18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Gürcistan’dan Azerbaycan’a

Ertesi gün Gürcistan’dan ayrılıp Azerbaycan’da Gence şehrine gidecektim. Gence’ye sabah araba yoktu. Türkiye’den gelecek arabalar öğleden sonra yola çıkacaktı. Bu yüzden saat 13.00 arabasına bilet almak için dolaşırken saat 11.00’de kalkan Metro şirketine ait bir araba buldum.

Metro Türk firması ama bu araba Azerilere satılmış olup, Azerbaycan plakası taşıyordu. Türkiye’deki otobüs firmaları eskiyen arabalarını Azerbaycan ve Gürcistan’a sattığı için de burada Türk firma sayısı fazla görünüyor. Çünkü arabaların plakası değişse de, firma ismi aynen devam ediyordu.

Bu arada Hem Trabzon ve hem de Azerbaycan’da hanımı olduğu için, Baku’ya giden bir Türk, “Gümrükten geçiş belli olmaz. Bazen 4-5 saat sürebilir. Özellikle de Azeri gümrüğü çok zaman alır. Gence’ye gece da varabiliriz” dedi.

Tiflis otogarında Azerbaycan’a araba arayışı.

Bunun üzerine ayakçıya biletimi değiştirmek istediğimi söyledim. Ben Gence’ye 25 Lari vermiştim. Baku’da 30 Lariymiş zaten. Beş saatlik yolculuk farkı beş Lari fark ettiriyordu. Hemen beş lari vererek biletimi değiştirmesini istedim.

Muavin benden aldığı 5 Lariyi cebine atıp, beni şoföre göstererek, “Hacı Baku’ya gidecek” dedi.

Şoför de bilet falan sormadan “Geç istediğin yerde eyleş” dedi.

İlk kez kendime “Hacı” diye hitap edilince şaşırdım doğrusu. Fakat Azerbaycan ve özellikle İran’da, insanlar adını bilmediği yaşlı yabancılara “Hacı” diye hitap ediyorlardı. Bu yüzden bir süre sonra “Hacı” hitabına alıştım.

Tiflis Garajı, Türkiye’de herhangi bir kentin garajı gibi olduğundan herkese doğrudan Türkçe olarak hitap ediyordum. Türk olmayanlar bile bunu olağan karşılıyordu.

Tiflis’ten yola çıkış

Saat 11.00’te Tiflis’ten çıktık. Tiflis’ten sınıra dek genellikle dalgalı düzlükler biçiminde devam eden araziye tam bir bozkır iklimi hakimdi.

Yol boyunca tahıl ekili tarlalar, çayır ve meralar, koyun sürülerinin başında köpekleriyle çobanlar, dere kenarlarında ağaçlıklar ve yer yer bağ ve bahçeler otobüsün pencerelerinden akıp gidiyordu ki bir süre sonra gümrüğe geldik.

Gürcistan Gümrüğünden hızla geçtik. İşlemler toplam yarı saat bile almadı. Fakat Azeri gümrüğünde epeyce uğraştırdılar.

Gürcüler

Gürcüler, sevecen ve sıcakkanlı, temiz ve modern giyimli insanlar. Yoksulluğu sorun etmeyen, aza kanaat edip bulduğuyla geçinen ve bu yüzden aşağılık kompleksine kapılmayan, kendine güvenli ve yaşama sevincine sahip insanlar.

Küçücük dükkanlar

Yüzleri gülüyor, dünyaya ve geleceğe umutla bakıyorlar. Bu yüzden Gürcüleri çok sevdim ve çok doğru yolda olduklarına inanıyorum.

Türkiye ve Türklerle karşılaştırdığımda, Türkiye ve Türkler bunlardan her açıdan ilerde ve zenginler. Türkiye’de iş yerleri müşteriyle dolup taşıyor. Fakat Türkiye’nin geleceği yok. Türkiye’de insanlarda olmayıp da Gürcülerde olan üç şey şunlar. Bir güven duygusu, iki yaşama sevinci, üç gelecek umudu.

