığı tahmin edilmektedir. Onun için Kürt nüfusunu Kürdistan’da yaşayan nüfus olarak algılamak artık güçtür.

Kürtlerin ülke içinde hızla ve kolayca yayılmasında, siyasi ve ekonomik nedenlerin yanı sıra, Osmanlıdan buyana süregelen devlette hakim dinsel tercihin, Sünni Müslümanlık olmasıyla da ilgili olabileceğini düşünüyorum. Yani Kürtlerin Sünni bir mezhebi (Şafiliği) benimsemiş olması, gittikleri yerleri fazla yadırgamamalarına ve kolay kabul görmelerine neden olmaktadır.

Dinsel uyum sağlandıktan sonra, zaten tarih ve kültür ortak olduğundan, seyahat ve yerleşimle ilgili bir yasak veya sınırlama da bulunmadığından, başka faktörler devreye girdiği zaman, nüfus hareketleri hızlanmaktadır.

Anadolu’da etnisite, kışkırtılıp kızıştırılmadığı taktirde, insanların sürü güdülerini tatmin ve aidiyet duygularını okşamasının ötesinde kimlik olayı, belirleyici bir özelliğe sahip değildir diye düşünüyorum. Fakat bunlar kaşınır, baskılanır ve üstüne varılırsa, kimlik konusu ön plana çıkmakta, kişiliğe saldırı olarak algılanmakta ve elbette ki, nefsi müdafaa etkisi yaratmaktadır.

 

Yayın Tarihi : 20 Ekim 2009 Salı 11:35:54


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?