Gürcüler güleryüzlü, modern giyimli komplekssiz insanlar.

Türkiye’de insanlar önce yaşama sevincini yitirmiş, herkes mutsuz, kimse bulunduğu yerden memnun değil. Kimse kimseye güvenmiyor. Daha fazla kazanmak ve daha fazla harcamak istiyor. Gelecek endişesi içinde, geleceğini ve güvenliğini parada görüyor. Fakat paralı parasız herkes sinir ve stres küpü: patladı patlayacak.

Kin ve nefret duygusu yaşama sevincini silip süpürmüş. Tam bir öfke toplumu olmuş. Değil insanlara güvenmek, herkes birbirinden korkuyor. Yolda gördüğümüz bir insanı arabamıza alamıyoruz.

Antalya’da gündüz kale içine girmekten, gece sokağa çıkmaktan korkarken, ben burada korkusuzca en ücra sokaklara bile girebiliyorum ve insanlar hiç tanımadığı yabancıları evlerine davet edebiliyor.

Çünkü Türkiye’de politika tarih boyunca, tarafların birbirlerine karşıtlığı, karşı taraftan nefret etmesi ve ret duygusunu büyütmek üzerine kurulup yürütüldüğünden, kin, nefret ve faşizan duygular ileri boyutlara taşınmış durumda.

Bu olumsuz duygular, genellikle karalama kampanyaları, komplo teorileri ve halka korku salarak yaratıldığından, geleceğe güven ve yarın umutları da yok edilmektedir.

Sınıra doğru bozkırlar

Korku toplumunda insanların kendine güveni de olanaksız olduğundan insanlar bir gruba sığınma ihtiyacı hissetmektedir. Grup ise ferdin gruba bağlılığını güçlendirmek adına, karşıdan kendilerine yönelen hayali tehdit komplosunu paranoya boyutunda büyüterek, güvensizliği de büyütürken, kin ve nefreti yükseltir. Paraya ve güce güvenme ön plana çıkar.

Gürcistan’ı Azerbaycan ve İran ile karşılaştırdığımız zaman onların petrol ve doğal gazları gibi zengin kaynakları yok. Onlara göre fakir durumdalar. Fakat buna rağmen yaşam standardı Azerbaycan’dan daha yüksek. Yönetim daha insani ve daha demokrat olup, burada kendimi hep, kendi ülkemde gibi hissettim.

Yabancı bir ülkede olduğumu anımsatan tek şey alfabesiydi. Alışık olduğum Latin alfabesi olmayınca, Gürcistan’da kendimi okuma yazma bilmeyen birisi gibi hissediyordum.

Fakat MÖ 5. yüzyıla dek uzanan köklü geçmişinden dolayı bu alfabeyle Gürcüler ve kültürleri o denli iç içe geçmiş ki, terk etmeleri artık olanaksız. Ama bu bile Gürcistan’ı yabancılaştıramaya yetmediğinden, bu güzel ülkeden istemeyerek ve gözüm arkada ayrılıyorum.
 

Yayın Tarihi : 25 Ocak 2012 Çarşamba 00:09:23


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
yasar ertas IP: 94.135.148.xxx Tarih : 26.01.2012 11:10:16

Kücücük dükkanla alt yazili resime bakiyorum kendimi türkiyede hissediyorum kaldirimin yapimi atin cimentoyu gitsin nerden catlarsa ordan patlasin dükkanlarin yapimi kapisi iste kapi iste sapi daha ne istiyorsun dermis gibisine agaclar yamuk mumuk gencliginde dogru yetismesi icin hic ilgilenen olmamis dallari hala budanmamis orada sanirim kirmizi bir araba var ve park etmis etmiste ön tekerleri saga cevirmis düzeltmek icin ugrasmamis dogru olmayan disari firlaya tekerler kazaya davetiye cikaran olmus bunlar da tam tamina bizde olanlar gibi olmus kötü huyumuzdan sankilim kapmis Türklerin ve onlarin hakkinda birkac cümle ile yasama bakis karekter vs. anlatisiniz cok güzel bunun icinde  ayrica tesekkürler